İstanbul şehrinin göbeğinde 1500 yıllık bir bostan var. Tarihi Yedikule Bostanları Bizans’tan bugüne bostan olarak kalmış bir tarih mirası. Yakın zamana kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından park alanına çevirilmek isteniliyordu; neyse ki halk ve sivil toplum örgütlerinin 2013’ten beri yürüttükleri itiraz kampanyalarıyla proje şimdilik rafa kaldırılmış. Şimdilerde ise halk tarafından ekilip biçilmeye devam edilerek şehir bostancılığına bir örnek oluşturmakta.
1500 yıllık geçmişe sahip bir kültür mirası Yedikule Bostanları. Bizans İmparatorluğu zamanında oluşturulmuş ve toplamda 900 yıla yakın Bizans tarımına ev sahipliği yapmış, haçlı ordusunun 1904’te Konstantinopolis’in yönetimini ele almasıyla, Bizans yönetimi geri alana kadar Latin İmparatorluğu’nca işletilmiş bostanlar, Konstantinopolis İstanbul olduktan sonra da Osmanlı tarafından bostan olarak kullanılmaya devam etmiştir.
Osmanlı zamanlarında mahalle, devletin en küçük birimi kabul edilmekteydi ve bir mahallenin içerisinde bulunan birimler, kendisine yetmesini sağlayacak şekilde belirlenirdi. Hemen hemen her mahallede bostancılık yapılmaktaydı ve semtler kendi bostanlarına özgü sebzelerle anılmaktaydı. Bostanlarda genellikle bostan evi, ahır ve su kanalları bulunmaktaydı ve bazı varlıklı bostancıların bunlara ek olarak sebzeleri yıkamak için havuzları da vardı.
Bostanlarda çalışan işçilerin çoğu Arnavut tebaasından gelmekteydi ve buna ek olarak Ermeni, Yahudi ve Bulgar çalışanlar da vardı. Hasat bozumunda taze sebzeler hallere götürülerek ilk başta saray sebzecibaşına takdim edilmekteydi. Sebzecibaşı, saray listesini aldıktan sonra geri kalan yasalara uygun bir şekilde bölünerek manavlara dağıtılmaktaydı. Bostanlardan sebze satın alımı yasalar tarafından engellenerek, devlet kendince bir düzen yaratmıştı.
Osmanlı’nın yıkılışından 1950’li yıllara kadar bostancılık kültürünü etkileyen çok ciddi bir hareket olmamıştı. 50’li yılların başlarında, köylerden kentlere göçün artmasıyla devlet şehir planlaması sebebiyle bostanları imara açmaya başladı. 1980’lerin başına gelindiğinde ise pek çok bostan artık yerleşim alanı olmuştu.
Şimdilerde ise İstanbul’a ait iki bostan, Kuzguncuk ve Yedikule bostanları, ayakta kalmak için çırpınmakta. Yedikule Bostanları UNESCO tarafından bilinen en eski tarım alanı olması sebebiyle kültür mirası ilan edilmişti. 2010 yılında Sur Koruma Bandında ve SİT alanı içinde yer alan bostanların üzerine Yedikule Konakları inşa edildi ve 2013 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesinin izniyle bostanların park alanına dönüştürülerek halkın yararına açılacağı öne sürüldü ve bu sebeple bostanların üzerine moloz yığıldı. Buna tepki gösteren halk, 2013’ten beri bostanını vermemek için direniyor ve projelerin izini sürüyor.
Vatandaşlara açıklama olarak öne sürülen proje sadece bostanların etrafını kaplarken sonradan bostanların da imara dahil olduğu iki proje daha kamuyla paylaşıldı. Bunun üzerine Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi ve Yedikule Bostanlarını Koruma Girişimi tarafından bostanların, Osmanlı’daki tarihi tarıma dair kalmış son miraslardan olması sebep gösterilerek itiraz edildi.
Halk tarafından da “Sınırdan mal kaçırırmışçasına araçlarıyla bostanımıza giriyorlar. Biz buradan suyumuzu çekiyoruz, ekmeğimizi kazanıyoruz. Eski hali ne güzeldi! Kaç senedir buradayız, çocuğumuzu buradan okutuyoruz” şeklinde tepkiler gelmekteydi. Aynı zamanda, sadece üzerinde gezebilecekleri yeşil bir alan isteyen bölge insanları, bostanların belediyeler tarafından rezidanslara dönüştürülüp satılacağından çok tedirgin olmuşlardı.
En son gelişmelere göre imar projeleri İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş tarafından reddedilerek, İBB Meclisi’ne gönderildi, oradan da veto edilerek Fatih Belediye’sine gönderildi. Şu an için bostanlar kurtulmuş gibi olsa da halk hala temkinli. Topbaş ayrıca bölge sakinlerinin görüşlerinin alınmasını, tarihi bostanın korunması için çalıştay düzenlenmesini istedi.
Umarız ki bostanlarımızı korumayı başarırız ve belediyeler verdikleri kararlardan geri dönmezler ve şehir içlerindeki yeşil alanların yok edilmesine karşılık nefessiz kalan toplumumuz da direnişlerinden hiç vazgeçmezler.
Kaynaklar: Arkitera, Boğaçhan Dündaralp, Yedikule Bostanları
Başlık Görseli: Haber Sol