Ana SayfaKültür & SanatÖyküİki farklı şişe | Öykü

İki farklı şişe | Öykü

-

Zihninin girdaplarında dolandığı bir gün, alabildiğine harelenen denizin eteklerinde, elindeki şişeye bakıp gülümsediği anlardan biriydi. Darmadağın olmuş düşüncelerini, yere dökülmüş köşeli oyuncakları toplarcasına dolduruyordu gözüne ilişen ilk kovaya. Zaman zaman çalkalanan içecek, midesinde bir deniz savaşını komuta ettiği yanılgısına sürüklüyordu kendini. 

İsimleri tartıyordu dili, bağlaçları, zamirleri… hepsinden birer tanesini. Serinliğin tenini yavru bir kedi gibi yaladığını hissedebiliyor, tekrarlanan şarkıya dudaklarındaki ıslaklıkla eşlik ediyordu. “Sürsün bahar, sen gelirsin diye.” Duyduğu özlemi bastırmanın en mekanik halini keşfetmiş, gençten bir kaşifti o gün Beşiktaş sahilde. Âşık olmamış vapurlara anlatmak istedikleri vardı. Adına nice söz düzülmüş, solan güle bile atıfların yapıldığı bir kavramdı bu. Yaşama sirayet eden, sanki eskimeyen bir çerçeve gibi sarıp sarmalayan.

Bağırmak isteyip de nitelendiremediği duygular bütünü, elleriyle açıp okşamak istediği göğsünde öylece yumrulanmıştı. Bin bir anlatısını okumuştu üç harfin tüm cihanı dize getirdiğinin, kulağına çalınanları ilgiyle dinlemiş, melodilerde hüznüne, neşesine eşlik etmişti. Ama bacaklarını sallandırdığı suyun böylesine karıncalandığı olmamıştı hiç. Serinliğe aldırmadan gelip geçeni gözleyen çerezciyle konuşma dürtüsünü tarttı birkaç dakika. Onu tanımayan ama belki de çok iyi anlayan pembe kazaklı bir adamdı o. Sevecen bir tabiatı varmış izlenimi yaratmıştı onda, tabii şu an baktığı yer dünyanın aşırı romantikleşmiş bir versiyonu da olabilirdi. Kocaman bir gaz ve toz bulutu, hiçlikten var olsa da hiçliğe evirilmişti medeniyetler kurup yıkan kafatasında. Mavi ağaçlardan nitelendiremediği ama iyi bir his oluşturan dumanlar yayılıyordu. Her yüz değişebiliyor, herkesin hâkimiyeti istediğiyle sınırlanıyordu bazı bazı. Bunca çığlık, akıl almazlık yaratan birkaç sinir, aciziyetini yine bir insanoğluyla tadıyor, gerçeklik yüzüne ağır ağır batıyordu. Çehresine dokunan siyah, çekingen gözler, yıldızlarla dans ediyordu saniyeler döküldükçe.

Âşık Samsa’nın yaşadıkları geçti dalgaları kulağına dolan sulardan. Çevirdiği sayfalarda nasıl da büyülenmişti, Samsa ile bambaşka münakaşaları olmuştu o zamana kadar. Ama bu bir ilkti, Samsa rasyonelliği aşalı olmuştu elbet.  Fakat onun ayaklarının bastığı fikirlere olan bağlılığı, Samsa’nın hayalperestliğini dengelemişti hep. Oturduğu sahil boyu taş sütunlarda, kısa diyaloglarla kendine anlatılmak istenileni yavaş yavaş kavramaya başlamıştı. Âşık Samsa’nın yaşadıkları, dedi kendi kendine Âşık Samsa’nın yaşadıkları…

Bunca benzerliği nasıl bulduğunu, karşılarına aldıkları manzara böylesine farklıyken nasıl aynı ütopyalara sürüklendikleri konusundaki merakını gideremeyeceği korkusu düşmüştü bu defa da içine. Herkes aynı mavi ağaçlı sahilleri görüyor muydu ömründe bir kez? Peki ya onların dumanları hangi renkti? Karşısında oturdukları vapur haylazca göz kırpıyor gibi gelmişti bir anlığına. Soruları dağılmış, hızla kaçıvermişti bu aralıkta. İki farklı şişeyi tutuyorlardı ellerinde, üfledi belli belirsiz; daracık ağzına, üfledi belli belirsiz

Kilometrelerle kabaran gözyaşlarını çiçeklere saklamaya karar vermişti, tekrar damlasın diye yan yana oturdukları sahillerde. Ritme bıraktı kendini, Âşık Samsa oturuyordu bir vapurun ucunda, eline izi çıkmış küçücük bir şişeyle. 

\n

Zihninin girdaplar\u0131nda doland\u0131\u011f\u0131 bir g\u00fcn, alabildi\u011fine harelenen denizin eteklerinde, elindeki \u015fi\u015feye bak\u0131p g\u00fcl\u00fcmsedi\u011fi anlardan biriydi. Darmada\u011f\u0131n olmu\u015f d\u00fc\u015f\u00fcncelerini, yere d\u00f6k\u00fclm\u00fc\u015f k\u00f6\u015feli oyuncaklar\u0131 toplarcas\u0131na dolduruyordu g\u00f6z\u00fcne ili\u015fen ilk kovaya. Zaman zaman \u00e7alkalanan i\u00e7ecek, midesinde bir deniz sava\u015f\u0131n\u0131 komuta etti\u011fi yan\u0131lg\u0131s\u0131na s\u00fcr\u00fckl\u00fcyordu kendini. <\/p>\n\n\n\n

\u0130simleri tart\u0131yordu dili, ba\u011fla\u00e7lar\u0131, zamirleri\u2026 hepsinden birer tanesini. Serinli\u011fin tenini yavru bir kedi gibi yalad\u0131\u011f\u0131n\u0131 hissedebiliyor, tekrarlanan \u015fark\u0131ya dudaklar\u0131ndaki \u0131slakl\u0131kla e\u015flik ediyordu. \u201cS\u00fcrs\u00fcn bahar, sen gelirsin diye.\u201d<\/em><\/strong> Duydu\u011fu \u00f6zlemi bast\u0131rman\u0131n en mekanik halini ke\u015ffetmi\u015f, gen\u00e7ten bir ka\u015fifti o g\u00fcn Be\u015fikta\u015f sahilde. \u00c2\u015f\u0131k olmam\u0131\u015f vapurlara anlatmak istedikleri vard\u0131. Ad\u0131na nice s\u00f6z d\u00fcz\u00fclm\u00fc\u015f, solan g\u00fcle bile at\u0131flar\u0131n yap\u0131ld\u0131\u011f\u0131 bir kavramd\u0131 bu. Ya\u015fama sirayet eden, sanki eskimeyen bir \u00e7er\u00e7eve gibi sar\u0131p sarmalayan.<\/p>\n\n\n\n

Ba\u011f\u0131rmak isteyip de nitelendiremedi\u011fi duygular b\u00fct\u00fcn\u00fc, elleriyle a\u00e7\u0131p ok\u015famak istedi\u011fi g\u00f6\u011fs\u00fcnde \u00f6ylece yumrulanm\u0131\u015ft\u0131. Bin bir anlat\u0131s\u0131n\u0131 okumu\u015ftu \u00fc\u00e7 harfin t\u00fcm cihan\u0131 dize getirdi\u011finin, kula\u011f\u0131na \u00e7al\u0131nanlar\u0131 ilgiyle dinlemi\u015f, melodilerde h\u00fczn\u00fcne, ne\u015fesine e\u015flik etmi\u015fti. Ama bacaklar\u0131n\u0131 salland\u0131rd\u0131\u011f\u0131 suyun b\u00f6ylesine kar\u0131ncaland\u0131\u011f\u0131 olmam\u0131\u015ft\u0131 hi\u00e7. Serinli\u011fe ald\u0131rmadan gelip ge\u00e7eni g\u00f6zleyen \u00e7erezciyle konu\u015fma d\u00fcrt\u00fcs\u00fcn\u00fc tartt\u0131 birka\u00e7 dakika. Onu tan\u0131mayan ama belki de \u00e7ok iyi anlayan pembe kazakl\u0131 bir adamd\u0131 o. Sevecen bir tabiat\u0131 varm\u0131\u015f izlenimi yaratm\u0131\u015ft\u0131 onda, tabii \u015fu an bakt\u0131\u011f\u0131 yer d\u00fcnyan\u0131n a\u015f\u0131r\u0131 romantikle\u015fmi\u015f bir versiyonu da olabilirdi. Kocaman bir gaz ve toz bulutu, hi\u00e7likten var olsa da hi\u00e7li\u011fe evirilmi\u015fti medeniyetler kurup y\u0131kan kafatas\u0131nda. Mavi a\u011fa\u00e7lardan nitelendiremedi\u011fi ama iyi bir his olu\u015fturan dumanlar yay\u0131l\u0131yordu. Her y\u00fcz de\u011fi\u015febiliyor, herkesin h\u00e2kimiyeti istedi\u011fiyle s\u0131n\u0131rlan\u0131yordu baz\u0131 baz\u0131. Bunca \u00e7\u0131\u011fl\u0131k, ak\u0131l almazl\u0131k yaratan birka\u00e7 sinir, aciziyetini yine bir insano\u011fluyla tad\u0131yor, ger\u00e7eklik y\u00fcz\u00fcne a\u011f\u0131r a\u011f\u0131r bat\u0131yordu. \u00c7ehresine dokunan siyah, \u00e7ekingen g\u00f6zler, y\u0131ld\u0131zlarla dans ediyordu saniyeler d\u00f6k\u00fcld\u00fck\u00e7e.<\/p>\n\n\n\n

