Oğuz boylarından Ağaçeriler’in soyundan gelen Tahtacı Türkmenler, 13’üncü ve 14’üncü yüzyıllar arasında Timur’un Horasan ve Türkistan’a düzenlediği seferler sonucu yurtlarını terk etmek zorunda kalıp, İran’a ve Anadolu’ya yerleşmek zorunda kaldılar.
Batı İran’da bulunan Paikuli bölgesindeki Sasanî Yazıtı’nda Ağaçeri Türklerinden söz edilmektedir. Yine Batı İran’daki Kuh-i Kiluye bölgesinde bulunan Ağaçeriler’in köklerinin Oğuz Han’a dayandığı ve onun zamanında bu bölgelere geldikleri belirtilir. Bugün İran’da Kuh-i Kiluye bölgesindeki iki bin hanelik Ağaçeri topluluğu; Avşar, Beğdili ve Tilki oymaklarına ayrılmaktadır. Hazar’ın güneyinde bulunan Deylem civarındaki Türklerin de Ağaçeriler’in bir kolu olduğu belirtilmektedir.
Bazı kaynaklara göre ise Hunlar’a dayanan bir soya sahiptirler. Büyük Hun İmparatorluğu‘nun yıkılışından sonra Batıya göç eden Hunların bir kolu 395 tarihinde Erzurum üzerinden Anadolu’ya gelmiş, 451 yılında onları Akhunlar izlemişlerdir. Büyük bir göç dalgası da 466’da gerçekleşmiş, Avrupa Hunları’na bağlı Ağaçeri Türk boyları Anadolu’ya gelmişler ve yerleşmişlerdir.
Moğolların Anadolu akınları sırasında, Anadolu’da bulunan Ağaçeriler, Suriye ve Irak’a göç etmek zorunda kaldılar. Sonraki zamanlarda bazılarının, Timur’un ölümünden sonra 1400’lerde yeniden Anadolu’ya döndüğü ve sonradan Tahtacılar olarak anıldıkları kabul edilir. Fatih Sultan Mehmet‘in, İstanbul’un fethi sırasında kullanılan gemilerin yapımı için, Balıkesir’in Kaz Dağları’ndaki köylerden Tahtacıları getirdiği bilinmektedir.
Tahtacı Türkmenleri, günümüz Anadolu coğrafyasında Kaz Dağları eteklerinden İzmir, Manisa, Aydın ve Muğla; Antalya, Mersin, Adana ve Çukurova düzlüklerine, daha iç kesimlerde Maraş’a, Kayseri’ye ve Malatya’ya dek uzanan geniş coğrafyada bulunurlar.
Alevilik inancını benimsemişler ve inançlarını layıkıyla yaşamaktadırlar. Orta Asya Türklerinin dili, örf ve geleneklerini bozulmadan sürdürebilen sayılı oymaklardandır. Tahtacılar oymak damgasını kutsal sayarlar. Bu damganın kendilerini her türlü kötülükten koruyacağına inanırlar.
Ağaç işçiliğinde kadın-erkek birlikte çalışırlar. Kadına çok değer verirler. Cumhuriyetin ilanından sonra baskılar azalınca ağaç işçiliğinden vazgeçerek ziraat, küçük esnaflık, memuriyet gibi işlere de başlamışlardır.
Tahtacılar tarih boyunca hep doğayla iç içe yaşamışlardır. Doğayı sevmek, onunla birlik olmak, onu yaşamın kaynağı olarak görmek… Bununla beraber Tahtacılar doğal bitkilerden elde ettikleri ilaçlarla kendi dertlerinin dermanını kendileri bulmuşlardır. Yine Tahtacıların giyim kuşamları, el sanatları, yemek kültürleri ile büyük bir kültürel zenginliğe sahipler.
Günümüzde de ülkenin aydın gruplarındandırlar. Cumhuriyete ve devrimlere sıkı sıkıya bağlı olmaları, sanata, bilime verdikleri değer, hoşgörülü tavırları, kadına verdikleri değer ile öne çıkmaktadırlar. İlk köy tiyatrosu henüz birçok şehirde dahi yokken bir tahtacı köyü olan Bademler Köyü’nde kurulmuştur. Ayrıca köyde bir de çocuk müzesi/oyuncak müzesi kurmuşlardır.
Kadın ise her zaman baş tacıdır.
Kaynak: Balıkesir ve Batı Anadolu Yöresi Tahtacı Türkmenleri, Hüseyin Kahraman MUTLU – Ali Külebi , 2011 Tarih boyunca Türkler ve Anadolu