Ana SayfaKültür & SanatÖyküİnsan bakışı | Öykü

İnsan bakışı | Öykü

-

Carta gözünü soğuk bir güne açtı. Penceresinden süzülen ışığı birkaç saniye boyunca izleyip yatağı terk etti. Saat oldukça erkendi. Karnı aç, başı ağrılı ve ruhu sıkışmış gibiydi. “Bugün bir şeyler olacak.” dedi kendine. Ne zaman ruhu sıkışmış gibi hissetse mutlaka bir şeyler olurdu. Bu konuda şimdiye dek yalnızca bir defa yanılmıştı.

Bir Çarşamba günüydü, kırlangıçlarla ilgili bir gündü sanki. O gün ağaçlar ve kırlangıçlar için şaraplar içilecek diye düşünmüştü. Ruhunun sıkışıklığında detaylar ve çınlamalar vardı. Bundan öylesine emindi ki, bütün gününü kırlangıçları takip ederek geçirmişti. Ancak güneş battığında ne kırlangıçların şaraptan haberi vardı, ne de ağaçların kırlangıçlardan. “Olsun…” diye düşünmüştü “ben de tutup bir şiir yazarım.” Çünkü şiirlerde, özlemin daima bir anlamı vardı.

Carta o günden sonra ruhuna tamamen güvenemedi. Esasında yanılmayı hep istemişti. Çünkü bir şeylerin olacağını önceden bilmek sorumluluk demekti. O ise daima bundan  kaçardı. Düşünceleriyle biraz daha vakit harcadıktan sonra kendini dışarı attı.

Evinden çıktığı anda kışın taşıdığı bütün soğuk bir gülle gibi üzerinden geçip gitti. Titreyip silkindikten sonra yürümeye başladı. Yolu dört şarkı sürecekti, bunu biliyordu. Yürüdüğü bütün mesafeleri kulağında kulaklığıyla müzik dinleyerek geçirirdi. Şarkılar onun zihninde birer ölçü birimi olarak kullanılabilirdi. Evinden parka üç şarkı, parktan şehrin merkezine yedi şarkı, şehir merkezinden okula on iki şarkı… Bu yolların her birini defalarca böyle ölçmüştü. Dört şarkılık yoluna koyuldu ve gökyüzünü koklaya koklaya yürüdü.

Bugün müzeye gidecekti. Bir alışkanlık olarak değil, bir görev olarak yapacaktı bunu. Orada onu bekleyenler vardı, biliyordu. Kaldı ki hiçbir şeyi alışkanlık olarak yapmaktan hoşlanmazdı. Carta için bunlar ölü eylemlerdi. “Henüz yaşıyorken, ölü olan hiçbir şey için vakit
harcayamam.” diyordu hep. Pek çoğu buna anlam veremezdi ama o anlaşılmayı beklemeyi bırakalı çok olmuştu.

Şarkıların dördü de peşi sıra söylenip çalındığında Carta müzeye ulaştı. İçeri girdi ve her şeyden önce gözlerini kapatıp müzeyi dinledi. Ölü olan her şeyin yerini tespit etmeye çalışıyordu ki; onlardan uzak durabilsin. Müze ona bütün canlılığıyla sesleniyordu.

“Bir seferlik, bir tek seferlik böyle olacak.” dedi kendine.

Müze oldukça büyüktü ve fazla aydınlık değildi. Sanki içeriyi aydınlatan tek şey dışarıdan süzülen güneşin yumuşak ışığıydı. Sonra ışığın aynalardan yansıyıp  duvarlara ve insanlara dokunduğunu fark etti. İçten içe gülümseyip etrafı incelemeye koyuldu. Sağa doğru ilerleyip büyükçe bir kolonu aştığında onu bekleyenleri gördü. Kalabalık bir grup insan, bambaşka dillerde ve ufuklarda konuşuyorlardı. Aralarına katılıp hemen birileriyle konuşmaya başladı. Sanki onu beklediklerini unutmuş gibi konuşmalarına devam ettiler. “İşte” diye düşündü, “yokluğum varlığımdan daha hızlı unutuluyor.”

Konuşmalar yapıldı, müzenin her köşesi gezildi, şakalar edildi ve sonunda müzeden dışarıya çıkıldı. Bahçeye çıkınca soğuk havayla adeta kavuştuklarını hissetti. Cebinden çıkardığı paketten bir sigara yaktı ve gözlerini güneşe dikti. Zaten her yer, önceki günlerde yağan kar nedeniyle fazlasıyla parlaktı. Güneşin neden orada durduğunu sorguladı. “Kibirinden, ya niye olacak?” diye düşündü. Bir kez daha düşünceleri içinde kaybolmuşken taptaze karın yağmaya başladığını fark etmesi epey uzun sürdü.

Eğer yüzlercesi arasından ışığıyla gözünü, dahası ruhunu acıtan o kar tanesiyle göz göze gelmese fark edemeyecekti. Kar tanesine uzunca ve hayranlıkla baktı. Gördüğü şeyi anlamaya çalışıyor, çabaladıkça gerçeklikten uzaklaştığını sanıyordu. Kar tanesinin gözlerini yeniden buldu ve onların ötesini görmeye çalıştı.

Kar tanesi yavaşça ona doğru ilerliyor, yaklaştıkça da çeperi ile ona dokunmaya başlıyordu. Anlam veremiyordu bir türlü. Yıllar boyu çok kez karın yağışını izlemiş, binlerce farklı kar tanesi görmüştü. Fakat ona doğru ilerleyen bu kar tanesi şimdiye dek gördüğü hiçbir şeye benzemiyordu. Kristalleşmiş bedeni fazlasıyla parlak, kıvrımları ve köşeleri eşsiz, rengi ise adeta gökkuşağını soğurmuşcasına canlı idi. Aradan yalnızca birkaç saniye geçmişti ancak Carta için çocuksu bir sonsuzluk gibiydi. Sonunda kar tanesi tam önünde durdu,  Carta’nın gözlerine baktı ve elini ona uzatıp “Merhaba.” dedi. Büyülenmişliği karşısında Carta yalnızca silik ve çatlak sesiyle güçsüz bir “Merhaba.” diyebildi. Elini sıkmayı bile hatırlayamadı. Ancak kar tanesi buna alışkındı. Çoğu defa insanlar onun etkisindeyken bir şeyler yapmayı ve söylemeyi unuturlardı.

Birkaç dakika konuştular. Sonra birkaç dakika daha. Dakikalar birbirleriyle yarışıyor, zaman iyice akışkan hale geliyordu. Sanki birileri dünyayı daha hızlı döndürüyordu. Carta, kar tanesiyle konuştukça daha fazlasını istiyordu. Çünkü kar tanesinin zihni de görünüşü kadar eşsiz ve derindi. Kar tanesi ona kuzeyden geldiğini söyledi.

“İnsanlar bunu böyle düşünmezler fakat biz kar taneleri de seyahat etmeyi çok severiz. Şimdiye dek birçok yere gittim. Her birinde bambaşka insanlar tanıdım. Fakat beni tanıyabilen hep çok az oldu. Pek çoğu için biraz sonra eriyip gidecek olmamdandı. Ancak insanlar tıpkı yaşam hakkında yanıldıkları gibi bunda da yanılıyorlar. Kar taneleri uzun yıllar boyu erimeden yaşamaya devam edebilir. Yaşamak, yalnızca ölmemek değildir. Ben de uzun yıllardır yaşıyorum. Kuzeyi terk edeli epey oldu. O zamandan beri nerede kış olsa, nerede kar yağsa oraya gittim. Şimdi buradayım.”

Carta onu dinlerken büyük bir heyecan ve merak duyuyordu. Bunca yeri gezmiş ve bunca insanı tanımış olmasından çok etkilendi. Kendisi de hep dünyayı merak ederdi. Ancak kendi dünyasında sıkışıp kalmış, gördüğü şehirleri dahi artık anımsayamıyordu. Bu yüzden kar tanesi ile konuşurken onun gittiği yerlere gidip, onun hissettiği şeyleri hissetmiş gibi coşkuyla doluyordu. Kar tanesini sessizce dinlerken birden gözlerini saatlerdir kırpmadığını fark etti. Güneşin ve soğuğun verdiği acıyla, onu seyretmeye ara vermek zorunda olsa da gözlerini kırpmaya karar verdi. Gözlerini kapatıp yeniden açtığında artık müzenin bahçesinde değillerdi. Güneş çoktan batmıştı ve bir masada oturuyorlardı. Önlerinde şarap kadehleri vardı. “İşte,” diye düşündü, “bir kırlangıç kanat çırpmış olmalı. Üstelik yanılmamışım, bu kadehler kanadını çırpan o kırlangıç için olmalı. Onun için değilse kar tanesi için olmalı. İkisi de insandan çok uzak, çok farklı. Kırlangıca kendimi böyle affettirebilirim.” Çok sonra fark edecekti; bir kırlangıç ve bir kar tanesi aynı şey değildi.

Ne kadar zamandır sohbet etiklerini kestiremiyordu artık. Ancak dünyanın kendisi gibi oturdukları masa da ağırlaşmıştı. Kim bilir kaç şarkı ederdi bu sohbet. Düşüncelerini kar tanesinin sesindeki veda böldü;

“Artık gitmem gerekiyor. Seni yarın yine göreceğim.”
Yaşadığı hayal kırıklığını belli etmemeye çalışarak ancak “Hoşça kal” diyebildi Carta. Fakat düşüncelerine engel olamadı. “Bu bir”

Carta gözünü yine soğuk bir güne açtı. Bugünün öncekilerden farkı, Carta’nın yapacak önemli bir şeyinin olmasıydı. Bugün kar tanesini görecekti. Bunun için heyecan duyuyordu ancak duyduğu bu heyecanı tanımlayamıyordu. Yine de her zaman yaptığı gibi duygularının olup bitmesine izin verecekti.

Hızlıca yataktan çıktı, giyindi ve evi terk etti. Kar tanesinin onu nerede beklediğini biliyordu. Sarı renkli, terkedilmiş gibi görünen bir evin bahçesinde bir köşeye oturmuş etrafı izliyor olmalıydı. Heyecanı giderek büyüyordu. Yürümeye koyuldu. Bir an evvel oraya varmalıydı. Bu yüzden belki de hayatı boyunca attığı en hızlı adımları atmaya başladı. Bugün yolunun kaç şarkı süreceğini hesaplamadan, hiçbir şey düşünmeden yürüdü. Soğuğa, insanlara, gökyüzüne ve hatta üşüyen bedenine dahi aldırış etmeden yalnızca gitmesi gereken yeri düşlüyordu.

Kar tanesinin onu beklediğini düşündüğü sarı renkli eve vardı. Bahçeye adım attığında yaşadığı hayal kırıklığını asla unutamayacaktı. Zihninde devrilen bir şeyler oldu. Sanki bu bahçeye hiç kar yağmamış gibiydi. Sanki bu bahçe dünyadan tamamen sıyrılmış, boşlukta yok olmaya başlamıştı. Kar tanesi bahçede değildi. “Ama,” diye düşündü, “burada olacaktı. Belki de evin içindedir.”

Hızlıca evin içine girdi. Henüz terk edilmiş bir ev değildi. Ancak Carta için çok sonra öyle olacaktı. Fakat bilindiği üzere her şeyin bir vakti vardı. Carta vaktini bekleyecekti, evi terk etmedi. Onun yerine evin her köşesini dolaştı. Onu aradı. Bulamayınca yeniden bahçeye çıkıp
cebinden bir sigara çıkardı. Sigarayı dudaklarının arasına yerleştirdiğinde kendi kendine şöyle söyledi;
Bu iki”

Ayrıca böyle bir eve güvenmemeliydim. Terk edilmiş gibi görünen her şey içten içe öyledir. Terk etmeyi bir defa öğrenen de bunu duygusuzca yapmayı hep bilir. Belki kar taneleri için böyle değildir. Belki de bu denli bencil olabilen yalnızca insandır.”

Carta kendini düşünceleriyle avutmaya çalışırken dudaklarının arasında tuttuğu sigarayı dakikalardır yakmadığını fark etti. “İşte,” dedi kendine, “bir alışkanlığı unutturabilecek ancak başka bir alışkanlıktır.” Bir kibrit çaktı ve sigarasını yaktı. Dumanla birlikte ciğerlerine umutsuzluk doldurdu. Sigarayı bitirince yere atıp üzerine basarak söndürdü. Ayağını kaldırıp yerdeki ezilmiş izmarite baktı. Ona bir şeyler hatırlatıyor gibiydi ancak zihni o esnada başka şeyler hatırlayabilecek durumda değildi. Zihnini ertelemeye karar verip kafasını kaldırdı. O anda sanki bütün bahçe karla doldu. Sanki bahçe boşluktan kurtulup yeniden dünyanın bir parçası oldu. Kar tanesi ile göz göze geldi. İçten içe kendinden utandı. Neyse ki düşüncelerini yalnızca  kendisi duyabilmişti. Şanslı olmalıydı. Ona doğru ilerleyip önünde durdu.

“Gelmeyeceğini sandım.”

“Ondan önce de geleceğimi sanmıştın. İnsanlar için görünmeyen şeylerden vazgeçmek ne kadar kolay!”

Ancak Carta vazgeçmemişti. Yalnızca başka bir biçimde beklemeye devam etmişti kar tanesini. Yine de bunu ona söylemeyecekti. Çünkü kar tanesi kuzeyden gelmişti. Bunca yoldan sonra haksız olamazdı.

“Haydi kahvaltı edelim.” dedi. Kar tanesi kahvaltı sever miydi bilmiyordu. Fakat insanın bir başkasını öğrenmesi gerektiğini biliyordu. “Olur” dedi kar tanesi. İşte öğrenmişti.

Evin bahçesinden çıkıp gördükleri ilk yokuştan aşağı indiler. Carta yokuşlardan aşağı yürümekten hep çok keyif alırdı. Ona önceden yaşadığı pek çok şeyi hatırlatırdı bu. Hem onun için insan bir şeyleri yaşadığında değil, onları hatırladığında yaşamış sayılırdı.  Yokuş bitmeden sağ taraftaki dar yola girdiler. Yürürken konuşmuyorlardı. Bu kendi aralarında hiç bilmeden yaptıkları bir anlaşma gibiydi. Ve ikisi de bu durumu bozmak istemedi. Yaşayan iki şey arasında var olan bir anlaşma ancak yaşamayan iki şeye dönüştüklerinde bozulurdu. Bunu düşünmediler, fakat bildiler.