\u00c2\u015f\u0131k Samsa\u2019n\u0131n ya\u015fad\u0131klar\u0131 ge\u00e7ti dalgalar\u0131 kula\u011f\u0131na dolan sulardan. \u00c7evirdi\u011fi sayfalarda nas\u0131l da b\u00fcy\u00fclenmi\u015fti, Samsa ile bamba\u015fka m\u00fcnaka\u015falar\u0131 olmu\u015ftu o zamana kadar. Ama bu bir ilkti, Samsa rasyonelli\u011fi a\u015fal\u0131 olmu\u015ftu elbet.\u00a0 Fakat onun ayaklar\u0131n\u0131n bast\u0131\u011f\u0131 fikirlere olan ba\u011fl\u0131l\u0131\u011f\u0131, Samsa\u2019n\u0131n hayalperestli\u011fini dengelemi\u015fti hep. Oturdu\u011fu sahil boyu ta\u015f s\u00fctunlarda, k\u0131sa diyaloglarla kendine anlat\u0131lmak istenileni yava\u015f yava\u015f kavramaya ba\u015flam\u0131\u015ft\u0131. \u00c2\u015f\u0131k Samsa\u2019n\u0131n ya\u015fad\u0131klar\u0131, dedi kendi kendine \u00c2\u015f\u0131k Samsa\u2019n\u0131n ya\u015fad\u0131klar\u0131\u2026<\/p>\n\n\n\n

Bunca benzerli\u011fi nas\u0131l buldu\u011funu, kar\u015f\u0131lar\u0131na ald\u0131klar\u0131 manzara b\u00f6ylesine farkl\u0131yken nas\u0131l ayn\u0131 \u00fctopyalara s\u00fcr\u00fcklendikleri konusundaki merak\u0131n\u0131 gideremeyece\u011fi korkusu d\u00fc\u015fm\u00fc\u015ft\u00fc bu defa da i\u00e7ine. Herkes ayn\u0131 mavi a\u011fa\u00e7l\u0131 sahilleri g\u00f6r\u00fcyor muydu \u00f6mr\u00fcnde bir kez? Peki ya onlar\u0131n dumanlar\u0131 hangi renkti? Kar\u015f\u0131s\u0131nda oturduklar\u0131 vapur haylazca g\u00f6z k\u0131rp\u0131yor gibi gelmi\u015fti bir anl\u0131\u011f\u0131na. Sorular\u0131 da\u011f\u0131lm\u0131\u015f, h\u0131zla ka\u00e7\u0131vermi\u015fti bu aral\u0131kta. \u0130ki farkl\u0131 \u015fi\u015feyi tutuyorlard\u0131 ellerinde, \u00fcfledi belli belirsiz; darac\u0131k a\u011fz\u0131na, \u00fcfledi belli belirsiz<\/p>\n\n\n\n

Kilometrelerle kabaran g\u00f6zya\u015flar\u0131n\u0131 \u00e7i\u00e7eklere saklamaya karar vermi\u015fti, tekrar damlas\u0131n diye yan yana oturduklar\u0131 sahillerde. Ritme b\u0131rakt\u0131 kendini, \u00c2\u015f\u0131k Samsa oturuyordu bir vapurun ucunda, eline izi \u00e7\u0131km\u0131\u015f k\u00fc\u00e7\u00fcc\u00fck bir \u015fi\u015feyle.\u00a0<\/p>\n","post_title":"\u0130ki farkl\u0131 \u015fi\u015fe | \u00d6yk\u00fc","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"iki-farkli-sise-oyku","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2021-02-24 18:38:00","post_modified_gmt":"2021-02-24 15:38:00","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=115942","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":115942}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "46"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "12"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Rüzgargülleri ve Duvarlar | Öykü

Artık cenaze törenlerine gitmiyorum. En son bizim güvenlik görevlisinin annesininkine gittim. Her zamanki gibi avlunun en ücra yerine gidip geleni gideni izlemeye başladım. Bir kadın,...

Çiy damlası | Öykü

Güneş Hoca yine saçma sapan atıp tutmaya başlıyor. Dayanamayıp söz alıyorum. Bu sefer Zeus gibi şimşeklerini bana çeviriyor. Tam yerimden fırlayıp sınıftan çıkacağım. "Çiy damlası...

Ölenle Ölünmüyor | Öykü

Vallahi günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum Semra ablacığım. Düşündüm de ne kadar oldu rahmetliler gideli? Yedi bilemedin sekiz ay olmuştur. Senin torun bile yürüyecek neredeyse....

ÇOK RİCA EDİYORUM

  Bakın, ben dramaların hatta romantik komedilerin ayrılık, kavga, küslük sahnelerine dayanamam. İleriye sararım o sahneler bitsin diye.  Kavuşma, barışma sahnelerini ise defalarca izlerim. Hepsini değil...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol