“Quakers kurulduğunda ilkelerinden biri cinsiyet eşitliğiydi. Bu yüzden başka bir fikrim yoktu… İlke hep oradaydı.”
Bazı kadınlar, erkeğin tarihi onları yazmasa da yaşadıkları ve yaptıklarıyla yolu aydınlatmakta. Üstelik sadece aydınlatmakla kalmayıp ilham olmakta yürüsün diye kadınlar. Bu isimlerden biri de minnetle anılması gereken Alice Paul. Zira o, 20. yüzyılda kadın adına yapılan siyasi başarıların mimarı. Hâsılı bugüne tesir eden, yaşamaya devam eden bir kadın.
Paul, 11 Ocak 1885’te New Jersey’de doğdu. Hatırı sayılır bir feminist aktivist ve politik stratejistti. Yaşamını kadın hakları için mücadeleye adamıştı. Siyasi mücadelede sonuna kadar yer aldı. Quakers inanışına mensup olan bir aile içinde dünyaya geldiği için bir Quakers okuluna gitti. Eşit haklar konusundaki fikirleri, çocukluğu ile birlikte oturmaya başlamıştı. Çünkü içinde bulunduğu çevre, kadın-erkek eşitliğine inanıyordu. Bu inanç, onun zihniyetine ve mücadelesine de etki etti.
Başarılı eğitim hayatında, farklı alanlarda ve son derece etkin olduğu üyelikleri vardı. 21 yaşındayken konuşmalar yapan Alice, karakterine dair ipuçlarını o zamandan vermişti. Alice’in yaşam biçimi, fikirsel açıdan onu etkilemiş olsa da İngiltere’de kalırken Quakerlı bir genç kadından, militan bir süfrajete dönüştü. Feminist mücadelenin tam ortasındaydı artık.
1910 yılında, hak mücadelesi kampanyasını yeniden şekillendirmek, canlandırmak için memleketine döndü. Feminist mücadeleyi, Amerika’da canlı hale getiren o oldu. Pennsylvania Üniversitesinde öğrenciyken Ulusal Amerikan Kadın Oy Derneği’ne katıldı. Bu arada Kongre Komitesi başkanlığına atandı. 1912 yılında iki arkadaşıyla birlikte oy hakkı için örgütlenmek üzere Washington’a gitti. Burada az finansmanla bir etkinlik organize edildi, beyaz saraya karşı eylem kararı alındı. Kadınlar, ilk eylemlerinde, fiziksel şiddet ile karşılaştı.
Mücadele tüm kararlılığıyla devam ediyordu. Paul ve arkadaşları bir parti kurdu. Yoğun çalışmalarla birlikte baskılar da artı. Feministler, yakalanıp hapse atıldı. Burada hak mücadelesi vermeye devam edip açlık grevine başladılar. Hapishane koşulları da çok kötüydü. Kadınlar bir kıskaç altındaydı.
Hapishane görevlileri, Paul’un delirmiş olmasını ümit ederek onu bir sanatoryuma götürdü. Hapishane koşulları ve açlık grevleri haberi geldiğinde, basın, bazı politikacılar ve halk, kadınların serbest bırakılmasını talep etmeye başladı. Tutuklulara sempatinin çoğu, kadınların oy kullanma sebebini desteklemek için geldi.
Hapishaneden çıktıktan sonra Alice Paul, bu ortamın etkisiyle zafer kazanacağı umuduyla doldu. Baskı hemen sonlanmadı. Fakat oy hakkı talepleri daha çok yükselmeye başladı.
Amerika’daki kadınların 72 yıllık mücadelesi 18 Ağustos 1920 tarihinde sonuç verdi. 19. Anayasa değişikliği ile kadınlar oy hakkını aldı. Alice, bu zafer sonrası da mücadeleye devam etti. Gerek kendi ülkesindeki gerek diğer ülkelerdeki kadınların hakları için çabayı asla bırakmadı. Mücadele dolu yaşamı, 9 Temmuz 1977’de New Jersey’de son buldu.
Kaynak: Alice Paul
Kapak Görseli: History