Hamburg’da doğan, Yıkım Edebiyatı’nın önemli temsilcilerinden sayılan ve genç yaşamına birçok eser sığdıran Wolfgang Borchert 26 yaşında hayata gözlerini kapadı.
Yaşamı boyunca bizlere içinde bulunduğu dikta düzenini anlatmaya çalışan Borchert, savaş başladığında asker olarak cepheye gönderildi. Savaş alanlarında faşistçe bir hırstan fazlasının olmadığını biliyordu. Bir insan öldürmenin yükünü yaşamıştı.
Susturulmak… Faşizm mekanizmasının dişlileri arasında düşüncelerinin sıkıştırılıp, dört duvar içine alınması, genç bir yazara ne kadar bedel ödeyeceğinin yalnızca küçük bir fısıltısıydı. Tutuklu kaldığı zamanlarda yakalandığı hastalıklarının üzerine, büyük bir kaosun filizlendirdiği açlık da eklenince fazla zamanı olmadığını anlamıştı büyük ozan.
Devletin güvenlik ve refahını bozacağı düşüncesiyle mektupları yüzünden ölüme mahkûm edilen ozanın hayatı tekrar “bağışlandığında” onlara yine itibar etmedi. Biliyordu ki onu genç yaşta cepheye gönderen, ölüme mahkûm eden ve yine hayatını bağışlayan zihniyet, onunla sadece şakalaşıyordu. Bir balkon konuşmasında “Sizleri seviyorum” deyip halkını öldüren bir insana itibar etmek direnmenin şanına yakışmaz çünkü.
Dışavurumcu tarzda yazan Borchert’in kendi yaşamı gibi cümleleri de yarımdır. Oyun yazarlığı da yapmış olan Borchert savaştan sonra tiyatro dünyasında da ismini duyurmuştur.
İsviçre’de 1947’de ölen Borchert, gerek üslubuyla gerek yaşadıklarıyla gerekse tutunduğu tavırla özellikle gençler için okunup anlaşılması gereken bir yazar, bir dehadır.
Düşünün ki bu kısa hayatta ne direnen bir ömürdür.