Duble çay | Öykü

-

Her daim gittiği o küçük çayhaneye akşam üzerine yakın bir vakitte vardı. Kapının iki yanında bulunan saksılardaki çiçeklerin keyifleri yerinde görünüyordu. Krizantemlerin ağırbaşlılığına karşılık saraypatları, eskiden kalma küskünlüklerine son verdiklerini ilan edercesine coşkundular. Onlara gülümseyip kapıyı açtı ve yüzüne vuran sıcak hava dalgasını minnetle kabul etti. Girişin hemen yanındaki, bütün sokağı gözler önüne seren o her zamanki masasına yöneldi. Oturmadan önce bir koluna kaşkolunu tıkadığı kabanını ayaklı portmantoya astı. Çantasından defterini ve kalemini henüz çıkarmıştı ki duble çayını getirip masasına bıraktılar. Müdavim ayrıcalığı. Teşekkür edip defterini özenle açtı. Durdu sonra. Çayın sıcak buharı ayartıcıydı. Defterini kapatıp bir sigara yaktı, dumanı buhara yarenlik etsin diye. Sigarası bitene dek sokağı seyretti. Rüzgâra karşı yürüyenlerin montlarının yakalarına, sevgililerin birbirlerine, sokak kedilerininse kendi kuyruklarına sarılmalarını seyretti. Isınan bedenine dolan o huzurla hüzün karışımı bilinmez duyguyu sarınıp sigarasını söndürdü. Yeniden defterini açıp yazdıklarını parmaklarıyla okudu ve usulca yazmaya başladı. Mevsim sonbahardı…

“Bekletmedim ya çok?!”

Önce boynunu çevreleyen fularını, ardından da trençkotunu çıkarıp adamın kabanının yanına astı.

Çantasını sandalyenin sırtına tutturarak kendinden emin bir gülüşle adamın tam karşısına oturdu.

“A-anlamadım?..”

“Ben, diyorum, çok bekletmedim ya!”

Sesi tiz, biraz da kırık denilebilecek bir tondaydı; kendine has. Adam bu birdenbireliğe aldırmadı, “Karıştırdınız galiba, sizi tanıdı-..”

“Yok, yok; karıştırma falan yok! Burada bekleyen bir tek siz varsınız işte, değil mi?..”

Sandalyesine ve sıcaklık farkına alışmaya çalışan kadının çipil çipil bakışları altında bir an kendinden şüphe etti adam. Etrafına hızlı bir göz attı. Ne beklemesinden bahsediyordu bu şimdi,

“Nasıl yani beklemek! Birini beklediğimi de nereden çıkar-…”

“Öylecene uzaklara bakışınızdan elbette. Birini bekler gibiydi bakışınız; ben de daha fazla bekletmek istemedim…”

Duraksız bir cevap. Yine. Önceden çalışılmış gibi. İçten ama sözünü ikinci kez kesen bir cevap.

“Ne münasebet canım! Ben-ben bir şeyler yazmaya çalışıyorum, dalmışım demek ki. Sizin anlayacağınız, işime dönmeliyim?..”

Kararlı gibi gözüktüğünü umuyordu bunları söylerken. Kadın umursamadı,

“Ah, ama olur mu öyle şey! Oradan bakınca, sizi bu masada tek başınıza beklemeye terk edecek denli insafsız biri gibi mi görünüyorum?”

Sinirlenmeye başladıysa da kadının çevresine yaydığı neşe bu siniri bastırmasına neden oluyordu. Kendi gibi orta yaşlarında olmalıydı; kaz ayakları diye adlandırılan göz kenarı kırışıklıklarına bakarak tahmin etmişti bunu ve haliyle, her aklı başındaki yetişkin gibi, daha fazla ısrar etmenin mânâsız olacağını kabul edecekti kuşkusuz ama kazın ayağı öyle değilmiş.

“Bakın çalışmam gerek, yazmam yani. Bu tavrınız sizce de rahatsız edici değil mi?”

“Bilmem! Öyledir belki ama sizi bir başınıza beklemeye bırakmam daha rahatsız edici olmaz mı? En azından ben çok rahatsız olurum bu durumda. Ve inanın, o halimi hiç sevmiyorum…”

Son sözlerini, avuç içlerini masaya yapıştırarak, zaten küçük olan gözlerini görünmez hale getirecek derecede kısarak ve son kelimeler neredeyse duyulmayacak bir sesle söylemişti. Ardından dikleşip arkasına yaslandı ve “Ne yazıyorsunuz?” diye sordu o ilk gülüşüyle, nasıl bir karşılık alacağını bilir gibi.

“Yok ama bu artık gerçekten sıkıcı olma-…”

“Ya ama bir dakika ya!” diye sözünü üçüncü kez kesti kadın, gülüşünü bozmadan, “yaklaşık on dakikadır sizi izliyorum ben, sokağın girişindeki şu lambanın dibinde. Yorulmuştum biraz. Sizi izledim öylece. Bir şey bekliyordunuz, ne beklediğinizi bilmeden. Geçip gidenlere bakışınızdan belliydi. Ve öyle yalnızdınız ki beklerken; handiyse şairin dediği gibiydiniz, yalnız bile değildiniz…

Öyle miydi gerçekten? Yalnız bile değil miydi artık yalnızken? Bakışları o denli mi kayıptı?.. Söylediklerine takılı kaldığını fark etmeyen kadın konuşmasını sürdürüyordu. Adam anlık düşüncelerinden sıyrılıp kadının sözlerine yetişmeye çalışırken buldu kendini.

“-şüyüp hem sıkılınca, gideyim yanına, dedim kendi kendime. Hem kim bilir, iki yalnız bir çokluk ederdi belki, diye düşündüm…”

Çayhanenin tek garsonu yaklaşınca ona döndü kadın,

“Bize iki tane tavşankanı getirebilir misiniz lütfen? Duble olsun, değil mi?.. Bir de iki servis tabağı alabilir miyiz, girmeden simitle peynir almıştım da?..”

Garson, adama bakıp duraksadı. Adam kalemini bırakıp defterini kapadı ve ellerini, kadının biraz önce koyduğu şekilde defterin iki yanına koyarak önce kadına sonra da garsona baktı; insan ne zaman teslim olacağını bilmeliydi, değil mi? “Yeni demlenenden getir ama lütfen!” dedi. Garson başını eğip gitti. Kendisine tatminkâr bir ifadeyle bakıyordu şimdi kadın.

“Pekâlâ! Madem işin içine simit ve peynir de girdi; ve madem artık yalnız bile değilim, hayır demek ayıp olur. Yok, durun, aman!” sağ elini hızlıca havaya kaldırdı, “Geldiğinizden beri üç kez sözümü kestiniz; şimdi izin verin de sorunuzu yanıtlayayım…”

Kadın dirseklerini masaya koyarak ellerini havada kenetledi ve çenesini ellerinin üzerine koyarak gözlerini kırpıştırdı. Adam gözlerini kapatıp kafasını yavaşça iki yana salladı ve dudağının kıyısına bir tebessümün konmasına izin verdi,

“Aslına bakarsanız belirli bir şey yazmıyorum; yazar veya muhabir değilim yani. Çantamda her daim taşıdığım bir defterim var: Karalama defteri. Bazı günler işim bittiğinde buraya gelir ve bir şeyler karalarım. Bazen bir cümle, bazen bir öykü, bir şiir veya salt çizgiler bazen. Ne bileyim, kalemle kâğıdın üzerinde gezinmek heyecanlı bir yolculuk gibi gelir bana, sonu belirsiz bir yolculuk…”

Kadın duruşunu hiç bozmamış, merakla dinliyordu. Devam etti adam,

“Aslına bakarsanız kendimle olmanın yolu olarak görüyorum yazmayı. Şu küçücük yerde bir başıma sokağı, geçip gidenleri izlemek, bir şeyler karalamak, kendimle konuşmak hoşuma gidiyor. Bazen de salt oturup çay-sigara içmek, bir başıma…”

Çaylarla servis tabakları gelince sustu. Kadın dönüp çantasından çıkardığı kese kağıdından servis tabaklarına birer simit ile peynir dilimi koydu. “Soğutmayalım” diyerek tabaklardan birini adamın önüne itti ve kendi çayından bir yudum alıp simidiyle peynirini iştahla yemeye başladı. Gözleri, ara ara kendisine bakan kadını izlerken adam da aynısını yaptı. Acıkmış olduğunu simidi bitirdiğinde anladı. Bu süre boyunca konuşmadılar. İki çay daha istedi sonra adam, kadının onaylayan gülüşünü görerek. Onlar da gelince kadın aldı sözü,

“Güzel söylediniz ama ben ne yazdığınızı sormuştum, içerik yani. Mesela bana ne yaptığımı sormuş olsaydınız size dolaştığımı söylerdim ama burada bırakmazdım. Dolaşmayı sevdiğimi, gittiğim yerlerin tüm dokusunu içime dahil ettiğimi ve yerler arasında ayrım yapmadığımı, yeni insanlarla tanışmaya çalıştığımı ve her yeni insanla yeni bir şeyler öğrendiğimi söylerdim. Bu dolaşma esnasında yalnız gibi görünsem de öyle olmadığımı, çünkü yalnızken bile tüm sevdiklerim olabildiğimi söylerdim size.”

Tüm sevdiklerim olmak?”

“Öyle ya! Yoksa nasıl baş eder insan yalnızlığıyla?”

“Anlamıyorum?!”

“Sevmek meselesi işte. Hayatı sevmek. İnsanları / insanlarını sevmeden yaşamak mümkün mü?” Adamın gülüşü kırıldı. Hüznün gölgesi yerleşti usulca,

“‘Mümkün mü’, değil mi? Ama yaşıyoruz işte, sevmenin ne olduğunu bilmeden. Sen bir yerinden yakalamayı başarmış gibisin. Ya bu coğrafyanın travmasını atlatamayan diğerleri?”

Kısa bir sessizlik ânının ardından “Açıkla,” dedi kadın. Sesi yumuşak ama katiydi. Daha önce de tanık olmuştu adam; duymayı ummadığı sözlerle karşılaşınca böyle olurdu insanlar. Beklemediği değil, ummadığı. Yine de, tüm sevdikleri olabilen bir kadını diğer insanlarla karşılaştırmak haksızlık olurdu. Tüm içtenliğinin sesine yansımasını ümit ederek devam etti adam,

“Peki, açıklayayım!” dedi, “Bu coğrafyanın geçmişten gelen bir travması var. Yaşamın her alanına sirayet etmiş bir travma. Kökenleri nereye iner bilmiyorum ama açtığım her kapının ardında tanık olduğum şey bu. İşimi söylemedim size, değil mi? Çilingirim ben. Her gün onlarca evin kapısını açarım. İnsanları tanımak için ne iyi bir meslek olduğunu bilemezsiniz. Bekârlar, evliler, ihtiyarlar, gençler, zenginler, fakirler… Ama konudan uzaklaşmayayım. Bu coğrafyanın travması, diyordum. Bu coğrafyada doğan her bir çocuğun babası, gayr-i ihtiyari sevmelerin adamıdır…”

Sözlerinin kadına işlemesini bekledi. Gözleri iyice kısılmıştı yine kadının. Şimdiye kadarki sohbetleri olmasa buna öfke diyebilirdi ama değildi. Bildiği ama adlandıramadığı bir durumu inkâr etmekle kabul etmek arasında bocalayan bir bakıştı bu. Adamın sigarasından bir tane aldı teklifsiz. Yakıp derin bir nefes çekti ve adamın devam etmesini bekledi.

“Farkında olmadan sever bu coğrafyada çocuklarını babalar. Bazen dalıp gitmişken başını okşayarak, gülümseyerek bazen sevgiyle bilmeden; iyi uykular derkenki sevgisinin bile farkında değildir hiç. Başka türlüsünü bilmez çünkü. Ve bundan sebep belki de, anneler çocuklarını tüm sevgileriyle kuşatırlar. Bir eksiği kapatmak için değil, tek özgürlük alanları bu olduğu için.”

Kendi ailesini düşünüyordu adam bunları söylerken. Gördüğü, bildiği insanları. İçten içe kendine kızarak susmuştu. Nasıl açılmıştı ki bu konu, neden hemen şimdi?! Kendini toparladı ve oluşan havayı dağıtmak istercesine elini salladı,

“Biraz haksız bir genelleme belki de, ha?!”

Dumanları üstünde tüten iki çay daha geldi.

“Bilmem! Söylediklerini yorumlamam zaman alacak. Ama doğru bile olsa bir karşı koyuş olarak ben işte tüm sevdiklerimi yanımda taşıyabiliyorum. Taşımakla kalmıyor, onlar oluyorum işte…”

“Bundan en ufak şüphem yok, inan…”

Kadın son cümlesini söylerken gerinip kollarını iki yanına uzatmıştı. O ilk gülüşüyle bakıp yeni gelmiş olan çaydan bir yudum alırken adam da bir sigara yaktı. Sonrasında devam ettiler konuşmaya. Tartışmaya değil, konuşmaya…

Birer çay daha içtiler sonra. Gün batımının turuncu parlaklığı göğü yakmaya başlıyordu. “Artık kalkmalıyım,” dedi kadın, pencereden dışarısını kollayarak.

“Neden? Çay ihtiyacımızı yeterince giderdik, diyorsanız başka bir şeyler yapabiliriz. Üstelik daha isimlerimizi bile bilmiyoruz, değil mi?

“İsim?.. Başkalarınca, bir ömür boyu taşımamız için verilen bir sözcükten başka nedir ki isim?..” Adamın cevap vermesine izin vermeden devam etti, “Gitmek zorundayım artık; sadece bunu söyleyebilirim.”

“Peki bir daha ne zaman görüşebiliriz? Sizinle tekrar görüşmek, sizi daha yakından tanımak isterim.”

“Kim bilir? Bir gün kendi yalnızlığınızdan sıkılırsanız etrafınıza bakın; belki size doğru gelen ben olurum.”

“Bu mu? Bir adres, bir telefon? Sizinle tekrar görüşmeyi çok isterim.”

Kadın portmantodan trençkotunu alıp giydi, fularını boynuna doladı. Artık kararmış olan göğe bir göz atıp kendisi gibi ayağa kalkmış olan adamın gözlerine baktı. İlk geldiği andaki neşeli heyecanıyla sordu,

“Eski kuleyi bilir misiniz?”

“Meydanın aşağısındakini mi? Evet!”

“Olur da beni görmek isterseniz oraya gelin. Sizi mutlaka görürüm.” “Ama nas-…”

“Artık gerçekten gitmeliyim. Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim.”

Sesi kesinlik kokuyordu. Uzatmadı adam. Tokalaşarak ayrıldılar. Adam, kadının gidişini pencereden seyretti. Kadın, o gülen küçücük gözleriyle son bir defa dönüp bakmadı. Gözden kaybolunca hesabı istedi adam. Kaşkolunu boynuna sarıp kabanını giyindi sonra. Defterini koyduğu çantasını omzuna asıp çayhaneden akşamın karanlığına daldı.

Koyu bir örtü şehri kaplamaya devam ediyordu. Bir karga, sürüsünden kopmamak için hızla kanat çırpıyordu. Uzaktan vapurların düdükleri duyuluyordu. Ağaçların çıplaklığı rüzgârın sesine karışıyordu. Şehrin bir yerine yağmur yağıyordu. İnsanlar evlerine dönüyordu ve mevsim sonbahardı. Adam o kuleye hiç gitmedi…

\n

Her daim gitti\u011fi o k\u00fc\u00e7\u00fck \u00e7ayhaneye ak\u015fam \u00fczerine yak\u0131n bir vakitte vard\u0131. Kap\u0131n\u0131n iki yan\u0131nda bulunan saks\u0131lardaki \u00e7i\u00e7eklerin keyifleri yerinde g\u00f6r\u00fcn\u00fcyordu. Krizantemlerin a\u011f\u0131rba\u015fl\u0131l\u0131\u011f\u0131na kar\u015f\u0131l\u0131k saraypatlar\u0131, eskiden kalma k\u00fcsk\u00fcnl\u00fcklerine son verdiklerini ilan edercesine co\u015fkundular. Onlara g\u00fcl\u00fcmseyip kap\u0131y\u0131 a\u00e7t\u0131 ve y\u00fcz\u00fcne vuran s\u0131cak hava dalgas\u0131n\u0131 minnetle kabul etti. Giri\u015fin hemen yan\u0131ndaki, b\u00fct\u00fcn soka\u011f\u0131 g\u00f6zler \u00f6n\u00fcne seren o her zamanki masas\u0131na y\u00f6neldi. Oturmadan \u00f6nce bir koluna ka\u015fkolunu t\u0131kad\u0131\u011f\u0131 kaban\u0131n\u0131 ayakl\u0131 portmantoya ast\u0131. \u00c7antas\u0131ndan defterini ve kalemini hen\u00fcz \u00e7\u0131karm\u0131\u015ft\u0131 ki duble \u00e7ay\u0131n\u0131 getirip masas\u0131na b\u0131rakt\u0131lar. M\u00fcdavim ayr\u0131cal\u0131\u011f\u0131. Te\u015fekk\u00fcr edip defterini \u00f6zenle a\u00e7t\u0131. Durdu sonra. \u00c7ay\u0131n s\u0131cak buhar\u0131 ayart\u0131c\u0131yd\u0131. Defterini kapat\u0131p bir sigara yakt\u0131, duman\u0131 buhara yarenlik etsin diye. Sigaras\u0131 bitene dek soka\u011f\u0131 seyretti. R\u00fczg\u00e2ra kar\u015f\u0131 y\u00fcr\u00fcyenlerin montlar\u0131n\u0131n yakalar\u0131na, sevgililerin birbirlerine, sokak kedilerininse kendi kuyruklar\u0131na sar\u0131lmalar\u0131n\u0131 seyretti. Is\u0131nan bedenine dolan o huzurla h\u00fcz\u00fcn kar\u0131\u015f\u0131m\u0131 bilinmez duyguyu sar\u0131n\u0131p sigaras\u0131n\u0131 s\u00f6nd\u00fcrd\u00fc. Yeniden defterini a\u00e7\u0131p yazd\u0131klar\u0131n\u0131 parmaklar\u0131yla okudu ve usulca yazmaya ba\u015flad\u0131. Mevsim sonbahard\u0131...<\/p>\n\n\n\n

\u201cBekletmedim ya \u00e7ok?!\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u00d6nce boynunu \u00e7evreleyen fular\u0131n\u0131, ard\u0131ndan da tren\u00e7kotunu \u00e7\u0131kar\u0131p adam\u0131n kaban\u0131n\u0131n yan\u0131na ast\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\u00c7antas\u0131n\u0131 sandalyenin s\u0131rt\u0131na tutturarak kendinden emin bir g\u00fcl\u00fc\u015fle adam\u0131n tam kar\u015f\u0131s\u0131na oturdu.<\/p>\n\n\n\n

\u201cA-anlamad\u0131m?..\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cBen, diyorum, \u00e7ok bekletmedim ya!\u201d<\/p>\n\n\n\n

Sesi tiz, biraz da k\u0131r\u0131k denilebilecek bir tondayd\u0131; kendine has<\/em>. Adam bu birdenbireli\u011fe ald\u0131rmad\u0131, \u201cKar\u0131\u015ft\u0131rd\u0131n\u0131z galiba, sizi tan\u0131d\u0131-..\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cYok, yok; kar\u0131\u015ft\u0131rma falan yok! Burada bekleyen bir tek siz vars\u0131n\u0131z i\u015fte, de\u011fil mi?..\u201d<\/p>\n\n\n\n

Sandalyesine ve s\u0131cakl\u0131k fark\u0131na al\u0131\u015fmaya \u00e7al\u0131\u015fan kad\u0131n\u0131n \u00e7ipil \u00e7ipil bak\u0131\u015flar\u0131 alt\u0131nda bir an kendinden \u015f\u00fcphe etti adam. Etraf\u0131na h\u0131zl\u0131 bir g\u00f6z att\u0131. Ne beklemesinden bahsediyordu bu \u015fimdi<\/em>,<\/p>\n\n\n\n

\u201cNas\u0131l yani beklemek! Birini bekledi\u011fimi de nereden \u00e7\u0131kar-...\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201c\u00d6ylecene uzaklara bak\u0131\u015f\u0131n\u0131zdan elbette. Birini bekler gibiydi bak\u0131\u015f\u0131n\u0131z; ben de daha fazla bekletmek istemedim...\u201d<\/p>\n\n\n\n

Duraks\u0131z bir cevap. Yine. \u00d6nceden \u00e7al\u0131\u015f\u0131lm\u0131\u015f gibi. \u0130\u00e7ten ama s\u00f6z\u00fcn\u00fc ikinci kez kesen bir cevap.<\/p>\n\n\n\n

\u201cNe m\u00fcnasebet can\u0131m! Ben-ben bir \u015feyler yazmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yorum, dalm\u0131\u015f\u0131m demek ki. Sizin anlayaca\u011f\u0131n\u0131z, i\u015fime d\u00f6nmeliyim?..\u201d<\/p>\n\n\n\n

Kararl\u0131 gibi g\u00f6z\u00fckt\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc umuyordu bunlar\u0131 s\u00f6ylerken. Kad\u0131n umursamad\u0131,<\/p>\n\n\n\n

\u201cAh, ama olur mu \u00f6yle \u015fey! Oradan bak\u0131nca, sizi bu masada tek ba\u015f\u0131n\u0131za beklemeye terk edecek denli insafs\u0131z biri gibi mi g\u00f6r\u00fcn\u00fcyorum?\u201d<\/p>\n\n\n\n

Sinirlenmeye ba\u015flad\u0131ysa da kad\u0131n\u0131n \u00e7evresine yayd\u0131\u011f\u0131 ne\u015fe bu siniri bast\u0131rmas\u0131na neden oluyordu. Kendi gibi orta ya\u015flar\u0131nda olmal\u0131yd\u0131; kaz ayaklar\u0131 diye adland\u0131r\u0131lan g\u00f6z kenar\u0131 k\u0131r\u0131\u015f\u0131kl\u0131klar\u0131na bakarak tahmin etmi\u015fti bunu ve haliyle, her akl\u0131 ba\u015f\u0131ndaki yeti\u015fkin gibi, daha fazla \u0131srar etmenin m\u00e2n\u00e2s\u0131z olaca\u011f\u0131n\u0131 kabul edecekti ku\u015fkusuz ama kaz\u0131n aya\u011f\u0131 \u00f6yle de\u011filmi\u015f.<\/p>\n\n\n\n

\u201cBak\u0131n \u00e7al\u0131\u015fmam gerek, yazmam yani. Bu tavr\u0131n\u0131z sizce de rahats\u0131z edici de\u011fil mi?\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cBilmem! \u00d6yledir belki ama sizi bir ba\u015f\u0131n\u0131za beklemeye b\u0131rakmam daha rahats\u0131z edici olmaz m\u0131? En az\u0131ndan ben \u00e7ok rahats\u0131z olurum bu durumda. Ve inan\u0131n, o halimi hi\u00e7 sevmiyorum...\u201d<\/p>\n\n\n\n

Son s\u00f6zlerini, avu\u00e7 i\u00e7lerini masaya yap\u0131\u015ft\u0131rarak, zaten k\u00fc\u00e7\u00fck olan g\u00f6zlerini g\u00f6r\u00fcnmez hale getirecek derecede k\u0131sarak ve son kelimeler neredeyse duyulmayacak bir sesle s\u00f6ylemi\u015fti. Ard\u0131ndan dikle\u015fip arkas\u0131na yasland\u0131 ve \u201cNe yaz\u0131yorsunuz?\u201d diye sordu o ilk g\u00fcl\u00fc\u015f\u00fcyle, nas\u0131l bir kar\u015f\u0131l\u0131k alaca\u011f\u0131n\u0131 bilir gibi.<\/p>\n\n\n\n

\u201cYok ama bu art\u0131k ger\u00e7ekten s\u0131k\u0131c\u0131 olma-...\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cYa ama bir dakika ya!\u201d diye s\u00f6z\u00fcn\u00fc \u00fc\u00e7\u00fcnc\u00fc kez kesti kad\u0131n, g\u00fcl\u00fc\u015f\u00fcn\u00fc bozmadan, \u201cyakla\u015f\u0131k on dakikad\u0131r sizi izliyorum ben, soka\u011f\u0131n giri\u015findeki \u015fu lamban\u0131n dibinde. Yorulmu\u015ftum biraz. Sizi izledim \u00f6ylece. Bir \u015fey bekliyordunuz, ne bekledi\u011finizi bilmeden. Ge\u00e7ip gidenlere bak\u0131\u015f\u0131n\u0131zdan belliydi. Ve \u00f6yle yaln\u0131zd\u0131n\u0131z ki beklerken; handiyse \u015fairin dedi\u011fi gibiydiniz, yaln\u0131z bile de\u011fildiniz...<\/em>\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u00d6yle miydi ger\u00e7ekten? Yaln\u0131z bile de\u011fil miydi art\u0131k yaln\u0131zken? Bak\u0131\u015flar\u0131 o denli mi kay\u0131pt\u0131?.. <\/em>S\u00f6ylediklerine tak\u0131l\u0131 kald\u0131\u011f\u0131n\u0131 fark etmeyen kad\u0131n konu\u015fmas\u0131n\u0131 s\u00fcrd\u00fcr\u00fcyordu. Adam anl\u0131k d\u00fc\u015f\u00fcncelerinden s\u0131yr\u0131l\u0131p kad\u0131n\u0131n s\u00f6zlerine yeti\u015fmeye \u00e7al\u0131\u015f\u0131rken buldu kendini.<\/p>\n\n\n\n

\u201c-\u015f\u00fcy\u00fcp hem s\u0131k\u0131l\u0131nca, gideyim yan\u0131na, dedim kendi kendime. Hem kim bilir, iki yaln\u0131z bir \u00e7okluk ederdi belki, diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcm...\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u00c7ayhanenin tek garsonu yakla\u015f\u0131nca ona d\u00f6nd\u00fc kad\u0131n,<\/p>\n\n\n\n

\u201cBize iki tane tav\u015fankan\u0131 getirebilir misiniz l\u00fctfen? Duble olsun, de\u011fil mi?.. Bir de iki servis taba\u011f\u0131 alabilir miyiz, girmeden simitle peynir alm\u0131\u015ft\u0131m da?..\u201d<\/p>\n\n\n\n

Garson, adama bak\u0131p duraksad\u0131. Adam kalemini b\u0131rak\u0131p defterini kapad\u0131 ve ellerini, kad\u0131n\u0131n biraz \u00f6nce koydu\u011fu \u015fekilde defterin iki yan\u0131na koyarak \u00f6nce kad\u0131na sonra da garsona bakt\u0131; insan ne zaman teslim olaca\u011f\u0131n\u0131 bilmeliydi, de\u011fil mi? \u201cYeni demlenenden getir ama l\u00fctfen!\u201d dedi. Garson ba\u015f\u0131n\u0131 e\u011fip gitti. Kendisine tatmink\u00e2r bir ifadeyle bak\u0131yordu \u015fimdi kad\u0131n.<\/p>\n\n\n\n

\u201cPek\u00e2l\u00e2! Madem i\u015fin i\u00e7ine simit ve peynir de girdi; ve madem art\u0131k yaln\u0131z bile de\u011filim<\/em>, hay\u0131r demek ay\u0131p olur. Yok, durun, aman!\u201d sa\u011f elini h\u0131zl\u0131ca havaya kald\u0131rd\u0131, \u201cGeldi\u011finizden beri \u00fc\u00e7 kez s\u00f6z\u00fcm\u00fc kestiniz; \u015fimdi izin verin de sorunuzu yan\u0131tlayay\u0131m...\u201d<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n dirseklerini masaya koyarak ellerini havada kenetledi ve \u00e7enesini ellerinin \u00fczerine koyarak g\u00f6zlerini k\u0131rp\u0131\u015ft\u0131rd\u0131. Adam g\u00f6zlerini kapat\u0131p kafas\u0131n\u0131 yava\u015f\u00e7a iki yana sallad\u0131 ve duda\u011f\u0131n\u0131n k\u0131y\u0131s\u0131na bir tebess\u00fcm\u00fcn konmas\u0131na izin verdi,<\/p>\n\n\n\n

\u201cAsl\u0131na bakarsan\u0131z belirli bir \u015fey yazm\u0131yorum; yazar veya muhabir de\u011filim yani. \u00c7antamda her daim ta\u015f\u0131d\u0131\u011f\u0131m bir defterim var: Karalama defteri. Baz\u0131 g\u00fcnler i\u015fim bitti\u011finde buraya gelir ve bir \u015feyler karalar\u0131m. Bazen bir c\u00fcmle, bazen bir \u00f6yk\u00fc, bir \u015fiir veya salt \u00e7izgiler bazen. Ne bileyim, kalemle k\u00e2\u011f\u0131d\u0131n \u00fczerinde gezinmek heyecanl\u0131 bir yolculuk gibi gelir bana, sonu belirsiz bir yolculuk...\u201d<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n duru\u015funu hi\u00e7 bozmam\u0131\u015f, merakla dinliyordu. Devam etti adam,<\/p>\n\n\n\n

\u201cAsl\u0131na bakarsan\u0131z kendimle olman\u0131n yolu olarak g\u00f6r\u00fcyorum yazmay\u0131. \u015eu k\u00fc\u00e7\u00fcc\u00fck yerde bir ba\u015f\u0131ma soka\u011f\u0131, ge\u00e7ip gidenleri izlemek, bir \u015feyler karalamak, kendimle konu\u015fmak ho\u015fuma gidiyor. Bazen de salt oturup \u00e7ay-sigara i\u00e7mek, bir ba\u015f\u0131ma...\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u00c7aylarla servis tabaklar\u0131 gelince sustu. Kad\u0131n d\u00f6n\u00fcp \u00e7antas\u0131ndan \u00e7\u0131kard\u0131\u011f\u0131 kese ka\u011f\u0131d\u0131ndan servis tabaklar\u0131na birer simit ile peynir dilimi koydu. \u201cSo\u011futmayal\u0131m\u201d diyerek tabaklardan birini adam\u0131n \u00f6n\u00fcne itti ve kendi \u00e7ay\u0131ndan bir yudum al\u0131p simidiyle peynirini i\u015ftahla yemeye ba\u015flad\u0131. G\u00f6zleri, ara ara kendisine bakan kad\u0131n\u0131 izlerken adam da ayn\u0131s\u0131n\u0131 yapt\u0131. Ac\u0131km\u0131\u015f oldu\u011funu simidi bitirdi\u011finde anlad\u0131. Bu s\u00fcre boyunca konu\u015fmad\u0131lar. \u0130ki \u00e7ay daha istedi sonra adam, kad\u0131n\u0131n onaylayan g\u00fcl\u00fc\u015f\u00fcn\u00fc g\u00f6rerek. Onlar da gelince kad\u0131n ald\u0131 s\u00f6z\u00fc,<\/p>\n\n\n\n

\u201cG\u00fczel s\u00f6ylediniz ama ben ne yazd\u0131\u011f\u0131n\u0131z\u0131 sormu\u015ftum, i\u00e7erik yani. Mesela bana ne yapt\u0131\u011f\u0131m\u0131 sormu\u015f olsayd\u0131n\u0131z size dola\u015ft\u0131\u011f\u0131m\u0131 s\u00f6ylerdim ama burada b\u0131rakmazd\u0131m. Dola\u015fmay\u0131 sevdi\u011fimi, gitti\u011fim yerlerin t\u00fcm dokusunu i\u00e7ime dahil etti\u011fimi ve yerler aras\u0131nda ayr\u0131m yapmad\u0131\u011f\u0131m\u0131, yeni insanlarla tan\u0131\u015fmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131m\u0131 ve her yeni insanla yeni bir \u015feyler \u00f6\u011frendi\u011fimi s\u00f6ylerdim. Bu dola\u015fma esnas\u0131nda yaln\u0131z gibi g\u00f6r\u00fcnsem de \u00f6yle olmad\u0131\u011f\u0131m\u0131, \u00e7\u00fcnk\u00fc yaln\u0131zken bile t\u00fcm sevdiklerim olabildi\u011fimi s\u00f6ylerdim size.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cT\u00fcm sevdiklerim olmak<\/em>?\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201c\u00d6yle ya! Yoksa nas\u0131l ba\u015f eder insan yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131yla?\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cAnlam\u0131yorum?!\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cSevmek meselesi i\u015fte. Hayat\u0131 sevmek. \u0130nsanlar\u0131 \/ insanlar\u0131n\u0131 sevmeden ya\u015famak m\u00fcmk\u00fcn m\u00fc?\u201d Adam\u0131n g\u00fcl\u00fc\u015f\u00fc k\u0131r\u0131ld\u0131. H\u00fczn\u00fcn g\u00f6lgesi yerle\u015fti usulca,<\/p>\n\n\n\n

\u201c\u2018M\u00fcmk\u00fcn m\u00fc\u2019<\/em>, de\u011fil mi? Ama ya\u015f\u0131yoruz i\u015fte, sevmenin ne oldu\u011funu bilmeden. Sen bir yerinden yakalamay\u0131 ba\u015farm\u0131\u015f gibisin. Ya bu co\u011frafyan\u0131n travmas\u0131n\u0131 atlatamayan di\u011ferleri?\u201d<\/p>\n\n\n\n

K\u0131sa bir sessizlik \u00e2n\u0131n\u0131n ard\u0131ndan \u201cA\u00e7\u0131kla,\u201d dedi kad\u0131n. Sesi yumu\u015fak ama katiydi. Daha \u00f6nce de tan\u0131k olmu\u015ftu adam; duymay\u0131 ummad\u0131\u011f\u0131 s\u00f6zlerle kar\u015f\u0131la\u015f\u0131nca b\u00f6yle olurdu insanlar. Beklemedi\u011fi de\u011fil, ummad\u0131\u011f\u0131. Yine de, t\u00fcm sevdikleri olabilen bir kad\u0131n\u0131 di\u011fer insanlarla kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131rmak haks\u0131zl\u0131k olurdu. T\u00fcm i\u00e7tenli\u011finin sesine yans\u0131mas\u0131n\u0131 \u00fcmit ederek devam etti adam,<\/p>\n\n\n\n

\u201cPeki, a\u00e7\u0131klayay\u0131m!\u201d dedi, \u201cBu co\u011frafyan\u0131n ge\u00e7mi\u015ften gelen bir travmas\u0131 var. Ya\u015fam\u0131n her alan\u0131na sirayet etmi\u015f bir travma. K\u00f6kenleri nereye iner bilmiyorum ama a\u00e7t\u0131\u011f\u0131m her kap\u0131n\u0131n ard\u0131nda tan\u0131k oldu\u011fum \u015fey bu. \u0130\u015fimi s\u00f6ylemedim size, de\u011fil mi? \u00c7ilingirim ben. Her g\u00fcn onlarca evin kap\u0131s\u0131n\u0131 a\u00e7ar\u0131m. \u0130nsanlar\u0131 tan\u0131mak i\u00e7in ne iyi bir meslek oldu\u011funu bilemezsiniz. Bek\u00e2rlar, evliler, ihtiyarlar, gen\u00e7ler, zenginler, fakirler... Ama konudan uzakla\u015fmayay\u0131m. Bu co\u011frafyan\u0131n travmas\u0131, diyordum. Bu co\u011frafyada do\u011fan her bir \u00e7ocu\u011fun babas\u0131, gayr-i ihtiyari sevmelerin adam\u0131d\u0131r...\u201d<\/p>\n\n\n\n

S\u00f6zlerinin kad\u0131na i\u015flemesini bekledi. G\u00f6zleri iyice k\u0131s\u0131lm\u0131\u015ft\u0131 yine kad\u0131n\u0131n. \u015eimdiye kadarki sohbetleri olmasa buna \u00f6fke diyebilirdi ama de\u011fildi. Bildi\u011fi ama adland\u0131ramad\u0131\u011f\u0131 bir durumu ink\u00e2r etmekle kabul etmek aras\u0131nda bocalayan bir bak\u0131\u015ft\u0131 bu. Adam\u0131n sigaras\u0131ndan bir tane ald\u0131 teklifsiz. Yak\u0131p derin bir nefes \u00e7ekti ve adam\u0131n devam etmesini bekledi.<\/p>\n\n\n\n

\u201cFark\u0131nda olmadan sever bu co\u011frafyada \u00e7ocuklar\u0131n\u0131 babalar. Bazen dal\u0131p gitmi\u015fken ba\u015f\u0131n\u0131 ok\u015fayarak, g\u00fcl\u00fcmseyerek bazen sevgiyle bilmeden; iyi uykular derkenki sevgisinin bile fark\u0131nda de\u011fildir hi\u00e7. Ba\u015fka t\u00fcrl\u00fcs\u00fcn\u00fc bilmez \u00e7\u00fcnk\u00fc. Ve bundan sebep belki de, anneler \u00e7ocuklar\u0131n\u0131 t\u00fcm sevgileriyle ku\u015fat\u0131rlar. Bir eksi\u011fi kapatmak i\u00e7in de\u011fil, tek \u00f6zg\u00fcrl\u00fck alanlar\u0131 bu oldu\u011fu i\u00e7in.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Kendi ailesini d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyordu adam bunlar\u0131 s\u00f6ylerken. G\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc, bildi\u011fi insanlar\u0131. \u0130\u00e7ten i\u00e7e kendine k\u0131zarak susmu\u015ftu. Nas\u0131l a\u00e7\u0131lm\u0131\u015ft\u0131 ki bu konu, neden hemen \u015fimdi?! Kendini toparlad\u0131 ve olu\u015fan havay\u0131 da\u011f\u0131tmak istercesine elini sallad\u0131,<\/p>\n\n\n\n

\u201cBiraz haks\u0131z bir genelleme belki de, ha?!\u201d<\/p>\n\n\n\n

Dumanlar\u0131 \u00fcst\u00fcnde t\u00fcten iki \u00e7ay daha geldi.<\/p>\n\n\n\n

\u201cBilmem! S\u00f6ylediklerini yorumlamam zaman alacak. Ama do\u011fru bile olsa bir kar\u015f\u0131 koyu\u015f olarak ben i\u015fte t\u00fcm sevdiklerimi yan\u0131mda ta\u015f\u0131yabiliyorum. Ta\u015f\u0131makla kalm\u0131yor, onlar oluyorum i\u015fte...\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cBundan en ufak \u015f\u00fcphem yok, inan...\u201d<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n son c\u00fcmlesini s\u00f6ylerken gerinip kollar\u0131n\u0131 iki yan\u0131na uzatm\u0131\u015ft\u0131. O ilk g\u00fcl\u00fc\u015f\u00fcyle bak\u0131p yeni gelmi\u015f olan \u00e7aydan bir yudum al\u0131rken adam da bir sigara yakt\u0131. Sonras\u0131nda devam ettiler konu\u015fmaya. Tart\u0131\u015fmaya de\u011fil, konu\u015fmaya...<\/p>\n\n\n\n

Birer \u00e7ay daha i\u00e7tiler sonra. G\u00fcn bat\u0131m\u0131n\u0131n turuncu parlakl\u0131\u011f\u0131 g\u00f6\u011f\u00fc yakmaya ba\u015fl\u0131yordu. \u201cArt\u0131k kalkmal\u0131y\u0131m,\u201d dedi kad\u0131n, pencereden d\u0131\u015far\u0131s\u0131n\u0131 kollayarak.<\/p>\n\n\n\n

\u201cNeden? \u00c7ay ihtiyac\u0131m\u0131z\u0131 yeterince giderdik, diyorsan\u0131z ba\u015fka bir \u015feyler yapabiliriz. \u00dcstelik daha isimlerimizi bile bilmiyoruz, de\u011fil mi?<\/p>\n\n\n\n

\u201c\u0130sim?.. Ba\u015fkalar\u0131nca, bir \u00f6m\u00fcr boyu ta\u015f\u0131mam\u0131z i\u00e7in verilen bir s\u00f6zc\u00fckten ba\u015fka nedir ki isim?..\u201d Adam\u0131n cevap vermesine izin vermeden devam etti, \u201cGitmek zorunday\u0131m art\u0131k; sadece bunu s\u00f6yleyebilirim.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cPeki bir daha ne zaman g\u00f6r\u00fc\u015febiliriz? Sizinle tekrar g\u00f6r\u00fc\u015fmek, sizi daha yak\u0131ndan tan\u0131mak isterim.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cKim bilir? Bir g\u00fcn kendi yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131n\u0131zdan s\u0131k\u0131l\u0131rsan\u0131z etraf\u0131n\u0131za bak\u0131n; belki size do\u011fru gelen ben olurum.\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cBu mu? Bir adres, bir telefon? Sizinle tekrar g\u00f6r\u00fc\u015fmeyi \u00e7ok isterim.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Kad\u0131n portmantodan tren\u00e7kotunu al\u0131p giydi, fular\u0131n\u0131 boynuna dolad\u0131. Art\u0131k kararm\u0131\u015f olan g\u00f6\u011fe bir g\u00f6z at\u0131p kendisi gibi aya\u011fa kalkm\u0131\u015f olan adam\u0131n g\u00f6zlerine bakt\u0131. \u0130lk geldi\u011fi andaki ne\u015feli heyecan\u0131yla sordu,<\/p>\n\n\n\n

\u201cEski kuleyi bilir misiniz?\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cMeydan\u0131n a\u015fa\u011f\u0131s\u0131ndakini mi? Evet!\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cOlur da beni g\u00f6rmek isterseniz oraya gelin. Sizi mutlaka g\u00f6r\u00fcr\u00fcm.\u201d \u201cAma nas-...\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u201cArt\u0131k ger\u00e7ekten gitmeliyim. Bu g\u00fczel sohbet i\u00e7in \u00e7ok te\u015fekk\u00fcr ederim.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Sesi kesinlik kokuyordu. Uzatmad\u0131 adam. Tokala\u015farak ayr\u0131ld\u0131lar. Adam, kad\u0131n\u0131n gidi\u015fini pencereden seyretti. Kad\u0131n, o g\u00fclen k\u00fc\u00e7\u00fcc\u00fck g\u00f6zleriyle son bir defa d\u00f6n\u00fcp bakmad\u0131. G\u00f6zden kaybolunca hesab\u0131 istedi adam. Ka\u015fkolunu boynuna sar\u0131p kaban\u0131n\u0131 giyindi sonra. Defterini koydu\u011fu \u00e7antas\u0131n\u0131 omzuna as\u0131p \u00e7ayhaneden ak\u015fam\u0131n karanl\u0131\u011f\u0131na dald\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Koyu bir \u00f6rt\u00fc \u015fehri kaplamaya devam ediyordu. Bir karga, s\u00fcr\u00fcs\u00fcnden kopmamak i\u00e7in h\u0131zla kanat \u00e7\u0131rp\u0131yordu. Uzaktan vapurlar\u0131n d\u00fcd\u00fckleri duyuluyordu. A\u011fa\u00e7lar\u0131n \u00e7\u0131plakl\u0131\u011f\u0131 r\u00fczg\u00e2r\u0131n sesine kar\u0131\u015f\u0131yordu. \u015eehrin bir yerine ya\u011fmur ya\u011f\u0131yordu. \u0130nsanlar evlerine d\u00f6n\u00fcyordu ve mevsim sonbahard\u0131. Adam o kuleye hi\u00e7 gitmedi...<\/p>\n","post_title":"Duble \u00e7ay | \u00d6yk\u00fc","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"duble-cay-oyku","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2021-02-17 13:50:32","post_modified_gmt":"2021-02-17 10:50:32","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=115937","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"1","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":115937}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "46"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "12"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Rüzgargülleri ve Duvarlar | Öykü

Artık cenaze törenlerine gitmiyorum. En son bizim güvenlik görevlisinin annesininkine gittim. Her zamanki gibi avlunun en ücra yerine gidip geleni gideni izlemeye başladım. Bir kadın,...

Çiy damlası | Öykü

Güneş Hoca yine saçma sapan atıp tutmaya başlıyor. Dayanamayıp söz alıyorum. Bu sefer Zeus gibi şimşeklerini bana çeviriyor. Tam yerimden fırlayıp sınıftan çıkacağım. "Çiy damlası...

Ölenle Ölünmüyor | Öykü

Vallahi günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum Semra ablacığım. Düşündüm de ne kadar oldu rahmetliler gideli? Yedi bilemedin sekiz ay olmuştur. Senin torun bile yürüyecek neredeyse....

ÇOK RİCA EDİYORUM

  Bakın, ben dramaların hatta romantik komedilerin ayrılık, kavga, küslük sahnelerine dayanamam. İleriye sararım o sahneler bitsin diye.  Kavuşma, barışma sahnelerini ise defalarca izlerim. Hepsini değil...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol