Amerikan ayrımcılığının kökleri, katlettiği kültürlerin -mesela kızılderili halkı- mezarına kadar uzanıyorsa da kazananlar tarafından yazılan tarih, derslerde mutlaka taraflıca okutulmaya devam edecektir. “İlahi yazgı” (!) adıyla çizilen bu resim aslında görülenden fazlasını ifade ediyor.
Bugün baktığımızda şunu rahatlıkla görebiliyoruz; insanların sahip olduğu bize ise tamamen yabancı bir kültür; acımasızca, zorbaca yargılanmış ve yok edilmiş. Günümüze yansıyanlar bunu kanıtlamaya yetiyor. Endüstriyel ilerlemenin şekli ya da bugün Tanrı’dan korktuğunu iddia eden inançlı kimseler, hakkında fikir sahibi bile olmadığı bir kültürden daha vahşice şeyler yapıyorsa ne olacak? Kazananların yazdığı bir tarih bu soruyu kuşkusuz cevaplayamaz.
1830 yılında, Andrew Jackson “Kızılderili Tehcir Yasası”nı meclisten geçirdi. Bunun sonucunda Yerli Amerikalı erkekler, kadınlar ve çocuklar acımasızca yerlerinden edildiler. Mississippi Irmağı’nın bin mil batısına yaya olarak toplu halde sürüldüler. Binlercesi kötü beslenme ve yorgunluktan dolayı öldü.
1879 yılında Carlisle Yerli Endüstri Meslek Okulu “Kızılderilileri öldür, insanları kurtar!” sloganı altında açıldı. Okulun amacı yerli halkı sisteme alıştırmaktı. Bu inanılmaz bir asimilasyonla sonuçlandı ve yöneticiler için başarıya ulaştı. Öğrencilerin uzun saçları kesildi, üniforma giydirildi, konuştukları dil unutturulmaya çalışıldı ve aynı yıl içinde ailelerinden de ayrıldılar. İki nesil arasındaki uçurum o kadar fazlaydı ki ailelerin bir araya gelmeleri nerdeyse imkânsız hale geldi. Daha sonra yönetim tarafından desteklenen bir “Kısırlaştırma Programı” uygulandı. Kızılderili Sağlık Servisi tarafından gerçekleştirilen bu uygulamanın ne kadar kadın ve erkeği kısırlaştırdığını net bir rakamla ifade etmek zor ama binlere ulaştığı tartışılmaz bir gerçek. Bu “Uygun bulma”nın yerli dilinde karşılığı asla “öneri” değildi ve sosyal hizmetler tarafından çocuklarının alınması ve yönetimin sağladıklarını kaybetme gibi tehditlerle zorla uygulanmıştı. On beş yaşında iki kızın apandisit ameliyatı yapıldığı gerekçesiyle yumurtalıklarının alındığı biliniyor ve bu asgari bir rakam. Hükümetin finanse ettiği bu kısırlaştırma programı 1979 yılına kadar da bitmedi.
Film yapımcısı Paul Ratner tarafından oluşturulan bu fotoğraflar 19’uncu yüzyıldaki yerlilere ait.
Kaynak: The Plaid Zebra