“Size yalnızca tek bir kelime söylemek istiyorum. Sadece tek bir kelime. Dinliyor musunuz?
Plastikler.”
Bu replik 1967’de çıkan “Mezun” filminde söylendiği zamanlarda plastikler gerçekten de harika bir gelecek vaat ediyordu. Plastik üretimi yükselmeye devam ederken bu kelimeler bugün bile geçerliliğini sürdürüyor. Diş fırçaları, gösterge panelleri, kalemler, video oyun denetleyicileri vs. gibi günlük hayatımızda kullandığımız tüm kısa ömürlü eşyaların ağaç veya metalden yapıldığını hayal etmeyi deneyin, -plastikler kaçınılmazdır-.
Ucuz ve dayanıklı malzemelere olan iştahımız, şu ana kadar insanların 9.1 milyar ton plastik üretmesini sağladı. Yeni bir araştırmaya göre, bunların büyük çoğunluğu ya çöp sahalarında ya da dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda.
Etrafınıza bir bakın!
Bu oldukça akıl almaz bir sayı. Öyleyse gelin bunu bir bağlam içinde örneklemeye çalışalım: Şu ana kadar yeterince plastik ürettik, üretilen plastikler 25.000 adet Empire States Binasının, 80 milyon balinanın ya da bir milyar filin kilosuyla eşit ağırlıkta. Bu plastikleri kullanarak yedi katrilyonluk Lego bloğu, 650 trilyon plastik su şişesi veya bir milyardan fazla ahtapotun bir düzine ömrü boyunca çevirebileceğinden fazla “stres çarkı” (fidget spinner) yapılabilirdi.
Bu plastiklerden çoğu ya yüksek yoğunluklu polietilen (plastik şişeler ve borular için kullanılır), ya polipropilen (ambalaj için kullanılır, ancak diğer birçok uygulama alanını da içerir) ya da polivinilklorür’dür (PVC boru tesisatı için kullanılır). Üretilen plastiklerin toplamının yüzde 42’si ambalajlamada kullanıldı ve ABD’de toplamın sadece yüzde 9’u geri dönüştürüldü. Bazıları yakıldı, ancak neredeyse yüzde 80’i atıldı, çoğunlukla çöp sahalarına atıldı. Dahası, 2,8 milyar ton ya da başka bir ifade ile toplamın yaklaşık yüzde 30’u şu anda kullanımda ve bu veri endüstrinin ne kadar hızlı büyüdüğünün bir göstergesi.
Yine de uzun süre kullanılmayacak. Plastiklerin çoğu, inşaat ve geliştirmede kullanılan ürünler haricinde, birkaç yıl sonra atılır. Ve bir kere atıldıklarında, her niyeyse etrafa çakılıp kalma eğilimi gösterirler. Plastiklerden kurtulmak gerçekten çok zor, o kadar zor ki pek çoğu daha küçük ve ondan da daha küçük parçalara ayrılıyorlar. Bu “nurdles” denilen minicik plastik parçacıkları okyanuslarda bir sorun haline gelmiştir, deniz canlılarının sindirim sistemlerinde birikiyor ve toksin yayıyorlar. Plastik topaklar gıda zinciri boyunca ilerledikleri için, bu sorun insanlara kadar ulaşıp onları da etkileyebiliyor.
Duracağına ilişkin hiçbir işaret yok
Bu istatistikler, California Üniversitesi-Santa Barbara liderliğinde yapılan ve Science Advances’de yayınlanan yeni bir araştırmaya ait ve şu an dışarıdaki plastik miktarını belirlemeyi amaçlıyorlar. Çalışmanın başlığı ise etkileyici “Şimdiye kadar yapılmış tüm plastiklerin üretimi, kullanımı ve kaderi“.
Araştırmacılar, çeşitli ülkelerden plastik üretiminin ham girdileri ile ilgili endüstriyel veri topladılar ve bir araya getirerek kullandılar. Verileri 1950’den 2015’e kadar uzanıyor ve 9.1 milyar tonluk toplam rakamın yanı sıra mevcut trendlerden yola çıkarak bazı projeksiyonlar sunuyor. Araştırmaya göre, şimdiki gibi devam edersek, 2050 yılına kadar neredeyse 38 milyar ton plastik üretmiş olacağız ve bunun 13 milyar tonu atık olacak. Bu miktarla ne kadar “stres çarkı oyuncağı” yapılabileceğini hayal etmeyi denemeyelim bile.
Krizin etkisini azaltmak için bazı yollar mevcut, geri dönüşüm ve biyoçözünür plastik kullanımı gibi. Fakat etkili olabilmesi için, geri dönüşümle üretilen plastiklerin bir gün atılacak olan toplam plastik üretimine katkıda bulunmak yerine yeni plastik üretimini önlemesi gerekiyor. Bazı plastikler yakıt üretmek için piroliz olarak bilinen bir süreçte yakılırlar veya ısı ile ayrıştırılırlar. Ancak bu yöntemler sera gazı gibi kendi çevresel tehlikelerini üretirler.
Biyoçözünür plastikler başka bir çözüm olarak karşımıza çıkıyor ancak araştırmacılara göre bugün üretilen miktar çok küçük, 4,5 milyon ton civarındadır. Bu tür plastikler üretmek, yiyecek arzı için kullanılan mısırın yön değiştirmesi ve daha fazla enerji harcanması gibi diğer dezavantajları da beraberinde getiriyor.
Plastikler, insan uygarlığı onları üretebildikleri sürece hayatımızın bir parçası olacak, yazarlar bunun farkındadır ve yüz milyonlarca plastik türünün çevreye dökülmesiyle başa çıkmak için mantıklı stratejileri savunmaktadır. Onlarsız yaşayamayız, bu yüzden onlarla nasıl yaşayacağımızı öğrenmeliyiz.