Hantal bir DSLR fotoğraf makinesi ile kusursuz güzellikleri kovalarken, pratik ve hafif video kameraların doğa ile iletişimde daha sağlıklı özellikler içerdiklerini gözden kaçırıyoruz.
Bu yazı bir dizi tecrübenin ardından yazmaya karar verdiğim bir yazı. Birkaç ay önce elimde video kaydı yapan bir DSLR fotoğraf makinesi olmasına rağmen bozulan video kameramın yerine yeni bir video kamera almaya karar verdim.
Araştırma yapmaya başladığım zaman gördüm ki video kameraların (Handycam dediğimiz kameraları kastediyorum, omuz kameraları ya da diğer türleri değil) piyasada yeri neredeyse hatır için orada duruyorlarmış gibi bir hale dönmüş.
Nedeni basit. DSLR fotoğraf makinelerinin getirdiği yüksek görüntü kalitesi, artık video kameraları yalnızca merkalılarının tercih edeceği bir türe dönüştürmüş. Kabul edelim aynı fiyata alacağınız DSLR fotoğraf makinesi ise daha keskin, daha güzel görüntüler sunuyor. Peki, pratikte gerçekten durum böyle mi? Bana sorarsanız pek öyle değil.
Kuştur, küçüktür, kaçar
Diyelim doğayı seven, doğada olmayı seven bir insansınız. Doğanın sunduğu o güzellikleri video formatında kayda almak istiyorsunuz. Çantanıza bir DSLR fotoğraf makinesi attınız ve bir yürüyüşe, bir tırmanışa, bir geziye katıldınız. 18-135 de bir lensiniz var diyelim. Tam o sırada yakınınızda bir yere bir kuş kondu ve onu çekmek için harekete geçtiniz. Makinenizi kuşa yönelttiğinizde onun ne kadar küçük kalacağını tahmin edebilirsiniz. 18-135 lens de böyle bir şey için yeterli olmayacaktır. Elbette farklı bir lens kullanabilir hatta iki lens taşıyabilirsiniz.
İşte meselenin ilk noktası tam da burada. 18-135 lensle bile fotoğraf makineniz, bir video kameradan hem daha fazla yer kaplayacak hem de daha ağır olacaktır. Siz, doğa gezileri yapan bir kişiyseniz, ağırlığın ne kadar önemli olduğunun da muhtemelen farkındasınızdır.
Fotoğraf anı yakalar, video ise hareketi
Peki, hadi kuş oldukça küçük bir örnek. Diyelim bir koyun sürüsü ve çoban köpeğini çekiyorsunuz. Diyelim ki çok hızlı olmasa da hareket halindeler. Fotoğraf makinenizi, sürüye yönelttiniz ve çekimlere başladınız. Sonuçlar hiç de fena olmayacaktır. Ancak burada bir başka konuya girmekte fayda var. O da çok geniş bir yanılsamanın konusudur. Fotoğraf anı yakalar, video ise hareketi! Biz bunu hep unuturuz. Neredeyse fotoğrafa yakın video görüntüleri çekeriz ve “Ah fotoğraf gibi kareler” deriz. Peki ama hareketin güzelliğinin kim farkına varacak? Sürünün hareketli olduğundan bahsetmiştik. Yine de kameranızı sabit tutarak o hareketin geçip gitmesini sağlayabilirsiniz. Ama kamerayı hareket ettirdiğimizde fotoğraf makinesi yine tökezleyecektir.
Video kameranın bir farkı da burada çıkar. Bugün birçok video kamerada, ancak yüksek fiyatlı fotoğraf makinelerinde karşılaşacağınız türden (ki onlar daha da ağırdır genelde) titreşim önleyiciler kullanılmaktadır. Youtube’da iki üç videoya bakarak ne kadar etkili olduklarını görebilirsiniz. Bu da sizin bir kuşu takip edebilmenizi, bir sürünün hareketini daha dinamik çekebilmenizi, hareketin güzelliğine kendi katkınızı ekleyebilmenizi sağlar. Hiç de az bir mesele değil!
Gelelim bir başka meseleye. Video kamerayı aldıktan sonra, “Ya bunun üzerine bir de mikrofon mu alsam” diye araştırmaya başladım. Sonuçlar yine şaşırtıcıydı. Zira, 300-400 lira verip alacağım bir zoom (ya da shotgun) mikrofonun kamera içindeki mikrofondan çok üstün bir tarafı yok. Video kamerayla gelen mikrofonu da ister zoom, ister shotgun, ister 5.1 surround olarak kullanabiliyorsunuz. Hiçbir yerde bahsedilmemiş ama ben o mikrofonların daha çok DSLR fotoğraf makineleri için üretildiği sonucunu çıkardım. Elbette daha yüksek fiyatlar verip daha kaliteli mikrofonlar alabilirsiniz ama işte hepsi bir ekstraya denk geliyor.
Burada bir başka ciddi mesele rüzgâr sesi tabii. Kameranın üzerine takılan mikrofonlara Deadcat denilen rüzgârlıklardan takmak daha kolay. Kimisinde bu ürünle birlikte de veriliyor. Ama açıp videolardan testlere bakınca, onların da kesin bir sonuç vermediğini söyleyebiliriz. Hepsi bir dereceye kadar koruyor. Ben, kamerama ek bir mikrofon takmadım. Bir peluş tavşanın kulağını kesip, siyah bantla mikrofonun üzerine yerleştirdim. Bu da bir kesin sonuç vermese de hafif rüzgârlarda işimi görüyor. Sesi boğmadığını da ekleyeyim.
Çantaya at ve yol çık
Bir fotoğraf makinesi, onu sabit tutup yakın mesafeli bir görüntü çekmeye çalıştığınızda oldukça iyi sonuç verir. Bir aksiyon kamera, zooma ihtiyacınız yoksa, oldukça dinamik ve güzel görüntüler elde etmenizi sağlayabilir. (Sözü açılmışken aksiyon kamera alırken de görüntü kalitesi kadar titreşim öneliyicisine dikkat etmeniz gerektiğini belirtelim). Ancak size her zaman yakalayamayacağınız, her zaman ayağınıza gelmeyecek görüntüleri sağlayacak olan şey bir video kameradır. Bir kere hafiftir. Çantanıza atıp her yere gidebilirsiniz ve görüntülemek istediğiniz bir şeye denk geldiğinizde sizi topallatmaz.
Fotoğraf makinesine göre bir artısı da zoom yaparken de tökezlememesi, görüntüyü zoom yaparken de temiz bir şekilde çekebilmenizdir. Ses için de size geniş seçenekli bir kullanım sağlar. Bir fotoğraf makinesinin tek artısı görüntüsünün daha kaliteli olmasıdır. Ve bunun için biz diğer her şeyden ödün veririz. Peki neden böyledir ve bir video kamera seçerken nelere dikkat etmemiz gerekir. Şimdi bu konulara gelelim.
Fotoğraf makinesini video kameradan ayıran ve onun daha keskin, güzel görüntüler vermesini sağlayan şey, sensör büyüklüğüdür. O kadar büyük bir sensör video kameranın içine yerleştirmek pek kolay bir iş değildir. Şimdi yeni modellerde üç sensörlü denemeler vesaire yapılıyor ama yine de o pratik mekanizmanın içinde fotoğraf makinelerindeki boyutlarda sensör yerleştirmek kolay iş değil. Bu yüzden fotoğraf makinesi büyük sensörlü ve hantal bir yapıya sahipken video kameralar daha küçük sensörlü ama daha pratik bir yapıya sahiptir.
Bir video kamera alırken de ilk bakılacak şeylerden birisi yine sensör büyüklüğüdür. Bazı video kameraların daha az özellikle daha pahalı gözükmelerinin sebebi de yine sensör büyüklüğüdür. Örneğin; daha büyük sensör büyüklüğüne sahip bir video kamera, daha az zoom özelliğine sahiptir. Çünkü sensör büyük olunca, o boyuta bir zoom mekanizması yerleşmek de zorlaşır. Bu bir denge meselesi. Video kamera alırken de bu dengeye dikkat etmek gerekir.
Eğer konumuz doğada çekim yapmaksa, ben zoomdan ödün vermemeyi ve benim için yeterli derecede bir zoom ile olabilecek en yüksek sensörü sunan makineyi tercih ederim. Elbette işin içindeki dijital özellikler de önemli ancak bunların görüntü kalitesine çok etki etmediğini söylemek gerekir. Bir diğer mesele de elbette lensi. Ancak lensi özel diye de dünyanın parasını saçmanızı önermem. Zaten bu yazıyı ekonomik bir çözüm arayanlar için yazıyorum. Yoksa para saçacaksak fotoğraf makinesi ile de görüntüyü oynatmamanın, seste sorun yaşamamanın yolları var. Ama her bir adımı hem ekstra maliyet hem de ekstra yük demek.
Doğayla iletişim
Peki, video kameraya ikna oldunuz ve şimdi çekim yapmaya başlayacaksınız. Ama “Ben doğayı kayda almanın da tüketici bir zihniyetin sonucu olarak görüyorum” diyebilirsiniz. Onu yaşamak her zaman öndedir. Bunu peşinen kabul ediyorum. Şahsen bazen bir şeyi çekmek yerine, kamerayı çantada tutup anı yaşamayı tercih ettiğim zamanlar da oluyor. Ama bana sorarsanız bu büsbütün doğayı kayda almanızın önünde bir engel değil. Bu kadar kuralcı olmaya da çok gerek yok.
Zaten elinize video kamera alıp, doğayı kayda almaya başladığınızda bir şey daha öğreneceksiniz: Burada öğretmen doğadır. O size kendi yasalarını öğretir. Siz, elinizde bir video kamera ile “Acaba avcılık mı yapıyorum?” diye düşünürken, o size sakin sakin “O zaman şimdi yere bırak” der. Bir süre sonra “en boş” görüntüleri çekmeye başladığınızı fark edersiniz. Sonra, o görüntüleri bilgisayarınızda açtığınızda, hiçbir görüntünün boş olmadığını, doğada her görüntünün eşsiz bir örnek olduğunu görürsünüz. Avcıya değersiz gördüğünün değeri öğretilmiştir. Avcı artık bunu çözmeye çalışır ve bunu çözmeye çalışırken de doğayla farklı bir ilişki oluşturur.
Elbette tüm bunların bahsettiğimiz gibi gelişmesi biraz da insanın kişiliğine bağlı bir şey. Hırs yapmak, her görüntüye bir av gibi yaklaşmak, orada görüntü çekerken, başarıyı düşlemek bir insanın tercihi olabilir. Ama biraz açık bir insansanız ve doğanın size öğretmesine karşı çıkmazsanız, başarı için değil, yaşamın tüm renklerinin ve seslerinin güzelliklerinin farklı bir şekilde farkına varmak için oradaysanız, bir kamera silah olmaz. O artık doğayla kurduğunuz ilişkide yeni bir iletişim aracıdır.
Başlık Fotoğrafı: © Alex Saberi, National Geographic