Dar sokakta yürümeye devam edince karşılarına çıkan ilk mekana girdiler. Yaşlı iki kadın dışında oturan kimse yoktu. Mekan fıstık kokusuyla, ya da onu andıran bir şeylerle dolmuş gibiydi. Yeterince sıcak ve yeterince ıssızdı. İkisi de bundan hoşnut olduklarını gülümseyerek belirtince köşedeki bir masaya oturdular. Carta sandalyeye oturunca yeniden kar tanesi ile göz göze geldi. Sanki yıllardır görmediği bir çift göze bakıyor gibi büyük bir özlem ve rahatlamayla bakmaya devam etti. Kar tanesi ise onun gözlerine, anlatacak çok şeyi var gibi bakıyordu. Zaman böylece akıyordu. Yumurta ve zeytin yediler; gözleri birbirinin üstündeydi. Kahve ve ıhlamur içtiler; gözleri yan yanaydı. Neredeyse hiç konuşmadılar; gözleri iç içeydi.

Aradan saatler geçmişti, neredeyse hava kararıyordu. İkisi de bunun farkında değildi. Carta onu dinlemek istiyordu, zamanı değil. “Bana kuzeyi anlatır mısın? Orayı neden terk ettin?” diye sordu Carta içten bir merakla. Kar tanesi bu soruyu beklemiyormuş gibi birkaç saniye duraksadı. “Ben, dedi, kuzeyi terk etmedim. Yalnızca oradan uzaklaştım. Kuzey, dünya üzerinde gördüğüm en güzel yerdi. Fakat en içten olanı değildi. Aslında kuzey siz insanlara oldukça benziyor. Mesela oranın gökyüzü tamamen eşsizdir. Öyle ki, iki gece üst üste aynı gökyüzünü göremezsin. Ve başka hiçbir yerde göremeyeceğin renklerle parlayıp durur. Yeryüzü de bir o kadar canlı ve güzeldir. Ben en çok vadilerini severim. Sonu yok gibi uzanıp giderler. Pek çoğunu baştan sona yürüdüm. İki ucu iki farklı dünya gibidir. Zaman daha anlamlı işler orada. Her şeyin bir anlamı olduğu bilinir. Bunun, üstünde oluşturduğu bir ağırlık hissi de vardır. Zamanı tanımanın verdiği bir hüznü de vardır. Ancak onca güzellik için her şeye katlanılabilir. Sen de bugün bunu öğrendin. Kuzey, yaşayan her şeye manayı öğretir. Artık orada yaşamıyor olma sebebim ise, dünyanın havasını soluduğum andan bu yana dinmek bilmeyen merakım. Kuzeyde yaşayan çok fazla kar tanesi ve çok az insan vardır. Bense en çok insanları merak ederim. Benim neden kar tanesi olduğumu, sizin neden insan olduğunuzu merak ederim. Seyahatim bundan kaynaklanıyor. Merak ettiğim her şeyi öğrenene dek böyle devam edeceğim.”

Carta duydukları karşısında oldukça şaşırdı. Kuzeyin bu denli güzel olabileceğini hayal etmemişti. Ve bunu düşününce, kar tanesinin böyle bir güzelliği, insanları merak etmesi yüzünden geride bıraktığına inanamadı. İnsanlar buna değer miydi?

“Peki şimdiye dek bulduğun cevaplar oldu mu?”

“Elbette. Fakat sana söyleyemem. Bir zihin bir başkasıyla birlik olabilir, ancak bir olamaz.” Kar tanesi konuşurken bir yandan zamanı da takip etmişti. Onlar sohbet ederken dünyada neler olup bittiğinden haberi vardı. Artık başka yerlerde olması gerekiyordu.

“Artık gitmem gerek, saat geç oldu. Seni yarın görmeyeceğim, yapmam gereken şeyler var.”

Carta bir miktar üzülmüş olsa da bunu belli edemezdi. Bir günde iki defa hayal kırıklığı fazlaydı.

“Hoşça kal” dedi. Bunun üzerine kar tanesi kalkıp mekandan çıktı. Carta ancak o anda etrafa bakmayı akıl edebildi. Geldiklerinde oturan iki yaşlı kadın artık yoktu. Onlar yerine bir sürü başka insan gelmiş, çay içip sohbet ediyorlardı. Bunca zaman, etrafında oluşup ona hiç dokunmayan kalabalığı fark edememiş olmasına şaşırdı. Biraz sonra ruhunda çırpınan yalnızlık hissiyle anladı; insana dokunmayan kalabalıklar her zaman yalnız insanların etrafında oluşurdu. İçinden kırgınca gülümsedi. Yerinden kalkıp mekandan çıktı. Yürümeye başlamadan bir sigara yaktı ve “Bu üç” dedi kendine. Kalabalıktan ayrılırken yanına aldığı yalnızlık hissiyle yola koyulup eve gitti. Yolu altı şarkı sürdü.

Carta gözünü bu defa başka soğuk bir güne açtı. Alıştığı soğuk değildi bu. Yatağı başkaydı, gözleri başkaydı, sesi başkaydı; yalnızlığı aynıydı. Durup, yaşamayı bir dakikada hazmedince başka bir şehirde olduğunu anladı. Etrafına bakmadı, burayı tanıyordu. Esasında bu şehirde Carta olmuştu, bu şehirde başka doğmuştu. 

Yataktan kalkıp banyoya yürürken şehri hatırladı. Sıcaktan ve beklentiden bunaltan gündüzlerini, sessizlikten ve iki yüzlülükten can sıkan gecelerini anımsayıp banyoya vardı. Yüzünü yıkamaya yeltenecekken musluğun üstünde, duvara asılmış aynayı gördü. Yansımasını görmezden gelip, “ Hem iki yatağı, hem de duvarda aynası olan biriyim demek. Ne yazık!” diye düşündü. Bunun ne demek olduğunu bir tek o anlayacaktı. Bunu bilmekten korkmuyordu; birçok şeyin yanında, Carta olmayı da bir tek o anlayacaktı. 

Yüzünü yıkayıp düşünürken zihninde kar tanesini buldu. Onun bu şehirde olamayacağını hatırladı. “Belki bir gün… Yeterince soğuk bir günde doğa bana bu iyiliği yapacaktır. “ 

Kar tanesi burada olmasa bile, bu şehir de içinde bir şeyler saklıyor olmalıydı. Burada yaşadığı günlerde, kendince edindiği görevi saklı şeyleri bulmaktı. Bunun için bugün görevine dönmeye karar verdi. Üzerine uzaktan tanıdık birkaç parça kıyafet giyip kendini kapıdan dışarı attı. 

Bir apartmanın dördüncü katındaydı. “Demek hala kurtulmak, kavuşmaktan daha zor.” dedi kendine. Merdivenleri bir bir inmeye başladı. Her basamakta zihninden başka bir hatıra geçip gidiyordu. Hızlanmadan, bütün ağırlığıyla basamakları inmeye devam etti. “Ya hatırlamak istemediğim bir şeyle karşılaşırsam? Ne olacak, birkaç basamağı atlarım.” 

Son basamağı da geçince dışarıyla arasında artık duvarlar değil, demirden ve korkudan yapılmış bir kapı vardı. Kapıyı açıp adımını dışarı attı. Şehrin bütün gürültüsü suratına çarpınca 52 Mavi’yi hatırladı. Kendisi de burada yaşarken tıpkı onun gibiydi. Hareket etmeden durdu ve bir yerlerde çalıştığını bildiği bir saati dinledi. Yürüme vaktiydi. 

