İnsanın da aralarında bulunduğu pek çok hayvanın DNA’sında atalarına ait olmayan yabancı genler tespit edildi. Genome Biology dergisinde yayınlanan çalışmaya göre, bahsedilen bu yabancı genlerin DNA’ya tarih boyunca, çevresindeki mikroskobik canlılardan geçtiği bulundu.
Bu güne kadar bizlere hep, genetik maddenin atalardan yavrulara geçtiği öğretilmiştir. Bu şekilde gen aktarımına “dikey gen aktarımı” adı verilir. “Yatay gen aktarımı” diye bir gen aktarımı da vardır; fakat bu güne kadar bu aktarım şeklini genelde tek hücreli canlılara özgü zannediyorduk. Meğer bizlerde de varmış.
Yatay aktarımı sizlere şöyle anlatabilirim; iki ayrı tipte bakteri var ve bir tanesinin genlerinde, kapsül adını verdiğimiz bir koruma kalkanını üretecek bilgi var; fakat diğerinde yok. Kapsüllü ve kapsülsüz bakterileri aynı ortamda antibiyotiğe yatırdığımızda, kapsüllü olan tür antibiyotikden etkilenmeden sağ kalabiliyor; kapsülsüz olan ölüyor. Fakat kapsüllü bakterinin DNA’sını parçalayıp, kapsülsüz bakterinin olduğu ortama eklediğimizde ve bir süre bekledikten sonra kapsülsüz bakteriyi antibiyotiğe maruz bıraktığımızda, bir bakıyoruz ki bir zamanlar kapsülsüz olan bakteri kapsül oluşturmuş. Bunu nasıl mı yapmış? Tabi ki ortama eklenen kapsül oluşturma genlerini, yani kendisine ait olmayan yabancı DNA‘yı hücresinin içine alıp, kendi DNA’sı ile birleştirerek.
Yatay gen aktarımının pek çok basit canlıda bulunduğu bilinen bir gerçekti; fakat daha karmaşık canlılarda bu şekilde bir gen aktarımı olduğu bilinmiyordu. Yapılan yeni araştırmalar gösteriyor ki, insanlar da dahil pek çok hayvanda onlarca hatta yüzlerce aktif gen, bu şekilde kazanılmış.
Örnek verecek olursak, kan grubumuzu belirleyen AB0 kan grubu genleri, yatay aktarımla edindiğimiz genler. Bunun dışında daha önceden yabancı olduğu fark edilen 17 genin de yatay gen aktarımı ile bizlere geçtiği onaylanırken, bunlara ek olarak 128 genin daha yabancı kaynaklı olduğu belirlenmiş.
Yabancı kaynaklı genlerimizin bir kısmı yağ sindirme metabolizmasında işe yarıyor, bir kısmı ise bağışıklık sistemimizde. Bunun yanı sıra amino asit metabolizmasında, protein modifikasyonunda ve antioksidan işleyişlerde işe yarayan yabancı genler de var.
Yabancı genlerimizin neredeyse yarısını virüslerden edinmişiz, ayrıca bakteriler ve tek hücreli diğer canlılardan edindiğimiz genlerimiz de mevcut. Hatta bazıları ise bizlere mantarlardan hediye.
Bu yabancı genlerin çoğunluğu bizlere antik zamanlarda kazandırılmış. İnsan olmadan çok öncesine, omurgalıların ayrıştığı veya maymungillerin türediği zamanlara kadar uzanıyor.
Bu buluş, evrim alanındaki fikirlerimizi tekrar düşünmemize ve bildiğimiz şeklin dışında bir evrimin mümkün olduğunu fark etmemize sebep oluyor. Ayrıca insan genomunu sıralarken bilim insanları çoğunlukla, bakteri genlerini değerlendirmeye almıyordu; çünkü onların ortamda bulunan bakterilere ait olduğunu ve yanlışlıkla deney malzemelerine bulaştığını düşünüyordu. Yeni keşif, insan genomu dizilimini yaparkenki tutumumuzu da tamamen değiştireceğe benziyor.
Kaynak: Heritage Daily