Eğitim Sen, Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen araştırma üniversitelerine ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada araştırma üniversitelerinin çözüm olmadığı, akademi üzerinde kurulan baskı ve YÖK kaldırılmadan sorunun çözülemeyeceğinin altı çizildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından ilan edilen araştırma üniversiteleri ile ilgili Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) bir açıklama yaptı. Araştırma üniversitelerinin genç akademisyenlere kolaylık sağlayacağı iddiasının doğru olmadığını söyleyen açıklamada, üniversite üzerindeki baskılara, güvencesizleşmeye ve ihraçlara da dikkat çekildi. Açıklama şöyleydi:
18.06.2017 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen, akademi ve üniversitelerin geleceğini mühürleyen yasanın kabul edilmesi sonrasında YÖK, üniversitelerin farklı alanlarda ihtisaslaşması için yetkilendirildi.
2017-2018 akademik açılış töreninde Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından araştırma üniversiteleri oluşturulduğu duyuruldu.
Bir önceki akademik yıl açılışında da “Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşma Projesi” kapsamında Bingöl Üniversitesi, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Düzce Üniversitesi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi ve Uşak Üniversitesi’nin bulundukları bölgenin “kalkınma odaklı gelişimine” yönelik projeler üretmesi amacıyla pilot üniversite olarak belirlendiği duyurulmuştu.
Belirtmek isteriz ki söz konusu proje, YÖK ve Kalkınma Bakanlığı tarafından 2015 yılının Haziran ayında başlatılan ve yöntemini YÖK’ün belirleyeceği desteklerle yürütülecek olan bir proje olmakla birlikte; “araştırma üniversitesi” kategorisi doğrudan Cumhurbaşkanının yönlendirmesiyle oluşturulmuş bir kategoridir.
Yani üniversitelerin sorunlarına dair üniversite bileşenlerinin, sendikaların çözüm önerilerinden ziyade tıpkı TEOG, LYS ve YGS değişikliklerinde olduğu gibi Cumhurbaşkanının arzuları temel belirleyici olmuştur.
Üstelik YÖK Başkanı araştırma üniversitelerinin, “akademinin genç kuşakları kazandırması” açısından önemli bir hamle olduğunu belirtmektedir. Ancak bu sözler ironik olmanın ötesinde bir gerçekliği gizlemeye çalışmaktadır. Çünkü OHAL hukuksuzluğuyla genç akademisyenlerin statüleri değiştirilmiş, işten atılma kaygısı had safhaya çıkmış, akademik çalışmalar üzerindeki baskı ve otosansür zirve yapmıştır.
Eğitim Sen olarak belirtmek isteriz ki;
- Üniversitelerin kurumsal özerkliğinin yok edildiği,
- Rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atandığı,
- Üniversitelerin insan, toplum ve doğa yararına değil de kar getirisi olan, sermaye ve AKP yararına bilgi üretmeye zorlandığı,
- Bilimsel bilgiyi üretecek olanların, hakikati arayanların her an işten atılma kaygısı taşıdığı ya da işten atıldığı,
- Trajikomik gerekçelerle, hukuk tanımaz yöntemlerle açılan disiplin soruşturmaları sayısının katlanarak arttığı,
- Ankara Üniversitesi Rektörü gibi hakkında yolsuzluk iddiaları olan, hukuksuz uygulamalarla üniversite kamuoyunun gündeminden düşmeyen rektörlerce üniversitelerin yönetildiği,
- Bilime, sanata, felsefeye, özgür ve eleştirel düşünceye karşı adeta savaş ilan edildiği,
- İhbarcılığın değer olarak görüldüğü,
bir yükseköğretim sisteminde araştırma üniversitelerinin neyi, nasıl araştıracağı, ortaya çıkan bilginin toplumun hangi sorununa çözüm üretebileceği, bu üniversitelere aktarılan kaynağın akıbetinin ne olacağı ortadadır.
Sorun da çözüm de açık ve nettir! Üniversiteler özgürleşmeden, haksız ve hukuksuz ihraç edilen bilim insanları görevlerine geri dönmeden, akademik özgürlükler geliştirilmeden, kurumsal özerklik, kamusal finansman ve iş güvencesi garanti altına alınmadan, üniversiteler tüm bileşenlerinin karar alma süreçlerine katıldığı modellerle yönetilmeden ve YÖK kaldırılmadan Türkiye üniversitelerinde özgür bilim, nitelikli bilgi üretimi olmayacaktır!
Alıntı: marksist.org