Su tüm canlılığın yaşam kaynağıdır. Dünya da, kendisinin parçası olan birçok canlı da yüzde 75 veya daha fazla su oluşumludur. Suyun canlılar üzerinde ve evrende çok büyük etkileri vardır; taşıyıcıdır, arındırıcıdır. Primer besin üretimi sırasında kullanılır. Evrende ısı kontrolü için vazgeçilmezdir.
Evren ve canlılar için bu kadar önem taşıyan bu maddenin insanlar için önemine değinmek istiyorum biraz da. Ortalama beş seneden bu yana suyun insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırıyorum. Beni bu araştırmaya sevk eden durumdan bir tanesi de kendi hastalığım oldu. Kronik taş hastalığı olan sistin üri ve bu hastalığın önüne geçebilecek tek madde, ilaç, sağlıklı içilebilir klorsuz su. Çok kendimi anlatmadan suyun şifasına geçelim.
Çevremizdeki neredeyse herkes hasta (tansiyon, böbrek hastalığı, diabet, astım, kalp damar hastalıkları, obezite, ortopedik rahatsızlıklar, migren, kanser gibi). Bu hastalıkların tedavisi için doktora gidiyorlar ve her gün bir avuç ilaç içiyorlar. Fakat birçoğuna doktorları tarafından günde ne kadar sıvı tükettiği değil, su içildiğine dair bile soru sorulmuyor. Çünkü sıvı tüketimi ile su tüketimi ne yazık ki birbirine karıştırılıyor. Siz evinizi durulayıp arındırırken çay veya meyve suyu mu kullanırsınız? Hiç derişik madde ile temizlik yapmazsınız değil mi? Vücudun arınma, temizlik ve onarım işlerinde de derişik madde kullanılmaması yani katkısız içilebilir sağlıklı su tüketimi şarttır.
Birçoğunuz su gereksiniminizi ağız kuruluğu başlayınca fark eder ve su içersiniz. Fakat bu vücudunuzdaki son dalgadır artık. Hücreleriniz var olan suyunu tüketip, tıpkı kurutmalıklarınız gibi, büzüşüp size ağız kuruluğu ile son çağrıyı gönderiyor. Tabii bu süreçle vücut kendi kendini yeme işlemi gerçekleştiriyor. Akciğerlerinizdeki nem azalıyor ve bu kronikleştikçe astım ortaya çıkıyor, yeterli su tüketimi olmadığı için toksik madde atımı azalıyor, karaciğerde birikim meydana geliyor ve bununla birlikte kalp damar hastalıkları, böbrek hastalıkları kaçınılmaz oluyor.
“Bu kadar hastalığın tek sebebi su mu?” diye düşünüyorsunuz; yalnız susuzluk değil tabii ki, ama bu hastalık faktörlerinin en büyük sebebi dehidrasyon, yani susuzluk. Sadece düzenli su içerek cildinizi genç ve diri tutabilir, migren ağrılarını geçirip fazla kilolarınızı verebilir ve hayatınızı durgunlaştıran hastalıklardan arınabilirsiniz.
Nasıl ve ne kadar su tüketmeliyiz?
Sermaye her ne kadar zorlasa da şişelenmiş sulardan uzak durmalıyız. Saatlerce plastik petrol artığı olan şişe içerisinde sıcakta durup Bisfenol-A ve Dioksin maddesi ortama geçmektedir. Dioksinin kanser hastalığı yaptığı birçok bilimsel çalışma tarafından ortaya konulmuş ve Uluslararası Kanser Araştırma Enstitüsü tarafından da açıklanmıştır.
Bisfenol-A ve Dioksinler vücuda girer, vücutta yağ dokusunda depolanır ve uzun süre atılamayarak birikir. Sağlığa vermiş olduğu zararın yanı sıra insan yaşamı için hava, güneş gibi vazgeçilmez bir unsurun paketlenip satılması yaşamın metalaştırılmasıdır. Bunun için hem sağlığınız hem de su hakkı için paketlenmiş sulardan uzak durmalı belediyelerden de temiz içilebilir kaliteli suyun evlerimize hatta sokaklarda kurulacak çeşmelerle ücretsiz bir şekilde servis etmeleri hususunda ısrar edip mücadeleyi başlatmalıyız.
Suyun ne kadar içilmesi gerektiği konusuna da gelirsek sıcak bölgelerde yaşayan bireyler hava sıcaklığının yüksek olduğu durumlarda kilolarının yüzde 5’i kadar su tüketebilirler. Serin havalarda ise kilolarının yüzde 4’ü kadar tüketmeleri sağlıkları için önemlidir. Mutsuz olduğunuz, ağrılarınızın olduğu ve hasta olduğunuz her an su içmeyi unutmayınız. Su sizin yaşamanızdaki en önemli madde ve en yakınınızdaki hekiminizdir.