Ana SayfaKültür & SanatÖyküGecedeki yaz düşü | Öykü

Gecedeki yaz düşü | Öykü

-

O güne uyanışım, Ayşin’in beni aramasıyla oluyor. O, “Doruk…” dedikten sonra, içini çekip birkaç saniye sessiz kalırken; ben, karşımdaki duvara ürkütücü bir manzarayı izliyor gibi bakıyorum.  Ardından onun ağlayan sesi, gözlerimi bu durumdan hızla arındırmama neden oluyor ve ona hemen aklıma gelen ilk soruyu soruyorum:

 “Okyanus!” diyorum  “Bir haber mi var Okyanus’tan?”

“Doruk!” diyor tekrar Ayşin “Okyanus’un bedeni bulunmuş. Kardeşimi, bir balıkçı teknesi denizde bulmuş.”

Gün ağarmaya başladığı için karanlıktaki duvarı artık daha net bir şekilde görebiliyorum o an ve konuşamıyorum. Konuşmaya çalıştıkça, sessizliğim sanki daha da uzuyor ve Ayşin’in ağlayan sesiyle yeniden kendime geliyorum.

“Doruk, orda mısın?”

Detayları sormuyorum. İkimiz de uzun zamandır ölü bir bedeni gezdiren Okyanus’un intihar ettiğinden eminiz. “Hemen, ilk vapurla Burgazada’ya geliyorum Ayşin.” diyorum sadece. Telefonu kapattıktan sonra ise yatakta mı duvarda mı yoksa zamanı geri alabileceğime umutla inandığım bir bilim kurgu filminde miyim, bilmiyorum. Benim için o an, birlikte geçirdiğimiz gecenin sonrasında yürüdüğümüz, o buz gibi İstanbul sabahı oluyor yeniden:

Okyanus’un üzerinde, çok sevdiğim kırmızı montu olmasına rağmen onun üşüyor olabileceğinden endişeleniyorum. Soğuktan titrediğini fark ederek, şapkasını takmasını söylüyorum ona. O ise, Japon animelerinden fırlamış gibi duran iri gözleriyle bana bakarken, üşümediğini ve korumacı tavrımı sevse de ablası gibi davranmamdan bazen hoşlanmadığını söylüyor. Ona gülümseyip, sıkıca sarılırken onda başka türlü bir soğukluk hissediyorum. Aramızdaki sessizlik üzerine, ikimiz de çoktan anlaşmış bir şekilde, biraz daha yürüdükten sonra metrobüse biniyoruz. O, üç durak daha benimle olacak. Birden, sessizliği bozmak istercesine, yakın bir zamanda, tek başına kamp yapmak istediğini ve bunu ne kadar çok istese de kamp yaparken hala vahşi bir hayvanla karşılaşmaktan korktuğunu söylüyor. Ben ise kamp yapmayı istiyorsa bu ihtimalin hep olabileceğini, tüm önlemlere rağmen bir gün öyle bir canlıyla karşılaşırsa eğer, varlığını belli etmemek için hareketsiz ve sakin kalmasını söylüyorum ona. Bir süre duraksayıp, dudaklarına alaycı bir gülümseme yerleştiriyor ve zarif görüntüsüne uyumsuz bir güzellik katan tok sesiyle: “Durağa gelmişiz.” dedikten sonra ayağa kalkıyor ve veda etmek için elime dokunurken: “Hoşça kal” deyip, elimi çok kısa bir an sıkıca tutuyor ve gidiyor. O günden sonra, telefonda birkaç kez konuşsak da aramızdaki sessizlik günden güne büyüyor ve üç gün önce Ayşin, Okyanus’a ulaşamadığı haberini verene kadar onunla aramızdaki tek gerçeklik o derin sessizlik oluyor. Bulunduğum ana geri dönerken, onun küçük elini yeniden hissetmek için elime dokunuyorum. O kısacık anın, artık sonsuz olduğunu hissediyorum birden. 

Burgazada’ya varınca, adaya en son geldiğim günü düşünüyorum. İskeleye vuran dalgalar, limandaki deniz kokusu, martıların ve balıkçı teknelerinin birbirine karışan sesleri, karnını doyurmaya çalışan kediler; ileride ise adaya yüzmeye gelenleri kollarına almak için bekleyen Madam Marta koyu, limanda Okyanus’la birlikte şarap içtiğimiz o bank ve “ölmemek, delirmemek için” için ona koşarcasına gittiğim o yokuşlu yol… Her şey, olduğu gibi yaşıyor ve yerinde duruyor. Denizin uzaklardan da olsa sımsıkı sarıldığı evlerinin önüne geldiğimde, öylece duran bisikletiyle karşılaşıyorum. Bisikletin oradaki ürkek varlığı, o an Okyanus’un yokluğunun çığlığı oluyor zihnimde. Artık, ya ölmeli ya da delirmeliyim diyorum kendime. Adada o ana kadar değişmemiş olduğunu gördüğüm her şey, birden tüm etimi koparıyor sanki. Geriye sadece “neden?” diye ona duyduğum öfke ve özlemimi aynı anda haykıran kalbim kalıyor. İçeri girdiğimde, eve matem kokusunun çoktan sinmiş olduğunu fark ediyorum. Yüksek seste ağlamalar salonda dinmeyi beklerken, balkonda ise taziyeye gelenlerin çay kaşığı sesleri ve sigara dumanlarının ardından fısıltılar yükseliyor: “Denizden çıkmış cesedi. Zaten son zamanlarda hiç kimseyle konuşmuyormuş kız. Kendini de Ayşin Hanımı da mahvetti gitti.” 

Ayşin beni görünce, sımsıkı sarılarak omzumda ağlıyor ve “Okyanus bu sefer gerçekten gitti Doruk.” diyor. Kırk yaşında bir kadından ziyade, küçük bir çocuğa sarılır gibi sarılıyorum ona. Okyanus’un gözlerine benzeyen iri gözleriyle bana bakıyor ve “Gel benimle” dedikten sonra Okyanus’un odasına götürüyor beni. 

Ayşin, ağlamasına engel olmaya çalışırken odadaki devasa kitaplıktan bir defter çıkartıyor ve deftere şefkatle dokunarak “Üç gündür bu defteri okuyorum Doruk.” diyor. “Kardeşimle, her şeye rağmen aynı dili konuşamadığımızı biliyordum ama yazdıklarını okurken daha da emin oldum buna. Son zamanlarda zaten odasında ya aynı şarkıyı dinliyor ya da dışarıda saatlerce yürüyordu. O Allah’ın belası Yağmur denilen çocuktan sonra toparlayamadı kardeşim, biliyorum.” dedikten sonra bana defteri uzatıyor ve “Sen, onun için hep çok özeldin Doruk. Yazdığı şeyleri, sanırım bir tek sen gerçekten anlayabilirsin.” diyor ağlayarak. 

Ayşin, defteri bana verdikten sonra Okyanus’un kitaplığına boşluğa bakar gibi bakarak, cenazenin otopsiden sonra kalkacağını söylüyor. “Otopsi ve Okyanus…” diyorum içimden. İşim gereği bulunduğum otopsiler geliyor aklıma. Ölüm nedenini bulmak için, tüm boşlukları açılmış bedenler… Bedenlerden geriye kalan zamanla alıştığım buz gibi bürokratik işlemler, ölüm sebebi en ince ayrıntısına kadar yazılan resmi evraklar… Okyanus ve otopsi! Okyanus ve en ince ayrıntısına kadar açılmış tüm boşlukları! Okyanus ve boşluk… Bu iki kelime yaz gününe rağmen beni birdenbire üşütüyor. Onun odasında kapladığım boşluk, birden anlamsızlaşıyor. Sığdıramıyorum kendimi kitaplarının, gitarının, çalışma masasının ve yatağının yanına. Ayşin’den defteri alıyorum ve ona, biraz yürümek istediğimi söylüyorum. Merdivenlerden inerken, Okyanus’un edebiyat fakültesinden mezun olurken çekilmiş fotoğrafı ile göz göze geliyorum. Alkol olmadan daha fazla nefes alamayacağımı hissediyorum. 

Limanda bankta oturup, onun defterinin sayfalarına dokunurken kendimi davetsiz bir misafir gibi hissediyorum yazdığı her şeye. Hatta Ayşin’in bana defteri vermesini tuhaf buluyorum o anda. Şarap, bana yoldaşlık etmeye başladığında ise defterdeki sayfaların her köşesini haddimden daha çok sahipleniyorum. Defter, ölmeden önce sürekli dinlediğini tahmin ettiğim şarkının sözleri ile beni karşılıyor. Sonra, “Mavi” ve “Kırmızı” renginde kaybolan zaman dilimleri ve aralarında “Siyah” adlı tek bölüm… Okyanus’un “Mavi” yazan yerlerde birinci tekil şahıs kullandığını “Kırmızıda” ise kendinden gider gibi, her şeyi ikinci tekil şahısla yazmış olduğunu fark ediyorum bir anda. Şarap: ”Biraz daha cesaret Doruk!” dedikçe, sayfaların köşeleri bana artık yetmemeye başlıyor:

Siyah 

“Bir an gelecek ölüm ve yaşam aynı anda gözlerime yerleşecek. Hangisini daha çok seveceğim, hangisinde sonsuzluğu bulacağım bilmiyorum” demiştim kendime. Bir şeyi kendi sınırlarının içine almak için seçmenin, aslında ötekini sonsuzluğa savurmak olduğunu sonradan fark etmiştim. Çünkü ismi olan her şey kesin bir yargıyı içeriyordu ve bu: “sınırların dışına çıkma!” demekti aynı zamanda. Bu yüzden, ismi verilmiş olan her şey kendi “anlamına” özlem duymanın kaçak yoluydu ve bu farkındalık, aslında bir labirent öyküsüydü. Fakat bizler, bu daracık yerde “Başlangıç” ve “Son” denilen şeyleri aslında “Ben Buradayım!” diye haykırdığımızı sanmak için iki ayrı şey olarak kabul etmek istiyorduk. 

Tüm bunlardan çok önce birbirimize hiç konuşmadan mektuplar yazdık. Artık “buradasın!” ve seni fark etmem aynı zamanda kendi sınırlarımı tüm atomlarıma kadar algılamam için bir solucan deliği görevi görüyor. Fakat sen duvarın ardındaydın ve ben aramızdaki duvarın farkında bile değildim. Bu yüzden onu fark etmem ve yıkmam için önce kendimden geçip gitmem gerekecekti. Geçtim, gittim ve ben şimdi tam olarak labirentin sana en uzak yerindeyim. Ve hem sana hem de kendime, tam bu andan “ben buradayım!” diye haykırmak için benim artık bir dile ihtiyacım var. Çünkü; “ben, ‘sen’im ve sende gördüğüm şey ise ‘ben’. Ve elinden tutuyorum senin ve yol gösteriyorum karada, yardım ediyorsun bana daha iyi anlayabilmem için…” 

Mavi (10.02.2017)

Neden bu his? Oysaki öyle uzak ama öyle yakın ki bana! Onu, hem hiç tanımıyorum hem de doğduğum andan beri içimde sanki. Sanırım  “kimim ben?” sorusu boşluğumu doldurduğu her an, onunla hiç karşılaşmamış olsam da tüm tutkumla ona çarpıyorum. 

Yağmur bir yazısında şöyle yazmış: “Sait Faik’in öykülerini günün en ‘olmadık’ zamanı okumak, insanın kendisini bir tür protesto etmesini  sağlıyor sanırım. Çünkü bazı öykülerin kelimeleri sonlanmadan, öyküler zihninde yeniden başlıyor ve ‘gitmek’ sözcüğü sıradan bir eylemden çok, artık tüm benliğini içine sığdırdığın tek gerçek evrene dönüşüyor.” Burgazada’da tam şu an “içim seyahatler çekerken” hiç kimse, benden iyi iliklerinde hissedemez Yağmur’u ve yazdıklarını.

Kırmızı (08.07.2018)

Dün, sırt çantanı alıp aşağı indiğinde kapının önünde sana ürkekçe bakan kediyle karşılaştın. Kedinin aç olduğunu düşünürken, onun karnını doyurmak ya da vapuru kaçırmak arasında kaldığını hissettin birden. Bir bakıma kendi açlığın ve kedinin açlığı arasında kalmıştın aslında. Bazen kendinden öteye gidebilsen, birazcık gidebilsen tüm o gitme isteğinin dağılacağını ve kök salacağını biliyordun. Yağmur! Yaşama aç hissetmeni sağlayan tek isim. Hem ondan gitmek hem onda kök salmayı istemek… Onunla tanışmanı düşünüyorsun şimdi yeniden,  “bir gece yarısı gelen yaz düşü gibi” öyle ani öyle sıcak ve öyle kısa.  Dergide, Emily Bronte’in “Uğultulu Tepeler” üzerine yazdığın bir makale üzerine sana mail atıyor:

Onu benden daha çok bana benzediği için, benden de öte bir parçam olduğu için seviyorum. Ruhlarımızın neyle yoğrulduğunu bilmiyorum ama onun ve benim ruhlarımız kesinlikle aynı hamurdan…” Uzun zamandır bu söz üzerine düşünüyordum. Yazınızı okuduğum gün, öyküme başlayabildim. Bana bir şekilde rehberlik ettiğiniz için teşekkür ederim. Aynı cümlede birilerine rastlamak, benim için yeni bir öyküye başlamak kadar özel.” 
Yağmur D. Aydın

Maili gördükten sonra, heyecanla: “Tam içindeysek öykünün, bazen o öyküyü yazmak en zor şey olabiliyor. Yine de -bir şekilde- öykünüze yabancılaşmanızı sağladıysam, ne mutlu bana” diyerek cevap veriyorsun ona.

Önce “siz” ve “biz”in ortadan kalktığı mailler, sonra birbirinize yazarken “sen” ve “ben” kelimelerini kullanmanın gereksiz olduğunu içgüdüsel olarak kavradığınız cümleler geliyor. Bu kadar yüksekte olmanın, hiç tatmadığın bir şey olduğunu düşünüyorsun. 

Doruk’un sana bir şeyler hissettiğinin farkında olduğun için, Yağmur’dan ona bahsederken, kalbini kırmaktan korkuyorsun onun. O ise her şeye rağmen korumacı tavrıyla gülümseyerek: “Dikkat et lütfen kendine. Tutku zehirli bir şey, seni dönüştürdüğü şeyden korkabilirsin bir gün.” diyor. Doruk’a tam şu an hak veriyorsun. Yaşama öyle açsın ki… Kendini yırtıp atmaktan başka yapabileceğin bir şey yok sanki.

Mavi (20.07.2017)

Yirmi yedi yaşımda ergenliğe yeniden girmiş gibiyim! Yağmur’la ilk kez, dün Kadıköy’de buluştuk. Onu, kelimelerle nasıl ifade edebilirim bilmiyorum. Evi olarak gördüğü tek şehrin -Ankara’nın- tüm griliğini kendisiyle birlikte getirmişti sanki… Kafe Bohem’e girer girmez onun olduğu masayı gördüm. Sanki, çok önceden tanışmış, ama yıllar sonra karşılaşmış iki kişi gibiydik. Şunu söylemeliyim ki, ona klasik anlamda aslında yakışıklı bile denemez. Onu benim için çekici yapan asıl şey;  kimsede olmayan, adlandıramadığım, hatta içten içe karanlık bulduğum bir şey sanki. Belki de bu yüzden birkaç dakika sonra -onu daha iyi tanımak istercesine- onunla birlikte olmayı istedim. O ,”birlikte olma hissi, ilk anda oluşmayan tüm aşklar sahtedir.” demişti bir yazısında. Haklı olduğu gerçeğini, kafede yarım saat anlamsız cümleler kurup kaldığı yere gidince, konuşmaktan ziyade atomlarımızın birbirine karışmasına saatlerce izin verirken anladım. Onu içimde hissetmek, sıcaklığında saatlerce ısınmak… Aynı şarkıda tüm gece birlikte yükselmek ve düşmek… Onunla sanırım gerçekten de “doğru ve yanlışın ötesinde bir yerde” buluştuk.

Kırmızı (12.10.2018)

Gerçekleşmeyecek bir yaşam ihtimalinin heyecanı, zamanda artık geleceğe ve geçmişe savrulurken, anda hissettiğin şey alışkanlıklarının sende bıraktığı: “Bir yerden hatırlıyorum ama adını söyleyemiyorum.” haliyle sanki aynı tatta. İçinde bir şeyleri ölmeye bırakırken bedenini de hissetmeyi bırakıp, uzun zamandır kimseyle birlikte olmadın.

Salt bedensel açlık hissiyle, çıplak yatağa uzanıyorsun bazen. Kimden ya da neyden eser kaldığını bilmediğin bir korkunun, sana yabancılaştırdığı o bilinmeyen derin boşluğa elini götürdüğün anlarda, sevdiğin o tadı anımsarken, kalp atışın hızlanıyor. Ürküyorsun. Ardından, düşüş anlarında hissettiğin hüzünle, kendini her seferinde farkına varmadan kendine sarılır halde buluyorsun. Bu durum, her seferinde zamanda dağılması gereken özlemin karşısında seni çırılçıplak bırakıyor.

Oysaki onunla klasik anlamda bir ilişkin bile yoktu. “İlişki” demişti sana “tutkuyla, dolayısıyla yaşamla aynı anlama gelmiyor. Sevgi; hem kendini hem onda var olan her ne ise onu özgür kılmaksa bir kalbi sahiplenerek sadece kendine esir etmek, karşılıklı köle olmaktan başka bir şey değildir. Oysaki aşk; büyümek, dönüştürmek, değişmek için var!” O, tüm bunları söylerken bedenlerinizin çıplaklığında çoktan kaybolmuştunuz. Belki de sadece sen kaybolmuştun. Kendini, yeniden onun küçük çekik gözlerinde arıyordun. 

Aranızdaki engel, bir başkası ya da bambaşka olanaksızlıklar değildi. Aranızdaki engel; o ve onun kurşun geçirmez biricik dünyasıydı! Ona bakınca gördüğün bir insan bile değildi. İnsan vücuduna sığmaya zorlanmış karanlık, yabani bir varlıktı sanki. Ancak gülümseyince üzerinde giydiği çekik gözler, onu insan kalabalığı içinde gizliyordu. Sanırım, bu yüzden yalnız kaldığınızda gülümsemekten ziyade içten bir şekilde gülüyordu. Belki de o farklı dünyada var olduğunu sanıyordun ama sadece “gece” onun eviydi. Gündüzleri ise, kendisinin dışında, yurdundan sürülmüş başka birine daha ihtiyacı yokmuş gibi davranıyordu. Yine de, bir bağımlı gibi çoğu gece kendini onun teninde buluyordun.

Birlikte bir kafede oturmak, tatile gitmeyi istemek ya da bir manzaranın önünde birbirine sarılmış bir şekilde bir fotoğraf karesine sığmaya çalışmak… Bunlar, ikinizin de birbirinizden isteyeceği ya da beklediği şeyler değildi. Onun başkasıyla yatma ihtimali canını bile acıtmıyordu. Çünkü “onun içinde var olan ve senin içinde de yaşayan bir şeyleri”, kısa bir anlığına da olsa, bir tek onun gördüğünü biliyordun. Yine de, birlikte yükseliyordunuz ama düşen sendin. Onunla olan ne varsa yıkmana ve kaçmana sebep olan şey; “ben” dediğin şey “sen”e dönüşürken, asla var olamayacağını bilmekti. O, öykülerine senden parçalar eklerken; sen, artık bir şey yazamıyordun bile. Onun etkisi azaldığı anlarda, dış dünyayı fark ediyordun ama uzay ve zaman ona aitti senin zihninde. 

Sevmek, onun dediği gibi “özgülükse” eğer kendini, onun dünyasında artık kaybolmuş hissederken; “müziği kapatıp gitmek”, kendine doğru attığın, tek gerçek bir adımdı. 

Mavi (12.11.2017)

Doruk, iyi ki var diyorum her seferinde. Yağmur’la aramızda olan bağı, bir tek o anlıyor. Yağmur, Ankara’ya üniversitedeki konferansı için döndükten sonra, Doruk aradı ve sesimden iyi olmadığımı anladı sanırım. Adliyedeki işi bittikten sonra, adaya geldi. Deniz kenarında, bankta konuşurken iki şişe şarap bitirdik. “Ölmenin” dedi “değişik yöntemleri vardı. Sen, ona aşık olmayı seçtin bunun için. Sana, kızamıyorum çünkü seni çok iyi hissediyorum. Bir gün, onu bir daha göremeyeceğini bilsen de hissettiğin en gerçek şey; onun sana bıraktığı o güçlü duygu ne ise o olacak. Bunu, istesen de artık engelleyemezsin.” Söylediği her şeyi gece boyu düşündüm ve sabah dersten sonra, dergiye yollamak için yeniden bir şeyler yazdım bugün. Doruk’la konuşmak, beni her seferinde “bir şeyler yapmalıyım artık!” hissi ile bırakıyor. Bu kadar günü birlik ilişkiler yaşayıp, işinden başka bir şeye önem vermez gibi gözükürken nasıl bu kadar derin olabiliyor?  

Kırmızı (13.11.2018)

Tutku, sevgi, aşk! Bu kelimeleri zihninde bir çekiçle sürekli parçalara ayırıyorsun. Zehir akıyor sanki her parçadan. Ve sen, zehrini boşaltmak istercesine anlam yüklemeden birileriyle birlikte oluyorsun. Bir şeyler hissetmeye açsın sanki. Aslında sen, hep açsın artık! Artık o, yok. Yağmur yok! Ülkeden bile gitmiş üstelik. Ona gidecek tutku bile yok artık içinde. 

Son gün, ona: “Seninleyken, kendimi artık kaybolmuş gibi hissediyorum ve bu durum, bana artık nefes aldırmıyor” demiştin. Yağmur ise sana ilk defa hüzünle bakmış ve “tutku” diyordun, “Birbirinde hiç korkmadan kaybolmaya hazır olmaktır. Bunu yapabildiğimizi görmüyor musun?” diye sormuştu. “Ben, korkuyorum artık ve kendim olmak için yeniden, pes ediyorum tüm bu saçmalıklara!” diye haykırmıştın. O, ise “Özgürsün, Okyanus…” diyerek sana gülümsemişti. İstediğin gibi “özgürsün” artık. Düzenli bir ilişki, ev, iş… Bundan sonra, bunlarla avunabilirsin ama beceremiyorsun hiçbirini. Direneceğin, uğrunda mücadele etmeyi istediğin bir şey yok artık. Giderek kayboluyorsun. 

Kırmızı (13.02.2019)

Derinlerinde hissettiğin hazzın doruğuna daha çok ve daha hızlı tırmanmak istercesine “Daha hızlı! Çok daha hızlı!” diyordu tüm atomların hiç konuşmadan. “Seni seviyorum!” diyerek kendini karanlık boşluğa daha çok bırakıyordu karşındaki ses… Tam o doruktan, kendini boşluğa bıraktığın an geldiğinde ise parçalara ayrılmadan, düşüşü yaşamak istedin yeniden. Üzerinde sıcaklığını hissettiğin bedenin nefesini, dudağının tam kenarında hissediyordun. Biraz önce, geri sayım yaparcasına hissettiğin tüm o anlar, bedenin kendine en yabancı ama aynı zamanda en tanıdık yerinde ıslak bir düş gibi duruyordu ve sen sanki artık andan koşar adım ileri gidiyordun. Tam o an, düşsel bir gerçeklikten çıkıp, çıplak vücudundan ayrılan yüze baktın. Biraz önce kendine en yaklaştığın anın sırdaşı olan Doruk, karanlıkta birden yabancı biri gibi göründü sana. Aniden irkildin ve tüm o düşüş anında yine sarılmalara susadığını fark ettiğinde ise yataktan kalkıp bir bardak suyu hızlıca içtin. O, sen döndüğünde sana sıkıca sarıldı ve “Artık birlikte kaybolurken, kendimizi ve birbirimizi bulmayı yeniden öğrenmeliyiz.” dedi ve seni öptü. Bir şeyler söylemek istedin ama bildiğin tüm dilleri bir kenara bırakmak, sana o an daha cesurca geldi ve sadece sustun. O, sana sarılırken, uykuya daldığında boğulur gibi hissettin ve onun kollarından bedenini ayırdığında gözlerini kapattın ve gördüğün düşü hatırlayamadığın bir güne uyandın. Onunla birlikte yürürken, “gündüz” sana bir daha asla ait olamayacağın bir zaman dilimi gibi göründü. Doruk, sana: ”Şapkanı tak istersen” derken gerçekten çok üşüyordun. Artık Doruk’un yanında da yalnız hissediyordun ve bu yalnızlıkla da gerçek anlamda tanışman demekti. Bir daha, onu istesen de göremeyeceğini biliyordun. Metrobüste, sırf konuşmak için ona kamp yapmak istediğini ama kamp alanında hala seni en çok korkutan şeyin vahşi bir hayvanla karşılaşmak olduğunu söyledin. O ise öyle bir anda hiçbir şey yapmadan hareketsiz durmanı söyledi sana. Söyledikleri, zihninde seni tek bir yere yeniden götürdü. Onunla karşılaşmıştın ve kamp alanında çoktan kaybolmuştun!

Mavi/ Kırmızı (19.07.2019)

Bir resim var, gecede sen çizmişsin ama onu tanımıyorsun artık. Resim, sana haykırıyor: “Bak buradayım!” diyor ve sana doğru gülümsüyor.  Resim, seni içine çekip orada öylece hareketsiz bırakıyor. Yine de SEN: “Şimdi gitme vakti diyorsun, benden çok uzağa!”

….

Defteri kapatırken içimi çekiyorum nefes alabilmek için yeniden. Okyanus en son yazısında “Sein” diyor “Almanca’da iki anlama geliyormuş: ‘Var olmak’ ve ‘Onun olmak.’  Ve ben,“sein” sözcüğünü sesli bir şekilde heceledikten sonra zihnimde çekiç sesleri duyuyorum. İsa’yı yeniden, tek başıma çarmıha geriyorum sanki. Ya da ben İsa oluyorum ve çarmıha kendimi geriyorum. Çekiç sesleri ve onun defterdeki tüm fısıltıları birbirine karışıyor. Evlerine giden o yokuşu tekrar tırmanacak deliliği ve ölümü kendimde bulamıyorum artık. İlk vapura biniyor ve yola çıkıyorum. Vapurda denize baktığımda gördüğüm tek şey: boşluk! Bir süre sonra, onun ölmeden önce dinlediği şarkı dilime dolanırken, kendi otopsi raporum yanı başımdaki defter oluyor.

“Birbirimizi tanıdık, tekrar tanıdık

Gözden kaybettik, yine kaybettik.

Tekrar buluştuk, tekrar ısındık.

Sonra ayrıldık.

Herkes kendi yoluna gitti, hayatın girdabında”

\n

O g\u00fcne uyan\u0131\u015f\u0131m, Ay\u015fin\u2019in beni aramas\u0131yla oluyor. O, \u201cDoruk\u2026\u201d dedikten sonra, i\u00e7ini \u00e7ekip birka\u00e7 saniye sessiz kal\u0131rken; ben, kar\u015f\u0131mdaki duvara \u00fcrk\u00fct\u00fcc\u00fc bir manzaray\u0131 izliyor gibi bak\u0131yorum.  Ard\u0131ndan onun a\u011flayan sesi, g\u00f6zlerimi bu durumdan h\u0131zla ar\u0131nd\u0131rmama neden oluyor ve ona hemen akl\u0131ma gelen ilk soruyu soruyorum:<\/p>\n\n\n\n

 \u201cOkyanus!\u201d diyorum  \u201cBir haber mi var Okyanus\u2019tan?\"<\/p>\n\n\n\n

\u201cDoruk!\u201d diyor tekrar Ay\u015fin \u201cOkyanus\u2019un bedeni bulunmu\u015f. Karde\u015fimi, bir bal\u0131k\u00e7\u0131 teknesi denizde bulmu\u015f.\u201d<\/p>\n\n\n\n

G\u00fcn a\u011farmaya ba\u015flad\u0131\u011f\u0131 i\u00e7in karanl\u0131ktaki duvar\u0131 art\u0131k daha net bir \u015fekilde g\u00f6rebiliyorum o an ve konu\u015fam\u0131yorum. Konu\u015fmaya \u00e7al\u0131\u015ft\u0131k\u00e7a, sessizli\u011fim sanki daha da uzuyor ve Ay\u015fin\u2019in a\u011flayan sesiyle yeniden kendime geliyorum.<\/p>\n\n\n\n

\u201cDoruk, orda m\u0131s\u0131n?\u201d<\/p>\n\n\n\n

Detaylar\u0131 sormuyorum. \u0130kimiz de uzun zamand\u0131r \u00f6l\u00fc bir bedeni gezdiren Okyanus\u2019un intihar etti\u011finden eminiz. \u201cHemen, ilk vapurla Burgazada\u2019ya geliyorum Ay\u015fin.\u201d diyorum sadece. Telefonu kapatt\u0131ktan sonra ise yatakta m\u0131 duvarda m\u0131 yoksa zaman\u0131 geri alabilece\u011fime umutla inand\u0131\u011f\u0131m bir bilim kurgu filminde miyim, bilmiyorum. Benim i\u00e7in o an, birlikte ge\u00e7irdi\u011fimiz gecenin sonras\u0131nda y\u00fcr\u00fcd\u00fc\u011f\u00fcm\u00fcz, o buz gibi \u0130stanbul sabah\u0131 oluyor yeniden:<\/p>\n\n\n\n

Okyanus\u2019un \u00fczerinde, \u00e7ok sevdi\u011fim k\u0131rm\u0131z\u0131 montu olmas\u0131na ra\u011fmen onun \u00fc\u015f\u00fcyor olabilece\u011finden endi\u015feleniyorum. So\u011fuktan titredi\u011fini fark ederek, \u015fapkas\u0131n\u0131 takmas\u0131n\u0131 s\u00f6yl\u00fcyorum ona. O ise, Japon animelerinden f\u0131rlam\u0131\u015f gibi duran iri g\u00f6zleriyle bana bakarken, \u00fc\u015f\u00fcmedi\u011fini ve korumac\u0131 tavr\u0131m\u0131 sevse de ablas\u0131 gibi davranmamdan bazen ho\u015flanmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yl\u00fcyor. Ona g\u00fcl\u00fcmseyip, s\u0131k\u0131ca sar\u0131l\u0131rken onda ba\u015fka t\u00fcrl\u00fc bir so\u011fukluk hissediyorum. Aram\u0131zdaki sessizlik \u00fczerine, ikimiz de \u00e7oktan anla\u015fm\u0131\u015f bir \u015fekilde, biraz daha y\u00fcr\u00fcd\u00fckten sonra metrob\u00fcse biniyoruz. O, \u00fc\u00e7 durak daha benimle olacak. Birden, sessizli\u011fi bozmak istercesine, yak\u0131n bir zamanda, tek ba\u015f\u0131na kamp yapmak istedi\u011fini ve bunu ne kadar \u00e7ok istese de kamp yaparken hala vah\u015fi bir hayvanla kar\u015f\u0131la\u015fmaktan korktu\u011funu s\u00f6yl\u00fcyor. Ben ise kamp yapmay\u0131 istiyorsa bu ihtimalin hep olabilece\u011fini, t\u00fcm \u00f6nlemlere ra\u011fmen bir g\u00fcn \u00f6yle bir canl\u0131yla kar\u015f\u0131la\u015f\u0131rsa e\u011fer, varl\u0131\u011f\u0131n\u0131 belli etmemek i\u00e7in hareketsiz ve sakin kalmas\u0131n\u0131 s\u00f6yl\u00fcyorum ona. Bir s\u00fcre duraksay\u0131p, dudaklar\u0131na alayc\u0131 bir g\u00fcl\u00fcmseme yerle\u015ftiriyor ve zarif g\u00f6r\u00fcnt\u00fcs\u00fcne uyumsuz bir g\u00fczellik katan tok sesiyle: \u201cDura\u011fa gelmi\u015fiz.\u201d dedikten sonra aya\u011fa kalk\u0131yor ve veda etmek i\u00e7in elime dokunurken: \u201cHo\u015f\u00e7a kal\u201d deyip, elimi \u00e7ok k\u0131sa bir an s\u0131k\u0131ca tutuyor ve gidiyor. O g\u00fcnden sonra, telefonda birka\u00e7 kez konu\u015fsak da aram\u0131zdaki sessizlik g\u00fcnden g\u00fcne b\u00fcy\u00fcyor ve \u00fc\u00e7 g\u00fcn \u00f6nce Ay\u015fin, Okyanus\u2019a ula\u015famad\u0131\u011f\u0131 haberini verene kadar onunla aram\u0131zdaki tek ger\u00e7eklik o derin sessizlik oluyor. Bulundu\u011fum ana geri d\u00f6nerken, onun k\u00fc\u00e7\u00fck elini yeniden hissetmek i\u00e7in elime dokunuyorum. O k\u0131sac\u0131k an\u0131n, art\u0131k sonsuz oldu\u011funu hissediyorum birden. <\/p>\n\n\n\n

Burgazada\u2019ya var\u0131nca, adaya en son geldi\u011fim g\u00fcn\u00fc d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorum. \u0130skeleye vuran dalgalar, limandaki deniz kokusu, mart\u0131lar\u0131n ve bal\u0131k\u00e7\u0131 teknelerinin birbirine kar\u0131\u015fan sesleri, karn\u0131n\u0131 doyurmaya \u00e7al\u0131\u015fan kediler; ileride ise adaya y\u00fczmeye gelenleri kollar\u0131na almak i\u00e7in bekleyen Madam Marta koyu, limanda Okyanus\u2019la birlikte \u015farap i\u00e7ti\u011fimiz o bank ve \u201c\u00f6lmemek, delirmemek i\u00e7in\u201d i\u00e7in ona ko\u015farcas\u0131na gitti\u011fim o yoku\u015flu yol\u2026 Her \u015fey, oldu\u011fu gibi ya\u015f\u0131yor ve yerinde duruyor. Denizin uzaklardan da olsa s\u0131ms\u0131k\u0131 sar\u0131ld\u0131\u011f\u0131 evlerinin \u00f6n\u00fcne geldi\u011fimde, \u00f6ylece duran bisikletiyle kar\u015f\u0131la\u015f\u0131yorum. Bisikletin oradaki \u00fcrkek varl\u0131\u011f\u0131, o an Okyanus\u2019un yoklu\u011funun \u00e7\u0131\u011fl\u0131\u011f\u0131 oluyor zihnimde. Art\u0131k, ya \u00f6lmeli ya da delirmeliyim diyorum kendime. Adada o ana kadar de\u011fi\u015fmemi\u015f oldu\u011funu g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm her \u015fey, birden t\u00fcm etimi kopar\u0131yor sanki. Geriye sadece \u201cneden?\u201d diye ona duydu\u011fum \u00f6fke ve \u00f6zlemimi ayn\u0131 anda hayk\u0131ran kalbim kal\u0131yor. \u0130\u00e7eri girdi\u011fimde, eve matem kokusunun \u00e7oktan sinmi\u015f oldu\u011funu fark ediyorum. Y\u00fcksek seste a\u011flamalar salonda dinmeyi beklerken, balkonda ise taziyeye gelenlerin \u00e7ay ka\u015f\u0131\u011f\u0131 sesleri ve sigara dumanlar\u0131n\u0131n ard\u0131ndan f\u0131s\u0131lt\u0131lar y\u00fckseliyor: \u201cDenizden \u00e7\u0131km\u0131\u015f cesedi. Zaten son zamanlarda hi\u00e7 kimseyle konu\u015fmuyormu\u015f k\u0131z. Kendini de Ay\u015fin Han\u0131m\u0131 da mahvetti gitti.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Ay\u015fin beni g\u00f6r\u00fcnce, s\u0131ms\u0131k\u0131 sar\u0131larak omzumda a\u011fl\u0131yor ve \u201cOkyanus bu sefer ger\u00e7ekten gitti Doruk.\u201d diyor. K\u0131rk ya\u015f\u0131nda bir kad\u0131ndan ziyade, k\u00fc\u00e7\u00fck bir \u00e7ocu\u011fa sar\u0131l\u0131r gibi sar\u0131l\u0131yorum ona. Okyanus\u2019un g\u00f6zlerine benzeyen iri g\u00f6zleriyle bana bak\u0131yor ve \u201cGel benimle\u201d dedikten sonra Okyanus\u2019un odas\u0131na g\u00f6t\u00fcr\u00fcyor beni. <\/p>\n\n\n\n

Ay\u015fin, a\u011flamas\u0131na engel olmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131rken odadaki devasa kitapl\u0131ktan bir defter \u00e7\u0131kart\u0131yor ve deftere \u015fefkatle dokunarak \u201c\u00dc\u00e7 g\u00fcnd\u00fcr bu defteri okuyorum Doruk.\u201d diyor. \u201cKarde\u015fimle, her \u015feye ra\u011fmen ayn\u0131 dili konu\u015famad\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131 biliyordum ama yazd\u0131klar\u0131n\u0131 okurken daha da emin oldum buna. Son zamanlarda zaten odas\u0131nda ya ayn\u0131 \u015fark\u0131y\u0131 dinliyor ya da d\u0131\u015far\u0131da saatlerce y\u00fcr\u00fcyordu. O Allah\u2019\u0131n belas\u0131 Ya\u011fmur denilen \u00e7ocuktan sonra toparlayamad\u0131 karde\u015fim, biliyorum.\u201d dedikten sonra bana defteri uzat\u0131yor ve \u201cSen, onun i\u00e7in hep \u00e7ok \u00f6zeldin Doruk. Yazd\u0131\u011f\u0131 \u015feyleri, san\u0131r\u0131m bir tek sen ger\u00e7ekten anlayabilirsin.\u201d diyor a\u011flayarak. <\/p>\n\n\n\n

Ay\u015fin, defteri bana verdikten sonra Okyanus\u2019un kitapl\u0131\u011f\u0131na bo\u015flu\u011fa bakar gibi bakarak, cenazenin otopsiden sonra kalkaca\u011f\u0131n\u0131 s\u00f6yl\u00fcyor. \u201cOtopsi ve Okyanus\u2026\u201d diyorum i\u00e7imden. \u0130\u015fim gere\u011fi bulundu\u011fum otopsiler geliyor akl\u0131ma. \u00d6l\u00fcm nedenini bulmak i\u00e7in, t\u00fcm bo\u015fluklar\u0131 a\u00e7\u0131lm\u0131\u015f bedenler\u2026 Bedenlerden geriye kalan zamanla al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131m buz gibi b\u00fcrokratik i\u015flemler, \u00f6l\u00fcm sebebi en ince ayr\u0131nt\u0131s\u0131na kadar yaz\u0131lan resmi evraklar... Okyanus ve otopsi! Okyanus ve en ince ayr\u0131nt\u0131s\u0131na kadar a\u00e7\u0131lm\u0131\u015f t\u00fcm bo\u015fluklar\u0131! Okyanus ve bo\u015fluk\u2026 Bu iki kelime yaz g\u00fcn\u00fcne ra\u011fmen beni birdenbire \u00fc\u015f\u00fct\u00fcyor. Onun odas\u0131nda kaplad\u0131\u011f\u0131m bo\u015fluk, birden anlams\u0131zla\u015f\u0131yor. S\u0131\u011fd\u0131ram\u0131yorum kendimi kitaplar\u0131n\u0131n, gitar\u0131n\u0131n, \u00e7al\u0131\u015fma masas\u0131n\u0131n ve yata\u011f\u0131n\u0131n yan\u0131na. Ay\u015fin\u2019den defteri al\u0131yorum ve ona, biraz y\u00fcr\u00fcmek istedi\u011fimi s\u00f6yl\u00fcyorum. Merdivenlerden inerken, Okyanus\u2019un edebiyat fak\u00fcltesinden mezun olurken \u00e7ekilmi\u015f foto\u011fraf\u0131 ile g\u00f6z g\u00f6ze geliyorum. Alkol olmadan daha fazla nefes alamayaca\u011f\u0131m\u0131 hissediyorum. <\/p>\n\n\n\n

Limanda bankta oturup, onun defterinin sayfalar\u0131na dokunurken kendimi davetsiz bir misafir gibi hissediyorum yazd\u0131\u011f\u0131 her \u015feye. Hatta Ay\u015fin\u2019in bana defteri vermesini tuhaf buluyorum o anda. \u015earap, bana yolda\u015fl\u0131k etmeye ba\u015flad\u0131\u011f\u0131nda ise defterdeki sayfalar\u0131n her k\u00f6\u015fesini haddimden daha \u00e7ok sahipleniyorum. Defter, \u00f6lmeden \u00f6nce s\u00fcrekli dinledi\u011fini tahmin etti\u011fim \u015fark\u0131n\u0131n s\u00f6zleri ile beni kar\u015f\u0131l\u0131yor. Sonra, \u201cMavi\u201d ve \u201cK\u0131rm\u0131z\u0131\u201d renginde kaybolan zaman dilimleri ve aralar\u0131nda \u201cSiyah\u201d adl\u0131 tek b\u00f6l\u00fcm\u2026 Okyanus\u2019un \u201cMavi\u201d yazan yerlerde birinci tekil \u015fah\u0131s kulland\u0131\u011f\u0131n\u0131 \u201cK\u0131rm\u0131z\u0131da\u201d ise kendinden gider gibi, her \u015feyi ikinci tekil \u015fah\u0131sla yazm\u0131\u015f oldu\u011funu fark ediyorum bir anda. \u015earap: \u201dBiraz daha cesaret Doruk!\u201d dedik\u00e7e, sayfalar\u0131n k\u00f6\u015feleri bana art\u0131k yetmemeye ba\u015fl\u0131yor:<\/p>\n\n\n\n

Siyah <\/em><\/strong><\/h4>\n\n\n\n

\u201cBir an gelecek \u00f6l\u00fcm ve ya\u015fam ayn\u0131 anda g\u00f6zlerime yerle\u015fecek. Hangisini daha \u00e7ok sevece\u011fim, hangisinde sonsuzlu\u011fu bulaca\u011f\u0131m bilmiyorum\u201d demi\u015ftim kendime. Bir \u015feyi kendi s\u0131n\u0131rlar\u0131n\u0131n i\u00e7ine almak i\u00e7in se\u00e7menin, asl\u0131nda \u00f6tekini sonsuzlu\u011fa savurmak oldu\u011funu sonradan fark etmi\u015ftim. \u00c7\u00fcnk\u00fc ismi olan her \u015fey kesin bir yarg\u0131y\u0131 i\u00e7eriyordu ve bu: \u201cs\u0131n\u0131rlar\u0131n d\u0131\u015f\u0131na \u00e7\u0131kma!\u201d demekti ayn\u0131 zamanda. Bu y\u00fczden, ismi verilmi\u015f olan her \u015fey kendi \u201canlam\u0131na\u201d \u00f6zlem duyman\u0131n ka\u00e7ak yoluydu ve bu fark\u0131ndal\u0131k, asl\u0131nda bir labirent \u00f6yk\u00fcs\u00fcyd\u00fc. Fakat bizler, bu darac\u0131k yerde \u201cBa\u015flang\u0131\u00e7\u201d ve \u201cSon\u201d denilen \u015feyleri asl\u0131nda \u201cBen Buraday\u0131m!\u201d diye hayk\u0131rd\u0131\u011f\u0131m\u0131z\u0131 sanmak i\u00e7in iki ayr\u0131 \u015fey olarak kabul etmek istiyorduk. <\/p>\n\n\n\n

T\u00fcm bunlardan \u00e7ok \u00f6nce birbirimize hi\u00e7 konu\u015fmadan mektuplar yazd\u0131k. Art\u0131k \u201cburadas\u0131n!\u201d ve seni fark etmem ayn\u0131 zamanda kendi s\u0131n\u0131rlar\u0131m\u0131 t\u00fcm atomlar\u0131ma kadar alg\u0131lamam i\u00e7in bir solucan deli\u011fi g\u00f6revi g\u00f6r\u00fcyor. Fakat sen duvar\u0131n ard\u0131ndayd\u0131n ve ben aram\u0131zdaki duvar\u0131n fark\u0131nda bile de\u011fildim. Bu y\u00fczden onu fark etmem ve y\u0131kmam i\u00e7in \u00f6nce kendimden ge\u00e7ip gitmem gerekecekti. Ge\u00e7tim, gittim ve ben \u015fimdi tam olarak labirentin sana en uzak yerindeyim. Ve hem sana hem de kendime, tam bu andan \u201cben buraday\u0131m!\u201d diye hayk\u0131rmak i\u00e7in benim art\u0131k bir dile ihtiyac\u0131m var. \u00c7\u00fcnk\u00fc; \u201cben, \u2018sen\u2019im ve sende g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm \u015fey ise \u2018ben\u2019. Ve elinden tutuyorum senin ve yol g\u00f6steriyorum karada, yard\u0131m ediyorsun bana daha iyi anlayabilmem i\u00e7in\u2026\u201d <\/p>\n\n\n\n

Mavi (10.02.2017)<\/em><\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Neden bu his? Oysaki \u00f6yle uzak ama \u00f6yle yak\u0131n ki bana! Onu, hem hi\u00e7 tan\u0131m\u0131yorum hem de do\u011fdu\u011fum andan beri i\u00e7imde sanki. San\u0131r\u0131m  \u201ckimim ben?\u201d sorusu bo\u015flu\u011fumu doldurdu\u011fu her an, onunla hi\u00e7 kar\u015f\u0131la\u015fmam\u0131\u015f olsam da t\u00fcm tutkumla ona \u00e7arp\u0131yorum. <\/p>\n\n\n\n

Ya\u011fmur bir yaz\u0131s\u0131nda \u015f\u00f6yle yazm\u0131\u015f: \u201cSait Faik\u2019in \u00f6yk\u00fclerini g\u00fcn\u00fcn en \u2018olmad\u0131k\u2019 zaman\u0131 okumak, insan\u0131n kendisini bir t\u00fcr protesto etmesini  sa\u011fl\u0131yor san\u0131r\u0131m. \u00c7\u00fcnk\u00fc baz\u0131 \u00f6yk\u00fclerin kelimeleri sonlanmadan, \u00f6yk\u00fcler zihninde yeniden ba\u015fl\u0131yor ve \u2018gitmek\u2019 s\u00f6zc\u00fc\u011f\u00fc s\u0131radan bir eylemden \u00e7ok, art\u0131k t\u00fcm benli\u011fini i\u00e7ine s\u0131\u011fd\u0131rd\u0131\u011f\u0131n tek ger\u00e7ek evrene d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcyor.\u201d Burgazada\u2019da tam \u015fu an \u201ci\u00e7im seyahatler \u00e7ekerken\u201d hi\u00e7 kimse, benden iyi iliklerinde hissedemez Ya\u011fmur\u2019u ve yazd\u0131klar\u0131n\u0131.<\/p>\n\n\n\n

K\u0131rm\u0131z\u0131 (08.07.2018)<\/em><\/strong><\/h4>\n\n\n\n

D\u00fcn, s\u0131rt \u00e7antan\u0131 al\u0131p a\u015fa\u011f\u0131 indi\u011finde kap\u0131n\u0131n \u00f6n\u00fcnde sana \u00fcrkek\u00e7e bakan kediyle kar\u015f\u0131la\u015ft\u0131n. Kedinin a\u00e7 oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcrken, onun karn\u0131n\u0131 doyurmak ya da vapuru ka\u00e7\u0131rmak aras\u0131nda kald\u0131\u011f\u0131n\u0131 hissettin birden. Bir bak\u0131ma kendi a\u00e7l\u0131\u011f\u0131n ve kedinin a\u00e7l\u0131\u011f\u0131 aras\u0131nda kalm\u0131\u015ft\u0131n asl\u0131nda. Bazen kendinden \u00f6teye gidebilsen, birazc\u0131k gidebilsen t\u00fcm o gitme iste\u011finin da\u011f\u0131laca\u011f\u0131n\u0131 ve k\u00f6k salaca\u011f\u0131n\u0131 biliyordun. Ya\u011fmur! Ya\u015fama a\u00e7 hissetmeni sa\u011flayan tek isim. Hem ondan gitmek hem onda k\u00f6k salmay\u0131 istemek\u2026 Onunla tan\u0131\u015fman\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorsun \u015fimdi yeniden,  \u201cbir gece yar\u0131s\u0131 gelen yaz d\u00fc\u015f\u00fc gibi\u201d \u00f6yle ani \u00f6yle s\u0131cak ve \u00f6yle k\u0131sa.  Dergide, Emily Bronte\u2019in \u201cU\u011fultulu Tepeler\u201d \u00fczerine yazd\u0131\u011f\u0131n bir makale \u00fczerine sana mail at\u0131yor:<\/p>\n\n\n\n

\u201cOnu benden daha \u00e7ok bana benzedi\u011fi i\u00e7in, benden de \u00f6te bir par\u00e7am oldu\u011fu i\u00e7in seviyorum. Ruhlar\u0131m\u0131z\u0131n neyle yo\u011fruldu\u011funu bilmiyorum ama onun ve benim ruhlar\u0131m\u0131z kesinlikle ayn\u0131 hamurdan...\u201d<\/em> Uzun zamand\u0131r bu s\u00f6z \u00fczerine d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyordum. Yaz\u0131n\u0131z\u0131 okudu\u011fum g\u00fcn, \u00f6yk\u00fcme ba\u015flayabildim. Bana bir \u015fekilde rehberlik etti\u011finiz i\u00e7in te\u015fekk\u00fcr ederim. Ayn\u0131 c\u00fcmlede birilerine rastlamak, benim i\u00e7in yeni bir \u00f6yk\u00fcye ba\u015flamak kadar \u00f6zel.\u201d 
Ya\u011fmur D. Ayd\u0131n<\/em><\/p>\n\n\n\n

Maili g\u00f6rd\u00fckten sonra, heyecanla: \u201cTam i\u00e7indeysek \u00f6yk\u00fcn\u00fcn, bazen o \u00f6yk\u00fcy\u00fc yazmak en zor \u015fey olabiliyor. Yine de -bir \u015fekilde- \u00f6yk\u00fcn\u00fcze yabanc\u0131la\u015fman\u0131z\u0131 sa\u011flad\u0131ysam, ne mutlu bana\u201d diyerek cevap veriyorsun ona.<\/p>\n\n\n\n

\u00d6nce \u201csiz\u201d ve \u201cbiz\u201din ortadan kalkt\u0131\u011f\u0131 mailler, sonra birbirinize yazarken \u201csen\u201d ve \u201cben\u201d kelimelerini kullanman\u0131n gereksiz oldu\u011funu i\u00e7g\u00fcd\u00fcsel olarak kavrad\u0131\u011f\u0131n\u0131z c\u00fcmleler geliyor. Bu kadar y\u00fcksekte olman\u0131n, hi\u00e7 tatmad\u0131\u011f\u0131n bir \u015fey oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcyorsun. <\/p>\n\n\n\n

Doruk\u2019un sana bir \u015feyler hissetti\u011finin fark\u0131nda oldu\u011fun i\u00e7in, Ya\u011fmur\u2019dan ona bahsederken, kalbini k\u0131rmaktan korkuyorsun onun. O ise her \u015feye ra\u011fmen korumac\u0131 tavr\u0131yla g\u00fcl\u00fcmseyerek: \u201cDikkat et l\u00fctfen kendine. Tutku zehirli bir \u015fey, seni d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrd\u00fc\u011f\u00fc \u015feyden korkabilirsin bir g\u00fcn.\u201d diyor. Doruk\u2019a tam \u015fu an hak veriyorsun. Ya\u015fama \u00f6yle a\u00e7s\u0131n ki\u2026 Kendini y\u0131rt\u0131p atmaktan ba\u015fka yapabilece\u011fin bir \u015fey yok sanki.<\/p>\n\n\n\n

Mavi (20.07.2017)<\/em><\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Yirmi yedi ya\u015f\u0131mda ergenli\u011fe yeniden girmi\u015f gibiyim! Ya\u011fmur\u2019la ilk kez, d\u00fcn Kad\u0131k\u00f6y\u2019de bulu\u015ftuk. Onu, kelimelerle nas\u0131l ifade edebilirim bilmiyorum. Evi olarak g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc tek \u015fehrin -Ankara\u2019n\u0131n- t\u00fcm grili\u011fini kendisiyle birlikte getirmi\u015fti sanki\u2026 Kafe Bohem\u2019e girer girmez onun oldu\u011fu masay\u0131 g\u00f6rd\u00fcm. Sanki, \u00e7ok \u00f6nceden tan\u0131\u015fm\u0131\u015f, ama y\u0131llar sonra kar\u015f\u0131la\u015fm\u0131\u015f iki ki\u015fi gibiydik. \u015eunu s\u00f6ylemeliyim ki, ona klasik anlamda asl\u0131nda yak\u0131\u015f\u0131kl\u0131 bile denemez. Onu benim i\u00e7in \u00e7ekici yapan as\u0131l \u015fey;  kimsede olmayan, adland\u0131ramad\u0131\u011f\u0131m, hatta i\u00e7ten i\u00e7e karanl\u0131k buldu\u011fum bir \u015fey sanki. Belki de bu y\u00fczden birka\u00e7 dakika sonra -onu daha iyi tan\u0131mak istercesine- onunla birlikte olmay\u0131 istedim. O ,\u201dbirlikte olma hissi, ilk anda olu\u015fmayan t\u00fcm a\u015fklar sahtedir.\u201d demi\u015fti bir yaz\u0131s\u0131nda. Hakl\u0131 oldu\u011fu ger\u00e7e\u011fini, kafede yar\u0131m saat anlams\u0131z c\u00fcmleler kurup kald\u0131\u011f\u0131 yere gidince, konu\u015fmaktan ziyade atomlar\u0131m\u0131z\u0131n birbirine kar\u0131\u015fmas\u0131na saatlerce izin verirken anlad\u0131m. Onu i\u00e7imde hissetmek, s\u0131cakl\u0131\u011f\u0131nda saatlerce \u0131s\u0131nmak\u2026 Ayn\u0131 \u015fark\u0131da t\u00fcm gece birlikte y\u00fckselmek ve d\u00fc\u015fmek\u2026 Onunla san\u0131r\u0131m ger\u00e7ekten de \u201cdo\u011fru ve yanl\u0131\u015f\u0131n \u00f6tesinde bir yerde\u201d bulu\u015ftuk.<\/p>\n\n\n\n

K\u0131rm\u0131z\u0131 (12.10.2018)<\/em><\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Ger\u00e7ekle\u015fmeyecek bir ya\u015fam ihtimalinin heyecan\u0131, zamanda art\u0131k gelece\u011fe ve ge\u00e7mi\u015fe savrulurken, anda hissetti\u011fin \u015fey al\u0131\u015fkanl\u0131klar\u0131n\u0131n sende b\u0131rakt\u0131\u011f\u0131: \u201cBir yerden hat\u0131rl\u0131yorum ama ad\u0131n\u0131 s\u00f6yleyemiyorum.\u201d haliyle sanki ayn\u0131 tatta. \u0130\u00e7inde bir \u015feyleri \u00f6lmeye b\u0131rak\u0131rken bedenini de hissetmeyi b\u0131rak\u0131p, uzun zamand\u0131r kimseyle birlikte olmad\u0131n.<\/p>\n\n\n\n

Salt bedensel a\u00e7l\u0131k hissiyle, \u00e7\u0131plak yata\u011fa uzan\u0131yorsun bazen. Kimden ya da neyden eser kald\u0131\u011f\u0131n\u0131 bilmedi\u011fin bir korkunun, sana yabanc\u0131la\u015ft\u0131rd\u0131\u011f\u0131 o bilinmeyen derin bo\u015flu\u011fa elini g\u00f6t\u00fcrd\u00fc\u011f\u00fcn anlarda, sevdi\u011fin o tad\u0131 an\u0131msarken, kalp at\u0131\u015f\u0131n h\u0131zlan\u0131yor. \u00dcrk\u00fcyorsun. Ard\u0131ndan, d\u00fc\u015f\u00fc\u015f anlar\u0131nda hissetti\u011fin h\u00fcz\u00fcnle, kendini her seferinde fark\u0131na varmadan kendine sar\u0131l\u0131r halde buluyorsun. Bu durum, her seferinde zamanda da\u011f\u0131lmas\u0131 gereken \u00f6zlemin kar\u015f\u0131s\u0131nda seni \u00e7\u0131r\u0131l\u00e7\u0131plak b\u0131rak\u0131yor.<\/p>\n\n\n\n

Oysaki onunla klasik anlamda bir ili\u015fkin bile yoktu. \u201c\u0130li\u015fki\u201d demi\u015fti sana \u201ctutkuyla, dolay\u0131s\u0131yla ya\u015famla ayn\u0131 anlama gelmiyor. Sevgi; hem kendini hem onda var olan her ne ise onu \u00f6zg\u00fcr k\u0131lmaksa bir kalbi sahiplenerek sadece kendine esir etmek, kar\u015f\u0131l\u0131kl\u0131 k\u00f6le olmaktan ba\u015fka bir \u015fey de\u011fildir. Oysaki a\u015fk; b\u00fcy\u00fcmek, d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcrmek, de\u011fi\u015fmek i\u00e7in var!\u201d O, t\u00fcm bunlar\u0131 s\u00f6ylerken bedenlerinizin \u00e7\u0131plakl\u0131\u011f\u0131nda \u00e7oktan kaybolmu\u015ftunuz. Belki de sadece sen kaybolmu\u015ftun. Kendini, yeniden onun k\u00fc\u00e7\u00fck \u00e7ekik g\u00f6zlerinde ar\u0131yordun. <\/p>\n\n\n\n

Aran\u0131zdaki engel, bir ba\u015fkas\u0131 ya da bamba\u015fka olanaks\u0131zl\u0131klar de\u011fildi. Aran\u0131zdaki engel; o ve onun kur\u015fun ge\u00e7irmez biricik d\u00fcnyas\u0131yd\u0131! Ona bak\u0131nca g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcn bir insan bile de\u011fildi. \u0130nsan v\u00fccuduna s\u0131\u011fmaya zorlanm\u0131\u015f karanl\u0131k, yabani bir varl\u0131kt\u0131 sanki. Ancak g\u00fcl\u00fcmseyince \u00fczerinde giydi\u011fi \u00e7ekik g\u00f6zler, onu insan kalabal\u0131\u011f\u0131 i\u00e7inde gizliyordu. San\u0131r\u0131m, bu y\u00fczden yaln\u0131z kald\u0131\u011f\u0131n\u0131zda g\u00fcl\u00fcmsemekten ziyade i\u00e7ten bir \u015fekilde g\u00fcl\u00fcyordu. Belki de o farkl\u0131 d\u00fcnyada var oldu\u011funu san\u0131yordun ama sadece \u201cgece\u201d onun eviydi. G\u00fcnd\u00fczleri ise, kendisinin d\u0131\u015f\u0131nda, yurdundan s\u00fcr\u00fclm\u00fc\u015f ba\u015fka birine daha ihtiyac\u0131 yokmu\u015f gibi davran\u0131yordu. Yine de, bir ba\u011f\u0131ml\u0131 gibi \u00e7o\u011fu gece kendini onun teninde buluyordun.<\/p>\n\n\n\n

Birlikte bir kafede oturmak, tatile gitmeyi istemek ya da bir manzaran\u0131n \u00f6n\u00fcnde birbirine sar\u0131lm\u0131\u015f bir \u015fekilde bir foto\u011fraf karesine s\u0131\u011fmaya \u00e7al\u0131\u015fmak\u2026 Bunlar, ikinizin de birbirinizden isteyece\u011fi ya da bekledi\u011fi \u015feyler de\u011fildi. Onun ba\u015fkas\u0131yla yatma ihtimali can\u0131n\u0131 bile ac\u0131tm\u0131yordu. \u00c7\u00fcnk\u00fc \u201conun i\u00e7inde var olan ve senin i\u00e7inde de ya\u015fayan bir \u015feyleri\u201d, k\u0131sa bir anl\u0131\u011f\u0131na da olsa, bir tek onun g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc biliyordun. Yine de, birlikte y\u00fckseliyordunuz ama d\u00fc\u015fen sendin. Onunla olan ne varsa y\u0131kmana ve ka\u00e7mana sebep olan \u015fey; \u201cben\u201d dedi\u011fin \u015fey \u201csen\u201de d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fcrken, asla var olamayaca\u011f\u0131n\u0131 bilmekti. O, \u00f6yk\u00fclerine senden par\u00e7alar eklerken; sen, art\u0131k bir \u015fey yazam\u0131yordun bile. Onun etkisi azald\u0131\u011f\u0131 anlarda, d\u0131\u015f d\u00fcnyay\u0131 fark ediyordun ama uzay ve zaman ona aitti senin zihninde. <\/p>\n\n\n\n

Sevmek, onun dedi\u011fi gibi \u201c\u00f6zg\u00fcl\u00fckse\u201d e\u011fer kendini, onun d\u00fcnyas\u0131nda art\u0131k kaybolmu\u015f hissederken; \u201cm\u00fczi\u011fi kapat\u0131p gitmek\u201d, kendine do\u011fru att\u0131\u011f\u0131n, tek ger\u00e7ek bir ad\u0131md\u0131. <\/p>\n\n\n\n

Mavi (12.11.2017)<\/em><\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Doruk, iyi ki var diyorum her seferinde. Ya\u011fmur\u2019la aram\u0131zda olan ba\u011f\u0131, bir tek o anl\u0131yor. Ya\u011fmur, Ankara\u2019ya \u00fcniversitedeki konferans\u0131 i\u00e7in d\u00f6nd\u00fckten sonra, Doruk arad\u0131 ve sesimden iyi olmad\u0131\u011f\u0131m\u0131 anlad\u0131 san\u0131r\u0131m. Adliyedeki i\u015fi bittikten sonra, adaya geldi. Deniz kenar\u0131nda, bankta konu\u015furken iki \u015fi\u015fe \u015farap bitirdik. \u201c\u00d6lmenin\u201d dedi \u201cde\u011fi\u015fik y\u00f6ntemleri vard\u0131. Sen, ona a\u015f\u0131k olmay\u0131 se\u00e7tin bunun i\u00e7in. Sana, k\u0131zam\u0131yorum \u00e7\u00fcnk\u00fc seni \u00e7ok iyi hissediyorum. Bir g\u00fcn, onu bir daha g\u00f6remeyece\u011fini bilsen de hissetti\u011fin en ger\u00e7ek \u015fey; onun sana b\u0131rakt\u0131\u011f\u0131 o g\u00fc\u00e7l\u00fc duygu ne ise o olacak. Bunu, istesen de art\u0131k engelleyemezsin.\u201d S\u00f6yledi\u011fi her \u015feyi gece boyu d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcm ve sabah dersten sonra, dergiye yollamak i\u00e7in yeniden bir \u015feyler yazd\u0131m bug\u00fcn. Doruk\u2019la konu\u015fmak, beni her seferinde \u201cbir \u015feyler yapmal\u0131y\u0131m art\u0131k!\u201d hissi ile b\u0131rak\u0131yor. Bu kadar g\u00fcn\u00fc birlik ili\u015fkiler ya\u015fay\u0131p, i\u015finden ba\u015fka bir \u015feye \u00f6nem vermez gibi g\u00f6z\u00fck\u00fcrken nas\u0131l bu kadar derin olabiliyor?  <\/p>\n\n\n\n

K\u0131rm\u0131z\u0131 (13.11.2018)<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Tutku, sevgi, a\u015fk! Bu kelimeleri zihninde bir \u00e7eki\u00e7le s\u00fcrekli par\u00e7alara ay\u0131r\u0131yorsun. Zehir ak\u0131yor sanki her par\u00e7adan. Ve sen, zehrini bo\u015faltmak istercesine anlam y\u00fcklemeden birileriyle birlikte oluyorsun. Bir \u015feyler hissetmeye a\u00e7s\u0131n sanki. Asl\u0131nda sen, hep a\u00e7s\u0131n art\u0131k! Art\u0131k o, yok. Ya\u011fmur yok! \u00dclkeden bile gitmi\u015f \u00fcstelik. Ona gidecek tutku bile yok art\u0131k i\u00e7inde. <\/p>\n\n\n\n

Son g\u00fcn, ona: \u201cSeninleyken, kendimi art\u0131k kaybolmu\u015f gibi hissediyorum ve bu durum, bana art\u0131k nefes ald\u0131rm\u0131yor\u201d demi\u015ftin. Ya\u011fmur ise sana ilk defa h\u00fcz\u00fcnle bakm\u0131\u015f ve \u201ctutku\u201d diyordun, \u201cBirbirinde hi\u00e7 korkmadan kaybolmaya haz\u0131r olmakt\u0131r. Bunu yapabildi\u011fimizi g\u00f6rm\u00fcyor musun?\u201d diye sormu\u015ftu. \u201cBen, korkuyorum art\u0131k ve kendim olmak i\u00e7in yeniden, pes ediyorum t\u00fcm bu sa\u00e7mal\u0131klara!\u201d diye hayk\u0131rm\u0131\u015ft\u0131n. O, ise \u201c\u00d6zg\u00fcrs\u00fcn, Okyanus\u2026\u201d diyerek sana g\u00fcl\u00fcmsemi\u015fti. \u0130stedi\u011fin gibi \u201c\u00f6zg\u00fcrs\u00fcn\u201d art\u0131k. D\u00fczenli bir ili\u015fki, ev, i\u015f... Bundan sonra, bunlarla avunabilirsin ama beceremiyorsun hi\u00e7birini. Direnece\u011fin, u\u011frunda m\u00fccadele etmeyi istedi\u011fin bir \u015fey yok art\u0131k. Giderek kayboluyorsun. <\/p>\n\n\n\n

K\u0131rm\u0131z\u0131 (13.02.2019)<\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Derinlerinde hissetti\u011fin hazz\u0131n doru\u011funa daha \u00e7ok ve daha h\u0131zl\u0131 t\u0131rmanmak istercesine \u201cDaha h\u0131zl\u0131! \u00c7ok daha h\u0131zl\u0131!\u201d diyordu t\u00fcm atomlar\u0131n hi\u00e7 konu\u015fmadan. \u201cSeni seviyorum!\u201d diyerek kendini karanl\u0131k bo\u015flu\u011fa daha \u00e7ok b\u0131rak\u0131yordu kar\u015f\u0131ndaki ses\u2026 Tam o doruktan, kendini bo\u015flu\u011fa b\u0131rakt\u0131\u011f\u0131n an geldi\u011finde ise par\u00e7alara ayr\u0131lmadan, d\u00fc\u015f\u00fc\u015f\u00fc ya\u015famak istedin yeniden. \u00dczerinde s\u0131cakl\u0131\u011f\u0131n\u0131 hissetti\u011fin bedenin nefesini, duda\u011f\u0131n\u0131n tam kenar\u0131nda hissediyordun. Biraz \u00f6nce, geri say\u0131m yaparcas\u0131na hissetti\u011fin t\u00fcm o anlar, bedenin kendine en yabanc\u0131 ama ayn\u0131 zamanda en tan\u0131d\u0131k yerinde \u0131slak bir d\u00fc\u015f gibi duruyordu ve sen sanki art\u0131k andan ko\u015far ad\u0131m ileri gidiyordun. Tam o an, d\u00fc\u015fsel bir ger\u00e7eklikten \u00e7\u0131k\u0131p, \u00e7\u0131plak v\u00fccudundan ayr\u0131lan y\u00fcze bakt\u0131n. Biraz \u00f6nce kendine en yakla\u015ft\u0131\u011f\u0131n an\u0131n s\u0131rda\u015f\u0131 olan Doruk, karanl\u0131kta birden yabanc\u0131 biri gibi g\u00f6r\u00fcnd\u00fc sana. Aniden irkildin ve t\u00fcm o d\u00fc\u015f\u00fc\u015f an\u0131nda yine sar\u0131lmalara susad\u0131\u011f\u0131n\u0131 fark etti\u011finde ise yataktan kalk\u0131p bir bardak suyu h\u0131zl\u0131ca i\u00e7tin. O, sen d\u00f6nd\u00fc\u011f\u00fcnde sana s\u0131k\u0131ca sar\u0131ld\u0131 ve \u201cArt\u0131k birlikte kaybolurken, kendimizi ve birbirimizi bulmay\u0131 yeniden \u00f6\u011frenmeliyiz.\u201d dedi ve seni \u00f6pt\u00fc. Bir \u015feyler s\u00f6ylemek istedin ama bildi\u011fin t\u00fcm dilleri bir kenara b\u0131rakmak, sana o an daha cesurca geldi ve sadece sustun. O, sana sar\u0131l\u0131rken, uykuya dald\u0131\u011f\u0131nda bo\u011fulur gibi hissettin ve onun kollar\u0131ndan bedenini ay\u0131rd\u0131\u011f\u0131nda g\u00f6zlerini kapatt\u0131n ve g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcn d\u00fc\u015f\u00fc hat\u0131rlayamad\u0131\u011f\u0131n bir g\u00fcne uyand\u0131n. Onunla birlikte y\u00fcr\u00fcrken, \u201cg\u00fcnd\u00fcz\u201d sana bir daha asla ait olamayaca\u011f\u0131n bir zaman dilimi gibi g\u00f6r\u00fcnd\u00fc. Doruk, sana: \u201d\u015eapkan\u0131 tak istersen\u201d derken ger\u00e7ekten \u00e7ok \u00fc\u015f\u00fcyordun. Art\u0131k Doruk\u2019un yan\u0131nda da yaln\u0131z hissediyordun ve bu yaln\u0131zl\u0131kla da ger\u00e7ek anlamda tan\u0131\u015fman demekti. Bir daha, onu istesen de g\u00f6remeyece\u011fini biliyordun. Metrob\u00fcste, s\u0131rf konu\u015fmak i\u00e7in ona kamp yapmak istedi\u011fini ama kamp alan\u0131nda hala seni en \u00e7ok korkutan \u015feyin vah\u015fi bir hayvanla kar\u015f\u0131la\u015fmak oldu\u011funu s\u00f6yledin. O ise \u00f6yle bir anda hi\u00e7bir \u015fey yapmadan hareketsiz durman\u0131 s\u00f6yledi sana. S\u00f6yledikleri, zihninde seni tek bir yere yeniden g\u00f6t\u00fcrd\u00fc. Onunla kar\u015f\u0131la\u015fm\u0131\u015ft\u0131n ve kamp alan\u0131nda \u00e7oktan kaybolmu\u015ftun!<\/p>\n\n\n\n

Mavi\/ K\u0131rm\u0131z\u0131 (19.07.2019)<\/em><\/strong><\/h4>\n\n\n\n

Bir resim var, gecede sen \u00e7izmi\u015fsin ama onu tan\u0131m\u0131yorsun art\u0131k. Resim, sana hayk\u0131r\u0131yor: \u201cBak buraday\u0131m!\u201d diyor ve sana do\u011fru g\u00fcl\u00fcms\u00fcyor.  Resim, seni i\u00e7ine \u00e7ekip orada \u00f6ylece hareketsiz b\u0131rak\u0131yor. Yine de SEN: \u201c\u015eimdi gitme vakti diyorsun, benden \u00e7ok uza\u011fa!\u201d<\/p>\n\n\n\n

\u2026.<\/p>\n\n\n\n

Defteri kapat\u0131rken i\u00e7imi \u00e7ekiyorum nefes alabilmek i\u00e7in yeniden. Okyanus en son yaz\u0131s\u0131nda \u201cSein\" <\/em>diyor \u201cAlmanca\u2019da iki anlama geliyormu\u015f: \u2018Var olmak\u2019 ve \u2018Onun olmak.\u2019 <\/em> Ve ben,\u201csein\u201d s\u00f6zc\u00fc\u011f\u00fcn\u00fc sesli bir \u015fekilde heceledikten sonra zihnimde \u00e7eki\u00e7 sesleri duyuyorum. \u0130sa\u2019y\u0131 yeniden, tek ba\u015f\u0131ma \u00e7arm\u0131ha geriyorum sanki. Ya da ben \u0130sa oluyorum ve \u00e7arm\u0131ha kendimi geriyorum. \u00c7eki\u00e7 sesleri ve onun defterdeki t\u00fcm f\u0131s\u0131lt\u0131lar\u0131 birbirine kar\u0131\u015f\u0131yor. Evlerine giden o yoku\u015fu tekrar t\u0131rmanacak delili\u011fi ve \u00f6l\u00fcm\u00fc kendimde bulam\u0131yorum art\u0131k. \u0130lk vapura biniyor ve yola \u00e7\u0131k\u0131yorum. Vapurda denize bakt\u0131\u011f\u0131mda g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm tek \u015fey: bo\u015fluk! Bir s\u00fcre sonra, onun \u00f6lmeden \u00f6nce dinledi\u011fi \u015fark\u0131 dilime dolan\u0131rken, kendi otopsi raporum yan\u0131 ba\u015f\u0131mdaki defter oluyor.<\/p>\n\n\n\n

\u201cBirbirimizi tan\u0131d\u0131k, tekrar tan\u0131d\u0131k<\/em><\/p>\n\n\n\n

G\u00f6zden kaybettik, yine kaybettik.<\/em><\/p>\n\n\n\n

Tekrar bulu\u015ftuk, tekrar \u0131s\u0131nd\u0131k.<\/em><\/p>\n\n\n\n

Sonra ayr\u0131ld\u0131k.<\/em><\/p>\n\n\n\n

Herkes kendi yoluna gitti, hayat\u0131n girdab\u0131nda\u201d<\/em><\/p>\n\n\n\n

<\/p>\n","post_title":"Gecedeki yaz d\u00fc\u015f\u00fc | \u00d6yk\u00fc","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"gecedeki-yaz-dusu-oyku","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2021-03-28 21:22:58","post_modified_gmt":"2021-03-28 18:22:58","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=116495","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":116495}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "46"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "12"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Rüzgargülleri ve Duvarlar | Öykü

Artık cenaze törenlerine gitmiyorum. En son bizim güvenlik görevlisinin annesininkine gittim. Her zamanki gibi avlunun en ücra yerine gidip geleni gideni izlemeye başladım. Bir kadın,...

Çiy damlası | Öykü

Güneş Hoca yine saçma sapan atıp tutmaya başlıyor. Dayanamayıp söz alıyorum. Bu sefer Zeus gibi şimşeklerini bana çeviriyor. Tam yerimden fırlayıp sınıftan çıkacağım. "Çiy damlası...

Ölenle Ölünmüyor | Öykü

Vallahi günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum Semra ablacığım. Düşündüm de ne kadar oldu rahmetliler gideli? Yedi bilemedin sekiz ay olmuştur. Senin torun bile yürüyecek neredeyse....

ÇOK RİCA EDİYORUM

  Bakın, ben dramaların hatta romantik komedilerin ayrılık, kavga, küslük sahnelerine dayanamam. İleriye sararım o sahneler bitsin diye.  Kavuşma, barışma sahnelerini ise defalarca izlerim. Hepsini değil...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol