Pakistan kökenli Amerikalı sanatçı Ayqa Khan‘ın illüstrasyonlarına baktığınızda şüphesiz ki ilk ve en çok dikkatinizi çeken şey O’nun çalışmalarında yer alan çarpıcı karakterlerin, bacak, kol ve çenelerindeki kıllardır.
Genç Amerikan kültürünün totemleri ve Güney Asya’nın motiflerini harmanlayan kadın çizimlerinde vücut kıllarını gizlemiyor. Kadınların, ayaktayken, otururken, dizleri üstündeyken, rahatça sigara içerken, bir pist boyunca gezinirken cesur pozlarını çiziyor ve bunu yaparken de karakterlerinin vücut kıllarını saklamıyor.
Doymuş mor, yeşil ve turuncu renklerden oluşturduğu arka planın ortasına sakin yüzleri, uzanmış kol ve bacaklarıyla birlikte kadın figürlerini yerleştiriyor. Khan, amacının bu durumu normalleştirmek olduğunu çünkü vücut kıllarının o kadar da büyütülüp dikkate alınacak bir şey olmadığını, son derece doğal olduğunu ve toplumun da bu algıdan uzaklaştırılması gerektiğini vurguluyor.
New York tabanlı illustrator ve fotoğrafçı genç sanatçı, ana akım medyada yansıtılan basmakalıp fotoğraflara duyulan arzu üzerine şunu söylüyor: “Asyalı kadınlar çoğu alanda yeterince doğru temsil edilemiyor ve ben bunu en doğal yolla açıklama ihtiyacı hissediyorum.”
Khan kendisini internet sanatçısı olarak tanımlıyor ki bu doğru, özenle küratörlüğünü yaptığı Tumblr hesabı ve sanat odaklı çalışmalarını yayınladığı bir internet sitesi var. Tumblr üzerinden birçok takipçisi, vücut kıllarını gizlemeden yaptığı çalışmaları için teşekkür etmek üzere onunla etkileşime geçiyorlar. Mesela; bir hayranı ona şöyle demiş:
“Aslında ağlıyorum çünkü, hep vücut kıllarım nedeniyle acı çektim. Ama seni görmek çok güzel ve ruhuma dokunan gerçekten rahatlatıcı bir şey.“
Khan’ın hayatı ve daha ötesini öğrenmek üzere The Huffington Post genç sanatçıyla bir röportaj gerçekleştirmiş.
Öncelikle bize biraz kendinden ve Brooklyn’deki hayatından biraz bahseder misin?
Sanırım, Pakistan kökenli Amerikalı olan nesil benimle başlıyor ve tüm hayatım New York’ta. İki sene önce okul nedeniyle Brooklyn’deydim, fakat biraz okula ara vermeye karar verdim ve Long Island’a geri göndüm. Kendimi çok yalnız hissetmiştim Brooklyn’de, fakat döndüğüm yer ailemin yanı olmasına rağmen kendimi yalnız hissetmeye devam ettim. Hiçbir sorumluluk almadan yiyecek ve barınma ihtiyacımın karşılanması harikaydı ama sanki üzerimde bireysel hedeflerimle ilgili çalışmam konusunda dile getirilmeyen bir baskı vardı.
Babamın, benim aslında bireysel hedeflerim doğrultusunda sürekli çalıştığımın ve yarattıklarımın farkında olduğunu hiç sanmıyordum. O’nun bu konuda ne düşündüğü konusunda emin değilim.
“Birçok çalışma bana esin kaynağı olabiliyor”
Geçmiş röportajlarından birinde şöyle bir şey okumuştum sanıyorum. Çalışmalarını etiketlemekten kaçınıyorsun gibi bir şeydi. Çalışmalarını ve düşüncelerini kitleyle paylaşmanın hayatını etkilediğini söyleyebilir miyiz?
Çalışmalarımı internet üzerinden online olarak yapıyorum ve internet her şeye inanılmaz erişim sağlayan koca bir platform. Mesela; kütüphaneye ya da müzeye gitmediğim zamanlarda bile internet üzerinden birçok çalışma bana esin kaynağı olabiliyor. Üstelik sanatçılar arasında da online çalışmalarımızı paylaşıp aktif geri bildirimler alıyorduk.
Hiçbir zaman sanat okuluna gitmedim ya da sanat üzerine herhangi bir ders almadım. Tasarlayabileceğim bir alanım da yoktu açıkçası. Ve hep kendi çalışmalarımı kendim eleştirdim. Yaratıcı süreç benim için önemliydi ve internet de kendimi izleme açısından bana bu olanağı yarattı.
Senin çalışmalarında, ana akım medyada yansıtıldığı gibi ticari ve geleneksel olan fotoğraflar görmüyoruz. Cesurca vücut kıllarını çalışmalarındaki enteresan figürlerde görebiliyoruz. Bu bir estetik seçim mi? Eğer öyleyse neden?
Vücut kıllarını çiziyorum. Çünkü amacım bunu artık normal kılmak. Vücut kılları da çok da abartılacak kadar önemli bir şey değil ve bu algıyı toplumdan uzaklaştırmalıyız.
Şunu söyleyebilirim ki geçmişte ben de saçlarımın uzunluğu ve kalınlığı konusunda arkadaşlarımdan ve ailemden “kaba” ya da “kadınsı değil” tarzı birçok eleştiri aldım. Bu nedenle bu tutumu özellikle kırmaya çalışıyorum.
İki boyutlu çalışmalarında kullandığın renk tonlarında radikal geçişler göze çarpıyor. Etkilendiğin, sana ilham veren sanatçılar var mı?
Bu konuda Güney Asya kültüründen oldukça etkileniyorum. Özellikle kıyafetlerinden ve sinemasından. Aynı zamanda çok farklı yıllarda değişim gösteren Amerika gençlik kültüründen çok etkilendim. Değişik duyguları açıklamak için farklı araçlar kullanıyorum.
Mohammed Fayaz, inanılmaz illüstrasyonlarıyla beni hep çok etkilemiştir. Takip etmekten keyif aldığım diğer sanatçılar ise Hassan Hajjaj, Shirin Neshat, Hossein Fatemi ve Shadi Ghadirian.
“Ana akım medya hep tek taraflı”
İllüstrasyonlarında ve çalışmalarında genelde Güney Asya kültürüne farklı bakış açıları getiren gerçek yüzler ve çizimler kullanıyorsun. Bu doğru bir yöntem mi sence ve senin işinin bir parçası mı böyle çalışmak?
Kesinlikle doğru bir yöntem. Güney Asya kadınları çoğu alanda doğru temsil edilmiyor ve ben artık bunu doğal yollardan açıklama gereksinimi hissediyorum.
Ana akım medyada Güney Asya kültürü, hep tek taraflı, basmakalıp, tümüyle doğru olmayan bir şekilde yansıtılıyor. Geleneksel dayatmalar bizi bazı şeyleri, kalıp halinde düşünmeye zorluyor. Mesela; benzin istasyonu işleten adamın hep Hintli olması gibi. Ya da sanat yahut müzik alanında kariyer yapmayı seçen insanların aileleri tarafından “asi” ya da “ailenin yüz karası” olarak etiketlenmesi gibi. Artık medya projeleri kalıplaşmış ve aslında bir bütün olarak halkı temsil ediyor. Benim gibi sesler mesela “radikal” oluyor. Kendim gibi davranıyorum. Bu sınırları yıkmaya da devam etmek istiyorum.
Sanat dünyasında gezinen genç sanatçı bir kişilik olarak, çalışmalarınızı online sergilediğinizde güvenlik açısından vesaire iş ya da özel hayatınızı etkileyecek, hayat dersi almanıza sebep olan olaylar yaşadınız mı?
İnternet üzerinden “sanatçı olmak”, en kafa karıştırıcı ve beni tüketen etiketlerden biri. Online çalışmanın, neredeyse kendini yansıtma ile gelen bir sorumluluk olduğunu öğrendim. İnsanlar çalışmalarınızı beğeniyor ve takip ediyor ancak bir yanlışınız olduğunda da eleştiri getirme konusunda oldukça hızlılar. İnternet üzerinden sıkı ve sabırla çalışma insanların hayatına ciddi bir değişim getirebilir ve bu değişim çoğu zaman korkutucu olur. İnternet, iş açısından bir şeyleri hızlandırmak adına bir potansiyel olabilir ama bu yine de böyle hissetmemin önüne geçmiyor.
Bir noktada “sanatçı” olmanın ne demek olduğunu ve gelenekler değiştiği zaman, sanatın da sürekli kendini yeniden tanımlayan bir şey olduğunu kavramaları gerekir belki -ki bu çok kafa karıştırıcı geliyor bana-.
Kaynak: The Huffington Post