Ana SayfaKültür & SanatKitapArda Erel ile yeni kitabı üzerine: “Konuşamadığımız Ne Varsa"

Arda Erel ile yeni kitabı üzerine: “Konuşamadığımız Ne Varsa”

-

Arda Erel ile yeni kitabı “Konuşamadığımız Ne Varsa” üzerine keyifli bir söyleşi…

Kitabınız tıpkı ismi uzun süredir konuşamadıklarımıza odaklanıyor. Bu konuşamadıklarımızla ilk ne zaman karşılaşıp “Konuşamadığımız ne varsa” adlı kitabı yazmaya karar verdiniz?

Aslında konuşamadıklarımıza dair problemi, önce kendimle konuşamadığım şeyler üzerinden fark ettim. Kendimle konuşamadığım şeyleri fark ettiğimde, aslında kendimle arama giren çok şey olduğunu gördüm. Kendimizle aramızda hiçbir şey yok gibi yapıyoruz. Oysa kendimizle aramıza çok şey giriyor. Görünmezmiş gibi dursalar da, hepsi oradalar, varlar. Kendimizle aramıza giren çok şeyden bahsedilebilir ama bence kendimizle aramıza giren en önemli şeylerden biri de kültür. Kültürün bize öğrettikleri, kendimizle aramıza yerleştirdikleri, kapitalizmin kodlamaları üzerinden kendimizi algılıyoruz. Yani kendimizle aslında hiç yalnız kalamıyoruz. Ben kültürün bazen kendimizle dil üzerinden konuşacaklarımıza da karar verdiğini gözlemledim. Yani kültür, belki de daha geniş anlamda siyaseti de katarak söyleyebilirim; birbirimizle ne konuşacağımızı belirlediği gibi, neyi konuşamayacağımızı da belirliyor. Ben bunları fark ettikçe, önce kendimle konuşamadıklarım üzerine düşündüm. Sonra buradan, toplumun kendi arasında konuşamadıklarına doğru da açılmaya çalıştım. Çünkü herkes gibi ben de, içinde yaşadığım toplumun bir bireyi olarak, toplumun konuşamadıklarına ayna görevi yapıyormuşum. Buradaki eşiği aşmak çok kolay olmadı; tabuları çok olan toplumlarda bunu aşmak zordu; çok yol kat etmem gerektiğini fark ettim. Bu konular arasında bağlantılar kurup, bunlar arasında gezinerek kitabı yazmaya karar verdim. Düşündüklerim üzerine değil, düşünmediklerim üzerine düşünerek; bunu çok önemsiyorum. Hem toplumun düşünmediklerini, hem de kendimin bu güne kadar düşünmediklerini düşünmeye çalıştım. Hala da böyle yapıyorum.

2016 yılında başladığınız yazarlık hayatınızda bugün itibarıyla altıncı kitabınızı okurlarınızla buluşturdunuz. Bu konudaki duygu ve düşünceleriniz nedir? 

Kitap yazmak, benim için hiçbir zaman kolay bir şey olmadı. Ama bu zorluk, benim sevdiğim bir zorluk. Zor olmasını seviyorum ve zor olması beni besliyor diyebilirim. Bu arada ben yazarak sadece bir ürün ortaya çıkardığımı düşünmüyorum. Daha doğrusu, sadece somut bir ürün olarak bakmıyorum kitaba. Kitap benim de kendi dünyamın dışa vurumu. Ben yazarken aynı zamanda sürekli bir yüzleşme yaşıyorum, kendime ve içinde yaşadığım topluma, dünyaya dair bir yüzleşme bu. Aynı zamanda yazarken, kendi içimdeki duvarları da bir bir yıkıyorum. Çünkü hepimizin zihin dünyasında sınırları var; aşması gereken duvarları. Özellikle kapalı toplumlarda bu sınırlar daha keskin, daha acımasız, aşması daha zor diye düşünüyorum. 

Ben yazarken özgürleştiğimi, kendimden ve içinde yaşadığım toplumdan çıkarak, sınırları yıktığımı hissediyorum. Her kitap beni başka biri yapıyor. Yazmak bu yüzden sürekli bir başkalaşma hali benim için. Yazdığım ilk kitabımla, son kitabımın arasındaki uzaklık ve fark bunu bana kanıtlıyor. Hiç aynı yerde olan biri değilim, kalamıyorum. Sürekli bir yolculuk halindeyim. Sürekli öğrenciyim. Bu yüzden yazarlık benim için çok kıymetli, beni ben yapan bir şey. 

Arda Erel

Oldukça genç yaşınızda bu denli üretken olmanın sırrını öğrenebilir miyiz?

Üretkenlik bir sır mıdır? Üretkenliğin sırları olduğuna inanmıyorum. Üretkenlik bence anlaşılması zor bir şey. “Şu üretkenliği besler, bu üretkenliği getirir,” demek bence yanlış olur. Üretkenlik kişinin hayatındaki birçok hareketle, deneyimle, dünya görüşüyle doğrudan bağlantılı, iç içe. Üretkenliğin tek bir sırrı olduğunu söyleyemeyiz. Eğer bir sır söylersek onu söylediğimiz yere zincirlemişiz oluruz. Örneğin bazıları, kişinin hayatında aşkın olmamasının üretkenliği beslediğini düşünür. Diğeri aşkın üretkenliği zirveye çıkardığına inanır. Hangisi doğru? Hangisi sır? Burada bu yüzden çok bireysel bir yansıma görüyorum üretkenlikte. Kişi kendi sırrını kendi anlamalı diye inanıyorum. Hiçbir zaman üretkenliğimi neyin beslediğini düşünmedim; inanın hiçbir zaman yapmadım bunu. 

Ben çok kitap okuyan biriyim, günümün neredeyse yedi sekiz saatini kitap okumaya ayırıyorum. Kitap okumak, şimdi düşününce diyebilirim ki, elbette üretkenliğimi besliyordur. Ama sadece okumanın üretkenliğe yeterli olduğuna inanmıyorum. Öncelikle benim hayata dair bitmek bilmeyen sorularım var. Sorularımın olması, beni sürekli düşünmeye itiyor. Düşünmenin beni ittiği yer üretkenlik olabilir belki. Çünkü zihnimdeki sorular bir yerde cevap bulmak istiyor benim için, bir yere varmak istiyorlar. Yazmak da sorularımı içimden dışarıya çıkarıyor, bir nevi içimden dışarı salıyor onları. Ama en başta dediğim gibi, bu bana dair bakış açıları, deneyimler. Herkesin bahsettiklerimi “sır” olarak bilmesi, onların kendi sırlarını keşfetmelerini engellesin istemem. Ama en önemlisi, üretkenliğin “sır” olmasını da istemem sanırım. 

Dört yıl aradan sonra yeniden bir denemeyle karşımızdasınız. Sizi tekrardan deneme yazmaya iten neden ne oldu?

Benim için deneme yazmak, roman yazmaktan çok farklı. Deneme yazarken konularımı çok çeşitlendirebiliyor, renklendirebiliyorum. Elbette romanda da bunu yapabildiğimi fark ettim ama denemelerde özgürlüğü de farklı bir tonda deneyimleyebiliyorum. Kısıtlaması yok, geçişleri serbest, rahat. 

Bundan önceki iki kitabım romandı. Romandan sonra denemeler yazmayı özlediğimi fark ettim. Zaten yazmaya ilk denemeler yazarak başlamıştım. Denemelerin yazarlık hayatımda benim için ayrı bir yeri var. Bir nevi özlem beni deneme yazmaya itti. Kendimle sohbet edebiliyorum deneme yazarken.

Yeni kitabınız “Konuşamadığımız Ne Varsa”da siyasi, ekonomik ya da kültürel nedenlerle birbirinden giderek uzaklaşan bir toplumun portresin adeta kelimelerle çiziyorsunuz. Güncel dünyanın sorunlarından beslenmek size ne gibi avantajlar sağladı?

Güncel dünyanın sorunlarına Heidegger’in felsefesiyle baktığımda, orada sadece varlığı görüyorum, varlığın tarihini. Çünkü bir bakıma dünyanın güncel sorunları Heidegger’in tarafından bakınca, varlık konusundan bağımsız asla değil. Elbette diğer taraftan küreselleşmeyle, neoliberal politikalarla, teknolojiyle, sağın yükseldiği toplumlarda yaşıyoruz. Bunlar da elbette varlığı etkiliyor, yönlendiriyor, şekillendiriyor. Aynı zamanda yıpratıp, dönüştürebiliyor da.  Ama ben sadece kültürel, siyasi sebepler görmüyorum bugün dünyadaki sorunlara baktığımda. Bir tarih görüyorum elbette, tarihin devamını görüyorum; yani biraz da geçmişin sorularını, sorunlarını görüyorum bugünün dünyasında. Özellikle Türkiye’deki gidişatta geçmişin izlerini, geçmişten kalmış öfkeleri çok belirgin görebiliyorum.

Heidegger’in baktığı gibi, varlığın kendisini 21. yüzyılda nasıl ortaya koymaya çalıştığı da çok mühim konu benim için. Bu yüzden güncel sorunlar beni felsefi, sosyolojik ve siyasi düzlemde, disiplinlerarası düşünmeye de itiyor. Herkes her şeyin siyasetle ilgili olduğuna inanıyor. Tamam da o siyaset neden böyle? Bunu düşünmüyor çoğu insan.

Elbette siyasetin toplumlar üzerindeki etkisi yadsınamaz. İktidarın varlığı, algılanışı elbette çok mühim. Ama sonuçta siyaset ve iktidar, insanların kurguladığı, yönettiği bir şey. Benim için biraz da siyaset, toplumların yansıması, aynası. O halde siyaseti ve gidişatı anlamak için, varlığı da anlamamız gerek diye düşünüyorum. Güncel dünyanın sorunları beni insanı anlamaya itiyor, diğer çoğu şey gibi. 

Romanlarınızı yazarken bir yandan da Sosyoloji alanında yüksek lisansınıza devam ediyorsunuz. Sosyolojinin, yeni kitabınız “Konuşamadığımız Ne Varsa”da toplumu anlama ve üzerine yazma anlamında ne gibi katkıları oldu?

Sosyoloji benim dünyaya bakışımı çok genişletmiş bir alan. Türkiye’yi de bana anlatmış, göstermiş bir disiplin sosyoloji. Sosyolojiden önce lisans öğrencisiyken psikolojiyle çok ilgileniyordum. Sosyolojiden daha çok psikoloji okuyordum. Gerçi hala ilgileniyorum psikolojiyle, ara ara okumalar yine yapıyorum ama sosyoloji, psikolojinin gösteremediğini gösteriyor bana. “Bak, burada da böyle bir şey var,” diyor. Görmediğimi görmemi sağlıyor. Sosyolojiyle, bireyin kendisinden çıkıp, “bireylere” bakabiliyorum; en önemlisi de bireyin içindeki toplumu görebiliyorum. Çünkü bireyin içinde tıklım tıklım toplum var. Bunu bana en güzel sosyoloji gösteriyor.

Aynı zamanda sosyolojiyle, toplumda yaşanan farklı farklı problemlerin kaynaklarını görebiliyorum. Sosyoloji, farklı problemlerin ortak noktalarını gösterebiliyor. Örneğin Bourdieu’nun “Eril Tahakküm” diyerek anlattığı bakış, bunu çok güzel şekilde özetliyor benim için. 

Hiçbir şey sebepsiz, öylesine olmuyor toplumlarda. Hepsinin sebebi, kaynağı var. Foucault, Bourdieu, Durkheim, Weber, Bauman, Giddens, Eva Illouz okumamış olsaydım muhtemelen toplumlara baktığımda çok az şey görebilirdim. Bugün, toplumu anlamakta zorlananlar da sosyoloji bilmedikleri için zorlanıyorlar. Hatta sosyoloji bilmedikleri için yanlış tespitler yapıyorlar. Oysa sosyoloji aslında bizlere “Bu konu, bu yüzden oluyor,” diyebiliyor. Ve bunu güçlü önermelerle, kaynaklarla yapabiliyor. Sosyoloji sayesinde, kendi hayatımdaki problemlerin de her zaman “benimle” alakalı olmadığını fark ettim. Bence bu da çok mühim bir konu. Çünkü neoliberal politikalar, sadece ekonomik değiller, öznelerin üzerinde psikolojik etkileri de var. Mesela Maurizio Lazzarato Borçlandırılmış İnsanın İmali kitabında, bugün içinde yaşadığımız neoliberal toplumlarda “borçlu” olmayı çok güzel anlatıyor. Borçlu olmanın kapitalizmle beraber şekillendiğini bilmeden, bireyi nasıl görebiliriz? Bunları bilmeden, bireyi anlayamayız. Eksik kalırız.

Şimdi, toplumlara baktığımızda çoğu şey psikolojiyle beraber bireyde aranıyor, çocukluğunda görmeye çalışılıyor. Bireylerin sürekli her şeyden sorumlu tutulma halleri de var. Bunu elbette desteklemiyorum. Sosyoloji beni her şeyden sorumlu tutulmaktan da özgürleştirdi. Bu da yazılarıma, bakışıma, her şeyim yansıdı.

Farkındaysanız psikolojik filmler de medyada çok fazlalaştı. Bunun neoliberal politikalarla bağlantısını düşünmeden edebilir miyiz? İktidarların da işine geliyor her şeyin bireyin kendisiyle alakalı zannedilmesi. Oysa sosyoloji bana şunu öğretti: Ailenin kendisi toplumsal bir kurum. O halde aileyi de bireysel anlamda çözümlemek için, sosyoloji bilmek bir zorunluluk. Öbür türlü her şey biraz eksik, biraz yanlış.

Kitapta “Aşk Hangi Dilde Konuşur?”, “Toplum ve Siyah Beyaz Kelimeler”, “Sözcükler Yan Yana Gelince” ve “Zamanın İçinden Yazılar” bölümleri var. Bunlar hakkında kısaca bahsedebilir misiniz?

Kitabı dört bölüme ayırdım. Birinci bölümde aşka dair yazdım, farklı taraflarıyla yazmaya çalıştım onu. Çünkü bugün aşkın da köşelere sıkıştırıldığını düşünüyorum. Dil felsefesi okumalarımdan da faydalanarak aşka değindim. İkinci bölümde topluma doğru bir bakış yönelterek, toplumdaki güncel sorunları yazmaya çalıştım. Sözcükler Yan Yana gelince bölümü de yine benim sorgulamalarımı kapsayan bir bölüm. Zamanın İçinden Yazılar da Masa Dergisi’ne yazmış olduğum yazılardan oluşuyor.

Kitabınız için “Hepimizin bir arada yaşamak gibi bir sorumluluğu var ve bu sorumluluk bize hiç benzemeyene karşı da bir sorumluluktur” diyorsunuz. Günümüzdeki sorumluluk kavramı bizlere neler yüklüyor?

Öncelikle siyasetin gidişatından hiç memnun değilim, endişeliyim de. En önemlisi, siyasetin etikle bir arada olamamasından çok şikayetçiyim. Neredeyse olması gereken etik, bugün siyaset alanında hiç yok. Nefret söylemlerinin normalleştiğini, içselleştirildiğini, arzulandığını, desteklendiğini, binlerce kişi tarafından sosyal medyada retweet edildiğini görüyoruz. Siyasetten bahsetmek zorundayım; sorumluluğu, siyasetten bağımsız da düşünemiyorum. Çünkü siyasetin sorumluluğu toplumsal, bireysel algılamalara yerleştirmesi durumu var. Bu arada sadece Türkiye’den değil, dünyadan da bahsediyorum. Örneğin Avrupa’da yükselen aşırı sağ, Polonya’da kürtaj karşıtı eylemler, Danimarka’da Suriyeliler’in ülkelerine geri gönderilmesinin istenmesi, İspanya’daki göçmenlerin denize atılması, Yunanistan’da göçmen karşıtı politikaların hepsi sorumlulukla yakından ilişkili. Sorumluluğun içine kapandığını, sadece “aynı”ya indirgendiğini gözlemliyorum ben. Yabancı düşmanlığının bu denli her yerde yükselişi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması, farklı toplumlar tarafından faşizmin arzulanmış olduğu gibi otoriterleşmenin arzulanması, bunlar beni çok endişelendiriyor, düşündürtüyor. Bunların yaşanması, sorumluluğun iflası gibi geliyor bana. Sorumluluğu sadece kendisine benzeyene duyan toplumlar var artık, toplumlarda çok derinden bir içe kapanma var. Sadece kendisine benzeyenle oturan, oturmak isteyen, kendisine benzer düşünceleri olmayandan koşarak uzaklaşan toplumlarda yaşıyoruz. Buradan, bu şekilde çıkışı mümkün bulmuyorum. Kendi mahallemize hapsolmuş halde kalarak dönüşüm bekleyemeyiz. Erkekler tarafından kadın hakları düşünülmezse, heteroseksüeller tarafından eşcinseller önemsenmezse, dindarlar tarafından din özgürlüğü savunulmazsa, buna dair sorumluluk geliştirilmezse, bugün olunan yere gelinir, hatta zamanla daha da kötüye gidilir. Pesimist olmak istemiyorum ama bu böyle. Emmanuel Levinas’ın dediği gibi “aynının emperyalizmi” beni endişelendiriyor. Bahsettiğim gibi, bugün gerçekten sorumluluğu sadece aynı’ya duyuyoruz. “Bizden olmayan ne yaparsa yapsın, başlarına ne gelirse gelsin,” böyle bir yaklaşım var. Bu içselleştirilmiş, yerleşmiş durumda. Sorumluluğun “benzerine” indirgendiği, insanların insanlıkdışılaştırıldığı bir dönemden geçtiğimizi düşünüyorum. Bunlar geride, Nazizm dönemlerinde kaldı zannediliyor ama bugün çeşitli hareketliliklerde, benzer yaklaşımları görebilmek mümkün. Bunun acilen değişmesi şart. Ama değişime dair hareket ve bir umut göremiyorum. Umudu kendim, yazılarımla yaratmaya, yaymaya çalışıyorum.

Şu an en çok kiminle konuşamadığınız şeylerden bahsetmek istersiniz?

Ailesiyle, arkadaşlarıyla, en önemlisi de kendisiyle konuşamadıkları şeyleri çok olanlarla konuşmak isterdim. Çünkü biliyorum ki, konuşamamak çok büyük bir eziyet ve bize konuşmak kadar iyi gelen çok az şey var.

Söyleşi kategorisindeki yer alan pek çeşitli söyleşilerimizin devamı için lütfen tıklayın.

\n

Arda Erel<\/a> ile yeni kitab\u0131 \u201cKonu\u015famad\u0131\u011f\u0131m\u0131z Ne Varsa<\/strong>\" \u00fczerine keyifli bir s\u00f6yle\u015fi...<\/p>\n\n\n\n

Kitab\u0131n\u0131z t\u0131pk\u0131 ismi uzun s\u00fcredir konu\u015famad\u0131klar\u0131m\u0131za odaklan\u0131yor. Bu konu\u015famad\u0131klar\u0131m\u0131zla ilk ne zaman kar\u015f\u0131la\u015f\u0131p \"Konu\u015famad\u0131\u011f\u0131m\u0131z ne varsa\" adl\u0131 kitab\u0131 yazmaya karar verdiniz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Asl\u0131nda konu\u015famad\u0131klar\u0131m\u0131za dair problemi, \u00f6nce kendimle konu\u015famad\u0131\u011f\u0131m \u015feyler \u00fczerinden fark ettim. Kendimle konu\u015famad\u0131\u011f\u0131m \u015feyleri fark etti\u011fimde, asl\u0131nda kendimle arama giren \u00e7ok \u015fey oldu\u011funu g\u00f6rd\u00fcm. Kendimizle aram\u0131zda hi\u00e7bir \u015fey yok gibi yap\u0131yoruz. Oysa kendimizle aram\u0131za \u00e7ok \u015fey giriyor. G\u00f6r\u00fcnmezmi\u015f gibi dursalar da, hepsi oradalar, varlar. Kendimizle aram\u0131za giren \u00e7ok \u015feyden bahsedilebilir ama bence kendimizle aram\u0131za giren en \u00f6nemli \u015feylerden biri de k\u00fclt\u00fcr. K\u00fclt\u00fcr\u00fcn bize \u00f6\u011frettikleri, kendimizle aram\u0131za yerle\u015ftirdikleri, kapitalizmin kodlamalar\u0131 \u00fczerinden kendimizi alg\u0131l\u0131yoruz. Yani kendimizle asl\u0131nda hi\u00e7 yaln\u0131z kalam\u0131yoruz. Ben k\u00fclt\u00fcr\u00fcn bazen kendimizle dil \u00fczerinden konu\u015facaklar\u0131m\u0131za da karar verdi\u011fini g\u00f6zlemledim. Yani k\u00fclt\u00fcr, belki de daha geni\u015f anlamda siyaseti de katarak s\u00f6yleyebilirim; birbirimizle ne konu\u015faca\u011f\u0131m\u0131z\u0131 belirledi\u011fi gibi, neyi konu\u015famayaca\u011f\u0131m\u0131z\u0131 da belirliyor. Ben bunlar\u0131 fark ettik\u00e7e, \u00f6nce kendimle konu\u015famad\u0131klar\u0131m \u00fczerine d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcm. Sonra buradan, toplumun kendi aras\u0131nda konu\u015famad\u0131klar\u0131na do\u011fru da a\u00e7\u0131lmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131m. \u00c7\u00fcnk\u00fc herkes gibi ben de, i\u00e7inde ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m toplumun bir bireyi olarak, toplumun konu\u015famad\u0131klar\u0131na ayna g\u00f6revi yap\u0131yormu\u015fum. Buradaki e\u015fi\u011fi a\u015fmak \u00e7ok kolay olmad\u0131; tabular\u0131 \u00e7ok olan toplumlarda bunu a\u015fmak zordu; \u00e7ok yol kat etmem gerekti\u011fini fark ettim. Bu konular aras\u0131nda ba\u011flant\u0131lar kurup, bunlar aras\u0131nda gezinerek kitab\u0131 yazmaya karar verdim. D\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcklerim \u00fczerine de\u011fil, d\u00fc\u015f\u00fcnmediklerim \u00fczerine d\u00fc\u015f\u00fcnerek; bunu \u00e7ok \u00f6nemsiyorum. Hem toplumun d\u00fc\u015f\u00fcnmediklerini, hem de kendimin bu g\u00fcne kadar d\u00fc\u015f\u00fcnmediklerini d\u00fc\u015f\u00fcnmeye \u00e7al\u0131\u015ft\u0131m. Hala da b\u00f6yle yap\u0131yorum.<\/p>\n\n\n\n

2016 y\u0131l\u0131nda ba\u015flad\u0131\u011f\u0131n\u0131z yazarl\u0131k hayat\u0131n\u0131zda bug\u00fcn itibar\u0131yla alt\u0131nc\u0131 kitab\u0131n\u0131z\u0131 okurlar\u0131n\u0131zla bulu\u015fturdunuz. Bu konudaki duygu ve d\u00fc\u015f\u00fcnceleriniz nedir?<\/strong> <\/h5>\n\n\n\n

Kitap yazmak, benim i\u00e7in hi\u00e7bir zaman kolay bir \u015fey olmad\u0131. Ama bu zorluk, benim sevdi\u011fim bir zorluk. Zor olmas\u0131n\u0131 seviyorum ve zor olmas\u0131 beni besliyor diyebilirim. Bu arada ben yazarak sadece bir \u00fcr\u00fcn ortaya \u00e7\u0131kard\u0131\u011f\u0131m\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnm\u00fcyorum. Daha do\u011frusu, sadece somut bir \u00fcr\u00fcn olarak bakm\u0131yorum kitaba. Kitap benim de kendi d\u00fcnyam\u0131n d\u0131\u015fa vurumu. Ben yazarken ayn\u0131 zamanda s\u00fcrekli bir y\u00fczle\u015fme ya\u015f\u0131yorum, kendime ve i\u00e7inde ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m topluma, d\u00fcnyaya dair bir y\u00fczle\u015fme bu. Ayn\u0131 zamanda yazarken, kendi i\u00e7imdeki duvarlar\u0131 da bir bir y\u0131k\u0131yorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc hepimizin zihin d\u00fcnyas\u0131nda s\u0131n\u0131rlar\u0131 var; a\u015fmas\u0131 gereken duvarlar\u0131. \u00d6zellikle kapal\u0131 toplumlarda bu s\u0131n\u0131rlar daha keskin, daha ac\u0131mas\u0131z, a\u015fmas\u0131 daha zor diye d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. <\/p>\n\n\n\n

Ben yazarken \u00f6zg\u00fcrle\u015fti\u011fimi, kendimden ve i\u00e7inde ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m toplumdan \u00e7\u0131karak, s\u0131n\u0131rlar\u0131 y\u0131kt\u0131\u011f\u0131m\u0131 hissediyorum. Her kitap beni ba\u015fka biri yap\u0131yor. Yazmak bu y\u00fczden s\u00fcrekli bir ba\u015fkala\u015fma hali benim i\u00e7in. Yazd\u0131\u011f\u0131m ilk kitab\u0131mla, son kitab\u0131m\u0131n aras\u0131ndaki uzakl\u0131k ve fark bunu bana kan\u0131tl\u0131yor. Hi\u00e7 ayn\u0131 yerde olan biri de\u011filim, kalam\u0131yorum. S\u00fcrekli bir yolculuk halindeyim. S\u00fcrekli \u00f6\u011frenciyim. Bu y\u00fczden yazarl\u0131k benim i\u00e7in \u00e7ok k\u0131ymetli, beni ben yapan bir \u015fey. <\/p>\n\n\n\n

\"\"
Arda Erel<\/figcaption><\/figure>\n\n\n\n

<\/p>\n\n\n\n

Olduk\u00e7a gen\u00e7 ya\u015f\u0131n\u0131zda bu denli \u00fcretken olman\u0131n s\u0131rr\u0131n\u0131 \u00f6\u011frenebilir miyiz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

\u00dcretkenlik bir s\u0131r m\u0131d\u0131r? \u00dcretkenli\u011fin s\u0131rlar\u0131 oldu\u011funa inanm\u0131yorum. \u00dcretkenlik bence anla\u015f\u0131lmas\u0131 zor bir \u015fey. \u201c\u015eu \u00fcretkenli\u011fi besler, bu \u00fcretkenli\u011fi getirir,\u201d demek bence yanl\u0131\u015f olur. \u00dcretkenlik ki\u015finin hayat\u0131ndaki bir\u00e7ok hareketle, deneyimle, d\u00fcnya g\u00f6r\u00fc\u015f\u00fcyle do\u011frudan ba\u011flant\u0131l\u0131, i\u00e7 i\u00e7e. \u00dcretkenli\u011fin tek bir s\u0131rr\u0131 oldu\u011funu s\u00f6yleyemeyiz. E\u011fer bir s\u0131r s\u00f6ylersek onu s\u00f6yledi\u011fimiz yere zincirlemi\u015fiz oluruz. \u00d6rne\u011fin baz\u0131lar\u0131, ki\u015finin hayat\u0131nda a\u015fk\u0131n olmamas\u0131n\u0131n \u00fcretkenli\u011fi besledi\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcr. Di\u011feri a\u015fk\u0131n \u00fcretkenli\u011fi zirveye \u00e7\u0131kard\u0131\u011f\u0131na inan\u0131r. Hangisi do\u011fru? Hangisi s\u0131r? Burada bu y\u00fczden \u00e7ok bireysel bir yans\u0131ma g\u00f6r\u00fcyorum \u00fcretkenlikte. Ki\u015fi kendi s\u0131rr\u0131n\u0131 kendi anlamal\u0131 diye inan\u0131yorum. Hi\u00e7bir zaman \u00fcretkenli\u011fimi neyin besledi\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcnmedim; inan\u0131n hi\u00e7bir zaman yapmad\u0131m bunu. <\/p>\n\n\n\n

Ben \u00e7ok kitap okuyan biriyim, g\u00fcn\u00fcm\u00fcn neredeyse yedi sekiz saatini kitap okumaya ay\u0131r\u0131yorum. Kitap okumak, \u015fimdi d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcnce diyebilirim ki, elbette \u00fcretkenli\u011fimi besliyordur. Ama sadece okuman\u0131n \u00fcretkenli\u011fe yeterli oldu\u011funa inanm\u0131yorum. \u00d6ncelikle benim hayata dair bitmek bilmeyen sorular\u0131m var. Sorular\u0131m\u0131n olmas\u0131, beni s\u00fcrekli d\u00fc\u015f\u00fcnmeye itiyor. D\u00fc\u015f\u00fcnmenin beni itti\u011fi yer \u00fcretkenlik olabilir belki. \u00c7\u00fcnk\u00fc zihnimdeki sorular bir yerde cevap bulmak istiyor benim i\u00e7in, bir yere varmak istiyorlar. Yazmak da sorular\u0131m\u0131 i\u00e7imden d\u0131\u015far\u0131ya \u00e7\u0131kar\u0131yor, bir nevi i\u00e7imden d\u0131\u015far\u0131 sal\u0131yor onlar\u0131. Ama en ba\u015fta dedi\u011fim gibi, bu bana dair bak\u0131\u015f a\u00e7\u0131lar\u0131, deneyimler. Herkesin bahsettiklerimi \u201cs\u0131r\u201d olarak bilmesi, onlar\u0131n kendi s\u0131rlar\u0131n\u0131 ke\u015ffetmelerini engellesin istemem. Ama en \u00f6nemlisi, \u00fcretkenli\u011fin \u201cs\u0131r\u201d olmas\u0131n\u0131 da istemem san\u0131r\u0131m. <\/p>\n\n\n\n

D\u00f6rt y\u0131l aradan sonra yeniden bir denemeyle kar\u015f\u0131m\u0131zdas\u0131n\u0131z. Sizi tekrardan deneme yazmaya iten neden ne oldu?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Benim i\u00e7in deneme yazmak, roman yazmaktan \u00e7ok farkl\u0131. Deneme yazarken konular\u0131m\u0131 \u00e7ok \u00e7e\u015fitlendirebiliyor, renklendirebiliyorum. Elbette romanda da bunu yapabildi\u011fimi fark ettim ama denemelerde \u00f6zg\u00fcrl\u00fc\u011f\u00fc de farkl\u0131 bir tonda deneyimleyebiliyorum. K\u0131s\u0131tlamas\u0131 yok, ge\u00e7i\u015fleri serbest, rahat. <\/p>\n\n\n\n

Bundan \u00f6nceki iki kitab\u0131m romand\u0131. Romandan sonra denemeler yazmay\u0131 \u00f6zledi\u011fimi fark ettim. Zaten yazmaya ilk denemeler yazarak ba\u015flam\u0131\u015ft\u0131m. Denemelerin yazarl\u0131k hayat\u0131mda benim i\u00e7in ayr\u0131 bir yeri var. Bir nevi \u00f6zlem beni deneme yazmaya itti. Kendimle sohbet edebiliyorum deneme yazarken.<\/p>\n\n\n\n

Yeni kitab\u0131n\u0131z \u201cKonu\u015famad\u0131\u011f\u0131m\u0131z Ne Varsa\u201dda siyasi, ekonomik ya da k\u00fclt\u00fcrel nedenlerle birbirinden giderek uzakla\u015fan bir toplumun portresin adeta kelimelerle \u00e7iziyorsunuz. G\u00fcncel d\u00fcnyan\u0131n sorunlar\u0131ndan beslenmek size ne gibi avantajlar sa\u011flad\u0131?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

G\u00fcncel d\u00fcnyan\u0131n sorunlar\u0131na Heidegger\u2019in felsefesiyle bakt\u0131\u011f\u0131mda, orada sadece varl\u0131\u011f\u0131 g\u00f6r\u00fcyorum, varl\u0131\u011f\u0131n tarihini. \u00c7\u00fcnk\u00fc bir bak\u0131ma d\u00fcnyan\u0131n g\u00fcncel sorunlar\u0131 Heidegger\u2019in taraf\u0131ndan bak\u0131nca, varl\u0131k konusundan ba\u011f\u0131ms\u0131z asla de\u011fil. Elbette di\u011fer taraftan k\u00fcreselle\u015fmeyle, neoliberal politikalarla, teknolojiyle, sa\u011f\u0131n y\u00fckseldi\u011fi toplumlarda ya\u015f\u0131yoruz. Bunlar da elbette varl\u0131\u011f\u0131 etkiliyor, y\u00f6nlendiriyor, \u015fekillendiriyor. Ayn\u0131 zamanda y\u0131prat\u0131p, d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrebiliyor da.  Ama ben sadece k\u00fclt\u00fcrel, siyasi sebepler g\u00f6rm\u00fcyorum bug\u00fcn d\u00fcnyadaki sorunlara bakt\u0131\u011f\u0131mda. Bir tarih g\u00f6r\u00fcyorum elbette, tarihin devam\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcyorum; yani biraz da ge\u00e7mi\u015fin sorular\u0131n\u0131, sorunlar\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcyorum bug\u00fcn\u00fcn d\u00fcnyas\u0131nda. \u00d6zellikle T\u00fcrkiye\u2019deki gidi\u015fatta ge\u00e7mi\u015fin izlerini, ge\u00e7mi\u015ften kalm\u0131\u015f \u00f6fkeleri \u00e7ok belirgin g\u00f6rebiliyorum.<\/p>\n\n\n\n

Heidegger\u2019in bakt\u0131\u011f\u0131 gibi, varl\u0131\u011f\u0131n kendisini 21. y\u00fczy\u0131lda nas\u0131l ortaya koymaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131 da \u00e7ok m\u00fchim konu benim i\u00e7in. Bu y\u00fczden g\u00fcncel sorunlar beni felsefi, sosyolojik ve siyasi d\u00fczlemde, disiplinleraras\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnmeye de itiyor. Herkes her \u015feyin siyasetle ilgili oldu\u011funa inan\u0131yor. Tamam da o siyaset neden b\u00f6yle? Bunu d\u00fc\u015f\u00fcnm\u00fcyor \u00e7o\u011fu insan.<\/p>\n\n\n\n

Elbette siyasetin toplumlar \u00fczerindeki etkisi yads\u0131namaz. \u0130ktidar\u0131n varl\u0131\u011f\u0131, alg\u0131lan\u0131\u015f\u0131 elbette \u00e7ok m\u00fchim. Ama sonu\u00e7ta siyaset ve iktidar, insanlar\u0131n kurgulad\u0131\u011f\u0131, y\u00f6netti\u011fi bir \u015fey. Benim i\u00e7in biraz da siyaset, toplumlar\u0131n yans\u0131mas\u0131, aynas\u0131. O halde siyaseti ve gidi\u015fat\u0131 anlamak i\u00e7in, varl\u0131\u011f\u0131 da anlamam\u0131z gerek diye d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. G\u00fcncel d\u00fcnyan\u0131n sorunlar\u0131 beni insan\u0131 anlamaya itiyor, di\u011fer \u00e7o\u011fu \u015fey gibi. <\/p>\n\n\n\n

Romanlar\u0131n\u0131z\u0131 yazarken bir yandan da Sosyoloji alan\u0131nda y\u00fcksek lisans\u0131n\u0131za devam ediyorsunuz. Sosyolojinin, yeni kitab\u0131n\u0131z \u201cKonu\u015famad\u0131\u011f\u0131m\u0131z Ne Varsa\u201dda toplumu anlama ve \u00fczerine yazma anlam\u0131nda ne gibi katk\u0131lar\u0131 oldu?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Sosyoloji benim d\u00fcnyaya bak\u0131\u015f\u0131m\u0131 \u00e7ok geni\u015fletmi\u015f bir alan. T\u00fcrkiye\u2019yi de bana anlatm\u0131\u015f, g\u00f6stermi\u015f bir disiplin sosyoloji. Sosyolojiden \u00f6nce lisans \u00f6\u011frencisiyken psikolojiyle \u00e7ok ilgileniyordum. Sosyolojiden daha \u00e7ok psikoloji okuyordum. Ger\u00e7i hala ilgileniyorum psikolojiyle, ara ara okumalar yine yap\u0131yorum ama sosyoloji, psikolojinin g\u00f6steremedi\u011fini g\u00f6steriyor bana. \u201cBak, burada da b\u00f6yle bir \u015fey var,\u201d diyor. G\u00f6rmedi\u011fimi g\u00f6rmemi sa\u011fl\u0131yor. Sosyolojiyle, bireyin kendisinden \u00e7\u0131k\u0131p, \u201cbireylere\u201d bakabiliyorum; en \u00f6nemlisi de bireyin i\u00e7indeki toplumu g\u00f6rebiliyorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc bireyin i\u00e7inde t\u0131kl\u0131m t\u0131kl\u0131m toplum var. Bunu bana en g\u00fczel sosyoloji g\u00f6steriyor.<\/p>\n\n\n\n

Ayn\u0131 zamanda sosyolojiyle, toplumda ya\u015fanan farkl\u0131 farkl\u0131 problemlerin kaynaklar\u0131n\u0131 g\u00f6rebiliyorum. Sosyoloji, farkl\u0131 problemlerin ortak noktalar\u0131n\u0131 g\u00f6sterebiliyor. \u00d6rne\u011fin Bourdieu\u2019nun \u201cEril Tahakk\u00fcm\u201d diyerek anlatt\u0131\u011f\u0131 bak\u0131\u015f, bunu \u00e7ok g\u00fczel \u015fekilde \u00f6zetliyor benim i\u00e7in. <\/p>\n\n\n\n

Hi\u00e7bir \u015fey sebepsiz, \u00f6ylesine olmuyor toplumlarda. Hepsinin sebebi, kayna\u011f\u0131 var. Foucault, Bourdieu, Durkheim, Weber, Bauman, Giddens, Eva Illouz okumam\u0131\u015f olsayd\u0131m muhtemelen toplumlara bakt\u0131\u011f\u0131mda \u00e7ok az \u015fey g\u00f6rebilirdim. Bug\u00fcn, toplumu anlamakta zorlananlar da sosyoloji bilmedikleri i\u00e7in zorlan\u0131yorlar. Hatta sosyoloji bilmedikleri i\u00e7in yanl\u0131\u015f tespitler yap\u0131yorlar. Oysa sosyoloji asl\u0131nda bizlere \u201cBu konu, bu y\u00fczden oluyor,\u201d diyebiliyor. Ve bunu g\u00fc\u00e7l\u00fc \u00f6nermelerle, kaynaklarla yapabiliyor. Sosyoloji sayesinde, kendi hayat\u0131mdaki problemlerin de her zaman \u201cbenimle\u201d alakal\u0131 olmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 fark ettim. Bence bu da \u00e7ok m\u00fchim bir konu. \u00c7\u00fcnk\u00fc neoliberal politikalar, sadece ekonomik de\u011filler, \u00f6znelerin \u00fczerinde psikolojik etkileri de var. Mesela Maurizio Lazzarato Bor\u00e7land\u0131r\u0131lm\u0131\u015f \u0130nsan\u0131n \u0130mali kitab\u0131nda, bug\u00fcn i\u00e7inde ya\u015fad\u0131\u011f\u0131m\u0131z neoliberal toplumlarda \u201cbor\u00e7lu\u201d olmay\u0131 \u00e7ok g\u00fczel anlat\u0131yor. Bor\u00e7lu olman\u0131n kapitalizmle beraber \u015fekillendi\u011fini bilmeden, bireyi nas\u0131l g\u00f6rebiliriz? Bunlar\u0131 bilmeden, bireyi anlayamay\u0131z. Eksik kal\u0131r\u0131z.<\/p>\n\n\n\n

\u015eimdi, toplumlara bakt\u0131\u011f\u0131m\u0131zda \u00e7o\u011fu \u015fey psikolojiyle beraber bireyde aran\u0131yor, \u00e7ocuklu\u011funda g\u00f6rmeye \u00e7al\u0131\u015f\u0131l\u0131yor. Bireylerin s\u00fcrekli her \u015feyden sorumlu tutulma halleri de var. Bunu elbette desteklemiyorum. Sosyoloji beni her \u015feyden sorumlu tutulmaktan da \u00f6zg\u00fcrle\u015ftirdi. Bu da yaz\u0131lar\u0131ma, bak\u0131\u015f\u0131ma, her \u015feyim yans\u0131d\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Fark\u0131ndaysan\u0131z psikolojik filmler de medyada \u00e7ok fazlala\u015ft\u0131. Bunun neoliberal politikalarla ba\u011flant\u0131s\u0131n\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnmeden edebilir miyiz? \u0130ktidarlar\u0131n da i\u015fine geliyor her \u015feyin bireyin kendisiyle alakal\u0131 zannedilmesi. Oysa sosyoloji bana \u015funu \u00f6\u011fretti: Ailenin kendisi toplumsal bir kurum. O halde aileyi de bireysel anlamda \u00e7\u00f6z\u00fcmlemek i\u00e7in, sosyoloji bilmek bir zorunluluk. \u00d6b\u00fcr t\u00fcrl\u00fc her \u015fey biraz eksik, biraz yanl\u0131\u015f.<\/p>\n\n\n\n

Kitapta \u201cA\u015fk Hangi Dilde Konu\u015fur?\u201d, \u201cToplum ve Siyah Beyaz Kelimeler\u201d, \u201cS\u00f6zc\u00fckler Yan Yana Gelince\u201d ve \u201cZaman\u0131n \u0130\u00e7inden Yaz\u0131lar\u201d b\u00f6l\u00fcmleri var. Bunlar hakk\u0131nda k\u0131saca bahsedebilir misiniz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Kitab\u0131 d\u00f6rt b\u00f6l\u00fcme ay\u0131rd\u0131m. Birinci b\u00f6l\u00fcmde a\u015fka dair yazd\u0131m, farkl\u0131 taraflar\u0131yla yazmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131m onu. \u00c7\u00fcnk\u00fc bug\u00fcn a\u015fk\u0131n da k\u00f6\u015felere s\u0131k\u0131\u015ft\u0131r\u0131ld\u0131\u011f\u0131n\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. Dil felsefesi okumalar\u0131mdan da faydalanarak a\u015fka de\u011findim. \u0130kinci b\u00f6l\u00fcmde topluma do\u011fru bir bak\u0131\u015f y\u00f6nelterek, toplumdaki g\u00fcncel sorunlar\u0131 yazmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131m. S\u00f6zc\u00fckler Yan Yana gelince b\u00f6l\u00fcm\u00fc de yine benim sorgulamalar\u0131m\u0131 kapsayan bir b\u00f6l\u00fcm. Zaman\u0131n \u0130\u00e7inden Yaz\u0131lar da Masa Dergisi\u2019ne yazm\u0131\u015f oldu\u011fum yaz\u0131lardan olu\u015fuyor.<\/p>\n\n\n\n

Kitab\u0131n\u0131z i\u00e7in \u201cHepimizin bir arada ya\u015famak gibi bir sorumlulu\u011fu var ve bu sorumluluk bize hi\u00e7 benzemeyene kar\u015f\u0131 da bir sorumluluktur\u201d diyorsunuz. G\u00fcn\u00fcm\u00fczdeki sorumluluk kavram\u0131 bizlere neler y\u00fckl\u00fcyor?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

\u00d6ncelikle siyasetin gidi\u015fat\u0131ndan hi\u00e7 memnun de\u011filim, endi\u015feliyim de. En \u00f6nemlisi, siyasetin etikle bir arada olamamas\u0131ndan \u00e7ok \u015fikayet\u00e7iyim. Neredeyse olmas\u0131 gereken etik, bug\u00fcn siyaset alan\u0131nda hi\u00e7 yok. Nefret s\u00f6ylemlerinin normalle\u015fti\u011fini, i\u00e7selle\u015ftirildi\u011fini, arzuland\u0131\u011f\u0131n\u0131, desteklendi\u011fini, binlerce ki\u015fi taraf\u0131ndan sosyal medyada retweet edildi\u011fini g\u00f6r\u00fcyoruz. Siyasetten bahsetmek zorunday\u0131m; sorumlulu\u011fu, siyasetten ba\u011f\u0131ms\u0131z da d\u00fc\u015f\u00fcnemiyorum. \u00c7\u00fcnk\u00fc siyasetin sorumlulu\u011fu toplumsal, bireysel alg\u0131lamalara yerle\u015ftirmesi durumu var. Bu arada sadece T\u00fcrkiye\u2019den de\u011fil, d\u00fcnyadan da bahsediyorum. \u00d6rne\u011fin Avrupa\u2019da y\u00fckselen a\u015f\u0131r\u0131 sa\u011f, Polonya\u2019da k\u00fcrtaj kar\u015f\u0131t\u0131 eylemler, Danimarka\u2019da Suriyeliler\u2019in \u00fclkelerine geri g\u00f6nderilmesinin istenmesi, \u0130spanya\u2019daki g\u00f6\u00e7menlerin denize at\u0131lmas\u0131, Yunanistan\u2019da g\u00f6\u00e7men kar\u015f\u0131t\u0131 politikalar\u0131n hepsi sorumlulukla yak\u0131ndan ili\u015fkili. Sorumlulu\u011fun i\u00e7ine kapand\u0131\u011f\u0131n\u0131, sadece \u201cayn\u0131\u201dya indirgendi\u011fini g\u00f6zlemliyorum ben. Yabanc\u0131 d\u00fc\u015fmanl\u0131\u011f\u0131n\u0131n bu denli her yerde y\u00fckseli\u015fi, T\u00fcrkiye\u2019nin \u0130stanbul S\u00f6zle\u015fmesi\u2019nden \u00e7\u0131kmas\u0131, farkl\u0131 toplumlar taraf\u0131ndan fa\u015fizmin arzulanm\u0131\u015f oldu\u011fu gibi otoriterle\u015fmenin arzulanmas\u0131, bunlar beni \u00e7ok endi\u015felendiriyor, d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcrt\u00fcyor. Bunlar\u0131n ya\u015fanmas\u0131, sorumlulu\u011fun iflas\u0131 gibi geliyor bana. Sorumlulu\u011fu sadece kendisine benzeyene duyan toplumlar var art\u0131k, toplumlarda \u00e7ok derinden bir i\u00e7e kapanma var. Sadece kendisine benzeyenle oturan, oturmak isteyen, kendisine benzer d\u00fc\u015f\u00fcnceleri olmayandan ko\u015farak uzakla\u015fan toplumlarda ya\u015f\u0131yoruz. Buradan, bu \u015fekilde \u00e7\u0131k\u0131\u015f\u0131 m\u00fcmk\u00fcn bulmuyorum. Kendi mahallemize hapsolmu\u015f halde kalarak d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcm bekleyemeyiz. Erkekler taraf\u0131ndan kad\u0131n haklar\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fclmezse, heteroseks\u00fceller taraf\u0131ndan e\u015fcinseller \u00f6nemsenmezse, dindarlar taraf\u0131ndan din \u00f6zg\u00fcrl\u00fc\u011f\u00fc savunulmazsa, buna dair sorumluluk geli\u015ftirilmezse, bug\u00fcn olunan yere gelinir, hatta zamanla daha da k\u00f6t\u00fcye gidilir. Pesimist olmak istemiyorum ama bu b\u00f6yle. Emmanuel Levinas\u2019\u0131n dedi\u011fi gibi \u201cayn\u0131n\u0131n emperyalizmi\u201d beni endi\u015felendiriyor. Bahsetti\u011fim gibi, bug\u00fcn ger\u00e7ekten sorumlulu\u011fu sadece ayn\u0131\u2019ya duyuyoruz. \u201cBizden olmayan ne yaparsa yaps\u0131n, ba\u015flar\u0131na ne gelirse gelsin,\u201d b\u00f6yle bir yakla\u015f\u0131m var. Bu i\u00e7selle\u015ftirilmi\u015f, yerle\u015fmi\u015f durumda. Sorumlulu\u011fun \u201cbenzerine\u201d indirgendi\u011fi, insanlar\u0131n insanl\u0131kd\u0131\u015f\u0131la\u015ft\u0131r\u0131ld\u0131\u011f\u0131 bir d\u00f6nemden ge\u00e7ti\u011fimizi d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. Bunlar geride, Nazizm d\u00f6nemlerinde kald\u0131 zannediliyor ama bug\u00fcn \u00e7e\u015fitli hareketliliklerde, benzer yakla\u015f\u0131mlar\u0131 g\u00f6rebilmek m\u00fcmk\u00fcn. Bunun acilen de\u011fi\u015fmesi \u015fart. Ama de\u011fi\u015fime dair hareket ve bir umut g\u00f6remiyorum. Umudu kendim, yaz\u0131lar\u0131mla yaratmaya, yaymaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum.<\/p>\n\n\n\n

\u015eu an en \u00e7ok kiminle konu\u015famad\u0131\u011f\u0131n\u0131z \u015feylerden bahsetmek istersiniz?<\/strong><\/h5>\n\n\n\n

Ailesiyle, arkada\u015flar\u0131yla, en \u00f6nemlisi de kendisiyle konu\u015famad\u0131klar\u0131 \u015feyleri \u00e7ok olanlarla konu\u015fmak isterdim. \u00c7\u00fcnk\u00fc biliyorum ki, konu\u015famamak \u00e7ok b\u00fcy\u00fck bir eziyet ve bize konu\u015fmak kadar iyi gelen \u00e7ok az \u015fey var.<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n\n\n\n

--<\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n\n\n\n

S\u00f6yle\u015fi kategorisindeki yer alan pek \u00e7e\u015fitli s\u00f6yle\u015filerimizin devam\u0131 i\u00e7in l\u00fctfen t\u0131klay\u0131n<\/a>. <\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n","post_title":"Arda Erel ile yeni kitab\u0131 \u00fczerine: \u201cKonu\u015famad\u0131\u011f\u0131m\u0131z Ne Varsa\"","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"arda-erel-ile-yeni-kitabi-uzerine-konusamadigimiz-ne-varsa","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2021-06-16 11:18:15","post_modified_gmt":"2021-06-16 08:18:15","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=117143","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":117143}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "504"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "126"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

Yalnız Çoraplar Çekmecesi

Yalnız Çoraplar Çekmecesi, ironik anlatımı, sahici karakterleri ve incelikli diliyle; gülümsetiyor, düşündürüyor ve içe işliyor. Yazarımız Derya Gül’ün üçüncü kitabı “Yalnız Çoraplar Çekmecesi” Kadınca Yayınları tarafından...

Barbarları Beklerken’in Siyah Gözlüklerini Çıkarmak

John Maxwell Coetzee, “Güney Afrikalı – Avustralyalı romancı, deneme yazarı, dilbilimci, çevirmen ve 2003 Nobel Edebiyat Ödülü sahibidir.” Barbarları Beklerken (Waiting for the Barbarians) romanı,...

Dimitris Sotakis: “Kurgu söylemek istediklerimi söylemek için bir anahtar”

Dimitris Sotakis’ten ilk olarak Büyük Hizmetkar romanını okudum. Yarattığı heyecanla hemen diğer kitaplarına yöneldim. Bu arada arkadaşlarım da kitaplarını okumaya başladı. Yazı dili, anlatımı, romanlarına...

Your Stage + Art: Müziğin evrenselliğini kutlayan bir sahne

Bugün paylaşımcılığın ve özgürleşmenin buluştuğu ortak noktadan, müzikten konuşacağız. Your Stage + Art, müziğin insanları bir araya getirme gücüne inanan, müzisyenlere eşit ve özgür şartlar altında müzikseverlerle buluşma imkânı sunmaya çalışan bir oluşum. Sanatla ilgilenen herkesin yeteneklerini...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol