Ana SayfaKategorisizYaşlanmaya meydan okuyan şifre Termodinamik Yasaları’nda mı?

Yaşlanmaya meydan okuyan şifre Termodinamik Yasaları’nda mı?

-

Termodinamik kanunları, çok genel bir geçerliliğe sahiptir ve karşılıklı etkileşimlerin ayrıntılarına veya incelenen sistemin özelliklerine bağlı olarak değişmez. Yani bir sistemin sadece madde veya enerji giriş-çıkışı bilinse dahi bu sisteme uygulanabilir.

Sıfırıncı kanun

Eğer A ve B sistemleri, termodinamik dengedeyse ve B ve C sistemleri de termodinamik denge içerisindeyse; A ve C sistemleri de termodinamik denge içerisindedir

Birinci kanun

Bir sistemin iç enerjisindeki değişim: sisteme verilen ısı ile sistemin çevresine uyguladığı iş toplamıdır.

İkinci kanun

Bir ısı kaynağından ısı çekip buna eşit miktarda iş yapan ve başka hiçbir sonucu olmayan bir döngü elde etmek imkânsızdır (Kelvin-Planck Bildirisi)ya daSoğuk bir cisimden sıcak bir cisme ısı akışı dışında bir etkisi olmayan bir işlem elde etmek imkânsızdır (Clausius Bildirisi).

Üçüncü kanun

Bu yasa neden bir maddeyi mutlak sıfıra kadar soğutmanın imkânsız olduğunu belirtir:

Sıcaklık mutlak sıfıra yaklaştıkça bütün hareketler sıfıra yaklaşır.

Termodinamik yasaları aslında temel bir sistemin ince işleyişini anlatır. Bu yasalar bize tüm sistemin kendi içerisinde kapalı; ancak birbirine karşı açık olduğunu betimler. Sistemde iç ya da dış yoktur. Her şey bir bütün halinde çalışır,bunları parçalar halinde gören sadece bizim algılayışımızdır. Bizler ancak parçaları kavradığımız noktada bunları bütünleştirip büyük sistemi görebiliyoruz.Bu sistemde, kesintisiz olarak bir yerleri yoğunlaştırma ya da boşlukları doldurma çabası vardır.

Bu yazıda, özellikle termodinamiğin ikinci yasasından yola çıkarak insanın bu hassas nokta ile nasıl kesiştiğine değineceğim.

İkinci yasa, evrendeki akışın çok yoğundan az yoğuna olduğunu ifade eder. Bu akış entropiye (düzensizliğe ) sebep olur. Amaç, düzenlilik sağlamak olsa da temelde akışın gerçekleştiği ya da akışa maruz kalan maddede entropi artar. Evren yasaları entropinin artmasının evrenin sonunu getireceğini söyler.

O zaman sürekliliğin sırrı düzende stabil olmakta yatıyor diyebilir miyiz? Düzensizlik yani entropi evreni yok oluşa götürecek düzene sahip ise aynı durum bizim için de geçerlidir; çünkü bizim algıladığımız evren hangi maddelerden ve düzenden oluşuyorsa aynı düzen canlılar için de geçerlidir.

Hücre bölünmesi sırasında DNA’da bulunan telomerlerin kısalması zamanla yaşlanmaya ve sonunda da ölüme sebep olur. Sürekli yenilenip değişen bir bedene sahibiz. Vücutta ortalama her saniye 50 milyon hücre oluşup 50 milyon hücre ölür. Hücreler kendilerini yenileyip gerekli tamiratları yaparken bir yandan da kendisini ölüme sürükler.

Peki bizler entropiyi anlayıp aşabilirsek ölümsüzlüğün de sırrını keşfetmiş olur muyuz?

Isı, sıcak maddeden soğuk maddeye akar. Aradaki farkı kapatmak için enerji muazzam şekilde çalışır. Bunun sonuncunda maddenin kendi sistemi değiştiği için entropi artar.

Buradan şöyle bir sonuç çıkartabiliriz; eğer ki bedenimizin atomik yapısını dengede tutabilirsek yani çevreden etkilenmesine izin vermeden tüm sistemi kendi iç yapısıyla dengede tutabilirsek entropiyi en aza indirmiş olup yok oluşu yavaşlatabilir hatta durdurabiliriz.

Anlatması basit ancak yapması zor olan bu durum aslında maddeye hükmetmek anlamına geliyor. Bir yıldız iç enerjisini tükettiğinde içe doğru çöküp başka bir şeye dönüşür. Yani burada yok olma durumu söz konusu değil. Aslında başka bir sisteme düzen veren bir karadeliğe ya da farklı gök cisimlerinin oluşmasını sağlayacak maddelerin oluşmasına kaynaklık eder.

Konuyu dağıtmadan beden ölümüne tekrar dönersek süreklilik sağlayacak yapısal düzeni nasıl oluşturacağımız önemli. Hızlı çalışan, çabuk büyüyerek bölünme sayısını arttıran bir beden yapısı, hücre bölünmesi daha yavaş olan bir beden yapısına göre daha hızlı yaşlanıp dönüşecektir.

Bizler kendi iç düzenimizden ziyade dışarıdan daha kolay etkileniriz. Algısal olarak devamlı dışarıya odaklıyız. Ancak içerisi ve dışarısı diye bir ayrım yapmadan her şeyin birbirinin devamı olduğunu kavradığımız noktada (sıfırıncı yasa) bedeni fark etme algımız gelişir. Kendimizi her şeyden ayrı tuttuğumuzda sistemin yapısal şekli bozulur. Ayrı bir sistem otomatik olarak kendi iç enerjisini üretip onu tüketme eğiliminde olur. Bu ise parçaları çabuk yıpratır. Ancak büyük bir sistemdeki temel güç kaynağı ile çalışan daha küçük bir sistem, direkt buradan enerji kullanmayı öğrenirse, çalışma şekli belli bir ritimde olur ve kendi parçalarını yıpratmadan ana güç kaynağından enerjisini alarak çalışır. Böylece hücre bölünmesi azalır, kendi çarkını bütünün parçası olarak düzenli ritimde kalarak döndürür ve çalışma prensibini uyumlayarak makine ömrünü uzatır.

Bunları gerçekleştirmenin mantığı ise evren ile bedenin çalışma prensiplerini gözlemleyip zihnimiz ile evren ve zihnimiz ile beden arasında iletim ağı sistemini kurarak maddenin sadece titreşen atomlardan oluştuğunu kavrayıp hükmünden çıkmaktır.

Her parçacık gözlemlediğimiz şekilde hareket edip var olur. Gözlem yaparken etkileyeceğimiz şekli, beyin dalgaları ile oluşan manyetik alan belirler. O zaman tek yapmamız gereken daha yavaş olup beyin dalgalarının gücünün arttırmak. Gözlemlerimizin ve gözlemlerimiz ile yaydığımız elektromanyetik dalgaların gücünün aslında ne kadar önemli olduğunu da kavramak.

Kaynak : https://tr.wikipedia.org/wiki/Termodinamik_kanunlar%C4%B1

SON YAZILAR

GIF nedir ve nasıl kullanılır?

Açılımını bilmeseniz bile "GIF" kelimesine kesin rastlamışsınızdır. İnternetin ilk zamanlarında belirleyiciydi, şu ansa hiç olmadığı kadar popüler. Peki bu GIF nedir ve onları nasıl kullanabiliriz? En basit...

Elektromanyetik dalgalarla uzay zamanda geçmişi ve geleceği görmek

Uzayda bulunan herhangi bir yüklü nokta uzayın niteliğini değiştirir. Yakınında bulunan başka bir nokta bulunduğu yerden alınırsa, bu nokta üzerine etkiyen kuvvet yok olsa da...

Sanal parçacıklar kendisini tanımlayıp solucan delikleri oluşturan bilinçli temel etkiler mi?

Sanal parçacık sıradan parçacıkların özelliklerini sergileyen fakat sınırlı bir süre var olan geçici dalgalanma olarak tanımlanır. Sanal parçacık kavramı, sıradan parçacıklar arasındaki etkileşimi, sanal parçacıklar arasındaki...

Ya yoksak! Gerçekliğimizi bir kez daha sorgulayacaksınız

İnsan vücudunda ortalama 100 trilyon hücre var. Her hücrede ortalama 100 trilyon atom var. Atomun %99,99'luk kısmı parçacıktan oluşmuyor. Ayrıca insan vücudunun ortalama %90’lık kısmı...
Meral Coşkun
Meral Coşkun
Bilimle yaşayan, kendi halinde biri...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol