Türkiye önemli bir aydınını kaybetti. Romanları, köşe yazıları, gündem yaratan cesur çıkışları ve bir dönem mecliste ilk sosyalist milletvekillerinden biri olmaya kadar uzanan siyasi geçmişiyle Çetin Altan, Türkiye’nin adeta entelektüel belleğiydi.
Türkiye’nin önde gelen aydınlarından ve gazetecilerinden Çetin Altan’ın 22 Haziran 1927’de başlayan yaşamı yine bir ayın 22’sinde son buldu.
Türkiye’nin edebiyat, basın ve siyaset dünyasının önemli figürlerinden biri olan Çetin Altan, İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni ve akabinde Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1943-1944 yılları arasında Çınaraltı, Varlık, İstanbul ve Kaynak’da şiirleri ve düz yazıları çıktı, Altan böylece yazı dünyasına ilk adımlarını atmış oldu. İlk kitabı Üçüncü Mevki ise 1946’da yayımlandı.
Ulus gazetesinde muhabir olarak başladığı gazeteciliğe Hürses’de fıkra yazarlığı ile devam etti. Daha sonra Halkçı, Tan, Akşam, Milliyet, Yeni Ortam, Hürriyet, Güneş gazetelerinde ve Çarşaf dergisinde köşe yazıları yazdı. Altan’ın gazetecilik yaşamı ve köşe yazarlığı ise geçen yıl, 87 yaşındayken Milliyet’teki “Şeytanın Gör Dediği” adlı köşesinde yazılarına ara verene kadar sürdü. Altan, Türkiye gazeteciliği için farklı bir anlayışı temsil ediyor, siyasi ve toplumsal bakışını edebi tadla ve nitelikli mizahla buluşturuyordu.
Altan, romanlarıyla da Türkiye edebiyat dünyası için önemli bir isimdi. Altan; Büyük Gözaltı (1973), Bir Avuç Gökyüzü (1974), Viski (1975) ve Küçük Bahçe (1978) ile roman, Üçüncü Mevki (1946) ile şiir, Kalem Bahçelerinden Yedi Hayat (2009) ile eleştiri, Rıza Bey’in Polisiye Öyküleri (1985) ile öykü dalında edebi eserlerin altına imzasını attı. Çoğu sahneye konan on tiyatro oyunu yazdı.
Enseyi karartmayının mucidi
Altan, bazı tanımlamalarıyla da özdeşlemişti. Bunlardan en bilinenleri; halkın parasını yiyen siyasetçilere yönelik sarfettiği “hazineden geçinmeliler” ve bir umut cümlesi olarak neredeyse her yazısının sonuna eklediği “enseyi karartmayın” idi.
Altan, 1965’te Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) İstanbul milletvekili seçilmişti. Türkiye’de meclise giren ilk sosyalist parti TİP’den meclise giren sosyalist kimlikli milletvekillerinden biri oldu. Meclis’te geçirdiği dört yılı boyunca hep gündemdeydi. Birçok baskıya, sözlü ve fiziksel saldırıya maruz kaldı. Bu süreç içinde dokunulmazlığı da kaldırıldı. Bu dönemdeki anılarını Ben Milletvekili İken adıyla kitaplaştıran Altan, mecliste sağcı milletvekillerin saldırısına uğramış ve hayatını kılpayı kurtarmıştı.
Yazılarından ötürü pek çok kez mahkemeye verilen Altan hakkında 300’den fazla dava açıldı. Üç kez tutuklandı, iki kez mahkûm oldu ve iki yıl cezaevinde yattı.
Çetin Altan’ın çocukları Ahmet Altan ve Mehmet Altan da yine Türkiye siyaset, edebiyat sahnesinin önemli figürlerinden ikisi.
Hayallerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin dedi ve gitti
Çetin Altan’ı 25 Haziran 2015 tarihinde Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan son yazısını alıntılayarak uğurlayalım;
“Artık anlaşılıyor ki ülkeme demokrasinin geldiğini göremeden ayrılacağım bu dünyadan.
Torunlarımıza bırakmayı hayal ettiğimiz ülke bu değildi. Gene de bir hayal kırıklığı yaşamıyorum. Menzil-i maksuda ulaşılamasa da çok yol katettik. Bir ömür, sadece amaca ulaşmak için harcanmaz. O amaca doğru atılacak bir iki adıma yardımcı olmak için de harcanır.Yaralı bir devi ayaklarının üstüne koyabilmek için kuşak kuşak o devi sırtımızda taşıdık. Yaralarının iyileşeceğine, o devin ayaklarının üstünde duracağına olan inancımı hiç kaybetmedim. Bir gün bu ülke ayaklarının üstünde duracak. O zaman da, masaldaki gibi “sihirli kedinin çizmelerini” giyerek amacına doğru uçarak gidecek.
Biz torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakamıyoruz. Ama siz uğraşırsanız, mücadeleden vazgeçmezseniz, dünyadan ayrılırken ‘torunlarımıza istediğimiz ülkeyi bırakıyoruz’ deme mutluluğunu siz tadabilirsiniz. Hayallerinizden, ümitlerinizden, mücadelenizden vazgeçmeyin. Amacınıza ulaşamazsanız da, bu amacı gelecek kuşaklara devretseniz de, kozmosla son hesaplaşmanızda, 2daha iyi bir dünya için biz de fena mücadele etmedik”’diyebilirsiniz.
Bu da az şey değildir. Buruk da olsa, yorgun gözlerinizde bir tebessüm yaratır.
O tebessümlerin çoğalması da elbet bir gün kurtarır bu ülkeyi.
Enseyi karartmayın.” (25 Haziran 2015 Cumhuriyet)