Bir yerde, en kötü suçlar bile çok fazla işleniyor ise o suçlar normal karşılanmaya başlanır. Mesela; bonzai çok içilen bir mahallede, artık bunu kimse ayıplamaz, bazı mahallelere girdiğinde oralarda gaspa uğramak çok normal bir şeydir, çünkü mahalledeki erkeklerin çoğunluğu gaspçıdır. Bazı bölgelerde ise (örneğin; orta-doğu) çocuklara ya da hayvanlara tecavüz etmek normaldir, çünkü o bölgedeki erkeklerin çoğu, tecavüzcüdür.
Oraya gitme tecavüze uğrarsın
Bu noktada mahalle, tecavüzcülerin istediği şekilde şekillenecektir. Nasıl ki uyuşturucu satan mahallelere polis pek bulaşmıyor ise tecavüzcüler de, tecavüze ceza ya da önlem getirecek uygulamaların, mahallelerinde var olmasını istemezler. Muhtarından polisine, zabıtasından temizlik işçisine kadar, herkes bilir o mahalledeki yazılı olmayan kuralı: “Oraya gitme tecavüze uğrarsın”. Üstelik bunu bildiğimiz halde, o mahalleye gidip tecavüze uğradığımız için tecavüzcünün değil, bizim suçluluk duymamızı beklerler.
Görebileceğimiz gibi, bir bölgenin büyük kısmı, bir suçu çoğunluk olarak işliyor ise, o suçun suç olmaktan çıktığına dair bir yanılsama olabilir. Bunun nedeni de, bölgedeki suçlular sayesinde iktidar elde edip, o iktidarını muhafaza etmeye çalışan kişilerin, bu bölgedeki insanların, isteklerini, yerine getirmek zorunda olmasıdır. Aksi halde iktidarları sarsılır. Peki bu bölgede, bu bölgenin suçluları sayesinde, iktidar elde eden kişi de, aynı suçu işliyor ise ne olur? Bu durumda suçu suç olmaktan çıkarma çabası, daha güçlü ve inançlı bir hâl alır, suçun suç olmadığı söylenecek ya da suçu masumlaştırmaya çalışacaklardır.
Evrimin iki altın kuralı; hayat “mücadelesi” ve çoğalma
Devlet (sistemin arayüzü), insanları (zengin olmayanları), açlıktan öldürmeyecek bir seviyede ama mutlu da olamayacak bir moral düzeyinde tutarak, sürekli olarak sömürür. Sürekli olarak, düşük özgüven seviyesinde tutulan kişiler, ilkellikten ileri gidemezler. Sorgulamakta, düşünmekte, kendi gerçeklerini aramakta ısrarcı olamazlar. İlkel kalan kişilerde ise, evrimin iki altın kuralı her zaman ilk sıradadır; hayat “mücadelesi” ve seks. Burada hayat mücadelesi dedikleri şey; hayatta kalma kuralına tekabül ederken, seks; evrimin çoğalma kuralını simgeler. Fakat insan medeniyetinde seks, her zaman çoğalmak için yapılmaz. İlkel insanlar (medeniyette yaşasalar dahi), hayatlarındaki en önemli olduğunu düşündükleri kurallarla ilgilenirler.
Tecavüz edilecek her şey tehlike altında
Bu noktada ilkel insanların devletten beklediği, azami ihtiyaç olarak gördükleri beslenme ihtiyaçlarının karşılanması ve gerçekte suç olsa bile, kendilerinin suç olarak görmediği şeyi, normalleştirmesidir. Burada suç, çift taraflıdır. Hem suçu işleyen halk hem de evrensel (her yerde ve her görüşte suç sayılması gereken) bir suçu, kendi bölgesinde suç olmaktan çıkarmaya çalışan devlet, suçludur. Burada suçun iktidarı oluşmuştur ve suçsuzlar güvende değildir. Çünkü gaspçı mahallesinde bir memur olsaydınız, durumu çok daha iyi anlardınız. İşte tecavüzün suç olmadığı yerde, tecavüz edilecek her şey (türbanlı, türbansız, çarşaflı kadın, hayvan, erkek insan, çocuk insan, bank, cansız manken, damacana) tehlike altındadır.
Faşizmin hiçbir türlüsüne saygı duyamayız
Eğer devlet, çocuk yaşta yapılan evliliklere (cinsel suç, çocuk gelin, pedofili), izin veriyor, eskiden yasak olan bu suça, hafifletici cezalar getirmek istiyorsa, bunu halk istediği için yapıyordur. Devlet tabanla ilgili verdiği kararları, tabana aykırı veremez. Bu topraklarda, çok fazla tecavüz oluyor ve gördüklerimiz sadece buz dağının görünen kısmı. Özellikle aile içi cinsel suçların, cinsel saldırıya uğrayan kişi, kadın ya da çocuk ise üzeri örtülüyor.
Hayvanlarla veya eşyalarla cinsel tatmin yakalamaya çalışmak bile, artık normal karşılanmaya başlandı. Zaten normal demek, çoğunluğun kabul ettiği norm, demektir. Yani normal demek, doğru demektir diye bir şey yok. Mesela hayvan yemek, nedir? Bir bireyi, yaşamak isteyen ve acıyı hissedebilen bir bireyi, feci şekilde öldürüp yemektir. Ama bu o kadar yoğun ve yaygın şekilde yapılıyor ki bunun bir cinayet olduğu gerçeği hem gözardı ediliyor hem de bunun cinayet olduğunu söyleyenler, hayvanları öldürüp yemeye devam etmek isteyenler tarafından saldırıya uğruyor. Oysa faşizmin hiçbir türlüsüne saygı duyamayız. Faşizm, bir kişiye istemediği bir şeyi, onun iradesine rağmen ona yapmaktır. Yaşayan hayvanı, ona sormadan, o bunu istemeden canını almak, faşizmdir.
Toplumun kanayan yarası “Çocuk gelin”ler
Yaşadığımız topraklarda, “çocuk gelin” tabir edilen iğrenç bir durum var. Bu tecavüzdür ve şu yüzden tecavüzdür; ne yaptığını bilmeyen birine (benliği oluşmamış, kendisi için kötü olanı ayırt edemeyecek durumda, yaşta), onun iradesine rağmen ya da oluşmamış iradesinden faydalanarak (yönlendirerek), bedeninden yararlanmaktır. Burada mağdurun itirazı söz konusu olamaz; çünkü zaten çocuk ne yaptığını ve yapması gerektiğini bilememektedir. Bu nedenle mağdur her zaman itiraz etmiş sayılır (tepki vermemesi korkudan donup kalmasıdır).
Tecavüzcü zevk almaya çalışırken, mağdur, travma yaşamaktadır. Bunun dışında, çocuk gelin kültürünün, hakim olduğu yerlerde, çocuklarını çok sevdiklerini iddia eden aileler bile, çocuklarına tecavüz edilmesi için tecavüzcü olan kişiye (çocuklarının kocası olacak kişiye), (evlendirerek) yardım etmektedir. Devlet, çocuklarla evlenenlerin, çocuklara veya hayvanlara tecavüz edenlerin tarafından bakıyor olaylara, çünkü gücünü var eden de tecavüzcülerdir. Eğer mağdur ile aynı taraftan bakarsa devlet, tecavüzcüler ondan desteğini çekecektir. Bu da devletin başındaki zatların, iktidarının sarsılması demektir. Tecavüzcülerin desteğini çekmesi demek, sadece tecavüzcü erkeklerin desteğinin yitirmesi değil, aynı zamanda ERKek kadınların da (erkek zihniyetli ve tecavüz durumunda mağduru suçlayan) desteğini çekmesi demektir.
Kutsal erk, kutsal iktidar
Çocuk gelin suçunun, cezalandırılmasının tek bir sebebi var; caydırıcılık. Bir daha olmasın diye, evli olsa dahi tecavüz etmiş kişiyi hapse atmak ya da cezalandırmak gerekiyor ki, daha fazla işlenmesin.
Devlet, şimdi bu suçun karşılığında, cezasızlık önererek, suçluları kurtarmaya çalışıyor. Çünkü iktidarın ortakları arasında da bu suçu işlemiş onlarca kişi var. Ensar vakfı, imam hatipler, din öğretmenleri, cami hocaları, İslami yurtlar, İslami dernek üyeleri ve başkanları, devleti temsil eden partinin, en önemli elemanlarından biridir ki zaten parti siyaseti bunun üzerine kurulmuştur.
Partiye göre; partinin yapı taşını oluşturan bu kesim kutsaldır, kutsanmalıdır, kutsallığına zeval verilmemelidir. Çünkü bu kimselerin itibarlarının sarsılması, partinin yapı taşında da, dandik kimselerin yer aldığı gerçeğini bize gösterir ve bu da iktidar partisinin kutsal imajını sarsar. Unutmayın ki; iktidar partisi yaptırdığı afişlerde “kutlu yürüyüşe devam” cümlesini kullanarak, kendi iktidar olma durumlarının, kutsal olduğunu ve dünyevi değil de tanrısal bir durum olduğunu, kendi iktidarlarını aynı zamanda Allah’ın da istediği imajını vererek, diğer rakiplerinden çok daha öne geçerler. Çünkü bu topraklar adaletsiz bile olsa Allah’ın istediği (kitaplar aracılığı ile) şeyi yapacak insanlarla dolu. Çünkü bu topraklarda yaşayan insanlar, rüyasında gördü diye çocuğunu kurban edecek kimselerin hikâyelerini anlatırken, gözleri dolacak kadar dehşet verici insanlar.
İşin içinde kutsallık olduğu zaman, gerçekçilik ve evrensel doğrular, yok olur ve sadece o kutsalın istediği şeye bakılır ve ona göre davranılır. Böyle bir durumda da, diğer rakiplerin hiçbir şansı olmaz. “Onlar kafir, onlara mı oy vereceğiz?” diyerek, tecavüzü dahi aklayan bir partiye oy verebilirler. Çünkü o parti, Allah’ın tercih ettiği partidir onlara göre, çünkü Allah’ın dininin iktidarda olmasını isteyen partidir. Oysa durum çok açık, iktidar partisi insanların dine olan zaaflarını (bu çok kötü bir zaaftır, özgür düşünmeyi ve özgür olmayı engeller) kullanarak, iktidarını sağlam kılmaktadır.
Ohooo peygamber bile yapmış
İnsanlar, iktidar partisini kutsal ilan ederken, iktidar partisi de kendi tabanını kutsal ilan ederek, onları tatmin eder. Böylece tecavüzler, hırsızlıklar, savaş suçları, ayrımcılıklar… hepsi unutulur gider. Çünkü ne yaparsa yapsın iktidar kutsaldır onlara göre. Ayrıca İslam peygamberinin eşi ve eşleri olma yaşına bakacak olursak, onların da çocuk yaşta olduğunu görürüz. Çocuk tecavüzcüleri, kendilerini aklamak için bu bilgiyi de kullanmaktadır. “Peygamberimiz yaptı, biz de yapalım” diyerek bu tecavüz kültürünün sürmesini sağlarlar ve tecavüzü kutsal bir şey olarak görürler. Böyle sürer gider bu vicdan rahatlatma durumları.
İktidar tabanını dengelemek
İşte bugün, hayvanlara tecavüzün bile, cezasız kalmasını isteyen bakanlar ve milletvekilleri var. Gerçekten de kimleri temsil ettiklerini çok iyi bilen milletvekilleri ve bakanlardan bahsediyoruz. Bir taraf tecavüze, çocuk tecavüzüne, cezasızlık isteyip bunun daha fazla yaşanmasına yol açmak isterken, diğer tarafta bu akıl dışı harekete karşı çıkan iktidar partisi mensupları da var (Sümeyye Erdoğan’ın derneği). İşte bu karşı çıkanlar da, tabanda bulunan ve çocuklara ve hayvanlara tecavüzün yanlış olduğunu düşünen kimseler için yapılan açıklamalardır. Bu sayede iktidar partisi tamamen tecavüzü destekleyen bir görünüm almaktan kurtularak, partinin imajı korunmaya çalışılıyor.
Oysa hayvana ya da çocuğa tecavüzü meşrulaştıracak kadar sapkın düşüncelere sahip kimselerin, şu an rehabilitasyon merkezlerinde, rehabilite ediliyor olması gerekir. Fakat toplum içinde, bu bakanlar ve milletvekilleri gibi düşünen o kadar çok insan var ki, akıl hastanesinde tedavi edilmesi gereken bu kimseler, şu an bir ülkenin politikasına yön veriyorlar. Oysa çocuklara, hayvanlara tecavüz edenlerin yeri hapishanenin yanı sıra, akıl hastanesinde ciddi bir tedavidir. Rehabilite etmeden yalnızca ceza vermek, yalnızca cezalandırıcı yanımızı tatmin eder.
İdam, gerçekten tecavüzcüler için mi öngörülüyor?
Günümüzde bazen, iktidar partisi idam cezasını getirebilmek için tecavüzden dem vururlar. Çünkü tecavüz evrensel bir suçtur ve herkes bunun cezası olması gerektiğini söyler (ama gerçekten böyle düşünür mü?), fakat şuna dikkat etmemiz gerekiyor, şu an idamın muadili ağırlaştırılmış müebbet ise ve tecavüzden kaynaklı ağırlaştırılmış müebbet cezası neredeyse hiç verilmiyor ise, aslında idamın tecavüz için istendiği yalnızca bir yalandır.
Eğer gerçekten idam tecavüzcüler için isteniyorsa, neden hayvanlara ve çocuklara tecavüz (evli olsa dahi) cezasızlık öneriliyor? Çünkü aslında tecavüz ve hayvana tecavüz ile ciddi anlamda bir sorunları yok, ülkede kültür haline gelmiş bir şeyi nasıl yasaklayabilirsiniz? Üstelik bu kültürün daha da yayılması için iktidar partisi ve iktidar partisine bağlı yayın organları, propaganda yapıyorlar.
Çocuklarla evlenmeyi masumlaştırmaya çalışıyorlar. Çocuk evlilikleri üzerinden, mağduriyet çıkarmaya çalışıyorlar. Oysa çocuklarla evlilik ya da tecavüzün, tek mağduru, çocuktur. Tecavüzcü nasıl mağdur olabilir? Bir kadını daha çocukken al, kendi istediğin gibi eğit, onu tam bir köle haline getir, seni bırakamasın diye çocuk yap, bir çocuğun henüz olgunlaşmamış kadınlığını ve iradesini sömür, o çocuğu kendine bir köle haline getir, sonra da tüm bunlar üzerinden mağdur edebiyatı yapmaya çalış.
Aşağı tükürsen şerefsizlik, yukarı tükürsen karaktersizlik!
Burada tek seferlik bir tecavüzden değil, sürekli bir tecavüzden bahsediyoruz. Çocuk ya da hayvan, psikolojide “öğrenilmiş çaresizlik” dediğimiz bir yöntemle tecavüzcüye bağlanır, bunu istediğini sanır. Kendine bu yalanı söylemesinin tek sebebi de kurtuluşuna dair bir çaresi olmadığına inanması ve kaderine razı olmasıdır. İşte erkek partisi, erkek devleti, erkek toplum, erkek din, bu tecavüzleri kader gibi algılatmak istemektedir. Çünkü iktidar partisine, iktidarı veren, iktidarı elinde bulundurmak isteyen ve iktidar ile iktidarı aynı şey sanan erkeklerdir. Aynı zamanda unutmamak gerekir ki, partinin zihniyeti tabanın zihniyeti ile örtüşür.
Ve sonuç olarak;
Bu kültür, devlet eli ile iyice genişletilmeye çalışılacak. Çünkü iktidar partisinin hedeflediği şey, klasik bir Ortadoğu-Arap ülkesi olmamız ki bundan çok fazla yarar sağlayacaklar. Klasik bir Ortadoğu ülkesinde, muhalefet diye bir şey yoktur. Ayrıca koyu bir İslam anlayışı, kapitalizm için çok faydalıdır. İslama göre, hak aramak yerine, tevekkül etmek vardır. Bu da, patronlardan oluşan iktidar partisi ve onun orada kalmasına izin veren zenginler için çok yararlıdır. Sendika, grev, hak arama gibi durumlar olmadığında, iktidar partisi ve zenginler, mutlu olacaklardır.
Ayrıca cennet-cehennem, ahiret kavramları, fakirlerin isyan etmesini önleyerek, zenginlerin güvenliğini de tepe noktaya çıkarmaktadır. Bu yüzden toplumu, her açıdan Ortadoğu’ya benzetmek için bir gayretin olması normal. Bunun için iktidar partili danışmanlar (ki bunlar rezil derecede yalan söyleyebilen, okumuş tayfadır.), ekranlarda, halka, çocuk tecavüzünün, İslama uygun bir şey olduğunu söyleyerek, bu konuda dini açıdan tereddütleri de ortadan kaldırır, medya ise sürekli olarak çocuk gelin mağduriyeti haberleri yaparak çocuk tecavüzünü normal gibi göstermeye çalışarak daha çok yaygınlaşmasını istemektedir.
Hayvanlara tecavüzde, mağdur hayvanın mağduriyeti bile söz konusu değildir. Erkek toplum için, toplum zaten cinsiyetçidir ve üstüne üstlük türcüdür. Onların sakat mantığına göre; hayvanlar ve kadınlar, erkeklerin zevki için yaratılmıştır. Bu nedenle, hayvanların tecavüze uğramasında, hayvanın mağdur olabileceği, asla akıllarına gelmez. Hayvanlar, bu kimseler için bu kadar ki cansızdır. Onları köleleştirirler, öldürürler, yerler, tecavüz ve işkence ederler. Öldürüp yedikleri bir canlının, tecavüze uğradığında yaşadıkları bu kayıtsızlık, şaşırtıcı değildir.
Hayvana, insana ve yeryüzüne tecavüzü kendine hak gören, erkek toplumun yarattığı devlet ve yasalar ile bu tecavüzü sonsuz kılma eğilimindedir. Erkek dünyada, iktidar (hükümranlık),cinsel iktidara (cinsel hükümranlık) eşit olarak görüldüğü için, bu rezilliklerden kurtulabileceğimizi hiç sanmıyoruz. Sorunun çözümü, belki de kadınların çocuklarını erkek olarak değil, birer birey olarak yetiştirmelerinden geçiyor. Kadınların en büyük düşmanı; erkek zihniyetli, erkek kadınlardır.