Neda Taiyebi ona biçilen rolü oynamak istemiyor. “İslam ülkelerinde kadın sanatçıların tıpkı batıdaki hemcins sanatçılar gibi bir rol modeli göz önüne alarak hasır altı edilmelerini değiştirmeliler. Bunu görmek istiyorum” diyor Taiyebi.
Ama Taiyebi kendisinin bir aktivist olmadığı konusunda ısrar ediyor. Ona göre kendisi ne ezilenlerin sesi ne de kadın özgürlüğünde bir hareketin lideri.
Taiyebi’nin işlerine ilk kez göz atan birisi sembolizmin yoğun etkisiyle beraber, eskimiş askeri araçları, eski tankları coşkun ve eğlenceli renkleriyle boyadığını görecektir.
Tozlu puslu bir ovanın ortasında yer alan bir şehirde, Kabil’in Khair Khana mahallesinde, çocuklar, Taiyebi tarafından çiçeklerle boyanmış Sovyet tanklarının üzerinde kâh zıplıyorlar, kâh emeklemeyi öğreniyorlar.
Afganistan’ın başkenti Kabil’in bir başka tepesinde bir başka tank, sanatçı tarafından armutlarla süsleniyor. Bu eskimiş savaş kalıntısı hurda parçası, şimdilerde civarda görev yapan polisler için çay içme yeri.
Taiyebi, Kabil’e Tahran’dan gelen 28 yaşında İranlı bir ressam. Kabil’e gelme amacı bir sanat dergisi yaratmak olsa da planı Afganistan’daki medya kuruluşlarını fark edince yarıda kalmış.
Bunun yerine İranlı ressam gözlerini Afganistan’ın on yıllar sonra savaşın ardında kalmış eski eserlerine çevirmiş. Taiyebi bu meseleyi şu sözlerle anlatıyor: “Kabil’de bulabileceğiniz herhangi bir yer yoktur ki, gözünüzün estetiği için yalnızca oturup keyif çıkarabilesiniz.”
Bu sözleriyle beraber ise Taiyebi, Afganistan’daki savaşın ve maskülinitenin en çok göz önünde olan şeyine kafaya takar. O şey tanklardır. Kentin peyzajına yapabileceği en ama en güzel şeyi yapar ve bu kenti bir çiçek – meyve şöleni haline getirir.
Taiyebi, Kabil hikâyesini şu sözlerle aktarıyor: “Tankları resimlemeyle alakalı birkaç problemim vardı. Çünkü benim bu çalışmalarım politik olarak görülebilirdi. Çünkü bir ülkenin tarihini silemezsiniz.”
Afganistan’da savaş esnasında oyuncaklarını kaybetmiş çocuklar için Kabil’de şehrin bazı bölgelerinde terk edilmiş silahlar o çocuklar için oyun alanı haline gelmiş. Taiyebi’ye göre Afgan çocukları için eğlenmenin, hayattan keyif almanın yollarının son derece kısıtlı olması daha büyük bir problem: “Oyun oynamak için hiçbir yerleri yok.”
Kamuya açık yerlerde yapılan sanat çalışmaları Afganistan’da nadiren görülebilir işlerden. Bu yüzden Taiyebi’nin yaptığı bu çalışmalar onu bu alanda birkaç adım öne çıkarıyor.
Afganlar’ın kitle kitle ülkelerini İran’a ya da Avrupa’ya kaçmak için terk ettiği zamanlarda, Taiyebi tersine bir rota izleyerek Afganistan’a gidiyor.
Avrupa’daki hayat hakkında o türden bir hayatın peşinde olmadığını kaydediyor Taiyebi. Asıl memleketi İran’a kıyasla Taiyebi, Afganistan’da çalışmak için daha özgür bir alan bulduğunu ekliyor. Afgan hükûmeti, ona çalışmalarını sürdürmesi için her türden desteği sunmuş. Üstüne güvenliğini de sağlamak için o çalışırken silahlı muhafızlar tarafından da korunmasını sağlamış.
Üçüncü tankını boyadı
Sanatçı aralık ayında bir ulusal kahraman olan Ahmed Şah Mesut’un türbesinin bulunduğu Panjshir’de üçüncü tankını boyadı. Taiyebi’ye göre eşdeğer bir çalışma İran’da düşünülemez bile.
Taiyebi’nin çizdiği desenler, çocukluğundaki hatıralarından geliyor. Annesinin yorgan yamaları, kendisinin diktiği ve mutfakta masa örtüsü olarak kullandığı işler ona ilham vermiş. Taiyebi, kadınların köşeye sıkıştığı dünyanın herhangi bir yerinde, oradaki yerel hayatın bir parçası olmak istiyor.
Taiyebi hikâyesini şu sözlerle aktarıyor:
“Rus tankları Kabil’e geldiğinde kadınların hemen hemen tamamı mutfağa girdiler. Ve oradan çıkamadılar. Kadınların hepsi siyasal bir şeyler duydular ve bu sözler de hal ve hareketleri üzerinde dikkatli olmalarıyla ilgili tavsiyelerdi. Bence onların gözleri çok zaman sadece güzelin ve nostaljinin üzerinde olmalı. Onları görmeli.”
Taiyebi Afganistan’da görsel sanatların olmamasının sıkıntısını da şu sözlerle ifade ediyor: “Hükûmetler okullar ve hastaneler için, ki bunlar gereklidir, sonsuz bir şekilde para harcıyor. Peki ya ruhlarınız için?”
Kaynak: The Huffington Post