Mayıs Rukel’le yeni projesi “Bordo Bej’le” geleceğe umut dolu bir pencereden baktık. Her gün sokakta yan yana geçtiğimiz ancak göz ardı edilen gençlere, bir nebze de olsa nefes veren Rukel; gelecekteki projeleriyle de ses getirmeye devam edeceğinin sinyallerini veriyor.
Röportaj yüksek oranda deşifre edici unsur taşımaktadır!
ONUR KADIOĞLU: Merhabalar. Öncelikle, bu yenilikçi iş için hem teşekkür hem de tebrik ederim. Eğer hazırsan aklıma takılan ilk soruyla başlamak istiyorum; neden Bordo Bej?
MAYIS RUKEL: Bordo Bej, bir komedi TV dizisinin pilot bölümü formatını kullanarak medyada yeni hikâyelere yeniden bir saha edinme çabası. Bu çaba da aslında benim uzun süredir Türkiye televizyonları için üretilen işlerden duyduğum memnuniyetsizlikten doğdu. Türkiye televizyonu son on yıl içinde hızla tek tipleşti; ana-akım hikâye anlatıcılığı hemen hemen bütün canlılığını yitirdi. Bir kesimin medyadaki temsili asla gerçekleşmedi; gerçekleşen bir kısmından ise geriye sadece nostaljik hatıralar kaldı. Bazı hikâyeleri anlatabilmek Tansu Çiller’in başarıyla “halüsinasyon” diyebilmesinden daha az olası hale geldi.
Bu süreçte anlatılamaz addedilenlerden biri de, “gençlik dizisi” olarak tanımlanıp sunulmaya devam eden dizilerde dahi gerçekçi bir temsili pek de bulunmayan gençler ve onların hikâyeleri oldu. LGBTQIA+ insanlar gözden kayboldu; ırkçılık, kadın hakları, cinsellik ve politika ekranlarda açık yüreklilikle tartışılamaz bir hâl aldı. Bu konuda içim biraz dolu; ama en son ben de yakınmayı bir süreliğine bırakıp kendi dizimi yaratayım dedim ve harekete geçtim. Bordo Bej bu yenilik arayışının bir sonucu.
Serinin ismi biraz da ulus kimliğinin yarattığı tabu ve klişelere küçük bir gönderme niteliğinde. Birçok farklı köken, görüş ve inançtan grupların bir arada yaşadığı bir yerde birleştirici bir çatı görevi görsün diye var olan şeyin ta kendisi bazı kesimleri dışlar ya da aidiyetsizlik hissetmelerine sebep olursa, o kişiler ne yapabilir? Belki başka renklerde buluşurlar; birkaç ton daha koyu veya açık.
OK: Ral skalasının farklı tonlarında kendimize yer bulabildiğimiz bir eser Bordo Bej. Peki, Mayıs Rukel bu projeye nasıl başladı?
MR: Bordo Bej’in yazımı sürecinde beni hevesle harekete geçiren şey aslında bahsetmek istediğim birçok konuyu beş adet birbirinden çok farklı karakterin arkadaşlıklarında ve birbirleriyle dinamiklerinde işleyebileceğim uygun bir ritmi yakaladığımı sezmek olmuştu. Hikâyemdeki karakterlerin Türkiye’nin gençlerinin tamamını temsil etmesi mümkün değil; fakat en azından kendime ve kendi çevreme ait bazı hikâyeleri anlatılırken görmek istediğim türden bir platform ya da formata ben, kendim taşıyabilirdim. Bu olasılık heyecan verici geldi ve hemen yazmaya koyuldum.
Sözünü ettiğiniz hassas bam telleri sanırım Türkiye’ye ait.
OK: Son derece hassas bam tellerinde modern eserler çalınıyor ki bu da belli bir tepki oluşturacaktır. Beklenen tepkiler ve alınması gereken dersler, seyirciye ekilmek istenen düşünce tohumları neler?
MR: Bordo Bej’in ilk gösterimi Aralık 2017’de Amsterdam’da gerçekleşti. Oradaki seyirci için senaryoda şok edici hiçbir şey yoktu. Sözünü ettiğin hassas bam telleri sanırım Türkiye’ye ait. Fakat ben bazı durum ve hikâyelerin yaratacağı olası tepkileri ya da basacağı bam tellerini varsaymayı da bırakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu varsayımlar hızla oto-sansüre yol açıyor. Özellikle hikâye anlatıcılığı için bu bir hayli zehirleyici. Hatta, olsun varsın bir şeyler biraz keyif kaçırsın. Bazı tartışmalar çok güzel yeni uzlaşılara ve anlaşmalara yol açıyor. Konuşulamayan şeyler daha problematik kalıyor gibi geliyor bana.
“Bizler de varız, bu hikâyeler var ve bizler artık bunları da anlatacağız; yer açın ya da önümüzden çekilin.”
