TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu, Türkiye’de çatışmalı bölgelerde gazetecilik yapan kadın gazetecilere ilişkin raporunu bugün gerçekleştirdiği basın toplantısıyla açıkladı. Rapora göre, kadın gazeteciler çatışma bölgesinde mesleklerini icra ederken tehditlerle ve sözlü tacizlerle karşılaşıyor, her an ölümle burun buruna yaşıyorlar.
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ Komisyonu, çatışmalı bölgelerde gazetecilik yapan kadın gazetecilerin çalışma koşullarına dair bir rapor hazırladılar. Rapordaki bulgular bugün İstanbul’da Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Lokali’nde düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna açıklandı.
Salona asılan “Namlunun ucundaki gazeteciler. Savaş bölgelerinde görev yapan kadın gazeteciler anlatıyor” yazılı pankartın eşliğinde gerçekleşen toplantıya komisyondan Şafak Timur, TGS Örgütlenme Sekreteri Arzu Demir, TGS İstanbul Şube Sekreteri Sevgim Denizaltı, Haber Nöbeti’nden Tuğba Tekerek, TGS İstanbul Şube Başkanı Gökhan Durmuş, Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu ve TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş katıldı.
Raporu hazırlayan ekipten gazeteci Şafak Timur raporun; Şırnak’ın Cizre, Silopi, Beytüşşebap; Mardin’in Nusaybin, Derik, Dargeçit; Muş’un Varto; Diyarbakır’ın Sur ve Bismil, Hakkari’nin Yüksekova ilçeleri ve Van’da yaşanan çatışmaları, abluka ve sokağa çıkma yasaklarını başından bu yana takip eden 10 kadın gazeteci ile yapılan görüşmeler sonucu hazırlandığını açıkladı. Haber yaparken gözaltına alınarak tutuklanan ve bir süre sonra serbest bırakılan Vildan Atmaca ve halen tutuklu bulunan Beritan Canözer dışındaki gazeteci kadınların kimlikleri ise can güvenliği riskini ve gazetecilik faaliyetlerini yaparken yaşadıkları zorlukları artırabileceği endişesi ile gizli tutuluyor.
Rapora göre; çatışmalı bölgelerde özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesi illerinde görev yapan kadın gazeteciler, ölümle burun buruna çalışıyorlar. Gazetecilerin mesleklerini yapması sürekli engellenirken, kameraları ve fotoğraf makinaları sık sık kırılıyor. Gazetecilere yönelik tehditlerin büyük kısmının güvenlik güçleri tarafından gelirken, bir kısmının da çatışmanın diğer tarafındaki silahlı güçlerden de gelebildiği toplantıda üstünde durulan diğer bir konu oldu.
Gazeteciler, cinsiyetleri üzerinden hakarete ve baskıya maruz kalıyorlar. Görüşülen gazeteciler, kendilerini adeta bir doğal hedef gibi gördüklerini belirtirken, canları pahasına çalıştıkları için hayatta kalabilmenin yöntemlerini geliştirdiklerini ifade etmişler. Zaten zor bir mesleği zor bir coğrafyada icra eden bölgedeki kadın gazeteciler, güvenlik güçleri ile olabildiğince karşılaşmadan haber yapmaya çalışıyorlar. Gazeteciler, raporu hazırlayan ekibe devlet güçleri tarafından tehdit edildiklerini, sözlü tacizlere uğradıklarını anlatmışlar. Rapora göre; bir gazeteci “Yerinizi biliyoruz sizin de sonunuz gelecek” şeklinde bir SMS mesajıyla tehdit edilmiş. Polisler, sık sık gazetecilerden kameralarındaki görüntüleri silmelerini de talep ediyorlar.
Raporda gazetecilerin ağzından aktarılan bazı ifadeler, gazetecilerin ne kadar zorlu koşullar altında çalıştıklarını kanıtlar nitelikte;
- Gerçeği yansıtmaya çalışıyorsun bir yandan ama polis senin sivillerden aldığın bilgiyi falan onun tarafından değilse. Sen onun için bir tehditsin. Bu bölgede genel olarak böyle. Ana akım, AA, İHA dışındakilerin hepsi onlar için tehdit ve hepsi hedef.
- Kamerayı onu bunu saklıyorsun. Kurşunlar sana gelmesin diye. Sen gazetecisin ya da şusun busun diye kimse gözetmiyor. Ayağımın dibine denk geldi kurşun. Kameraman bana dur demeseydi ben koşuyor olacaktım ve vurulacaktım, ayağımın dibine geldi. Uzaktan kameraman ve kamera mikrofonu görülüyordu.
- Namlunun ucunda baro başkanları, doktorlar, öğretmenler var. Sen de namlunun ucundasın. Bu işi yapmaya çalışıyorsun, bir şeyleri koparıp dünyaya duyurmaya çalışıyorsun. En basitinden bir caddede elinizde fotoğraf makinesi veya kamera yürürken, zırhlı bir araç görürseniz, endişe topuna kapılıyorsunuz. Her an alınıp götürülme korkusuyla yaşamak durumunda kalıyorsunuz.
- Abluka alanlarını takip ettiğim sırada darp edildim. Silahlar eşliğinde ölüm ile tehdit edildim. Gözaltına alındığımda sözlü ve fiziki şiddete maruz kaldım.
- Anons yaptığım yere ateş açıldı. Buna benzer durumlar çok yaşıyorsun. Kamerayı da göstermiyorsun, mikrofonu da göstermiyorsun. (Kaynak: Evrensel Gazetesi)
Rapora göre; kadın gazeteciler kendilerini zaman zaman çok yalnız hissettiklerini dile getirirken, kendilerini ayrıca bir anda adeta bir savaş muhabiri gibi kurşunlar altında çalışır halde bulduklarını söylemişler.
Raporda; kadın gazetecilerin yaşamış olduğu hak ihlallerinin çözümüne ilişkin talepler dillendirildi. Kadın gazetecilere hak ihlali yapanların cezalandırılmasını istenirken tutuklu tüm gazetecilerin de serbest bırakılması talep edildi.
TGS Örgütlenme Sekreteri Arzu Demir tutuklanan ve halen cezaevinde bulunan Beritan Canözre’in 29 Mart’ta Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk kez hakim karşısına çıkacağına anımsatırken, Canözer’in şahsında hapisteki tüm gazetecilerin serbest bırakılması ve 29 Mart’ta gerçekleşecek davaya katılım çağrısında bulundu.
Toplantıda söz alan gazeteci Tuğba Tekerek ise Haber Nöbeti’ne dair bilgileri paylaştı. Şu ana kadar 6 ekibin bölgeye gittiğini, 40’a yakın gazetecinin dayanışma gösterdiğini ve 150’ye yakın haber yapıldığını söyleyen Tekerek, bu dayanışmanın büyütülmesi gerektiğini vurguladı. Bir grup gazeteci, Türkiye’nin çatışmalı bölgelerinde görev yapan meslektaşlarıyla dayanışmak ve haber alma hakkını savunmak için Haber Nöbeti adıyla Şubat ayı içinde bir girişim başlatmıştı.
Raporun sonunda, TGS Kadın ve LGBTİ Komisyonu önerilerini sıralıyor, bunlar özletle şöyle;
- Çatışma bölgesinde görev yapan meslektaşlarımızın can güvenliğini tehdit eden, devlet görevlilerinden kaynaklanan her tür davranış ve eylemin son bulması,
- Bugüne kadar meslektaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen tüm şiddet olaylarının faillerinin bulunması ve yargılanması,
- Ve hapiste tutulan tüm tutuklu gazetecilerin hemen salıverilmesi gerektiği.