İlk ne zaman duydum, nasıl hatırladım bilmiyorum. Bildiğim tek şey dedemin ölümünde bir şekilde tekrar karşıma çıkan bu iki mısranın beni can evimden vurması oldu.
پرواز را به خاطر بسپار
Kuş ölür,
پرنده مردنی است
Sen uçuşu hatırla.
Delam Gerefte (دلم گرفته) isimli şiirine ait olan bu iki mısra biraz “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye” havası verse de; kuşları çok seven bizim edebiyatımız için farklı bir bakış açısı getiriyor bence…
Hayat kısa, kuşlar uçuyor vs. Kuş ölür, sen uçuşu hatırla
Füruğ yani Farsça “Işık”, çok çekmiş bir şair. Hiçbir zaman tam ülkesine ait olamamış bir karakter… Vatanı ondan çocuğuyla görüşmesini bile esirgemiş. Neden mi? Çünkü İran’da boşanırsanız çocuk erkekte kalıyor ve maalesef Füruğ çocuğunu sonrasında hiç göremiyor! Tüm bunlar yetmezmiş gibi çok genç yaşında; 32 yaşında geçirdiği araba kazasında hayata veda etmiş…
Ataerkilliğe başkaldıran yapısı ile toplumda da huzursuzluk yaratan kadınlar kategorisinde olmuş Füruğ… Kadınları evlerine kapatan duvarlar içinde; pencereden bakmalarının bile olay olduğu bir yerde kadınlara dikte edilen sorumluluklar ve adanmışlıklar içinde çırpınmış durmuş.
“Düşler ne kadar safsalar o kadar yükseklikten düşer ve ölürler”
Sanırım bu dizeler hayata bakış açısını; doğal olarak girdiği karamsarlığı çok net anlatıyor… Karamsarlığının yanında oldukça cüretkâr Füruğ. Yazdıklarında korkusuzca cinselliğini, sevişmesini ve tutkusunu anlattığını görüyorsunuz. Mısralarını yineleyerek yazma üslubu da dikkatimi çekti… Vermek istediği duyguyu çok daha vurgulu alıyorsunuz okurken.
Tabii boşanmış bir kadın olarak toplumun bir kadın tarafından kaleme alınmasını kabul edemediği şiirlerinden dolayı düşük ahlakla, fahişelikle, yuva yıkıcılıkla suçlanıyor… Yasak aşkları (!), geleneksel ve ataerkil bir toplumda yine geleneksel rollerin (eş & anne) oynanmasına isyanı, kadın sorunlarına olan eğilimi, siyası ve dini baskılar üzerine görüşleriyle toplum dışında yaşayan biri oluyor. Son kitabı “İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına” yarım kalıyor; hatta cenaze namazını bile kılmak istemiyor mollalar… Bir yazar arkadaşı iki gün sonra kıldırıyor…
sarılırsak birbirimize
biz iki başıboş dalga
ulaşırız aradığın sığınağa
zirvenin o büyülü an’ında
Karanlık/İsyan 1957
öyleyse tahta süngülerine yaslanan bu piyadeler
o rüzgâr bacaklı atlılar mı?
ve bu zayıf, kamburlu afyonkeşler
o yüce düşünceli, pirüpak arifler mi?
öyleyse doğru, doğru
insanların artık zuhuru beklemediği
ve sevdalı kızların
gergef işledikleri iğneleriyle
tez kanan gözlerini oydukları?
Gecede Görüşme / Yeniden Doğuş 1963
bir kıvılcım, ufacık bir kıvılcım bazen
ansızın
bu suskun, cansız kalabalığı içten parçalıyor
birbirine düşürüyordu
erkekler, birbirinin gırtlağına bıçak saplıyor
kandan bir yatağın ortasında
buluğa ermemiş kızlarla
yatıyordu
Yeryüzü Ayetleri / Yeniden Doğuş 1963
nasıl da büyüdü
kalbimin yarımlığı
ve hiçbir yarı, tamamlayamadı bu yarımı
ayaklarımın altındaki toprak kayıyordu
ve eşimin tenindeki sıcaklık
cevap vermiyordu
tenimin boş bekleyişine
Yeşil Evham /Yeniden Doğuş 1963
bir dünyadan geliyorum ben
yılan yuvasına benzeyen
seni öperken
asılacağın urganı da kafalarında örmeye başlayan
insanların
ayak sesleriyle doludur bu dünya
İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına 1974