[dropcap]İ[/dropcap]çimizdeki düşmanın, içimizdeki insandan türediğini anlatan ilk uzun metrajlı filmi “Tepenin Ardı” ile 2012 yılında adımını attığı her festivale damgasını vuran Emin Alper, sinema macerasına kaldığı yerden “Abluka” filmiyle devam ediyor. Yönetmen ilk filmindeki formundan hiçbir şey kaybetmemiş olacak ki, dün gece 72. Venedik Film Festivali’nde kazanmış olduğu Juri Özel Ödülü sayesinde sinema tutkunlarını sevince boğdu.
Dünyanın en eski film festivallerinden biri şeklinde bilinen Venedik’ten kazanılan bu başarı, başta Emin Alper sineması olmak üzere ülke sinemamızın da uluslararası arenadaki ağırlığını daha fazla arttıracağına inanıyorum. Lakin, tüm bu umut dolu cümleler, rotasını ülkemiz sineması ve festivalleri üzerine çevirdiğinde biraz daha yamalı bir görünüme bürünmek zorunda kalıyor. Özellikle de son bir senedir belli başlı bahanelerle festivallerin üzerine örtülmeye çalışılan siyah örtü, Emin Alper’in Abluka’sı gibi sadece festivallerde izleme şansı bulabildiğimiz pek çok kaliteli filme erişmemizi engellemeye çalışıyor. Tüm bu can sıkıcı yaptırımlara rağmen, en kısa zamanda izlemeyi umduğumuz Abluka’nın konusu da bir hayli dikkat çekiyor.
20 yıl hapis yattıktan sonra tahliye olan Kadir, emniyette çalışan Hamza’nın yardımıyla iş bulur. İstanbul’u saran büyük siyasi karmaşa atmosferi özellikle sokaklarda kendini daha fazla göstermektedir. Kadir çöp toplayıcısı olarak girdiği bu paravan işin ardında aslında muhbir olarak çalışacaktır. Gecekondu mahallelerindeki çöpleri karıştırarak bomba ile ilgili malzemelerin olup olmadığını kontrol ederek ilgili mercilere bu bilgileri iletecektir. Kadir birgün çalıştığı mahallelerden birinde kardeşi Ahmet ile karşılaşır. Belediyede çalışan Ahmet ile yeniden kardeşlik bağını kurmaya çalışsa da bu çabaları tek taraflı kalır. Ahmet’in bu halleri Kadir’i komplo teorileri üretmeye iter.
İlk filmindeki pastoral anlatımdan uzaklaşarak şehir, insan ve politik açıları eş zamanlı harmanlayan yönetmenin, anlatmış olduğu hikaye ile günümüz Türkiye’sinin içinde bulunduğu siyasi çıkmaza ironik bir bakış açısı sunduğu söyleniyor (en azından filmi izleyen azınlık kitlenin düşünceleri şimdilik bu yönde). Baş rollerini Mehmet Özgür, Tülin Özen ve Berkay Ateş’in paylaştığı Abluka’nın, aldığı ödülden dolayı ülkemiz sinema salonlarında gösterime girme şansının biraz olsun artacağına inansak da bu günlerde sadece İtalyanların izlemiş olduğu filmin kazandığı bu başarıdan dolayı ekibi yürekten tebrik ederiz.
Sinemanın sanat kavramının ötesinde özgür bir nefes alma biçimi olması gereken ülkemizde, Abluka gibi başarılı filmleri izlemeye her zaman ihtiyaç vardır. Özellikle de sinema salonlarının boşlukları doldurmak adına sırtını argoya dayayan komedilerden ziyade, festival filmleriyle dolup taşmasını umut ederek Abluka’ya katılacağı yeni festivaller ve vizyon macerasında bol şans diliyoruz.