Boş Kafes | Öykü

-

Trafiğin açılmasıyla, rahatlıyorum. Radyo kanallarını değiştirirken, “Aşık oldum Nihal.” diyor. Ne diyebilirim? Aklıma üşüşen sorular… Kim, nasıl biri, nerede ve neden? En saçması da bu, neden? Oysa en çok bunu sormak istiyorum. Seninle kendimi bir bütün hissederken neden? Adını duyduğumda, yanına geldiğimde, yüreğim böylesine çarparken neden? Sana dokunduğumda erimiş bir şeye dönüşürken bütün algılarım, neden?

Gerçekten neden?

Aşk karşısında çözülen bir adalet var. Hiçbir şeye bakmıyor. Benim bu sormak istediğim nedenli sorularıma bakmıyor mesela. Hissetmem gereken hangisi olmalı? Yıkım, hiçlik, terk edilmişlik, öfke, kıskançlık, kırgınlık, nefret, umudun yitimi, hangisi? Sertçe frene basıyorum. Hislerimi göstermek istemediğimden, belki de gösterirsem daha fazla kırılacağıma, savunmasız kalacağıma inandığımdan hemen bir bahane buluyorum.

Önümdeki araba, aniden durdu da...”

Kafamın içindeki sorulara yenileri ekleniyor. O zaman neden buradasın, neden bunu buluştuğumuzda söylemedin de şimdi söylüyorsun, sen nasıl bir adamsın, bunu bana nasıl yaparsın? Hayır, gittikçe saçmalaya başlayan bu soruları sormuyorum. Bunun yerine müziği kapatıyorum. Bütün şarkılar anlamını yitiriyor, bütün sesler gürültü.

Bir iki cümle kuruyorum. Sonradan saçma bulduğum birkaç söz. Arabadan indiğinde arkasından bakıyorum. Gidiyor. Gidiyorum. Gitsin, gideyim. Ağlamanın ve hayıflanmanın kifayetsizliği burada başlıyor. Hıçkırmaların ve yalnızlığın dili burada başlıyor. Koca dünyada tek başına bırakılmışlığın dili burada başlıyor. Var olmuş olması yokluğunu doldurmuyor, yok olmuş olması onu yok kılmıyor.

Aylar sonra kendimi “nasıl bir esaret bu” diye sorarken buluyorum. Bir esaret bu. Bir, “Ah!” çıkıyor ağzımdan. İnsan güvenini başka birine emanet etmemeli, derlerdi ne haklılarmış. Ah’ımdan mıdır nedir işte oturduğu masadan yüzüme hiçbir şey olmamış gibi bakıyor. Varlığının içime bulaşması, bir telaşın yayılması yüreğimden bedenime doğru… Görmesem daha mı iyiydi? Belki de her şey böylece geçer giderdi.

İçimde kendimi sürekli ikna ederek durmaya çalıştığım o yerde değilim. Dışımda kuşandığım zırhım paramparça… Tam yanından geçeceğim bir arkadaşım selam veriyor.

 “Nasılsın?” diyor. “Bir şey olmuş, seni hiç böyle görmemiştim, iyi değilsin.”

Geçer.” diyorum. “Anlık bir şey. Geçer.

Hazırlıksız yakalandım. Eskiden Hansel ve Gratel’den öğrendiğim dersle cebimde çakıl taşları değil, Sisifos’unki gibi kayalar olurdu. Yüzeye çıkmak içindi, bıraktım. Yoktu. Böyle değildim. Yeniyetme çocuklar gibi, çocukluğum gibi değildi hiçbir şey. “Onu gördüm. Görmemen imkânsızdı. Geçip gitsem olmaz.” diyemiyorum.

Bir bira iç, kendine gel.” diyor arkadaşım. Haklı. Bu telaşı içimden, bu özlemi gözlerimden atmalıyım. Oysa çok sürmüyor bir değişim başlıyor. Masadaki muhabbet uzadıkça uzuyor. Biz sohbete daldıkça varlığını unutuyorum. Bir süre sonra dönüp baktığımda kalkıp gitmiş olduğunu fark ediyorum.

Masadakilere kısa bir an şükranla, minnetle bakıyorum. Kafesimin kapısını açtılar. Ağına düşmekten, yeniden ve yeniden aynı acıyı çekmekten kurtuldum. Özgürüm.

SON YAZILAR

Rüzgargülleri ve Duvarlar | Öykü

Artık cenaze törenlerine gitmiyorum. En son bizim güvenlik görevlisinin annesininkine gittim. Her zamanki gibi avlunun en ücra yerine gidip geleni gideni izlemeye başladım. Bir kadın,...

Çiy damlası | Öykü

Güneş Hoca yine saçma sapan atıp tutmaya başlıyor. Dayanamayıp söz alıyorum. Bu sefer Zeus gibi şimşeklerini bana çeviriyor. Tam yerimden fırlayıp sınıftan çıkacağım. "Çiy damlası...

Ölenle Ölünmüyor | Öykü

Vallahi günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum Semra ablacığım. Düşündüm de ne kadar oldu rahmetliler gideli? Yedi bilemedin sekiz ay olmuştur. Senin torun bile yürüyecek neredeyse....

ÇOK RİCA EDİYORUM

  Bakın, ben dramaların hatta romantik komedilerin ayrılık, kavga, küslük sahnelerine dayanamam. İleriye sararım o sahneler bitsin diye.  Kavuşma, barışma sahnelerini ise defalarca izlerim. Hepsini değil...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol