Ozon deliği tüm gezegenin karşı karşıya olduğu en büyük sorundu. Ozon’un koruması olmadan, Güneş’in ultraviyole ışınlarının hepimizi yakması büyük bir tehditti. Lakin 1987’de küresel topluluk bu konuda bir şeyler yapmak için eşi görülmemiş bir antlaşmayı kabul etmek üzere bir araya geldi. Montreal Protokolü buzdolapları, klimalar ve hatta saç spreyi kullanımı gibi ozon deliğinin büyümesine neden olan kimyasal olaylara bir faz çağrısında bulundu.
Bizi Güneş’in UV ışınlarından koruyan stratosfer katmanı olan ozon, eğer bir hasta olsaydı; protokolün onaylandığı günden beri geçen otuz yılda, sağlık durumu ağır birinden, ayda yılda bir kontrole gitse yetecek bir hasta durumuna gelmişti. Çünkü, son kontroller gösteriyor ki ozon tabakası, iyileşme yolunda güzel bir şekilde yol alıyor. Bu da tüm insanlık ve dünya için muhteşem bir haber!
Yaptıklarımız dünyayı iyileştiriyor
MIT’de Atmosfer Kimyası ve İklim Bilimi profesörü olarak görev yapan uzman Susan Solomon‘ın: “Yaptıklarımız dünyayı iyileştiriyor. Gezegen olarak çevresel bir felaketten kurtulduk, yaşasın! Bu bizler için çok büyük bir sürpriz“ sözleri yüreklere su serpti.
Araştırmalar, ozon tabakasındaki deliğin 2000’dekine kıyasla 4 milyon kilometrekare küçüldüğünü gösteriyor. Bu yaklaşık olarak Hindistan’ın yüz ölçümüne denk geliyor. Delikteki daralmanın en azından yarısının, ozona zararlı kimyasalların kullanımının aşamalı olarak azaltılması sayesinde gerçekleştiği düşünülüyor. Bu yüzden, Montreal Protokolü en başarılı çevre anlaşmaları, iklim değişikliği ve ekolojiyi koruma politikası için bir model olarak görülüyor.
Kaynak: Fast Company