Ana SayfaGüncelCizre'de camilerden vahşet bodrumlarına "insanlık onuru" ayaklar altında

Cizre’de camilerden vahşet bodrumlarına “insanlık onuru” ayaklar altında

-

79 günlük sokağa çıkma yasağı Cizre gözlem raporuna göre, halk yasakların ardından evine dönme telaşında ve evlerin hepsinin en azından dış tarafları tahrip edilmiş. İçe dokunan beyanlar barındıran raporun hazırlanması aşaması da oldukça zorlu geçmiş görünüyor. Savaşın onuru olmadığı tahribatın boyutundan anlaşılıyor, ne camii ne mezarlık, tahribata maruz kalmamış bir yer yok oralarda…

Bu yazı heyet tarafından hazırlanan rapordan derlendi. Rapor Yafes Mahallesi, Cudi Mahallesi ve Nur Mahallesinde yapılan gözlemler ile mahallelerde yaşayan insanların beyanlarından yol çıkarak hazırlandı. Raporun içinde özel harekatçıların cinsiyetçi ve insan onurunu hiçe saydığı tavırlarından bodrum katlarında yaşanan vahşetlere, şehir çöplüğü izlenimlerinden tahrip edilen bölgelere kadar pek çok izlenim ve değerlendirme mevcut. Uzun ve kapsamlı bir rapor olması bakımından bu yazıda sadece Cudi ve Yafes mahallelerine, gözlemlere ve halkın beyanlarına yer verildi. Bir dahaki yazı ise güvenlik güçlerinin aşağılayıcı davranışları ve bölgenin genel değerlendirmesi hakkında olacak. 

Raporun bu kadarı için bir şeyler söylemek isterdim. Ama dilim kurudu, kalbim tutuldu desem yeridir. Nasıl bir dünyada, kimlerin yetiştirdiği çocuklarla karşı karşıyayız. Bu yetişkinler de bir zamanlar çocuklardı, onların da aileleri hayalleri vardı elbet. Nasıl böyle kötü oldular, nasıl katil oldular, nasıl hiç de utanmadan yaşamaya devam ediyorlar, gerçekten anlayamıyorum. Çözüm nerede inanın bilmiyorum. Birikmiş bu denli nefret nasıl soğur, barış dediğimiz gerçek midir, mümkün müdür, bilemiyorum. Bildiğim bir şey var, orada, Doğu’da, o ilçelerde, o kentlerde yaşananlar tarihe adını kanla yazan büyük bir insanlık suçundan başka şekilde tanımlanamazlar.

İnsan Hakları İnceleme Heyeti, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Diyarbakır Barosu ve Gündem Çocuk Derneği’nin üye ve yöneticilerinden oluşan heyetin raporu Cizre’de insanlık suçu işlendiğini gözler önüne seriyor.

79 Günlük Sokağa Çıkma Yasağının Ardından Cizre (14/12/Dış dünyanın iletişimine ve erişimine kapatılan Şırnak’ın Cizre ilçesinde 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11. maddesine dayanılarak Şırnak Valisi tarafından 14 Aralık 2015 tarihinde gece 23.00’de ilan edilen sokağa çıkma yasağı ile birlikte yaşanan hak ihlallerine ilişkin ihlallerin raporlaması, beyanların alınması, ihtiyaçların tespiti ve ileride yapılması planlanan uzun vadeli çalışmalara esas teşkil edecek bir ön çalışma gerçekleştirmek amacıyla hazırlanan raporda çarpıcı detaylar var.

Yafes Mahallesi

Heyetin yürüyerek incelemelerde bulunduğu Yafes mahallesinde halkın eve dönme telaşı içinde olduğunu, mahalledeki tüm evlerin dış görünüş itibarıyla tahrip edildiğini gözlemledi. Heyetin incelemelerine göre birçok ev artık yaşanamaz halde ve bu tahribatın sebebi ise yine heyetin incelemelerine göre havan ve top mermisi, bomba atar ve uzun namlulu silahlar. 

