Chen Xinyin yedi yaşındayken elektrik çarpması sonucu iki kolunu kaybetti. Yaşadığı bu talihsizliğe rağmen fedakâr evlat, aile çiftliğinde çalışmaya, elinden geldiğince evdeki işlere yardım etmeye devam etti. 20 yaşına geldiğinde bir büyük kayıp daha yaşadı. Babasının ölümüyle artık hasta annesine bakacak ondan başka kimse kalmadı. Kollarını kaybettiğinden beri vücudunun diğer bölümlerini kullanarak ekip biçmeyi, sepet örmeyi, yemek yapmayı ve annesine bakmayı öğrendi.
Annesinin sağlığı hızla kötüye gitmeye başladığında, komşusu Xinyin’e para kazanmak için dilenmesini, böylece çiftlikte çalışmak zorunda kalmayacağını söyledi. Xinyin ise bu öneriyi “Kollarım yok ama ayaklarım sağlam” diyerek kızgınlıkla reddetti.
Xinyin 2014 yılından bu yana gece gündüz 91 yaşındaki annesine bakıyor. Haziran 2015’te felç geçiren annenin bakımı Xinyin için çok daha zorlu ve çaba gerektiren bir hâl almış durumda. Onun için yemek yapmayı öğrenen oğlu, annesine yemeğini kaşığı ağzıyla tutarak yediriyor.
Xinyin günlük hayatta karşısına çıkan zorluklara rağmen asla pes etmedi. İnatla kendi işlerini kendi yaptı hatta ihtiyaç olduğunda komşularına dahi yardım etti. Evet onun için adeta sıkı çalışma ve azmin vücut bulmuş hali diyebilirsiniz. Kimileri için bu bir başarı öyküsü ya da motive edici bir hikâye olabilir. Benim aklıma ise doğru cevapları ütopyalarda gizlenen bir sorular silsilesi düşüyor: O, neden bütün bunlara mecbur bırakıldı? Xinyin ve onun gibi birçok insan hem engelleri hem engellerinin hayatlarında önlerine çıkardığı başka başka engellerle başa çıkarken neden yalnız? Bireylerin yaşamlarını garanti altına alması gereken taraflar bu öykünün neresindeler? Onları buralarda göremeyişimiz alçak gönüllülüklerinden midir yoksa bir yerlerde yeni engelli bireyler yaratmakla meşgul olduklarından mı?
Kaynak: The Plaid Zebra