Sizin gerçekliğiniz nefrettir. Bizimse gerçekliğimiz gökkuşağıdır. Yaşamı nefretinizle kirletmenize izin vermeyeceğiz. Bağıracağız. Sokaklarda, alanlarda ve her yerde. Bize dayattığınız hayatı kabul etmiyoruz. İnandığımız hayat bu değil çünkü.
Sizler tek bir sözcük, tek bir bayrak, tek bir dil ve tek bir akıl istiyorsunuz. Ama bizler inadına çoğul olacağız, çoğalarak gökkuşağına dâhil olacağız. Bizi ayırmak için devletleriniz, iktidarlarınız, erkekliğiniz ve cinayet aygıtlarınızla bedenlerimize ve ruhlarımıza her türlü şiddeti, tecavüzü meşru gösterme çabası içerisinde olacaksınız. Nefret bulaşmamış bir yaşamı örmemizi yasaklayacaksınız. Ama bizler yine duracağız. Çünkü yaşamı güzel kılmanın, adaleti, eşitliği ve sevgiyi özgür kılmanın mücadelesidir bu direniş. Çünkü biz geleceği çalınan çocukların, barış düşleri katledilen yoldaşlarımızın, işinden edinenlerin, horlananların, dışlananların, bedenine her gün işkence edilen hayvanların, toprağından ayırdığınız ağaçların, sessizliğe ve kayıp fotoğraflara bıraktığınız evlerin, yakılmış köylerin, evinden yurdundan edinenlerin birikmiş çığlığıyız hâlâ. Atmamıza izin vermediğiniz bu çığlığı birgün mutlaka duyacaksınız. Mutlaka birgün korkacaksınız bu çığlıktan. Savaşlarınızla delirtmeye ve yok saymaya çalıştığınız bu iradeyi yok edemeyeceksiniz.
Çünkü hâlâ Ulrike gibi bağırmaya devam ediyoruz. Çünkü hâlâ katledilen kadınların çığlığını taşıyoruz. Çünkü hâlâ Ekin Wan’nın işkence ettiğiniz, sokağın ortasında bıraktığınız ve bir kelebeğe dönüşen bedeni ile gülüşünün çığlığını taşıyoruz. Çünkü hâlâ yerlerde sürüklediğiniz ama asla yılmayanların çığlığıyız. Çünkü aşkın çocuklarının onur mücadelesine inanıyoruz. Çığlığımız büyüyecek. İncittiğiniz bu yaşamı sizden geri alacağız. Sevginin karşısında yıkılacaksınız.
Sizler, nefreti dillendirenler; biz sizler gibi olmayı reddedeceğiz her defasında. Sizler yıkılacaksınız. Tüm gücünüzle hayatımızı yok sayabilirsiniz ama bu nefretiniz kaybedecek.
Aşk ve sevgi ise hep kalıcıdır. Ve hep kalıcı olacaktır. Bizim bedenlerimize dayattığınız hayatı kabul etmiyoruz ve bu dayattığınız hayata kendimizi asla ait hissetmeyeceğiz.
Bizim bedenimiz gökkuşağıdır
Bizim sesimiz çığlığını her an kalbimizde taşıdığımız ve bu çığlığı bize bir direniş sözü olarak bırakanların sesidir. Sizin gibi olmayacağız. İnadına yan yana duracağız. Eşit ve özgür, aşkla yaşayana kadar. Sizin gibi konuşmayacağız. Kullandığınız her sözcüğü dönüştüreceğiz. Yaşamın dilini inşa edeceğiz. Barışın, umudun ve gökkuşağının dilini. Sizin gibi olmamak için yürüdüğümüz bu yolu asla bırakmayacağız. Bizi, bedenlerimiz, düşüncelerimiz üzerinden lanetleyebilirsiniz. Çünkü korkuyorsunuz. Korkacaksınız. Çünkü gökkuşağı ile direndiğimiz bu nefret dolu kalbinize de aşkın ve sevginin bulaşacağından korkuyorsunuz. Bize nefretinizle dayattığınız her şeye rağmen biz size nefretle değil aşkla gökkuşağıyla ve yan yana durarak karşılık vereceğiz.
Bu yaşamı nefretinizle kutsamanıza izin vermeyeceğiz
Çünkü bu gökkuşağı ve onurlu bir yaşamın uğruna hayatlarından olanların, yok sayılanların bıraktığı bir direniştir bize ve onu asla bırakmayacağız…
Ve güzel olan onurlu bir mücadeledir. Yan yana durmaktır. Gökkuşağı olmaktır. Haykırmaktır. Bu çığlığa bir çığlık daha katmaktır. Onurlu bir yaşam için verilen bu mücadele için hiçbir ötekiliğimizi, kimliğimizi ve acımızı birbirinden üstün görmeden, ayırmadan eşitçe savunmaktır asıl güzel olan.
Güzel olan bütün kırıldığımız parçalarımızı bulup yaralarımızı iyileştirmektir. Tamamlamaktır birbirimizi.
Bu yüzden Ulrike’nin, Ekin’in, Hande’nin, Eylül’ün ve tüm yaşamı onurlu kılmak için bize bu kutsal çığlığı bırakanların mücadelesini asla bırakmayacağız. Bizim kalbimiz ve bedenimiz gökkuşağıdır. Alışın. Burdayız. Tüm yok sayılmalara rağmen vardık. Varız. Var olacağız.
Tıpkı bir kez daha sokağa çıkarak haykıran tüm gökkuşağı çocuklarının ve renklerimizin dediği gibi:
“Bizler korkmuyoruz, bizler buradayız, bizler değişmeyeceğiz. Siz korkuyorsunuz, siz değişecek, siz alışacaksınız. Bizler 12 yıl boyunca bu caddeyi gökkuşağı renklerine boyadık, özgürlüğün sözünü söyledik, beraber yaşamanın, yürümenin güzelliğini tüm dünyaya gösterdik. Yine buradayız, şimdi de onurumuz için kararlılıkla mücadele edeceğimizi gösteriyoruz.
Bizler aşkın ve cinsiyetin devrimini ilan edenleriz. Bizler dışlanan, görmezden gelinen, yılmayanlarız. Bizler yalnız değiliz, yanlış değiliz, vazgeçmiş hiç değiliz. Valilikler, hükümetler, devletler değişir, biz kalırız.”