Heyet mahallede kurulu bir barikatla karşılaşılmadığını, mahallelerde su ve elektriğin olmadığını hatta elektrik direklerinin tahrip edildiğini ve düştüğü yerde öylece bırakıldığını gözlemledi. Heyetin tesbitine göre halk kızgın, tedirgin ve perişan ancak sevgi ve saygı duygusunu yitirmemiş durumda. Yasağın ilk 25 günü yerleşik hayatın sürdüğü mahalle 25’inci günden itibaren boşaltılmış, zira yaşanacak bir durumu kalmadığı da heyetin gözleminde belirtiliyor.

“Sanki bizi gökyüzünden vurdular”

Mahallelinin, mahallesini terk etmesinin sebebi ise bombalar. Mahalle sakinin beyanına göre TSK ve keskin nişancıları tarafından, mahallenin hemen karşısındaki tepelerde, devlet hastanesinde ve etrafında konumlanarak hareket eden her şeye ateş açıldı, ayrıca yasağın 25’inci gününden sonra bu ateşler bombalamalara dönüştü. Yürek yaralayan beyan ise şöyle: “Sanki bizi gökyüzünden vurdular…

Rapor şu ifadelerle devam ediyor: “Mahallelerde yapılan gözlemlerde ve kurulan iletişimde; aileler devlet güvenlik güçlerinin hiçbir zaman barikatlarla yüz yüze gelmediğini, bu barikatların kaldırılmasının diyalog ile mümkün olabilecekken insanların daha çok kentin dışındaki tepelerde konuşlanmış tanklar, zırhlı araçlar ve keskin nişancılar tarafından vurulduğunu, evlerdeki hasar ve yağmalanmanın mahallerini terk ettikten sonra güvenlik güçleri tarafından gerçekleştiğini ve her türlü değer yargılarına, inançlarına saldırıldığını bildirmişlerdir.

Mezarlık ve cami de savaştan nasibini aldı!

Tahribat mahalledeki evlerle sınırlı değil. Savaş adeta psikolojide de yer buluyor somut tahribatların yanında. Bir mezarlıktan ne ister ki bir savaş, ya bir camiden?

79 Günlük Sokağa Çıkma Yasağının Ardından Cizre (14/12/

7 Mart 2016 tarihinde Cizre’nin Sur Mahallesinde yapılan gözlem ve tespit aşamasında öncelikle Cizre mezarlığına ulaşılmıştır. Heyetimiz tarafından Cizre mezarlığında yapılan tespitte, örgüt militanların mezarlarının da bulunduğu mezarlıkta; bu mezarların taşlarının kırıldığı, tahrip edildiği görülmüştür. Cizre Mezarlığının girişinde bulunan kulübenin bulunduğu duvarda birçok mermi izinin olduğu da ayrıca gözlemlenmiştir. Bir önceki yasakta hayatını kaybeden 18 yaşındaki Osman Çağlı’nın abisi ve annesi de mezar başındaydı. Birinci yasakta Osman ile aynı günlerde hayatını kaybeden İbrahim Nayır’ın, M. Sait Çağdavul’un ve ismini hatırlayamadıkları diğer 2 kişinin birlikte toplam 5 kişinin aynı mezara defnedildiği belirtilmiştir. Osman Çağlı’nın abisinin beyanına göre; kardeşi kendi sokakları olan Cudi Mahallesi Ziraat sokakta vurulmuş. Saatlerce ambulans beklenmiş fakat Osman kan kaybından yaşamını yitirmiş. Daha sonra da kardeşini kendi imkânlarıyla hastaneye götürebilmişler. Cizre Mezarlığında bulunan Osman Çağlı’nın annesi ise, “Osman oğlum 18 yaşındaydı. Oğlum evdeyken, evin içindeyken vurularak öldürüldü. Evimiz iki katlıdır. Biz atışlardan kaynaklı üst katta değil, alt katta kalıyorduk. Biz evimizin içindeyken yaklaşık 20-30 atış üst üste yapıldı. O esnada 2 zırhlı araç gördük. Saat sabah 6- 7 arasıydı oğlum Osman vurulduğunda. Osman yaralı bir şekilde uzun süre evde bekledi ve en son babası ve abisi tarafından hastaneye götürüldü. Ancak Osmanım uzun süre yerde yaralı beklediği için kan kaybından öldü.’ şeklinde bilgiler aktarmıştır.” 

Ayrıca, Sur ve Cudi mahallelerinin kesiştiği yolda Hazreti Ali Camisi olduğu bildirilen camiinin tamamen yıkılmış bir moloz yığını haline getirildiği gözlemlenen raporda, yıkılan cami enkazının üzerine imamın cüppesi ve takkesi konulduğu ve bu caminin “ikinci bodrum” diye bahsedilen yerin hemen karşısında olduğu tespit edildi.

Cami ve mezarlığın yanında bazı mağazalar ve bir benzin istasyonu da tahrip edildi.

Mahalle sakinlerinin beyanları

“Buradan sokağa çıkma yasağının 25. günüde, Dağkapı Mahallesine geçtik, oradan 35. günden sonra akrabalarımızın yanına, Şırnak’a geçtik. Orada da çatışmalar başlayınca ve Sokağa Çıkma Yasağının Ardından Cizre: Gözlem Raporu-Mart 2016 9 orası da güvenli olmayınca Gaziantep’e gittik. Herhangi bir yere henüz başvurmadık. Ailem Gaziantep’te. Kirada oturuyoruz. Şuan evimiz kullanılamaz halde olduğundan ailemi getiremedim. İçerideki eşyalarımız tamamen kullanılamaz hale gelmiş. Sağlam olan eşyalarımız da yere atılıp kırılmış. Evimizdeki birçok eşyamız çalınmış. Çeyiz olarak aldığımız eşyalarımız kaybolmuş veya çalınmış. Yaklaşık değeri 10 bin TL olan eşyamız kayıptır. Evimizi resmen yağmalamışlar”

31 Mart 2016

Bozala Köyündeki taburdan ve yüksek yerlerden tanklarla bomba atılıyordu. İlk 25 gün evlerimizden ayrılmadık. Önce rasgele evlerimiz bombalandı. Mahallede karşılıklı bir çatışma hali yaşanmadı. Bombalamaların fazlalaşması nedeniyle bizler 25-26 günlerde evlerimiz terk ettik. Önce bombalanmayan mahallere sığındık. Sonradan oralar da bombalanmaya başlayınca buraları da terk edip ilçe dışına başka şehirlere veya köylere yerleştik. Bizler buraları boşaltıncaya kadar evlerimizin içerisinde bir hasar oluşmamıştı. Bizler evlerimiz boşaltırken evimizde bulunan eşyalarımızda bir hasar yoktu. Ama döndüğümüzde bütün evlerdeki beyaz eşyaların, televizyonların, pencerelerin kurşunlandığını, kırıldığını gördük. Eşyalarımız kirletilmiş, yırtılmıştır. Evimizde yükte hafif olan eşyalar kaybolmuştur

Helikopterler gece uçuş yapıyordu. Birden evlere bombalar düşmeye başladı. Derin yerlere saklanıp battaniyelerle üzerimiz kapattık. Yasağın 22. gününe kadar burada kaldık. Evler tanklarla toplarla bombalanınca buralardan çıkmak zorunda kaldık. Sonra askerler ve polisler evlere girmişler. Onları gelirken gördüm, çok kalabalıktılar. Kafaları örtülü, yüzleri görünmüyordu. Tanklar, akrepler, panzerlerle ve yaya olarak girdiler. Ben operasyonlar bitince yine evime gelmeye çalıştım. Askerlerin evlere girdiğini gördüm. Yüzleri kapalı ve panzerlerle geziyorlardı. Bizlere ‘Allah yok, Devlet var’, ’Siz hepiniz teröristsiniz’ dediler. Bana sokağa çıktığım için 219 TL para cezası yazdılar. Ben bunu nasıl ödeyeyim? Ev yok, eş yok, para yok

Cudi mahallesi

Heyetin ilk gözlemi mahalle girişindeki yanık ve ceset kokusu! Yafes mahallesinde olduğu gibi evlerin çoğunun artık yaşanamayacak derecede tahrip edildiği, sokakların adeta bir moloz yığınına döndüğü ve mahalleli beyanlarına göre “evlerinizi boşaltın, boşaltmazsanız yıkacağız… kimyasal silah kullanacağız…” uyarılarının ardından yani yasağın 15 ve 16’ncı günlerinden itibaren evlerin tamamen boşaltıldığı tesbiti yapıldı.

Savaşın sürdürücülerinden cinsiyetçi ve onursuz yaklaşım 

Raporun hazırlanması için “beyanı alınan bütün tanıklar evlerini terk ederken kapılarını kilitlediklerini, yanlarına aldıkları bir kaç parça giysi ve zorunlu eşyanın dışında tüm eşyalarını evde bıraktıklarını, ancak sokağa çıkma yasağı 2 Mart 2016 günü kısmi olarak kaldırıldıktan sonra evlerine döndüklerinde kapılarının güvenlik güçleri tarafından kırıldığını, evlerine girildiğini, arama yapıldığını, evlerinde kalındığını, kirletildiğini, tüm eşyalarının, kişiye özel anı içeren şeylerin, albümlerin, hatta iç çamaşırların dahi karıştırıldığını, dağıtıldığını, kapı ve pencerelerin yanı sıra mobilyaların da tahrip edildiğini, beyaz eşyaların, başta televizyon ve bilgisayarlar olmak üzere bütün elektronik eşyaların tahrip edildiğini hatta bazı kıymetli eşyalarının çalındığını belirtmişlerdir. Yine tanıklar iç çamaşırları, fotoğrafları ve özel eşyaları üzerinden kadınların cinsiyetçi, nesneleştirici ve aşağılayıcı şekilde saldırgan bir tutuma maruz bırakıldığını ifade etmişlerdir. Tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği, cinsiyetçi bir yaklaşımla kadının sahip olduğu onur ve değerin ayaklar altına alındığı kanaati oluşmuştur.

31 Mart 2016

Görüşme ve gözlemlerimizin sonucunda mahallede başta yaşam hakkı ve işkence yasağı ihlali olmak üzere, mülkiyet hakkı, barınma hakkı, eğitim hakkı, sağlığa erişim hakkı, özel hayatın gizliliği, haberleşme hakkı ihlallerinin ağır biçimde yaşandığı kanaati oluşmuştur. 17. Buna karşın bu ihlalleri saptamak üzere savcılıklarca olay yeri incelemelerinin yapılmadığı, delillerin toplanmadığı, etkin ve etkili soruşturma yürütülmediği, toplanması gereken delillerin bazılarının binaların yıkıntıları arasında kaldığı ve bina yıkıntılarının iş makineleri ile başka alanlara aktarıldığı böylelikle delillerin sağlıklı şeklinde toplanmamasına ve kaybolmasına sebep olunduğu öğrenilmiştir.

Birinci, ikinci, üçüncü bodrum ve Kerenk Cami

Ne acı ki, yaşanılan vahşeti sıraladık ve onların isimleri birinci bodrum, ikinci bodrum ve üçüncü bodrum vahşeti olarak hafızalarımıza kazındı. İnsanlığın can çekiştiği bodrumlara hiçbir şey yapmadık birkaç tivit ve birkaç paylaşımdan başka, yapamadık. Bodrum katlarında insanlar öldü, seslerini duyuramadık.

Raporda belirtildiğine göre, “Bodruma Bostancı sokaktan giriş yapılmıştır. Binanın yıkılması sonucunda bodruma inen merdivenlerin de hasarlı olduğu gözlemlendi. Bodrumun karanlık olması nedeniyle telefon ışığı ve el fenerleri yardımıyla aydınlatılma sağlanarak gözlem yapıldı. Bodrumun içinde ağır bir koku olduğu ve bodrumda bulunan eşyaların yanık olduğu, yanıklara ilişkin kül kalıntıları, bodrum duvarı ve zemininin is içinde olduğu gözlemlendi. Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer’in talebi doğrultusunda ayrıntılı bir şekilde çalışma yapılmasını sağlama amacıyla birinci bodrum boşaltılarak inceleme süresince girişler önlenmiştir. 

Çalışma grubumuza eşlik eden mahalle sakinleri ikinci bodrumun olduğu binanın aslında beş katlı bir bina olduğunu belirtmişlerdir. Ancak binanın tamamıyla yıkılmış olduğu ve moloz yığını haline geldiği gözlemlendi. Mahalle sakinleri özellikle güneşli ve sıcak havada ikinci bodrumun bulunduğu alandan çok yoğun ceset kokusu geldiğini aktardılar. Yine yapılan aktarımlardan ikinci bodrumun bulunduğu binanın yıkılması sonucu oluşan molozun güvenlik güçleri tarafından deliller toplanmadan Dicle Nehri’ne kenarına döküldüğü, molozlar arasında insan uzuvlarının da olduğu öğrenildi.

Çalışma grubumuz, ikinci bodrumun hemen arkasında yer alan üçüncü bodrumun bulunduğu alana geçti. Ancak üçüncü bodrumun bulunduğu binanın tüm katlarının yere çapraz bir vaziyette birbirinin üzerine yığıldığı ve bu haliyle içinde inceleme yapmanın mümkün olmadığı, ayrıca etrafındaki diğer binaların da tamamıyla yıkık olduğu gözlemlenmiştir.

31 Mart 2016

İkinci bodrumun bulunduğu Narin Sokağa gidişte yol üzerinde Cudi Mahallesi Mehmetçik Cad. No: 23 de bulunan Kerenk Camii görüldü. Caminin güvenlik güçleri tarafından ağır biçimde tahrip edilmiş olduğu; dış duvarlarında ve caminin iç tarafından kurşun izlerinin olduğu; camlarının kırıldığı, caminin içinin ve dış avlu kapısının hasar gördüğü; Caminin içinde molozlar ve cam kırıkları vardı, üzerinde namaz kılınan halı ve kilimler kullanılmayacak durumdaydı. Seccadeler ve dini kitaplar etrafa saçılmış olduğu gözlemlendi.”

Mahallelinin beyanları

Okula gidemiyoruz. Ablam bu yıl YGS’ye giremeyecek

Rahat uyuyamıyoruz. Sürekli bir kaygı halindeyiz. Araç sesi duyunca hemen irkilip uyanıyorum

Sokağa çıkma yasakları sırasında hava kararınca topluca yataklara girip yatıyorduk ve saatlerce silah ve patlama seslerini dinleyerek yatak içinde öylesine bekliyorduk… Elektrik yoktu. Bu nedenle sabah erken kalkıyorduk…”, “Erzak az olduğu için sürekli bulgur ve pirinç yemek zorunda kaldık…

Kapımızın ve evimizin halini görüyorsunuz. Her yeri dağıtıp kırmışlar. TV, buzdolabı, beyaz eşya ve evdeki tüm eşyaları kırmışlar. Benim üç çocuğum var. Hiçbiri okula gidemiyor. Ben HDP çalışanıyım. Evimi aradılar kapıları kırıp içeri girmişler. Odada Selahattin Demirtaş’ın fotoğrafı vardı, Ahmet Kaya’nın fotoğrafı vardı. Hepsini yırtmışlar. Biz çok mağdur olduk. Neyse ki evimizden öldürülen olmadı. Buna şükrediyoruz

Ben Sur Mahallesinde Şahintepede oturuyorum. Sokağa çıkma yasağı başladıktan ve operasyonlar yoğunlaştıktan sonra can güvenliğimiz kalmadığı için ben, eşim, kaynanam ve çocuğumla Şırnak’a kayınbabamın evine gittik. Çünkü zırhlı araçlardan anonslar yapılıyordu. Zırhlı araçlardan ‘Evinizden çıkıp Cizre’yi terk etmezseniz kimyasal silah kullanacağız. Cizre’yi boşaltın’ şeklinde anonslar yapılıyordu. Şırnak’a gitmek için mahalle mahalle kendimizi koruyarak ana caddeye çıktık. Çünkü tepede konuşlanan keskin nişancılar hareket halinde olan herkesi vuruyordu. Çok dikkatli şekilde çıkmaya çalıştık ve caddeye vardık. Çocuğum 4 yaşında. Silah seslerinden çok korkuyor ve polislere bakınca ağlıyordu, hâlâ da ağlıyor. Sokağa çıkma yasağı bittikten sonra Şahintepe’deki evimize geri döndük. Evimizin kapısını, elbise dolabımı, eşyaları kırmışlardı. Sokağa çıkma yasağının devam ettiği süre içinde tüm binaların üzerinde keskin nişancılar vardı. Biz bu sürede ısınma ihtiyacımızı ancak odun sobası ile karşılıyorduk. Ancak bacadan duman çıkınca hayat belirtisi olan evlere ateş ediyorlardı. Biz önceden beslenme ihtiyacımıza ilişkin hazırlıkları yapmıştık. Erzak stoklamıştık. Çocuğum şu an çok kötü durumda. Her sesten irkiliyor. Mağdur olduk. İnsanlar öldü, öldürüldü.

Cudi mahallesinde oturuyoruz. Çok çatışma olduğu için 155’i aradık çıkmak istediğimizi söyledik, bize çıkmayın dediler. Biz yine de yasağın 16. gününde annem, kardeşlerim, amcam ve oğulları yaklaşık 20 kişi elimize beyaz bayrak alıp çıktık. Dedem ve ninem yasak boyunca buradan hiç çıkmadılar. 18 yaşındaki abim lise öğrencisiydi, kimliğini kaybettiği için burada dedem ve ninemin yanında kaldı. Sonra çatışmalar artınca 1. Bodruma sığınmış, 10 gün haber alabildik, çok bitkindi. 29 Ocak’tan sonra haber alamadık. Sonra öldüğünü öğrendik, onu Gaziantep’e götürmüşler. Cesedi yanıktı, yıkanamadı, sadece kemik kalmıştı. 26 Şubat’ta defnedildi, polisler babam ve amcam dışında kimsenin cenazeyi defin etmesine izin vermedi. Şu an yarısı yanan Cudi mahallesindeki evimize döndük, 15 kişi bir odada yaşıyoruz. Halen suyumuz ve elektriğimiz yok.

Raporu incelemek/indirmek için lütfen tıklayın.

Tüm bilgi ve fotoğraflar rapordan alınmıştır.

SON YAZILAR

Yeni nesil ne diyor?

Her şey bir konuşmayla başladı. Bir arkadaşım yeni nesil sözcüklerden bahsediyordu. Konu hakkında konuştukça konuştuk. Dedim, bir yazı yazayım ben de, dergide de bulunsun. Çünkü...

“Gerçeği görüyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!

Feminist ve LGBTİ+ örgütlerin biraraya gelmesiyle kurulan Hepimiz için Anayasa Koordinasyonu "Birbirimizin elini bırakmıyoruz! Hiçbirimizi geride bırakmıyoruz! Anayasa değişikliğine HAYIR diyoruz!" başlıklı açıklamasıyla tüm toplumu...

Hataylılar 6 Ekim’de Meclis’te: #HatayıGör

6 Şubat depremlerinde en büyük yıkımı yaşayan Hatay'da depremin üzerinden geçen 8 aya rağmen hiçbir şey değişmedi. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık ve ulaşım gibi en...

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...
Gamzegül Kızılcık
Gamzegül Kızılcık
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu. Kadın hakları mücadelesi, çocuk hakları ve LGBTİ hakları konularına ilgili. Doğal hayatın korunması konusuna meyledişi ve Gaia Dergi ile yollarının kesişimi sonucunda da; direnişçi bir kadın, gazeteci.

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol