Matrix, V For Vandetta ve onların elinden çıkmış daha birçok güzel eser birkaç nesildir Dünya’ya diğer tüm yapımlardan farklı öğretiler sunmakta ve gerçekten bir şeyler anlatmaya çalışmakta. Peki kim bu insanlar ve ne anlatmaya çalışıyorlar? Bunu yaparken bilgeliklerini sanat ile nasıl bu kadar iyi harmanlıyorlar?
Lana 1965’de, Lilly ise iki buçuk yıl sonra 1967’de Şikago’da dünyaya geldi. Kardeşler, “hardcore ateist” olan bir baba ve “şimdi şamanist olan eski katolik” bir anne tarafından büyütülmüşlerdir. İkili, dini inançlarının yoğun olmadığını söylemişlerdir. Anneleri Lynne, bir hemşire ve ressam idi. Babaları Ron Wachowski de Polonya kökenli bir iş adamıydı. Amcaları, Primetime Emmy Ödülü sahibi aktör ve yapımcı Laurence Luckinbill’dir.
Lana’ya ailesi tarafından verilmiş doğum ismi de Laurence’dir; kardeşi Lilly’ninki ise Andrew Paul Wachowski’dir.
Eğitimleri Şikago’nun Beverly bölgesindeki Kellogg İlkokulu’nda başlamıştır. 1983 ve 1985’de sırasıyla, doğdukları isimler altında, performans sanatları ve fen müfredatı ile bilinen Whitney Young Lisesi’nde eğitimlerine devam etmişlerdir. Eski sınıf arkadaşları onları Dungeons&Dragons (RPG oyunu) oynarken ve okulun kendi TV / tiyatro programları üzerine çalışırken hatırlatır. Liseden sonra Lana, New York’daki Bard Koleji’ne; Lilly ise Boston’da Emerson Koleji’ne yazılmış, ikisi de mezuniyetten önce okulu bırakmışlardır.
Okulu bıraktıktan sonra iki kardeş 1993’de Şikago’da korku romanı yazarı Clive Barker tarafından yazılmış Marvel Çizgi Romanı “Ectokid” için yazılar yazıp aynı anda boyama ve mimari işleri üzerine çalıştıkları bir ev işletmişlerdir. Ayrıca Clive Barker’ın Hellraiser ve Nightbreed adlı serilerini de EpicComics için yazıya geçirmişlerdir.
1990’ların ortasında film yazarlığına dalmışlar ve Richard Donner yönetmenliğindeki “Assassins”in senaryosunda çalışmışlardır. Warner Bros senaryoyu satın almış ve sözleşmeye iki yeni sahne daha dahil etmiştir. Donner daha sonra onların senaryosunu baştan sona yeniden yazılmış hali ile film yapımcısı Brain Helgeland’dan teslim almıştır, bu yüzden Wachowski’ler isimlerini filmin üzerinden kaldırmaya çalışmışlardır. Wachowski kardeşler, bu deneyimin onlara “yönetmen olmaları gerektiğini, aksi takdirde bu şehirde yazar olarak asla hayatta kalamayacakları” dersini verdiğini söyler.
Bir sonraki projeleri 1996 yılında, senaryosunu kendilerinin yazdığı ve yönetmenleri olarak gösterimini de kendilerinin üstlendiği, neo-noir türündeki gerilim filmi “Bound” olmuştur. Film, tarzı ve yapımı bakımından iyi şekilde nitelendirilmiş ve “eşcinsel ilişki temasını barındırıp bunu filmin asıl olayı olarak ele almayan ilk ana akım medya filmi” olarak tanınmıştır. Daha sonra bu pozitif tepkilerden avantaj alarak yeni projeleri “The Matrix” için adımlar atmaya yönelmiştir.
1999 yılında Wachowski’ler, hepimizin bildiği, Neo rolünde Keanu Reeves’in rol aldığı, bilim kurgu ve aksiyon filmi Matrix’in ilk filmini tamamladıklarında film, Warner Bros için kritik bir ticari başarı oldu. “En İyi Görsel Efektler” dalı da dahil olmak üzere 4 adet “Akademi Ödülü”nü kazandı. Daha sonra birçok aksiyon filmi için ana ilham kaynağı oldu. Bu başarılarından sonra Wachowski Kardeşler 2003 yılında Matrix’in diğer iki serisini de yayınladı.
Wachowski’lerin sıradaki projesi Alan Moore’nun aynı isimli romanından uyarlanan, Natalie Portman ve Hugo Weaving’in başrolü paylaştığı “V for Vandetta” olmuştur. Wachowski’ler filmi Matrix’in yapımında da rol oynamış Joel Silver ile birlikte yazıp hayata geçirmişlerdir. Moore, kendi işlerinin önceki Hollywood uyarlamalarında hayal kırıklığına uğradığı için filmin yapımında bir rol almamıştır ve kendi romanı ile senaryo arasındaki farklılıkları kabul etmemiştir. Basına Silver tarafından yapılan açıklamada güya Moore’nun filmin yapımı konusunda oldukça heyecanlı olduğu öne sürülmüştür. Moore, Silver’dan bu ifadesini geri çekmesini talep etmiştir ve ikinci açıklaması da Moore’ya uymayınca, Moore ismini yapımdan geri çekmiştir. Filmin tartışmalı hikayesi ve temaları, sosyopolitik gruplar tarafından hem eleştirilmiş hem de övülmüştür. Film, 2006 yılında gösterime girdiğinde ciddi boyutlara ulaşmıştır ancak bir gişe başarısı olmasıyla birlikte Matrix gibi bir skalada değildi. Film, illüstratör David Lloyd tarafından roman için tasarlanmış Guy Fawkes maskesi ile de oldukça ünlenmiştir.
Wachowski’ler 2008 yılında, Emilie Hrisch’in rol aldığı Speed Racer’ın yapımına giriştiler. Film, Silver tarafından sonradan yeniden üretilen, aslen “MachGoGoGo” ismiyle anılan 1960’lardan bir Japon anime serisinden uyarlanmaydı. Kardeşler, proje karşısında heyecanlandılar çünkü bu onların çocukken izledikleri ilk anime filmiydi ve kendi yeğenlerinin eğlenebilecekleri bir aile filmi yapmak istediler. Film, eleştirel ve ticari hayal kırıklıkları ile anıldı. Özel efektler sıra dışı olarak kabul edilirken, hikayenin eksik olduğu söylendi. 29. Altın Ahududu ödüllerinde “En Kötü Tekrar-Yapım Ödülü”ne aday gösterildi. 120 milyon dolarlık üretim bütçesine kıyasla gişe kazancı 93 milyon dolar idi. Bu yüzden eleştiriler arka arkaya yapımı küçümsenen filmlerin ya da kült filmlerin arasına koydu.
Wachowskilerin sonraki projesi Rain’in rol aldığı 2009’da yayınlanan dövüş sanatı filmi “Ninja Assassin” oldu. Bu yapım, Wachowski’lerin Silver ile ortaklaşa çalıştığı son yapım olacaktı. McTeigue tarafından yönetildi ve ilhamını Rain’inSpeed Racer’da sergilediği dövüş sahnesinden aldı. Senaryo Matthew Sand ve J. Michael Straczynski tarafından yazıldı.
Ardından, David Mitchell’ın 2004 tarihli aynı isimli romanından uyarlanma “Bulut Atlası” geldi. Tom Hanks ve Halle Berry gibi isimler kadroya dahildi. Yapımcılar, çekimler sürecinde güvenli bir fon bulmayı başaramadı ve film bir çok sıkıntı içerisinde bağımsız bir şekilde üretildi. İlk gösterimi 2012 Eylül’de 37. Uluslararası Toronto Film Festivali’nde sunuldu ve uzun bir süre sesli şekilde ayakta alkışlandı. Bir ay sonra filmin genel gösterim sürecinde taraflı eleştiriler ile karşılaşıldı ve sonuç olarak aynı anda hem “En İyi Film” hem de “En Kötü Film” listelerinde yer aldı. Film, Alman Film Ödülleri’nde 10 adaylıktan 5’ini kazandıkları ve Satürn Ödülleri’nde 5 adaylıktan 2’sini kazandıkları ödüller de dahil olmak üzere bir çok ödüle aday gösterildi, özellikle de teknik yönleri nedeniyle. Moore’nun V for Vendetta’nın senaryosuna duyduğu hoşnutsuzluğuna karşın, David Mitchell Bulut Atlası’nın senaryosunu beğendi, sette zaman harcadı ve filmin sonucuna dair güzel izlenimlere sahipti. Wachowskilere göre bu film yaptıkları en zor, en çok gurur duydukları ve insanların yaşantılarına en çok dokunduğunu söyledikleri filmdi. Kardeşler, Bulut Atlası’nın onları hatırlatacak film olacağına inanıyorlar.
Daha sonra yazdıkları uzay operası “Jüpiter Yükseliyor”u yönetip çektiler. Film 2015’de gösterime girdi. Filmin yapım sürecinde zaman sınırına doğru beliren finansal ve eleştirel başarısızlık, Warner Bros ile araları da The Matrix ile başlamış olan ayrıcalıklı ilişkiyi bitirdi.
Bir sonraki yapımları ise Netflix bünyesindeki bilim kurgu ve drama dizisi Sense8 oldu. Sense8, uluslararası bir kadroya sahiptir ve dünyanın her tarafındaki çok sayıda şehirde çekilmiştir. Wachowski’ler ilk sezonun bölümlerinin çoğunu McTeigue, Tykwer ve filmlerindeki görsel efekt süpervizörü Dan Glass ile birlikte yönetti. İlk sezon 2015’te gösterime sunuldu. Özellikle LGBT karakterlerin ve temaların sunumu bakımından genel olarak olumlu eleştiriler aldı ve “Üstün Drama Serisi” kategorisinde GLAAD Medya Ödülü’nü kazandı. Ayrıca “Üstün Orjinal Başlık Teması Müziği” kategorisinde Emmy Ödülü’ne aday gösterildi. 23 Mayıs 2016’da Noel özel bölümü, Mayıs 2017’de de ikinci sezonun geri kalanı yayınlandı. Daha sonra, üçüncü sezon iptal edildi ve Sense8, Haziran 2018’de yayınlanan iki saatlik bir final ile sona erdi.
Tarzları
Wachowskiler, çok bölümlü hikayeleri anlatmaya dair ilgilerini kabul ediyorlar; Lana bir röportajında, “Çizgi roman ve Tolkien üçlemesinde büyüdüğümüz için, ilgilendiğimiz şeylerden biri sinemaya seri kurgu getirmektir” diyerek tarzlarına yönelik ipuçları vermiştir. Lilly ise: “Filmlerin oldukça sıkıcı ve öngörülebilir olduğunu düşünüyoruz. İzleyicilerin beklentileriyle yüzleşmek istiyoruz.” demiştir… Lana, çalışmalarının ana noktalarında ifade edilen temalara yönelik “evrenin açıklanamaz doğasının kendi bilincimizle sürekli diyalog içinde olduğunu ve bilincimizin de aslında evrenin açıklanamayan doğasını etkilediğini” düşündüğünü belirtti ve “birbirine bağlılık ve yüzeyin ötesindeki gerçek”, “ seçim ve seçimsizliğin paradoksu”, “arketipik sınırları ve kalıplaşmışları aşmak”, “ırk” ve “cinsiyet” gibi kendileri için önemli olan konuları sıraladı.
Çizgi roman sanatçısı Geof Darrow’un, Matrix’le yaptıkları çalışmalarda bir ilham olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca “Ghost in the Shell”, “Ninja Scroll” ve “Akira” gibi anime serilerinin de kendilerine ilham verdiğini söylemişlerdir. Stanley Kubric’in 2001 yapımı “A Space Odyssey”inin de “Bulut Atlası” yapımının en büyük ilham kaynağı olduğunu söylemişlerdir.
Lana’nın bugüne kadar en çok ilham aldığı filmler arasında “Space Odyssey”, “Mavie en rose”, “Blade Runner” ve “My Neighbor Totoro” var.
Wachowski Kardeşler ve LGBTİ+
Lilly 1991’den beri Alisa Blasingame ile evlidir. Lana, 1993’de Thea Bloom ile evlenmiş, 2002’de boşanmıştır. Daha sonra Lana, Karin Winslow ile düzenli olarak görüşmeye başlamış ve 2009’da evlenmiştir.
Lana Wachowski’nin cinsiyet geçişi ameliyatına dair söylentiler 2000’li yılların başında yayılmaya başladı, bu dönem kardeşlerin bile bu konuyu doğrudan konuşmadığı bir zaman dilimiydi. 2003’de çeşitli kaynaklar olası bir cinsiyet geçişini bildirdi. 2007’de bir çok Wachowski filminin yapımcısı olan Joel Silver ile yapılan röportajda Joel, ameliyat hakkında dolaşan söylentilerin hepsinin yalan olduğunu söyledi. İlerleyen tarihlerde, Speed Racer’ın 2008’deki çıkışı ile dergiler ve gazeteler ilgili makalelerde ona eski adı olan “Laurence” olarak değil “Lana” ismi ile hitap etti. 2012’de ise cinsel geçiş ameliyatından sonra Lana, Bulut Atlası’nın arkasındaki yaratıcı yönergelerin tartışıldığı bir videoda yeni kimliği ile topluma açıldı. Lana, bir transeksüel olan ilk Hollywood yönetmenidir.
Aynı yıl Lana, en büyük LGBT sivil hakları savunma topluluğu olan Human Rights Campaign’den Görünürlük Ödülü’nü kazandı. Ödül aldığı törende yaptığı konuşmanın bir kısmı şu şekildeydi:
“Kendimiz için ve başkaları için yaptığımız bir takım şeyler var; Ben buradayım, çünkü gençken fena halde bir yazar olmak istedim, bir film yapımcısı olmak istedim, ama dünya üzerinde benim gibi olan bir başkasını bulamadım ve basitçe cinsel kimliğim başkalarından daha az olağan olduğu için hayallerimin önünün kapalı olduğunu hissettim. Eğer bir başkası için o insan olabildiysem, özel hayatımı feda etmenin bir değeri olabilir.”
Ardından Mart 2016’da kardeşi Lilly Wachowski de bir transseksüel olarak açıldı.
Kaynaklar:
https://en.wikipedia.org/wiki/The_Wachowskis
https://www.imdb.com/name/nm0905154/
https://www.rebelcircus.com