Gün ışığından mahrum bırakılan güneş ayısı Kwan’ın hikâyesi, yabani hayvan ticaretinin karanlık tarafını gözler önüne seriyor! Kwan, iki yıl boyunca karanlık bir odada tutularak hiç güneşe çıkarılmamış bir güneş ayısı!
Tayland Yaban Hayatı Dostları Derneği‘nden (WFFT) Edwin Wiek ve arkadaşları onu terk edilmiş bir halde artık kullanılmayan bir tapınakta bulduklarında korkunç bir durumdaymış. Güneş ışığından mahrum kalmış ve oldukça zayıf görünen Kwan’ın kafa tüylerinin çoğu dökülmüş. Öyle ki artık bir güneş ayısına da benzemiyormuş. Kendisi için sergilenen bütün çabalara rağmen, kurtarıldığının ertesi gecesi saat 02.45’te hayata veda etmiş.
Fakat garip olan şu ki Kwan çok uzun süre hayata tutunmuş. Dış dünyadan tamamen izole ve terk edilmiş halde kendi başına bırakılmış olan Kwan, korkunç şartlar altında hayatla ölüm arasında vakit geçirmiş; son nefesini ise onu kurtaranların kucağında vermiş. Sanki kurtarılmayı beklemiş gibi… Güneşi tekrar görme şansını bir kez daha yakalamak; bütün dünyaya hikâyesini haykırmak istermiş gibi…
Satılmak için doğadan koparılmış!
Kwan’ın ölmeden önceki hayatına dair elimizde çok fazla bilgi yok. Ama hikâyesi, doğadan koparılarak yabani hayvan ticareti için paketlenip en sonunda virane “tapınaklarda” sonlanan diğer güneş ayılarının hikâyelerine oldukça benziyor.
Oysaki Kwan’ın vahşi ormanlarda özgürce hayatını sürdürüyor olması gerekirdi. Fakat o, bunun yerine, muhtemelen kendisi de kaçak avcılar tarafından öldürülerek “sağlığa yararlı” yabani hayvan eti olarak satılmış olan annesinden koparılmış; hayatı da bundan sonra kâbusa çevrilmişti.
Sevimli ve hassas bir yavru olan Kwan, muhtemelen, evcil hayvan niyetine yasadışı olarak satılacaktı. Güneş ayıları, doğduklarından sonra en az iki yıl boyunca korunma amacıyla anneleriyle yaşarlar. Buna rağmen Kwan, fazla hareket alanı olmayan bir kafeste yaşamak zorunda bırakılmış.
Bir insan neden vahşi bir hayvanın tutsak edilerek beslenmesinin iyi bir fikir olduğunu düşünür ki? Belki de cehaletlerinden onların da kedi ve köpekler gibi eğitilebileceklerini sandıklarından. Belki de bir hayvana sahip olmayı kendilerine hak görecek kadar aptal olduklarından ya da diğerlerine üstünlük sağlamanın farklı bir hayvana sahip olmayı gerektirdiğinden!
Ama bütün bu heves genellikle, Kwan gibi ayıların büyüyüp artık sevimliliklerini bir kenara bıraktıkları ana kadar devam eder. Kwan, artık içine sığamayacak boyutlara geldiği kafeste muhtemelen bitkin, kilolu, hasta ve giderek daha sinirli hale gelmiş.
Eşelenemeyen, koşamayan, ağaçlara tırmanamayan, bir eş sahibi olamayan ya da diğer türdeşleriyle bir arada bulunamayan Kwan, tutsak edilen hayvanlarda rastlanılan nevrotik sterotipik yinelemeli davranışlar geliştirmiş olabilir. Metal kafeste attığı her adımı pençelerine zarar vermiş; yaralanmış ve sürekli tekrarlayan yara ve muhtemel enfeksiyonlardan dolayı acı çekmiş olabilir.
Büyük ihtimalle tam da o vakit, sahipleri, vahşi bir hayvanın ev hayvanı gibi beslenilmesinin oldukça pahalıya mal olduğunu ve aslında o kadar da eğlenceli olmadığını fark etmiş. Ve Kwan’ı öldürmek yerine, bir “fazilet örneği” göstererek, onu yakınlardaki bir tapınağa bağışlama kararı almış. Ne de olsa tapınak rahiplerine göre, inandıkları din bütün canlılara göz kulak olmayı gerektirmekte!
Fakat rahipler muhtemelen vahşi bir hayvana bakabilme bilgisine sahip değilmiş. Maddi imkânsızlıklar ve bilgi eksikliği de Kwan’ın daha da kötüleşmesine sebep olmuş. Kwan’ın neden uzun süre karanlık bir odada tutulduğu ise bilinmiyor. Belki de diğer ayılardan daha gergin olması onun karanlık bir yere atılmasına sebep olmuştur. Ve bulunduğu zamanki hali düşünüldüğünde, uzunca bir süredir ihmal edildiği çok açık.
Edwin Wiek ve arkadaşları, Kwan’ı kurtarmak için canla başla çalışmış. Fakat o, yaşama bağlanmak için gösterdiği büyük çabaya rağmen, ölümün huzurlu kollarına kendini bırakmış.
Kwan gibi diğer ayılar da kurtarılacak!
Kwan o kötü hayatını bırakıp gitti. Hem de bunu yapabilecek kadar “güvende” olduğunu hissettiği vakit. Özgürlüğünün son saatlerinde basın ve sosyal medyada yayılan hikâyesi binlerce insanın kalbinde yer etti.
O, son kez güneşi görme isteği ile insan evladının ihmalkârlığını farkında olmadan gözlerimizin önüne serdi. Ve öyle görünüyor ki onun yaşamındaki ayrıntılarla yüz yüze gelmemiz, artık gözlerimizin kapalı kalmasına izin vermeyecek.
Kwan’ın hikâyesi, tutsak haldeki güneş ayılarının içinde bulunduğu bu kötü şartları bizlere gösterdi. Edwin ve WFFT’den arkadaşları şu sıralar bir zamanlar Kwan’ın da içerisinde bulunduğu tapınaktaki diğer dört ayının salıverilmesi için uğraşıyor. Onun yaşamı ve ölümü, evet, çok talihsiz; fakat kesinlikle beyhude değil…
Kaynak: One Green Planet