Ebola Kanamalı Ateşi olarak da bilinen Ebola, yüzde 50-90 arasında öldürücü etkiye sahip olup Ebola virüsü ile enfekte olan insan ya da hayvanın kan ve vücut sıvıları ile bulaşan bir hastalıktır.
Bilinen bir tedavisi ve aşısı olmayan bu ölümcül hastalık, vücut virüs ile enfekte olduktan sonraki 2-21 gün arasında, ilk olarak baş ağrısı, ateş, boğaz ağrısı, halsizlik ve kaslarda güçsüzlük semptomları ile kendini göstermekte olup ardından kusma, ishal, kanama ve deride döküntülere sebep olarak en çok böbrek ve karaciğer fonksiyonlarını etkilemektedir. Enfekte olmuş kişilere yardımcı olmak için oral rehidrasyon terapisi (hafif tatlı ve tuzlu içme suyu desteği) veya damar yolu ile sıvılar verilmektedir. Aşı ve ilaç geliştirme çalışmaları halen sürmekte olup kesin bir sonuca ulaşılamamıştır.
İlk Ebola salgını Orta Afrika’nın tropikal ormanlara yakın köylerinde tespit edilmiş ve ismini hastalığın görüldüğü köyün yanında bulunan Ebola Nehri‘nden almıştır. Ancak yakın zamanda patlak veren ve Ebola virüsünün 1976 yılında keşfedilmesinden beri dünyadaki en büyük salgın olan 2014 Batı Afrika Ebola Salgını ilk olarak Gine’de baş göstermiş ve Sierra Leone, Liberya, Nijerya, Amerika, Senegal ve Mali ülkelerine yayılmıştır.
Hastalığın bu ülkelerde görülmesinin sebebi, herhangi bir sağlık güvencesinin bulunmamasının yanında insanların temel ihtiyaçlarını dahi zor karşılayabildikleri temizlikten uzak bir ortamın bulunmasıdır. Mart ayında görülen ilk vakadan sonra Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre 11 bin 79 kişi hayatını kaybetmiştir. 8 Ağustos 2014 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Dr. Margaret Chan, Batı Afrika Salgını’nı “Dünya Halk Sağlığı Acil Durumu” ilan etmiş ve hastalığın yoğun olarak görüldüğü bölgelerde medikal destek ve gözlem sağlayarak çeşitli araştırmaları başlatmıştır.
Bu araştırmalar bize hastalıkla ve virüsle baş etmek için korunma yöntemleri ve etkili tedavi yöntemleri geliştirmek adına çok büyük katkılar sağlamaktadır.
Ebola ile ilgili en güncel çalışma olan 7 Mayıs 2015 tarihli nejm.org‘daki makaleye göre, tamamen iyileşmiş bir bireyin kan dolaşımındaki tüm virüsler temizlenmesine rağmen, göz içi sıvısında 2 aydan fazla bir süredir virüsün aktif bir şekilde yaşadığı tespit edilmiştir.
30 binden fazla insan etkilendi
Çalışmayı yürüten araştırma kurulunun başkanı Prof. Jay B. Varkey, Ebola hastalığını tamamen atlatmış bireylerin takibinin çok önemli ve hassas bir konu olduğunu vurguluyor çalışmasında. Özellikle virüs, göz ve testis gibi kendine özel bağışıklık sistemi olan bölgeleri daha ağır etkileyeceğinden, bu alanlarda yapılacak araştırmalara olan ihtiyacın ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyuyor.
Küçücük bir virüs birçok ülkede 30 bin’den fazla insanı etkilemiş ve onları ölümle yüzleştirdikten sonra çok azına hayatta kalma şansını vermiştir. Ve tıp dünyası, bu sağ kalabilen güçlü insanlara uyguladıkları nispeten başarılı tedavilerle onların günlük yaşamlarına dönebilme imkânını yarattıktan sonra, yapacakları sıkı takip ile hastalığın tekrar yayılma ve daha fazla can alma olasılığını ortadan kaldıracaktır.
Kaynak: WHO, NEJM
Hazırlayan: Esra Aydın