1932 Dresden doğumlu, Modernizm ve Postmodernizm sürecinde sıra dışı bir sanatçı olan Alman Gerhard Richter, günümüzde hâlâ yaşayan bir efsane olmaya devam ediyor.
Eserleri dünyanın farklı müzelerinde ve koleksiyonlarında yer alan sanatçı en son benim de ziyaret etme fırsatını bulduğum Museum Ludwig Köln’de sergilendi. Yoğun bir izleyici kitlesi tarafından izlenen sergide sanatçının önceki dönemden eserlerinin yanı sıra son dönem işlerinden de örnekler yer almaktaydı.
II. Dünya Savaşı’nı yaşamış ve Doğu Almanya kanadında da çalışmalar yapmış olan Gerhard Richter’in yapıtları deneyselliği andırırcasına geniş bir üslupsal yelpazeye sahiptir. Ahu Antmen’e göre Gerhard Richter’i kategorize etmek oldukça zordur. Kendisini tek bir disiplinle kısıtlamayan ve ben sadece sanatçıyım diyen G. Richter’in işleri geometrik soyutlama, soyut dışavurumculuk, yerleştirme, fotoğraf gibi realist çalışmalardan monokromlara kadar çok geniş bir yelpazeyi kapsar. Sanatçının bu çok yönlülüğünün sebeplerinden biri modernizm ve postmodernizm dönemlerini yaşamış, bu dönemleri tecrübe etmiş olmasıdır.
Gerhard Richter, dijital baskı fotoğraf üzerine yağlı boya çalışmaları ve gazetelerden kestiği fotoğrafların üzerine yaptığı yorumlamaları ile birçok kavramsal esere imzasını atmıştır.
Hayatının ilk 13 yılını Nazi rejimi altında geçirmiş ve bu sebepten dolayı fotoresim çalışmalarından soyut çalışmalarına kadar bu dönemin etkilerini görmek mümkündür. Nasyonel sosyalizmin tarihini yansıtan ilk Alman ressamlardan biridir. Doğu Almanya’da yaşadığı dönemde “Toplumsal Gerçekçi” işler üretirken Batı Almanya’ya geçtiğinde ise serbest biçimli sanatta ustalaşmıştır.
1962-63 yıllarında Pop Sanat’a ilgi duyan Richter, daha sonra Foto-Gerçekçi çalışmalar üzerine üretimlerini gerçekleştirmiştir. 1971 yılında Venedik Bienali, Alman Pavyonu için “48 portre” adlı seri halinde tarihteki önemli adamların portrelerini yapmaya başlamış ve bu resimler eski siyah/beyaz silik fotoğraflardan elde edilmiş ve hiperrealist çalışmaların net görünümleri ile çelişmektedir. Buradaki amacı portrelerdeki bireysel nitelikleri silmektir.
2002’den bu yana üç boyutlu cam yerleştirmeler yapan sanatçı, ışıkla dünyayı birbirinden ayırır. 1975’de başladığı ve 2007’de farklı boyuta taşıdığı “color chart paintings” serisi ise monokrom matematiksel karelerden oluşur. Richter çalışmalarında eski ve yeninin bir kombinasyonunu sunmaktadır ve sanatçının çalışmaları deneysel bir çizgi oluşturmaktadır. Sanatçının beslendiği alanlardan biri ise geçmişte yaşadığı siyasi olaylardır.
Richter kariyeri boyunca övgüler almış, 20. ve 21. yüzyılın en önemli sanatçısı ünvanını almıştır. Bugün birçok kişi onu yaşayan en önemli ressamlardan biri olarak adlandırır. O yazarlar, müzisyenler için de bir ilham kaynağı olmuş, 1971-94 yılları arasında Düseldorf Kunst Akademisinde yetiştirdiği pek çok öğrencisinde de Richter’in etkileri olduğu bilinir.