Ana SayfaYaşamKadınBir kadın hikâyesi: Her kadından herhangi bir tanesi

Bir kadın hikâyesi: Her kadından herhangi bir tanesi

-

Bir hikâye anlatacağım size; bir kadın hikâyesi. Devlet ile arasındaki o tatlı ilişkinin özeti olacak belki de bu hikâye. Gerçek yaşamda kadının, ilişkilerdeki yerini gösterecek size.

Aile olmayı öğrenemedik” dedi bana. Sonra da devam etti; “Aile kavramını anlayamadık. Ya büyüklerimiz yanlış anladı ya da bize yanlış anlattılar. Kadın öldürüldü, kadın ezildi, kadın satıldı, kadın aşağılandı.

Ah kadın; başına türlü türlü belalar açıldı. 2 yıl önce ayrıldığı erkek arkadaşının tehditleri ve hakaretleri devam ederken kendini savcılıkta buluyor. Alanlarda millete karşı, evinde babasına karşı kadın haklarını savunan arkadaşımız; kadının bu coğrafyadaki yerini görebilmek için, adliyenin soğuk koridorlarında içine dönmeye karar veriyor.

Kendisi diyor ki; “Yeri geldi çok ağladım o kadına. Zamanın birinde sevdiği adamın çirkin sözlerine maruz kalan kadındım. Yolda tartaklanan kadın da oldum. Sevişirken tecavüze uğradığını hisseden de. Bir erkek arkadaşıyla kahve içiyor diye, hakaretleri duyanı da oldum. İçimde anne olan kadın da vardı, henüz bir çocuk doğuramadan. Ben daha bebekken, elime bebek tutuşturan bir toplumda doğmuştum. ‘Analık içgüdüsü‘ adı altında, ‘mahalle baskısını‘ ilk ailemde, 5 yaşındayken hissetmiştim ki; bu anne olan kadın bende acıma ve şefkat duygusunu geliştirmiş. Bana kötülük edenlerle karşılaştıkça gördüm o kadını da.”

kadına şiddet
Görsel: Alınteri

Hikâyeye başlarken oldukça çok karıştırsam da; basit bir dille devam edeceğim okuyucu. Bu hikâye, adalet saraylarındaki kadının kimliğini gösterdi bize. Olay şu şekilde vuku buldu:

“Aile olamadım ben henüz, bir kocam ve çocuklarım yok. Ailesiyle beraber yaşayan bir bekar kadın olarak, eski erkek arkadaşımın bana ettiği hakaretler ve tehditler yüzünden adliyeye gittim. Dilekçemi Aile Mahkemesi‘ne, ifademi ise karakoldaki Aile Birimi‘ne verdim. Ailem olmayan bir adamı şikayet etmek için… Utandım! “Ama ben aile değilim, burada neden varım?” dedim. Bana atılan mesajları savcıya, polise, memura gösterirken yerin dibine girdim. Utanması gereken ben değilken üstelik. Konu bu da değil gerçi. Kadın; aile olmadan anılamıyormuş güzel ülkemde. Tecavüze uğradığı için suçlanan, iyi hal indirimini tecavüzcüsü alıp kendisi nefsi müdafa yaptığı için cezalandırılan kadınlardandım. Başta da dedim ya; çok uzağa gitmemem, kendi içime dönmem gerekmiş.”

Televizyonlarda görüp, sosyal medyalarda itiraz ettiğimiz, meydanlarda omuz omuza kadındirendiğimiz, tüm o kadınlar benim içimdeymiş. Hepimiz birmişiz. Aile olmadan, anılamazmışız devletin hiçbir biriminde. Daha yeni çıkmadı mı zaten Çeyiz Yardımı? Neymiş efendim; 27’sinden önceymiş de her ay bilmem ne kadar para yatırmalı sonra çekmeliymiş… He canım, evet ondan işte. Biz bu kadarız bu ülkede.

Annelerimiz, babalarımızın hakaretlerine maruz kalırken “Boşa” demesi kolaymış da, savcının kapısında 2 saat boyunca, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Bürosu‘nun önünde beklemek kolay değilmiş. Hem de henüz daha aile olamamışken, aile hayalini kurabilecek kadar güzel kalpli bir erkek tanıyamamışken…

Anne… Anneler büyüttü tüm oğlan çocuklarını. Büyüyen bu oğlan çocukları, malumunuz pek olmadı. Hep koruyucu anne içgüdüsü, her zaman bir savunma mekanizması. Rahata alışan, sırtlarını annelere dayayan her erkek; çocukken kız kardeşine, ergenliğinde kız arkadaşlarına, yetişkinliğinde eşine, kızına… Annelik olmadı. Aile gibi annelik de yanlış öğretildi birçoğumuza. Öyle ki; gelin/kaynana çekişmelerini izledik çoğu zaman televizyon ekranlarında. Sonra eşini öldüren erkeklerin anneleri ağladı, ana haber bültenlerinde muhabire.

Adalet çoğu zaman gelmez, bazen geç gelir. Bazen de hiç beklemediğimiz şekilde, zamanında. Fakat şu var ki; adaletin saraylarında bekar bir kadın olarak yeriniz yok ve bu sizi ezermiş gibi yüzünüze, tıpkı o soğuk koridorlar gibi vurulur. Hepimiz Polyanna olarak bekleyelim, kadınlığımızın gelebilecek gücünü.

SON YAZILAR

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

EŞİK: Kadın ve kız çocuklarını hayattan koparamayacaksınız, ev köleleriniz yapamayacaksınız

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) kız çocuklarının okullaşmasını teşvik adı altında, kız okullarının açılması yani karma eğitimin baltalanması hakkında açıklama yayımladı. Karma eğitime son vermenin...

Sus(ma)mak! İnan(ma)mak!

Gündem şu an bu iki kavramdan çok da bağımsız bir noktada değil. Size şimdi ufak bir düşünce egzersizi yaptırmak istiyorum. Bana katılabilirsiniz veya eleştirmek istediğiniz...

Kadın, doğa ve kesişen tahakküm: Av ihalelerinden İstanbul Sözleşmesi’ne, Kuzey Ormanları’ndan 6284’e

Hem ekofeminizm hem vegan feminizm kadınların, doğanın ve hayvanların üzerindeki ataerkil kapitalist baskının nasıl ortak sömürü hikayeleri ortaya çıkardığını yıllardır tartışıyor. Üstelik bunu, sadece bu...
İlksen Bostancı
İlksen Bostancı
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler mezunu. İnsanın evrendeki konumu üzerine sürekli kafa yoruyor. Dünyaya ve içindeki canlılara zarar vermeden hayatını sürdürmenin peşinde. Müzik ve edebiyatla ilgileniyor. Sanatın hayat kurtarıcı gücünü her gün yeniden keşfediyor.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol