Ana SayfaYaşamKadınHamilelik süreci ve stres

Hamilelik süreci ve stres

-

Stres; gerek günlük hayatımızda gerek ruh sağlığımızı ilgilendiren çalışmalarda oldukça sık ele alınan konulardan bir tanesidir. Bu kelimeyi işittiğimizde ilk olarak olumsuz duygu ve düşünceler deneyimlesek de stressiz bir hayat düşünmek mümkün değil. Optimal seviyede var olan stres seviyesi, eylemlerimizi gerçekleştirmemizi sağlayan itici gücümüzdür. Ancak tabii ki bu ideal stres seviyesini koruyabilmek söylendiği kadar kolay değildir ve aşırı stres işlevselliğimizi olumsuz yönde etkileyen bir durumdur. Bugün ise birçok kadının doğum öncesi deneyimlediği “olumsuz stresin” fetüs üzerinde etkilerini anlatan bir yazı ile karşınızdayım.

Maternal; “anneye ait”, “anne ile ilişkili” gibi anlamlara sahiptir. Kabaca, annenin deneyimlediği stres hamilelik dönemi boyunca bebeğin gelişimini etkileyebilmektedir. Bu noktada stresi anlamak için birçok bileşeni bilmekte fayda vardır. Bunun sebebi ise aynı stres durumundaki iki hamile kadının yaşayacağı fizyolojik ya da psikolojik değişimler birbirinden farklı olacaktır. Kalıtımsal olarak sahip olduklarımız, genetik faktörler ve çevresel etkenler stres sonrası değişimleri etkileyen temel bileşenlerdir. Stres-yatkınlık modeli bu konuya yönelik bütüncül açıklamalar sunan önemli bir yaklaşımdır. Bu modelin temel söylemlerinden biri bazı kişilerin diğerlerine kıyasla strese karşı daha yatkınlık sahibi olmasıdır. Bu modelden yola çıkarak da stres sırası ve sonrası tepkilerin her kişi için farklı şekilde yaşanacağını söylemek mümkün olacaktır.

Hamile kadınların deneyimledikleri stres; hem bireylerin hem toplumun dikkat kesmesi gereken bir durumdur. Yapılan bazı bilimsel çalışmalar hamile kadınların yaklaşık yüzde otuzunun günlük hayatlarında stres deneyimlediklerini belirtmektedir. Bu, oldukça yüksek bir yüzdeliktir. Ek olarak, yüksek seviyelerde deneyimlenen maternal stres; kız ve erkek çocuklarda mental sağlık problem deneyimleme ihtimalini iki kat arttırmaktadır. Ancak bu demek değil ki; hamilelik sürecinde yaşanan her stres bebeği mutlak olumsuz olarak etkileyecektir. Bu olumsuz etki için yukarıda bahsettiğim öncüllere ek olarak zaman/maruz kalma oranı gibi çeşitli faktörlerin etkileşimi gerekmektedir.

Peki, stres nasıl bebeğe ulaşmaktadır? Bu soruya verilen cevaplar annenin bağışıklık sistemi, DNA modifikasyonu gibi açıklamalarla çeşitlenmektedir. Fakat ben bugün çok temel ve basit haliyle HPA-eksenden bahsedeceğim.

En temel haliyle HPA-eksen beyin ile böbreküstü bezinin arasındaki ilişkinin düzenlenmesinde işlev gören bir sistemdir. Hamilelik dönemi özelinde ele aldığımızda ise HPA-ekseni hem anne hem de bebek için kritik bir öneme sahip olmaktadır. Örneğin hamilelik sürecinde stresli bir yaşam olayı deneyimleyen bir birey düşünelim. Stresli olay sonrası hamile kadının vücudunda kortizol miktarı artış gösterecektir. Artan kortizol miktarı plasentayı geçerek fetüse ulaşır. Fetüse ulaşan yüksek kortizol seviyesi ise bebeğin HPA-eksen gelişimini etkileyebilmektedir. Bu konuyu daha anlaşılabilir kılmak amacıyla bir metafor kullanmak faydalı olacaktır. Anne karnındaki bebeğin gelişim dönemlerini bir “pencere” olarak düşünebiliriz. Örneğin, bebeğin HPA-eksenin geliştiği kritik bir dönem mevcuttur ve bu gelişim aşamasında HPA-eksen için pencere açıktır. Dolayısıyla bu kritik dönemde anne strese maruz kalırsa, HPA-eksen için açık olan pencere bebeğin gelişimini negatif yönde etkileyebilme potansiyeline sahip olacaktır. Dolayısıyla her stres içerikli olay “mutlaka” bebeği olumsuz etkileyecektir, gibi kesin bir çıkarım yapmak doğru olmayacaktır.

Stresli olaylardan kaçınmak zararlı olabileceği gibi hiç stres barındırmayan bir hayat hayal etmek ise imkansızdır. Stresin var olmadığı bir yaşamdan anlamlı bir hayat çıkaramayız çünkü ilgilendiğimiz konular üzerinde stres yapar, ilgilenmediğimiz konularda ise stres deneyimlemeyiz. Evlilik, işte terfi almak, yeni bir okula başlamak gibi her birimizin yaşadığı bu deneyimlerin hepsi birer olumlu stres olayıdır. O halde bizlerin ihtiyacı olan şey; stresimizi azaltmak değil stresle kurduğumuz ilişkiyi değiştirmektir.

SON YAZILAR

Vakıf üniversitelerinde neler oluyor?

Üniversiteler tüm bileşenleriyle, emeğin ve bilginin kendini her an yeniden var ettiği mekânlardır. Üniversiteler eskiden beri hep toplumun aklı ve vicdanı olarak görülmüştür. Bu günlerde...

EŞİK: Kadın ve kız çocuklarını hayattan koparamayacaksınız, ev köleleriniz yapamayacaksınız

Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) kız çocuklarının okullaşmasını teşvik adı altında, kız okullarının açılması yani karma eğitimin baltalanması hakkında açıklama yayımladı. Karma eğitime son vermenin...

Sus(ma)mak! İnan(ma)mak!

Gündem şu an bu iki kavramdan çok da bağımsız bir noktada değil. Size şimdi ufak bir düşünce egzersizi yaptırmak istiyorum. Bana katılabilirsiniz veya eleştirmek istediğiniz...

Kadın, doğa ve kesişen tahakküm: Av ihalelerinden İstanbul Sözleşmesi’ne, Kuzey Ormanları’ndan 6284’e

Hem ekofeminizm hem vegan feminizm kadınların, doğanın ve hayvanların üzerindeki ataerkil kapitalist baskının nasıl ortak sömürü hikayeleri ortaya çıkardığını yıllardır tartışıyor. Üstelik bunu, sadece bu...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol