Evrensel ve aşılması güç duran birçok tabu ile hayatlarımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. Kimimiz bu mücadelenin içinde vurulup öldürülürken geri kalanımız hayatının sonuna kadar bunlarla mücadele ederek veyahut içinde bulunduğu haksız ve aşağılık durumun farkına varmadan yaşayıp gidiyor. Bu toplumda kadınsan en aşağılık ünvanların sahibisindir. Erkeklerin o aşağılık güç gösterilerinin, küfürlerinin malzemesi!
Bir toplumun kadınları ve erkeleri tanımlamada kullandığı kelimeleri göz önüne getirmek, o toplum hakkında fikir edinmek için yeterlidir. Mesala kadınları takdir etmede ve lanetlemede sayısız sıfat vardır; aşüfte, hafifmeşrep, hercai, şuh, baştan çıkarıcı, ayartıcı, yollu, kevaşe, meyilli, şıllık, orospu, kaltak, oynak, fingirdek, yırtık, kokoş, koket, yosma, yelloz, kaldırım serçesi, fahişe, hayat kadını, eksik etek, kaşık düşmanı, şeytan, fettan, gönülçelen…
Kadını sözümona övmeye yönelik sözcükler dahi onu ikinci cins olarak tarif etmektedir. Yani bir kadın iyi şeyler, güzel ve ahlaklı şeyler yapıyorsa erkek gibi kadın olarak anılır.
Yoksa kadın olmanın öyle bir vasfı yoktur. Bu özellik sadece erkelerde vardır, kadının bu şekilde davranmış olması mucizedir.
Hayat erkeği/adamı denildiğinde tecrübe abidesi nice badire atlatmış, acı patlıcana kırağı çalınmaz misali direnç timsali güçlü mert bir adamdan bahsetmiş olursunuz. Ancak hayat kadını denildiğinde zihinde canlanan malumu mebzul miktarda fiil, pornografik, cinsiyetçi anlama çekilebilir; geçirmek, dalmak, koymak, vermek, girmek…
Kadına küfür yakışmıyor, küfür eden kadınsa ağzı bozuk, aile terbiyesi görmemiş, motor, yollu ve benzeri sıfatlarla anılıyor. Erkekler sinirlendikleri zaman ettikleri küfürler yoluyla dili rahatlatma aracı olarak kullanabiliyorken kadınlar aynı şeyi yaptıklarında kadınlıktan beklenen bir sürü cinsiyetçi kuralın baskısı altında kalıyor. Buradaki eril dil, erkeğe sinirini dışarıya atması için her türü yolu mübah sayıyorken fakat kadınların sinirlerine hakim olmasını onu yutmasını, içine atmalarını ve susmalarını sessizleşmelerini istiyor. Erkek şovenizmi, erkeklerin doğuştan üstünlüğüne, kadınlar üzerindeki hâkimiyetine ve kendi kolektif çıkarlarının peşinde olmasına anlayışsız, küstah ve ölçüsüz dar görüşlü varsayımlara göre yaşayarak zindan ederler hayatı kadınlara.
Hâlâ uyuyan kadınlar, uyanın!
Geçmişten bugüne aktarılan baskılanıp önyargıların günümüz Erzurum’unda hâlâ devam etmektedir. Aileler sırf cinsiyetlerinden dolayı kız ve erkek çocukları arasında ayrım yapmaktadır. İnançlar, kodlar, kutsal kitaplar ve heykellerin hepsi “kadının erkekten sonra, erkekten ve erkek için, aşağılık ve erkeğe bağımlı olarak yaratıldığını” söyleyen ataerkil düşünce üzerine temellendirilmiştir.
Günümüzde bu inanışların, en çok biz kadınlar tarafından sahip çıkılması gereken değerleri olarak benimsememizi sağlayan, bizi kandıran bu erkek egemen sistemine dayalı düşünce sisteminin; baskısına, haksızlığına göz yuman buna sarılmaya devam eden kadınların uykularından uyanmaları gerektiğini düşünüyorum! Ve hep birlikte aydınlık bir düşünce ile kadın-erkek, eşcinsel, sakat, çingene, arap, rum, laz, türk, süryani, kürd, hemşin, müslüman, sunni, alevi, şii, hristiyan, yahudi ve herhangi bir dine mensup olmayanlar, sayamadıklarım kim olursa olsun ayrım gözetmeksizin birbirimize sarılmalı ve dokunmalıyız.
Başlık görseli: Ahmet Atıl Akar