Tıpkı Bob Dylan ve Arthur Russell gibi müzikal çalışmalar yapan, Beck ve Nirvana aşığı, şair Allen Ginsberg‘in çalışmaları yeni bir koleksiyonla farklı bir resim çiziyor.
East Village’de gerçekleşen Allen Ginsberg ve Bob Dylan arasındaki doğaçlama caz dinletisi, Beat Kuşağı romantizminin tepe noktası gibi gelebilir. Uluma şiirini, Rolling Stone ozanı gibi bir mikrofon üzerinden okuyor, tahrik edici fikirleri alevlendiriyor, kelime oyunlarıyla isyankâr tutumunu gösteriyor. Gerçekliğine rağmen 1971 yılının sonbaharında, daha az bohem bir zirveydi ve daha çok bir rehine pazarlığı gibiydi.
Ortak arkadaşlarından 85 yaşındaki üretken bir klasik/caz bestecisi David Amram “Bob bana, New York Üniversitesi’nde Allen ve Gregory Corsa’nın kendi şiirlerini okuduklarını söyledi ve beni de oraya gitmem için davet etti” diye anımsıyor. “Ara verdiklerinde sahne arkasındaydık ve Allen bana; ‘Tanrım, 10 yıldır Bob Dylan’ın müzikal anlamda benimle bir şeyler yapması için çabalıyordum. Onu bu akşam benim yanıma getirebilir misin lütfen, lütfen’ dedi. Bunca yıldır tek bildiğim, onu hiç böyle görmediğimdi.”
Nathanlardaki akşam yemeğinden sonra, Amram, görevinini layıkıyla yerine getirip, yarı emekli olan Dylan’ı, Tompkins Parkı Meydanı yakınındaki Ginsberg’in apartmanına götürdü. Elinde gitarı ile kapıyı açan Ginsberg, Dylan ile el sıkışıp “G anahtarı, Bob” dedi. Amram da Dylan’a dönüp ”Allen, harmonyum üzerinde çalabildiği tek notayı çaldı” dedi. Dylan göz gezdirip, bağırdı: “O küfür gibi olan şeyi kapat.”
The Last Word on First Blues
Bu hırçın başlangıca rağmen Ginsberg, o akşam birkaç yeni halk ezgisi tonlarını didiklemeye çalıştı. Tüm bu çabalar -tropikal, sürreal, pürneşe – The Last Word on First Blues albümünde duyulabilir. Bu kayıtla beraber Ginsberg, en verimli şarkıcı, söz yazarı olarak 1980’lerin başında yayılmaya başlamıştı. 1983 yılında çıkardığı First Blues albümünün tükenmesinin ardından yeniden basılan albüm, 60’lı yılların karşı-kültüründe uzmanlaşmış bir tarihçi olan Pat Thomas tarafından derlenen, daha önce yayınlanmamış birkaç parçanın yanı sıra Dylan’ın birkaç parçasını da içeriyordu.
Thomas “Ginsberg, bir simgedir, efsanevi bir şair ve biz hepimiz onu öyle tanıyoruz. Çok az insan onu şarkıcı olarak tanır ve çok az insan onu şarkıcı olarak sever” diye itiraf ediyor. 70 yaşında karaciğer kanserine yakalanan şair Allen Ginsberg’in ölümünün üzerinden 15 yıl geçtikten sonra, 2012 yılında, Ginserberg’in mirasının boxset haline getirilmesi ilk kez önerildi. “Onlarla bağlantı kurabilmiş olsaydım, onlara doğrudan Allen’in şiirlerine doğru yönelmelerini söylerdim, onlar da ‘Çekil buradan, bunu yapan 100 tane sanatçımız zaten var’ derlerdi. Müzik için deliren tek adam bendim -Allen Ginsberg’in müziğini düşünün, ya bunu tercih edeceksiniz ya da bunun tam tersi yönünde ilerleyeceksiniz.”
Rock’n roll yıldızı gibi herkesi büyülemişti
The Last Word on First Blues albümü, Dylan ve 60’lı yılların birçok karşıt-kültür sanatçılarından ilham aldı. Ginsberg’in şair olarak ebedi ününe ve isteksiz bir şekilde Uluma‘nın müstehcenlik merkezinde olmasına rağmen, -eşcinsel ve anti-konformist duruşları yine aynı derecede kışkırtıyordu- 70’lerde kariyerini müziğe doğru kaydırmayı umuyordu. “Allen, yüzde 90 Amerika gibi, rock’n roll yıldızı gibi herkesi büyülemişti” diyor Amaram.
“San Diego’ya gel, barışcıl bir adam olduğunu göster / Yaşlı Mr. Nixon, Sam Amca’dan daha iyi eğilir” gibi sözleri ile rahatsız eden Ginsberg’in Come to San Diego şarkısı ile Vietnam Savaşı karşıtı gitar haşarılıkları başladı. Sahne arkasındaki Dylan, Amram ve diğer arkadaşları (şair Anne Waldman ve müzisyen Happy Traum da dahil) tamborine vuruyor, Fransız kornosu çalıyorlar ve neşeli uyumsuzluk içinde bir harmoni oluşturuyorlardı.
Sesinin tonları Bob Dylan, mizahı Phil Ochs’tan…
Tiz sesiyle ve anlaşılmaz bir aksanla (İngilizce? Avusturyalı? Ketemin?) söylediği You Are My Dildo şarkısı, müstehcenlik nedeniyle radyo sunucu Dr Demento tarafından yayınlanmadı. Cilasız müzisyenlik saf halk palavrasıyken; müzisyen olarak mütevazi olan Ginsberg, sesinin tonlarını bariz bir şekilde Dylan’dan almış ve mizah anlayışını da Phil Ochs’tan.
“Hatırlıyorum, bir keresinde yakın arkadaşı olan Marianne Faitfull, ‘Ah Allen, şarkı söyleme’ dedi. Bence bu, onun bu işte pek iyi olmadığına dair genel bir histi” diyor 1976’dan 1992’ye kadar Ginsberg’in gitaristliğini yapan Steven Taylor. ”Ancak gerçekte müzik için cidden yetenekli olmaya çalıştı. Büyük bir vokal mekanizması vardı, harmoni edebilir, tona dikkat edebilirdi. Komik bir kulağı vardı.” Ginsberg ile 70 ve 80’lerde seyahate çıktı. Amerika ve Avrupa seyahati boyunca yaptığı düzenli yürüyüşleri sırasında, gözden kaybolan şiirlerini tamamladı. Ginsberg, genellikle, partneri olan Peter Orlovski’yi alırdı yanına. First Blues albüm şarkılarını, onun edebi ezberlerine sıkıştırmak için fırsat arardı.
”Her zaman bir ya da iki şarkıyla başlamayı tercih ederdik, sonra o bize birkaç şiir okurdu ve yine müzik ile sonlandırırdık. Çok renkli zamanlardı – Biz performansımızı sergilerken, Peter nasırını tıraş eder, ayak parmak tırnaklarını ucundan kısaltırdı” diye söz ediyor Taylor. ”Oxfort’ta, sözde uygunsuz davranışlarımızdan dolayı yerel bir şair bizi kınadı, hatta akşam haberlerinde şikâyetini gördük. Ama Allen umursamadı, onun büyük bir mizah anlayışı vardı” diye anlatıyor Taylor.
Thomas, Stanford Üniversitesi’ndeki Ginserberg arşivlerini karıştırarak oluşturduğu ve boxset’e eklediği bonus disk First Blues‘tan önemli ölçüde daha avangart idi. Bu demolar ve çekim hatalarında spektral minimalizm hakimdi. O parçadaki uğursuz çello, Ginsberg’in başka bir işbirlikçisi olduğu ile övünen, seans boyunca müzik aranjörü olarak oturan Arthur Russell’dan geliyor.
“Ne yapacağını kim bilebilirdi ki?”
“Arthur’un buradaki tuhaf merakı garipti ama onların çok sağlam bir ilişkisi varsı” diyor Thomas. “Arthur, Allen’in müziğin çok daha cüretkâr biçimde ileri zamanlı, alışılmadık olmasını istiyordu. Alen ise daha geleneksel blues olarak kalması taraftarıydı.”
Ginsberg’in en iyi noktası olan boxset, onu bilenler için Ginsberg’in çevik aklının bir kanıtıydı, kariyerinin sonlarındayken bile ölmeden önce daha çok şey paylaşmak istediğini söylüyordu.
Allen Ginsberg’in 48 yaşındaki menajeri Peter Hale, “Allen, 90’lara hâlâ bağlıydı – gerçekten Beck ve Nirvana içindeydi. Bu çocuklar bugünlerde gerçekten bunların içinde. Ölümcül hastalık teşhisi konulmadan hemen önce Ginsberg’in MTV’deki akustik oturumunda konuşmalar yapılıyordu bile. Uzun yaşayacak mıydı, kesinlikle müziğe daha çok odaklanmış olurdu. Ne yapacağını kim bilebilirdi ki?” diyor.
The Guardian internet sitesindeki Allen Ginsberg boxset gives beat junkies reason to howl başlıklı yazıyı Su Gökarca Gaia Dergi için Türkçeye çevirmiştir.