Aslında filmdeki bazı sahneler aksini hissettirebilecek olsa dahi, hikâyenin yazımı sürecinde düşünce tohumları ekme niyetiyle hareket etmedim. Senaryoyu didaktik eğiliminden olabildiğince uzaklaştırmak için özellikle absürt durumlar ve esprilerle çeşnilemeye çalıştım. Fakat Bordo Bej’in bu bölümünde ekili bir alt metin varsa o da şu şekilde özetlenebilir: “Bizler de varız, bu hikâyeler var ve bizler artık bunları da anlatacağız; yer açın ya da önümüzden çekilin.”
“Sıla, bir dizi yazdım galiba. Al oku, gel bunu çekelim!”
OK: Gelgelelim ortada samimi ve doğal bir ekip işi var. Bu kadar doğal bir ekip nasıl bir araya geldi? Eserin ekip üzerindeki etkisi nedir?
MR: Suat karakterini oynayan Sıla Nur Ünal yakın bir arkadaşım; kendisiyle daha önce başka işlerde de beraber çalışmıştık. “Sıla, bir dizi yazdım galiba. Al oku, gel bunu çekelim!” Böyle başladı; biraz sancılı devam etti fakat nihayetinde filmi beraber gerçekleştirdiğimiz ekipten çok memnun kaldım. Hazan’ı oynayan Helin Öztürk de yakın arkadaşım; onlar dışındaki oyuncularımızla ise tanıdıklar aracılığıyla ya da kast direktörümüz Ayça Sapaz’ın yardımıyla iletişime geçtik. Jenerik Film’in kurucusu Volkan Uludağ’ın yardımları ve hepimizin gösterdiği özveriler sayesinde işi tamamlayabildik. Kısa süre içerisinde, sınırlı prova ve okumalara rağmen oyuncuların çok güzel bir iş çıkardıklarını düşünüyorum.
OK: İzleyici her ne kadar ekranın büyüsüne kapılsa da arkada yatan ter ve gözyaşı yadsınmamalıdır. Ekip olarak çekimlerde en çok zorlandığınız anlardan bahsedebilir misin?
MR: Çekimler sırasında zaman bir hayli zorlayıcı oldu. 2017 yazının sonlarıydı; benim kısa süre sonra yurt dışına çıkmam gerekecekti ve bazı oyuncularımızın da haliyle tatil planları vardı. 40 dakikalık filmin tamamını iki buçuk gün içinde birkaç saatlik uykuyla çekip bitirdik. Çekimlerden sonra eve döndüğümde gazı kaçmış helyum balonu gibi süzülüyordum. Diğerleri normal yaşamlarına ne zaman dönebildiler bilmiyorum.
“Hikâyeyi ve hayatı çok da ciddiye almama”
OK: Eserin bir yandan umut vaat ettiğini iddia edebilir miyiz?
MR: Bordo Bej’in ana karakterleri bir nevi iyi bir gelecek vaadinin patlayan balonundan düştükleri yalnızlıkta birbirlerinden destek bulan gençler. Bocalamaları, hayatın o kısa fakat bir ömürmüş gibi hissettiren dönemine ait problemleriyle baş etme biçimleri evlere şenlik olduğu kadar da acındırıcı. Belki de projenin başından itibaren mevcut tutmaya çalıştığım “hikâyeyi ve hayatı çok da ciddiye almama” havasının verdiği hafiflikte umut vaat eden bir şeyler vardır.
Rukiye karakteri ile tatlı bir barışmanın gerçekleştiği son sahne de aslında bir nevi Türkiye’nin daha muhafazakâr bir yaşamı tercih eden tarafı ile o tarafla aynı değerleri benimsemeyi tercih etmeyen yanının bir uzlaşı bularak; barış içinde, birbirleri üzerinde herhangi bir baskı kurmadan yaşamayı becerebilmesi için yakılan bir dilek feneri gibi. Uzlaşmak, sevgiyle ve saygıyla beraber yaşamak mümkün. Bayram zamanları türeyen reklamlar gibi konuştuğumun farkındayım ama hakiki düşüncem bu.
OK: Türkçe bir eser olmasına karşın, Avrupai bir görüntü ve senaryo karsımıza çıkıyor; düşündürücü ve acelesi olmayan. Parçaları birleştirirken bu yoğunluğa nasıl yöneldin?
MR: Belki de Bordo Bej’in Avrupai hissettirmesinin sebeplerinden biri, Türkiye dizilerinde görmeye alışkın olmadığımız karakterlerin varlığıdır. Levent karakteri mesela; onun gibi feminen yönleriyle barışık, heteroseksüel kimliğinde kabul görebilmesi için homofobik ya da “maço” olmasının gerekmediğinin farkında olan zeki ve entelektüel bir erkek; Türkiye televizyonlarında muhtemelen yeterince külhanbeyi olmayışı, kendini ve duygularını ifade edişinde üçten fazla kelime kullanabilmesi ya da kriz anlarında kadın karakteri omuzlarından çevirip dakikalarca göz teması kurmak yerine sözlü iletişim kurmayı seçecek olması gibi sebeplerle sınıfta kalabilirdi. Fakat Levent gibi erkekler ekranlarımızda olmasalar dahi, gerçekte varlar. Suat karakteri gibi aynada çenesindeki birkaç tel kılı cımbızlarken yanındaki tuvalette oturan erkek bir arkadaşına sevgilisiyle seks yaşantısından memnuniyetsizliğini detaylıca anlatabilecek kadınlar da var. – Tamam, belki onlardan daha az var. – Bunlar benim arkadaşlarım, var olduklarına şahidim. Ama onları, Türkiye televizyonlarında hiç görmedim; görmeyi gerçekten çok isterdim.
Aslında creditlerdeki animasyonu biraz daha karakter derinliği sağlamak için kullanmaya çalıştım.
OK: Filmin sonunda bizi ilginç bir animasyonla uğurluyorsun. Bu yolcu selamından biraz bahsetmek ister misin?
MR: Aslında creditlerdeki animasyonu biraz daha karakter derinliği sağlamak için kullanmaya çalıştım. Bir yandan da röportajın başlarında sözünü ettiğim nostaljiye bir selam niteliğinde oldu sanırım; oldukça kişisel bir nostalji. Animasyonda Suat ve Korhan seyahate çıktıklarında, sırasıyla Barış Manço ile, Huysuz Virjin’le, Zeki Müren’le, Türkan Şoray’la, sandalyesine ters oturan Candan Erçetin’le, Nazım Hikmet, Semiha Berksoy ve Semiha Berksoy’a Nazım Hikmet’in ölümünü haber veren kedi ile rastlaşıyorlar. Ardından da bir duvarın üzerinde oturup onlara birer küçük bayrak hediye eden; 2015’te bir trafik kazasında kaybettiğimiz LGBTQIA+ ve kadın hakları aktivistleri sevgili Boysan Yakar ve Zeliş Deniz’in yanından geçiyorlar.
Animasyonun yapımı keyifli ama hayli zahmetliydi; her bir kareyi light box üzerinde elle çizerek tahminen bir buçuk paket A4 kâğıt harcadım. Günlerce light box’a bakmaktan artık sanırım güneş tutulmalarını çıplak gözle izleyebilecek hale geldim ama görece eski bir animasyon tekniği kullanmak kendi tercihimdi; sonucu bu şekilde benim için daha tatmin edici oldu.
Bordo Bej’in bu bölümünün üretimi, yazmaya başlayışımdan yayınlamaya hazır hale getirdiğim tarihe kadar yaklaşık on ayımı aldı.
OK: Pekala. Mayıs Rukel, gelecek projeleri için neler planlıyor?
MR: Aslında Bordo Bej’in devamı için elimde – şimdilik – yaklaşık on üç bölümlük materyal var. Korhan, Suat, Levent, Hazan, Vural ve hatta Şebnem, Rukiye, Elvan Hanım ve bu bölümde yer almayan karakterler de dâhil olmak üzere her birinin yaşantısı ve birbirleriyle dinamikleri hakkında bolca fikir ve plan biriktirdim; fakat bu hikâyelerin bende saklı kalması da hayli muhtemel. Mesele şu ki; bu iş küçük bir ekip ve bütçe ile çok fazla zaman ve enerji alıyor. Bordo Bej’in bu bölümünün üretimi, yazmaya başlayışımdan yayınlamaya hazır hale getirdiğim tarihe kadar yaklaşık on ayımı aldı. Biz şimdilik bu bölümü YouTube’da yayınlayalım; herkes kanalımıza hoş gelsin, umalım ki keyifle izlensin, hater’lar yorumlarını yapsın, sevenlerden güzel sözler duyalım, bir süreliğine böyle dursun bu. Ben de bu sırada ansızın ikinci bölümü yaratmak için işe koyulabilirim.
Bir yandan da Gerrit Rietveld Akademisi’ndeki sanat eğitimimi tamamlamak önceliğim. Genellikle aynı anda birden fazla proje ile meşgul oluyorum; öyle de devam edecek gibi görünüyor.
OK: Mayıs Rukel’in sesini, rengini belirleyen mil taşları nelerdir?
MR: Böyle bir soruya herhangi bir cevap verebilmem için çok erken. Ne desem yarın fikrim değişebilir. Ben bu soruya pas demek istiyorum, düğme nerde?
OK: Joker de kullanabilirsin.
MR: Bak jokerden daha önce bahsetmedin.
“… Hedef kitlemiz olan 70 yaş üstü pilates eğitmenleri ve Marslı Türklerle paylaşın lütfen. Sevgiler!”
OK: Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersin?
MR: Bordo Bej’in oluşumu benim için çok keyifliydi; umarım sizler de keyifle izlersiniz. Beğeni ve yorumlarınızı esirgemeyin, özellikle hedef kitlemiz olan 70 yaş üstü pilates eğitmenleri ve Marslı Türklerle paylaşın lütfen. Sevgiler!
Bordo Bej’i aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz. Üstelik, İngilizce altyazı da mevcut;