“Ben hayatı seviyorum, aşkı, umudu… ödülsüz olsalar da”
– Camille Claudel
Camille Claudel, ataerkinin baskılarına boyun eğmeyen ve bu yüzden yaşamının dışına itilen bir kadın. Tarih onu deli olarak yazarken yapılanların bahsini etmedi. Oysa sanata tutkun olmak delilik değildi. Nihayetinde ben de tarih okumaları yapmaya başladığımdan beri ne zaman ki ataerkil tarih bir kadına deli dese, ben o deli kadına yakın hissettim kendimi, ruhumda ona yer açtım…
İlginç ve belki de kozmik sayılabilecek olan ise ataerkiden rahatsız olan kadınlar, yüzyıllar sonra buluyor birbirini, bir şekilde dokunuyor birbirinin hayatına. Tıpkı zorlukları göze alıp tiyatro tutkusunun peşinden giden Ebru Sağay’ın, sanat tutkusu yüzünden dışlanan Camille’e sahneden selam etmesi gibi.
Ebru Sağay, tiyatro aşkının peşine düşerek Tiyatro Nienor’u kurdu ve şahane bir ekiple, çoğu kez sınırları aşan şahane işler yapıyor. Camille ise ilk olarak 2009 Ekim’de, İzmir İsmet İnönü Sanat Merkezinde oynandı. Tek kişilik oyun, tüm sezon sahnelendi. 2010’da da İstanbul, Foça, Urla ve sonra 2011’de İngiltere turnesinde seyirciyle buluştu. Bu, oyunun son sahnelenişiydi.
Eda Erdem’in yazdığı, Kaan Basmacıoğlu’nun yönetip sahne tasarımını İlker Şahin’in yaptığı, müzik kısmında ise Aykut Beysi’nin isminin yer aldığı ve daha başka pek çok isimle hayata geçen iki perdelik oyun, Ebru Sağay’ın büyüleyen performansıyla Camille’i sahnede bir kez daha ölümsüzleştirdi.
İyi haber ise Camille’i yıllar sonra yeniden izleyebilecek olmak. Belediyenin ısrarı ve desteği ile bu büyüleyici yaşam, yeniden hatırlatacak kendini. Oyun, 9 Mart Perşembe, saat 20.00’de Bergama Kültür Merkezinde bir kez daha seyirciyle buluşacak. Okununca dahi insanı sarsan bir hayatı, izlemek kaçırılmayacak kadar değerli. Ayrıca Camille’in, İzmir’in diğer kentlerinde de gösterilmesi planlanıyor.
Bu, iki kadının kozmik rastlantısı ve birinin diğerine selamı aslında. Tutkusunun peşinde acılar çeken Camille’in, tutkusunun peşinde zorluklarla mücadele eden Ebru Sağay tarafından canlandırılması ise her şeyi daha büyülü kılıyor. Kadınların sanat yolunda geçirdiği süreç yüzyıllardır aynı. Şiddeti farklılaşabiliyor ama engel sürekli orada duruyor. Bunun yanı sıra mücadele de asla bitmiyor, kadınlar erkeğin tekeline aldığı her şeye meydan okuyor ve pes edecek gibi durmuyor. Bunu yüzyıllar öncesine gidip Camille’in hayatından okuyabilirsiniz ya da Ebru Sağay’ı tanıyıp oyununu izleyerek anlayabilirsiniz.