Güzel kardeşim, bu senin dinine, ibadet şekline karışma, üstten bakarak bunu eleştirme, küçümseme yazısı değil. Sadece seni bir kere daha düşünmeye davet etme yazısı. Seninle de empati kurup ama seni de empatiye davet etme yazısı, ya da bir deneme sadece. Allah’ın verdiği bir can belki senin sayende yaşamaya devam edebilir ama sen yine de bir ihtiyacı olanı sevindirebilirsin.
Kurban bayramı yaklaşıyor. Belki sen de bu haftasonu kurbanlık pazarına gittin sen de, sıkı bir pazarlıkla bir kurbanlık aldın. Onu kafasından veya boynuzundan tutup arabana ve kamyonetine bindirdin. Peki o an hiç o kurbanlık hayvanla göz göze geldin mi? Gözlerine baktın mı onun. Yaşadığı korkuyu, belki bundan dolayı tir tir titremesini gördün mü? O an ne hissettin, ister istemez içine hiçbir şey düşmedi mi? Allah’ın verdiği bir canın yaşadığı korkuyu o an gördün mü?
Sonra evine getirdin belki o canlıyı. Bahçedeki ağaca bağladın. O an küçük yaştaki oğlun veya kızın da merakla yanına geldi o sevimli canlının. Önce uzaktan merakla baktı, sonra yavaş yavaş yanına geldi. Bir an ürkekçe başını okşamaya başladı. Onun da hoşuna gittiğini gördükçe devam etti sevmeye, “baba bu çok tatlı ya” diyiverdi. Belki sen de evet öyle dedin.
Sonraki günler o yine yanına gitti, her gün daha da bağlanmaya başladı. Evdeki bir kediden veya köpekten farkı yoktu onun için, onun başını, tüylerini, yünlerini sevmek çok hoşuna gidiyordu onun.
Ve sonra birkaç gün sonra, kurban bayramının ilk günü geldi çattı. O gün sen belki büyük heyecanla uyandın, ibadetini yerine getirecek olmanın iç rahatlığı vardı içinde. Bir yandan ise bir canlı, Allah’ın yarattığı bir canlı, o an olacak her şeyden habersiz bir şekilde bir güne daha uyanıyordu. Defalarca kez, kendine ağaca bağlayan ipten kurtulmaya çalışmıştı olmamıştı, bir yerden sonra direnmeyi bırakıp o da yorulup zamanını geçirme yolunu seçmişti. Belki o insanlar, belki o başını okşayan küçük onu çözer ve belki bahçede gezmesine izin verirdi.
Sonra yanına birkaç kişi daha alıp bahçeye çıktın, ellerde bıçaklar vardı, oldukça keskin bıçaklar. Bıçakların birbirine sürtünme sesinden, masum canlı heyecanlanmıştı. Neler olduğunu veya olacağını korkulu gözlerle takip ediyordu. Sonra bir anda gözü bağlandı, dünyatı kara bir bağın ardında görmeye başladı.Uzaklarda ise bir ağlama sesi duymuştu sanki. Bir küçük çocuğun ağlama sesiydi bu.
Ve sonra o bıçağı bir anda hızlıca sapladın boynuna canlının. Sıcak bir kan aktı. Bir anda bahçe kıpkırmızı bir kan gölüne döndü.
Bir canlının yaşamı son bulmuştu. Dünyada senin gibi bir yaşama hakkı olan bir canlının yaşamı son bulmuştu. İnsanın bayramı onun sonu olmuştu.
İslam dini, kurban ifadesi ile paylaşmayı, zor durumda olanlara yardımı amaçlıyor esasında. Dinini ibadetini inancını sorgulamak değil yaptığımız, ki bizler herkesin inanma özgürlüğüne ve inancını yaşama özgürlüğünü savunur, saygı duyarız. Ama peki şunu da düşündün mü, korku içinde titreyen acı ve ıstırap içinde bir hayvan, dehşete düşmüş bir canlıyı, işkenceye varan boyutlarda öldürmek sevgi ve merhamete sığar mı?
Aman güzel kardeşim, bunun hiç mi alternatif yok. İhtiyacı olan parayla veya başka bir yolla da yardım edebilirsin. Bağışını bir canlıya zarar vermeden ve ölümüne neden olmadan yapabilirsin. Bir yandan da bir canlı yaşamda kalmış, ailesinden çevresinden ve dünyasından ayrılmamış olur. Sevgi, merhamet ve adalet olmaz mı bu, ne dersin?
Aman güzel kardeşim, hadi bu sefer, bu bayram öncesi bir kere daha düşün.