Ne tarafa doğru yürüyeceğini, nereye gideceğini düşünmeden peşi sıra adımlar atmaya başladı. Bazı sokaklardan ve köşelerden, onu içine doğru çeken cılız bir ıslık duyuyormuş gibi yürüdü öylece. Kahvehaneleri, berberleri, tatlı satan dükkanları ve mahalle bakkallarını birer birer geçip, birkaç defa sağa ve sola döndü. Sanki bu yürüyüşü kendisi değil de bir başkası yapmış gibi, bir yere vardığını fark edince şaşırdı. 

Bir sokaktaydı. Sokağın başından sonuna aynı koku hakimdi; ayakkabı boyası, demli çay ve içine bir avuç umut koyulup katlanmış gözleme. Daracık bir sokaktı burası. İki nefes arasına sıkışmış gibiydi. Renkleri görmüyordu, yazılar yoktu. Küçücük kaldırıma dayanmış bir bisiklet vardı, hatırladı; bir zamanlar kendisinin durduğu yerde duruyordu. 

“Nasıl olur, dedi kendine, ben durmayı hiç bırakmadım.” 

Kar yağınca duyduğu vanilya kokusunu kaybettiğinde nasıl kar tanesiyle tanıştıysa, öyle olmuştu. Bir zamanlar tanıdığı her şey gibi, sokak da artık Carta’yı Carta olarak anımsamıyordu.

“Onun suçu değil, insan değişiyorsa her şey değişir.” 

Sokakta birkaç dakika durup yürümeye devam etti. Yürüyüşü, terk eden birinin yürüyüşü gibiydi. Yanlış değildi, bu şehri daha evvel terk ettiğini hatırlıyordu. Yine yapacaktı, çekinmiyordu. Uzun zaman sonra zihninde bir plan yaptı. Otobüslerin yanına gidecek, büyükçe bir tanesine binecek, insanların özlem dolu gözlerinin içine baka baka buradan uzaklaşacaktı. Otobüsten indiğinde ise bütün bunlar hatrının diplerinde eriyip gidecekti. Böylelikle bu yolculuğa ‘ziyaret’ diyebilirdi. Yürüdü. Otobüsleri gördü. Özlem dolu gözleri gördü. Koltuğunu gördü. Tuşları, kelimeleri, melodileri… Az sonra gözlerini kapattı ve kendi özlemini buldu. 

Aradan saatler geçince gözlerini açtı. Şehrine, evine, kar tanesine ve onun kuzeyine varmıştı. “Elbette,” dedi kendine, “ben nereye gidersem artık kuzey orada olacak.” Haklıydı, kuzeyi bir defa gözleriyle görünce, gözlerinin bir köşesinde onunla birlikte hareket edecekti her zaman. Böylelikle gündoğumu daha kırılgan, günbatımı daha esnek olacaktı onun için. Kendi yörüngesinde dönüp dolaşıp, kendi kuzeyinde soğuk toprağa oturacak ve bunu kimseyle paylaşmayacaktı. 

“İşte,” dedi, “insan olmanın en iyi yanı, bencilliğin suç olmamasıdır.” 

Şehre adımını atar atmaz kar tanesi kadife ışığıyla onu buldu. “Seni bekliyordum.” dedi kar tanesi. Carta’nın gözlerinin içine bakınca yolculuğu boyunca sarıp sarmaladığı bütün hatıraları gördü. “Bir şehri değil de bir yaşamı ziyaret etmeyi seçmişsin. Beni şaşırtıyorsun. İnsanların kederden hoşlandığını biliyordum. Fakat bütün yaşamlarında aynı kederin üstüne koyup, onu yanında taşıyanını hiç görmemiştim.” dedi. 

Bu dört” diye geçirdi içinden Carta.

“Kederli değilim. Ancak geçmişe dair hatırlanacak her şey kederlidir elbette. En mutlu sabahını hatırlayacak olsan bile, daha mutlusunu yaşamadığın için kederlenirsin.” dedi. Kar tanesi, bunun insanlar için doğru olduğunu biliyordu. Bunun için o, hatırladığı şeyleri yaşamayı, yaşadığı şeyleri unutmayı seçmişti. Ancak Carta bunu anlayamayacaktı. Bir insan bir kar tanesine dokunabilirdi, fakat onu anlayana dek teninin sıcaklığıyla kar tanesi eriyip giderdi. Bu yüzden kar tanesi yalnızca;

“Hatırlamayı bilmeseydin eğer, unutmak da bir lanet olmayacaktı.” dedi. 

“Haklısın,” dedi Carta. Ancak bu kadar söyleyebildi. Bedeni saatler boyu daracık bir koltukta yolculuk etmekten yorgundu. Zihni ise hiç dinlenmemiş gibiydi. Buncasının üstüne, kar tanesi ile bütün bunları ayak üstü konuşmuşlardı. “Haydi yemek yiyelim.” dedi. Kar tanesi itiraz etmedi. 

Yan yana yürüdüler. Ne biri önde, ne biri arkada. Yürüyüp bir yerlere vardılar. Carta kafasının içinde, son zamanlarda ne çok yere vardığını düşündü. Eskiden çok daha fazla yürürdü ancak hiçbir zaman bir yerlere ulaşmayı beklemezdi. Öyle ki, artık yalnızca bir yerlere ulaşmak için yürüyordu. Ve ulaştığı yerlere de, daha çok yürümek için ulaşıyordu. Hayat insana çok şey yapıyordu. Bütün keyfini alıp, ucuna çirkin bir beklenti sıkıştırıp, ruhunun içini dışına çeviriyordu. Fakat neyse ki Carta bunu biliyordu. Bildiği her şeyi uç uca dizerse hayat ona dokunmaz sanıyordu. 

Büyükçe bir restorana vardılar. Kalabalık değildi ama yılgın garsonları vardı. Masaların hepsi dört kişilikti. “Şanslıyız,” diye düşündü Carta, “gölgelerimizi de bu akşam yanımıza oturtacağız.” 

Restoranın arkasına doğru, köşede saklanmış gibi duran masaya gidip oturdular. Dünya hafifçe yavaşladı. Garsonlardan en yılgın görünenine bir şeyler söylediler. O ise hiçbir şey söylemeden yemekler getirdi. Bu kadar yılgın olmasa, yılgınlığını da masaya koyacak gibiydi. Kar tanesi de, Carta da bunu görmüştü. Ses etmediler. Sessizliği bozmak kar tanesine düştü. 

“Seni günlerdir görmüyorum. Neden biliyor musun?” 

“Neden?” diye sordu Carta, şaşırmıştı. Bunun bilmesi gereken bir nedeni olduğunu düşünmemişti. 

“Çünkü, dedi kar tanesi, “sen kendini görüyordun. İki kişinin aynı zamanda aynı kişiyi görmesi olanaksızdır. İnsanın gözleri bunun için bir çifttir. Görecek kimse olmadığında kendine baksın diye. Bir gözü diğerini görür, öteki de birini. Ben işte bu yüzden günlerdir görmedim seni. Gözlerin birbirine bakarken, yalnızca kendi gözlerimle seni göremezdim. Buna ‘insan bakışı’ deriz biz. Bunu yalnızca insanlar böyle yapar. En çok unutan insanlardır çünkü. Fakat şimdi görüyorum, gözlerin benim gözlerime bakıyor. Ama farklı bakıyor. Hatırlanmış bir bakışla dolu. Nostalji kuyusunda duruyorsun. İnsan nostaljinin içindeyken geçmişteki şeyleri özler, dışındayken ise nostaljiyi. İkisini birden özlüyorsun. Kuyunun derinliğini göremiyorsun.” 

Carta bunları duymayı beklemiyordu. Kar tanesinin onu tanıdığını biliyordu, fakat bu kadarı mümkün müydü? 

“Bunları neden söylüyorsun?” diyebildi yalnızca. Kar tanesi bunu bekliyordu. Carta’nın şaşıracağını biliyordu. Çünkü Carta buna ihtiyaç duyduğunu anlatmıştı ona gözleriyle. 

“Ben bir kar tanesiyim Carta. İnsanların göremediklerini görmek benim doğamdır. Söylemek ise seçimim olabilir. Nedeni ise çok karmaşık sayılmaz. Bir insan bir şeyi düşünür, bir kar tanesi onu yaşar. Ve yaşayan konuşmadan duramaz. Hayat bunun için yaşanır. Anlatabilmek için. Sana bildiklerini anlatanlar, onları yaşayanlardı. Ben de böyle yapıyorum.” 

Carta’nın şaşkınlığı yerini dehşete bırakmıştı. Nasıl olabilirdi? “Bu beş” 

Dehşeti giderek büyürken, oradan uzaklaşıp evine gitmek istedi. Garsonun masaya koyduğu yemeklerden tek lokma bile yemeden aceleyle toparlanıp kar tanesine veda etti. “Yorgun hissediyorum. Daha sonra görüşürüz.” Sesi donuk çıkmıştı. Ancak önemi yoktu. Kar tanesi buna aldırış etmeyecek kadar alışık, Carta ise bunu düşünmeyecek kadar dehşet içindeydi. Restorandan hızlıca dışarı çıkıp büyük adımlarla yürümeye koyuldu. Bütün insanlar üstüne yürüyor gibiydi. Ağaçlar uğulduyor, gökyüzü daralıyor, yeryüzü çatırdıyordu. İşte bu, özlemin yerini alan hayal kırıklığıydı. Bedenini acıtan soğuğa hiç aldırış etmeden zihninin içinde konuşa konuşa yürüdü. Bir düşünceden diğerine atlaması andan kısa sürüyor, canı yanıyordu. Olan bitene anlam veremiyordu. Hem öfkeli hem çaresiz hissediyordu. Fakat yine de kendine itiraf etmek zorundaydı; bunu bekliyordu.

“Beş. Bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. En aşağılık rakam. Benim hatam. Saymamalıydım. Yok. Saymasam aptallık olurdu. Saydım da, biliyor muydum? İnsan kendini kandırmayı nasıl böyle öğrenebildi? Kendi hayatında Tanrı olmaktan korkmayan ben, ben bile yaptım bunu. Yoksa… Umut olabilir adı. Yine aptalların işi. Kaygı mı? Olamaz, şu halime bak. Biliyorum da dilim niye varmıyor? Düpedüz merak. En aptalcası. İnsanın en köklü arızası. Ve ben, insanların en arızalısı. Kime yaptım bunu kendimden başka? O sokağa hiç gitmeseydim? Yine olurdu. Var olmasaydım yine olurdu. O hiç var olmasaydı bir başkası olurdu. Olmak bir kere bulundu. Eve gideceğim. Uyuyacağım. Uyanıp yine uyuyacağım. Evden hiç çıkmadan eve gideceğim.” 

Carta gözünü bir süre hiç açmadı. Tıpkı planladığı gibi, uyudu. Uyanıp yine uyudu. Düşünmekten kaçabilmek için her şeyi yaptı. Sanki kaçsa, kurtulacaktı. Sehpanın üzerindeki küllük dolup taştı. Sehpa artık yaşıyor gibiydi. Carta’nın yaşamı ise olduğu yerde durmuştu. Hiçbir yere gitmeyecekmiş gibi sinsice bekliyordu. Bütün günler, aynı günün kasvetini taşıyordu. Evin bir yerlerinde açık olan bir pencereden her yere dolan soğuk olmasa, Carta kışın bittiğini sanacaktı. Bahçesine yağan karı görmemek için pencereyi hiç kapatmadı. Varlığını biliyordu ve bu yeterince ağırdı. 

Saatlerin ve ışıkların uyumunu yitirdiği bir anda açık pencereden içeri sarsıcı bir rüzgar girdi. Bütün evi bir anda dolaşıp, Carta’nın zihninin tam ortasına saplandı. Perde hafifçe havalandı. Cılız bir ışık parçasıyla birlikte, kar tanesi Carta’nın hemen önünde belirdi. Gözleri birbirine değdi, ancak dünya ağırlaşmadı. Elleri birbirine dokundu, ancak dünya değişmedi. Her şey olduğu gibi dönüp dururken kar tanesi bir alışkanlık gibi, sessizliği bozdu. 

“Uzun zaman oldu. Seni merak ettim. Buraya iyi olduğunu görmek için geldim. Fakat başka şeyler görüyorum.” 

Carta bunları duyunca nefesini tuttu. “Demek hala her şey aynı.” diye geçirdi içinden. Kar tanesi, Carta’nın sessizliğini tanıyordu. Bunu defalarca yaşamıştı. Yine de bu defa bir şeyler farklı olur sanmıştı. Bunu, sanki yok olan birinin umuduyla yapmıştı. Ama sonunda yine, umudun durduğu yerde yaşam duruyordu. Carta duyduklarını sindirince;

“Ben,” dedi  “iyiyim.” “Yalan söylüyor!” dedi duvarlar. Her şeye şahit olmuştu onlar. Seslerini kimsenin duymadığına da. 

Kar tanesi hala Carta’nın zihnini okuyabiliyordu. Ancak zihin, dilden kuvvetli değildi. “Anlıyorum Carta. Senin de anladığını biliyorum. Gördüğün ve duyduğun her şeyi anladığını biliyorum. Siz insanların en ilginç özelliği bu. Anlıyorsunuz, ama bununla bitti sanıyorsunuz ve ruhlarınız her zaman suçlayacak birilerini arıyor. Bulamadığınız zaman yaratıyorsunuz. “Kar tanesi kendinden emin biçimde konuşuyordu. Söylediği şeylerin doğruluğunu defalarca görmüş olmasa, başka türlüsüne bir şans verecekti. 

“Anlıyorsun demek,” dedi Carta, “ve haklısın. Ben de anlıyorum. İnsanın lanetinin, kendisi gibi olanlarla yaşamak olduğunu anlıyorum.” 

“Demek karamsarlıkla değil, gerçekle savaşıyorsun.” dedi kar tanesi. Carta’nın bu kadar kısa zamanda buraya varmış olmasına şaşırmıştı. Carta ise gerçeği reddetmek istiyor, fakat aksine onun pençesinde bekliyordu. Kafası karışmıştı bir kere, artık dönüşü olmayacaktı, biliyordu.“ Belki de kabul etmeliyim” diye düşündü. 

“Gerçeklik ve karamsarlık birbirini besliyorken, savaştığım için beni suçlayacak mısın? Bildiğim şeyler var kar tanesi, fakat hala öğreniyorum. Vaz geçmeyi de bilmem gerekiyor. İnsan olmanın içindeki her şey gibi, bir gün yaşamı geride bırakabilmek için buna ihtiyacım var. Üstelik reddettiğim şeylerin her biri yüzüme vuruyor. Kendimi Tanrı sanarken bile, başka bir Tanrının benim için planladığı şeylerle savaşıyorum. Bir çok insan ve bir kar tanesi tanıyorum. İkisini birbirinden ayırabildiğimi düşünürken tanıdıklarımı unutuyorum. Bir anda bir çok kar tanesi ve bir insan tanıyorum. Hiçbir zaman bir olmuyorlar. Ve şimdi de seni tanıyorum.” dedi Carta. Sesi nefesinden hızlı, zamandan yavaş hareket etti. Kar tanesi yaşamının en büyük şaşkınlığını yaşadı. Carta’nın söylediği şeyleri daha evvel bir insandan duymamıştı. Bir ruhu olsa, orada kırılıp dökülürdü. “Belki de kabul etmeliyim” diye düşünüp karşılık verdi kar tanesi;

“Ya bilmediklerin? Bildiklerinden daha değersiz değiller. Vaz geçmeyi öğrenmek üzeresin. Senden neler götüreceğini de. Ancak gözünü açabilmen gerek. Olacak şeyleri bilmen yetmez, olacak her şeyi görmen gerek. Böylece doğayı öğrenebilirsin. Kuzeyi, insanı, kar tanesini ve var olmayı. Hatırla; yaşamak, yalnızca ölmemek değildir. Yaşamanın her halini öğreneceksin. Bir şeyin sonunu görüp bittiğine inanmadığında, haklı olabileceğini göreceksin. Şimdi gözlerini aç. Tanrının hiçbirimiz için bir planı yok.” 

Sesi kabullenme doluydu. Kar tanesinin yaşamı boyunca en kararlı olduğu an olmuştu bu. Neredeyse gülümseyecekti. Ancak derinlerde acıyan bir boşluk vardı. Carta’nın gözlerinin içine baktı. Dünya yavaşlamadan, bir anda durdu. O anda kış bitti. Güneş, merhametini unutup gerçek olmaya gelmişti. Carta’nın ruhu çatlıyordu. Gözlerini kar tanesinin gözlerinden alamıyordu. Olan şeyi görüyor ve bağırarak inkar etmek istiyordu. Ama bunun yerine, kıpırdamadan izliyor ve öğreniyordu. 

Kar tanesinin tüm varlığıyla birlikte gözleri de eriyene dek birbirlerine baktılar. Carta öğrendi, unuttu, vazgeçti. Kar tanesi eridi, silindi, değişti. 

“Şimdi biliyorum” dedi Carta boşluğa. Kar tanesinin erimesini seyretti. Ruhunu alıp ufkunun kuzeyine yerleştirdi. Bitmişti. Su damlasını hiç görmedi. 

\n

Carta g\u00f6z\u00fcn\u00fc so\u011fuk bir g\u00fcne a\u00e7t\u0131. Penceresinden s\u00fcz\u00fclen \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131 birka\u00e7 saniye boyunca izleyip yata\u011f\u0131 terk etti. Saat olduk\u00e7a erkendi. Karn\u0131 a\u00e7, ba\u015f\u0131 a\u011fr\u0131l\u0131 ve ruhu s\u0131k\u0131\u015fm\u0131\u015f gibiydi. \"Bug\u00fcn bir \u015feyler olacak.\" dedi kendine. Ne zaman ruhu s\u0131k\u0131\u015fm\u0131\u015f gibi hissetse mutlaka bir \u015feyler olurdu. Bu konuda \u015fimdiye dek yaln\u0131zca bir defa yan\u0131lm\u0131\u015ft\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Bir \u00c7ar\u015famba g\u00fcn\u00fcyd\u00fc, k\u0131rlang\u0131\u00e7larla ilgili bir g\u00fcnd\u00fc sanki. O g\u00fcn a\u011fa\u00e7lar ve k\u0131rlang\u0131\u00e7lar i\u00e7in \u015faraplar i\u00e7ilecek diye d\u00fc\u015f\u00fcnm\u00fc\u015ft\u00fc. Ruhunun s\u0131k\u0131\u015f\u0131kl\u0131\u011f\u0131nda detaylar ve \u00e7\u0131nlamalar vard\u0131. Bundan \u00f6ylesine emindi ki, b\u00fct\u00fcn g\u00fcn\u00fcn\u00fc k\u0131rlang\u0131\u00e7lar\u0131 takip ederek ge\u00e7irmi\u015fti. Ancak g\u00fcne\u015f batt\u0131\u011f\u0131nda ne k\u0131rlang\u0131\u00e7lar\u0131n \u015faraptan haberi vard\u0131, ne de a\u011fa\u00e7lar\u0131n k\u0131rlang\u0131\u00e7lardan. \"Olsun...\" diye d\u00fc\u015f\u00fcnm\u00fc\u015ft\u00fc \"ben de tutup bir \u015fiir yazar\u0131m.\" \u00c7\u00fcnk\u00fc \u015fiirlerde, \u00f6zlemin daima bir anlam\u0131 vard\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Carta o g\u00fcnden sonra ruhuna tamamen g\u00fcvenemedi. Esas\u0131nda yan\u0131lmay\u0131 hep istemi\u015fti. \u00c7\u00fcnk\u00fc bir \u015feylerin olaca\u011f\u0131n\u0131 \u00f6nceden bilmek sorumluluk demekti. O ise daima bundan  ka\u00e7ard\u0131. D\u00fc\u015f\u00fcnceleriyle biraz daha vakit harcad\u0131ktan sonra kendini d\u0131\u015far\u0131 att\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Evinden \u00e7\u0131kt\u0131\u011f\u0131 anda k\u0131\u015f\u0131n ta\u015f\u0131d\u0131\u011f\u0131 b\u00fct\u00fcn so\u011fuk bir g\u00fclle gibi \u00fczerinden ge\u00e7ip gitti. Titreyip silkindikten sonra y\u00fcr\u00fcmeye ba\u015flad\u0131. Yolu d\u00f6rt \u015fark\u0131 s\u00fcrecekti, bunu biliyordu. Y\u00fcr\u00fcd\u00fc\u011f\u00fc b\u00fct\u00fcn mesafeleri kula\u011f\u0131nda kulakl\u0131\u011f\u0131yla m\u00fczik dinleyerek ge\u00e7irirdi. \u015eark\u0131lar onun zihninde birer \u00f6l\u00e7\u00fc birimi olarak kullan\u0131labilirdi. Evinden parka \u00fc\u00e7 \u015fark\u0131, parktan \u015fehrin merkezine yedi \u015fark\u0131, \u015fehir merkezinden okula on iki \u015fark\u0131... Bu yollar\u0131n her birini defalarca b\u00f6yle \u00f6l\u00e7m\u00fc\u015ft\u00fc. D\u00f6rt \u015fark\u0131l\u0131k yoluna koyuldu ve g\u00f6ky\u00fcz\u00fcn\u00fc koklaya koklaya y\u00fcr\u00fcd\u00fc.<\/p>\n\n\n\n

Bug\u00fcn m\u00fczeye gidecekti. Bir al\u0131\u015fkanl\u0131k olarak de\u011fil, bir g\u00f6rev olarak yapacakt\u0131 bunu. Orada onu bekleyenler vard\u0131, biliyordu. Kald\u0131 ki hi\u00e7bir \u015feyi al\u0131\u015fkanl\u0131k olarak yapmaktan ho\u015flanmazd\u0131. Carta i\u00e7in bunlar \u00f6l\u00fc eylemlerdi. \"Hen\u00fcz ya\u015f\u0131yorken, \u00f6l\u00fc olan hi\u00e7bir \u015fey i\u00e7in vakit
harcayamam.\" diyordu hep. Pek \u00e7o\u011fu buna anlam veremezdi ama o anla\u015f\u0131lmay\u0131 beklemeyi b\u0131rakal\u0131 \u00e7ok olmu\u015ftu.<\/p>\n\n\n\n

\u015eark\u0131lar\u0131n d\u00f6rd\u00fc de pe\u015fi s\u0131ra s\u00f6ylenip \u00e7al\u0131nd\u0131\u011f\u0131nda Carta m\u00fczeye ula\u015ft\u0131. \u0130\u00e7eri girdi ve her \u015feyden \u00f6nce g\u00f6zlerini kapat\u0131p m\u00fczeyi dinledi. \u00d6l\u00fc olan her \u015feyin yerini tespit etmeye \u00e7al\u0131\u015f\u0131yordu ki; onlardan uzak durabilsin. M\u00fcze ona b\u00fct\u00fcn canl\u0131l\u0131\u011f\u0131yla sesleniyordu.<\/p>\n\n\n\n

\"Bir seferlik, bir tek seferlik b\u00f6yle olacak.\" dedi kendine.<\/p>\n\n\n\n

M\u00fcze olduk\u00e7a b\u00fcy\u00fckt\u00fc ve fazla ayd\u0131nl\u0131k de\u011fildi. Sanki i\u00e7eriyi ayd\u0131nlatan tek \u015fey d\u0131\u015far\u0131dan s\u00fcz\u00fclen g\u00fcne\u015fin yumu\u015fak \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131yd\u0131. Sonra \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131n aynalardan yans\u0131y\u0131p  duvarlara ve insanlara dokundu\u011funu fark etti. \u0130\u00e7ten i\u00e7e g\u00fcl\u00fcmseyip etraf\u0131 incelemeye koyuldu. Sa\u011fa do\u011fru ilerleyip b\u00fcy\u00fck\u00e7e bir kolonu a\u015ft\u0131\u011f\u0131nda onu bekleyenleri g\u00f6rd\u00fc. Kalabal\u0131k bir grup insan, bamba\u015fka dillerde ve ufuklarda konu\u015fuyorlard\u0131. Aralar\u0131na kat\u0131l\u0131p hemen birileriyle konu\u015fmaya ba\u015flad\u0131. Sanki onu beklediklerini unutmu\u015f gibi konu\u015fmalar\u0131na devam ettiler. \"\u0130\u015fte\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc, \u201cyoklu\u011fum varl\u0131\u011f\u0131mdan daha h\u0131zl\u0131 unutuluyor.\u201d<\/p>\n\n\n\n

Konu\u015fmalar yap\u0131ld\u0131, m\u00fczenin her k\u00f6\u015fesi gezildi, \u015fakalar edildi ve sonunda m\u00fczeden d\u0131\u015far\u0131ya \u00e7\u0131k\u0131ld\u0131. Bah\u00e7eye \u00e7\u0131k\u0131nca so\u011fuk havayla adeta kavu\u015ftuklar\u0131n\u0131 hissetti. Cebinden \u00e7\u0131kard\u0131\u011f\u0131 paketten bir sigara yakt\u0131 ve g\u00f6zlerini g\u00fcne\u015fe dikti. Zaten her yer, \u00f6nceki g\u00fcnlerde ya\u011fan kar nedeniyle fazlas\u0131yla parlakt\u0131. G\u00fcne\u015fin neden orada durdu\u011funu sorgulad\u0131. \"Kibirinden, ya niye olacak?\" diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc. Bir kez daha d\u00fc\u015f\u00fcnceleri i\u00e7inde kaybolmu\u015fken taptaze kar\u0131n ya\u011fmaya ba\u015flad\u0131\u011f\u0131n\u0131 fark etmesi epey uzun s\u00fcrd\u00fc.<\/p>\n\n\n\n

E\u011fer y\u00fczlercesi aras\u0131ndan \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131yla g\u00f6z\u00fcn\u00fc, dahas\u0131 ruhunu ac\u0131tan o kar tanesiyle g\u00f6z g\u00f6ze gelmese fark edemeyecekti. Kar tanesine uzunca ve hayranl\u0131kla bakt\u0131. G\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc \u015feyi anlamaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131yor, \u00e7abalad\u0131k\u00e7a ger\u00e7eklikten uzakla\u015ft\u0131\u011f\u0131n\u0131 san\u0131yordu. Kar tanesinin g\u00f6zlerini yeniden buldu ve onlar\u0131n \u00f6tesini g\u00f6rmeye \u00e7al\u0131\u015ft\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Kar tanesi yava\u015f\u00e7a ona do\u011fru ilerliyor, yakla\u015ft\u0131k\u00e7a da \u00e7eperi ile ona dokunmaya ba\u015fl\u0131yordu. Anlam veremiyordu bir t\u00fcrl\u00fc. Y\u0131llar boyu \u00e7ok kez kar\u0131n ya\u011f\u0131\u015f\u0131n\u0131 izlemi\u015f, binlerce farkl\u0131 kar tanesi g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fc. Fakat ona do\u011fru ilerleyen bu kar tanesi \u015fimdiye dek g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc hi\u00e7bir \u015feye benzemiyordu. Kristalle\u015fmi\u015f bedeni fazlas\u0131yla parlak, k\u0131vr\u0131mlar\u0131 ve k\u00f6\u015feleri e\u015fsiz, rengi ise adeta g\u00f6kku\u015fa\u011f\u0131n\u0131 so\u011furmu\u015fcas\u0131na canl\u0131 idi. Aradan yaln\u0131zca birka\u00e7 saniye ge\u00e7mi\u015fti ancak Carta i\u00e7in \u00e7ocuksu bir sonsuzluk gibiydi. Sonunda kar tanesi tam \u00f6n\u00fcnde durdu,  Carta\u2019n\u0131n g\u00f6zlerine bakt\u0131 ve elini ona uzat\u0131p \"Merhaba.\" dedi. B\u00fcy\u00fclenmi\u015fli\u011fi kar\u015f\u0131s\u0131nda Carta yaln\u0131zca silik ve \u00e7atlak sesiyle g\u00fc\u00e7s\u00fcz bir \"Merhaba.\" diyebildi. Elini s\u0131kmay\u0131 bile hat\u0131rlayamad\u0131. Ancak kar tanesi buna al\u0131\u015fk\u0131nd\u0131. \u00c7o\u011fu defa insanlar onun etkisindeyken bir \u015feyler yapmay\u0131 ve s\u00f6ylemeyi unuturlard\u0131.<\/p>\n\n\n\n

Birka\u00e7 dakika konu\u015ftular. Sonra birka\u00e7 dakika daha. Dakikalar birbirleriyle yar\u0131\u015f\u0131yor, zaman iyice ak\u0131\u015fkan hale geliyordu. Sanki birileri d\u00fcnyay\u0131 daha h\u0131zl\u0131 d\u00f6nd\u00fcr\u00fcyordu. Carta, kar tanesiyle konu\u015ftuk\u00e7a daha fazlas\u0131n\u0131 istiyordu. \u00c7\u00fcnk\u00fc kar tanesinin zihni de g\u00f6r\u00fcn\u00fc\u015f\u00fc kadar e\u015fsiz ve derindi. Kar tanesi ona kuzeyden geldi\u011fini s\u00f6yledi.<\/p>\n\n\n\n

\"\u0130nsanlar bunu b\u00f6yle d\u00fc\u015f\u00fcnmezler fakat biz kar taneleri de seyahat etmeyi \u00e7ok severiz. \u015eimdiye dek bir\u00e7ok yere gittim. Her birinde bamba\u015fka insanlar tan\u0131d\u0131m. Fakat beni tan\u0131yabilen hep \u00e7ok az oldu. Pek \u00e7o\u011fu i\u00e7in biraz sonra eriyip gidecek olmamdand\u0131. Ancak insanlar t\u0131pk\u0131 ya\u015fam hakk\u0131nda yan\u0131ld\u0131klar\u0131 gibi bunda da yan\u0131l\u0131yorlar. Kar taneleri uzun y\u0131llar boyu erimeden ya\u015famaya devam edebilir. Ya\u015famak, yaln\u0131zca \u00f6lmemek de\u011fildir. Ben de uzun y\u0131llard\u0131r ya\u015f\u0131yorum. Kuzeyi terk edeli epey oldu. O zamandan beri nerede k\u0131\u015f olsa, nerede kar ya\u011fsa oraya gittim. \u015eimdi buraday\u0131m.\"<\/p>\n\n\n\n

Carta onu dinlerken b\u00fcy\u00fck bir heyecan ve merak duyuyordu. Bunca yeri gezmi\u015f ve bunca insan\u0131 tan\u0131m\u0131\u015f olmas\u0131ndan \u00e7ok etkilendi. Kendisi de hep d\u00fcnyay\u0131 merak ederdi. Ancak kendi d\u00fcnyas\u0131nda s\u0131k\u0131\u015f\u0131p kalm\u0131\u015f, g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc \u015fehirleri dahi art\u0131k an\u0131msayam\u0131yordu. Bu y\u00fczden kar tanesi ile konu\u015furken onun gitti\u011fi yerlere gidip, onun hissetti\u011fi \u015feyleri hissetmi\u015f gibi co\u015fkuyla doluyordu. Kar tanesini sessizce dinlerken birden g\u00f6zlerini saatlerdir k\u0131rpmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 fark etti. G\u00fcne\u015fin ve so\u011fu\u011fun verdi\u011fi ac\u0131yla, onu seyretmeye ara vermek zorunda olsa da g\u00f6zlerini k\u0131rpmaya karar verdi. G\u00f6zlerini kapat\u0131p yeniden a\u00e7t\u0131\u011f\u0131nda art\u0131k m\u00fczenin bah\u00e7esinde de\u011fillerdi. G\u00fcne\u015f \u00e7oktan batm\u0131\u015ft\u0131 ve bir masada oturuyorlard\u0131. \u00d6nlerinde \u015farap kadehleri vard\u0131. \"\u0130\u015fte,\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc, \u201cbir k\u0131rlang\u0131\u00e7 kanat \u00e7\u0131rpm\u0131\u015f olmal\u0131. \u00dcstelik yan\u0131lmam\u0131\u015f\u0131m, bu kadehler kanad\u0131n\u0131 \u00e7\u0131rpan o k\u0131rlang\u0131\u00e7 i\u00e7in olmal\u0131. Onun i\u00e7in de\u011filse kar tanesi i\u00e7in olmal\u0131. \u0130kisi de insandan \u00e7ok uzak, \u00e7ok farkl\u0131. K\u0131rlang\u0131ca kendimi b\u00f6yle affettirebilirim.\" \u00c7ok sonra fark edecekti; bir k\u0131rlang\u0131\u00e7 ve bir kar tanesi ayn\u0131 \u015fey de\u011fildi.<\/p>\n\n\n\n

Ne kadar zamand\u0131r sohbet etiklerini kestiremiyordu art\u0131k. Ancak d\u00fcnyan\u0131n kendisi gibi oturduklar\u0131 masa da a\u011f\u0131rla\u015fm\u0131\u015ft\u0131. Kim bilir ka\u00e7 \u015fark\u0131 ederdi bu sohbet. D\u00fc\u015f\u00fcncelerini kar tanesinin sesindeki veda b\u00f6ld\u00fc;<\/p>\n\n\n\n

\"Art\u0131k gitmem gerekiyor. Seni yar\u0131n yine g\u00f6rece\u011fim.\u201d
Ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 hayal k\u0131r\u0131kl\u0131\u011f\u0131n\u0131 belli etmemeye \u00e7al\u0131\u015farak ancak \"Ho\u015f\u00e7a kal\" diyebildi Carta. Fakat d\u00fc\u015f\u00fcncelerine engel olamad\u0131. \"Bu <\/strong>bir\"<\/p>\n\n\n\n

Carta g\u00f6z\u00fcn\u00fc yine so\u011fuk bir g\u00fcne a\u00e7t\u0131. Bug\u00fcn\u00fcn \u00f6ncekilerden fark\u0131, Carta\u0027n\u0131n yapacak \u00f6nemli bir \u015feyinin olmas\u0131yd\u0131. Bug\u00fcn kar tanesini g\u00f6recekti. Bunun i\u00e7in heyecan duyuyordu ancak duydu\u011fu bu heyecan\u0131 tan\u0131mlayam\u0131yordu. Yine de her zaman yapt\u0131\u011f\u0131 gibi duygular\u0131n\u0131n olup bitmesine izin verecekti.<\/p>\n\n\n\n

H\u0131zl\u0131ca yataktan \u00e7\u0131kt\u0131, giyindi ve evi terk etti. Kar tanesinin onu nerede bekledi\u011fini biliyordu. Sar\u0131 renkli, terkedilmi\u015f gibi g\u00f6r\u00fcnen bir evin bah\u00e7esinde bir k\u00f6\u015feye oturmu\u015f etraf\u0131 izliyor olmal\u0131yd\u0131. Heyecan\u0131 giderek b\u00fcy\u00fcyordu. Y\u00fcr\u00fcmeye koyuldu. Bir an evvel oraya varmal\u0131yd\u0131. Bu y\u00fczden belki de hayat\u0131 boyunca att\u0131\u011f\u0131 en h\u0131zl\u0131 ad\u0131mlar\u0131 atmaya ba\u015flad\u0131. Bug\u00fcn yolunun ka\u00e7 \u015fark\u0131 s\u00fcrece\u011fini hesaplamadan, hi\u00e7bir \u015fey d\u00fc\u015f\u00fcnmeden y\u00fcr\u00fcd\u00fc. So\u011fu\u011fa, insanlara, g\u00f6ky\u00fcz\u00fcne ve hatta \u00fc\u015f\u00fcyen bedenine dahi ald\u0131r\u0131\u015f etmeden yaln\u0131zca gitmesi gereken yeri d\u00fc\u015fl\u00fcyordu.<\/p>\n\n\n\n

Kar tanesinin onu bekledi\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc\u011f\u00fc sar\u0131 renkli eve vard\u0131. Bah\u00e7eye ad\u0131m att\u0131\u011f\u0131nda ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 hayal k\u0131r\u0131kl\u0131\u011f\u0131n\u0131 asla unutamayacakt\u0131. Zihninde devrilen bir \u015feyler oldu. Sanki bu bah\u00e7eye hi\u00e7 kar ya\u011fmam\u0131\u015f gibiydi. Sanki bu bah\u00e7e d\u00fcnyadan tamamen s\u0131yr\u0131lm\u0131\u015f, bo\u015flukta yok olmaya ba\u015flam\u0131\u015ft\u0131. Kar tanesi bah\u00e7ede de\u011fildi. \"Ama,\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc, \u201cburada olacakt\u0131. Belki de evin i\u00e7indedir.\"<\/p>\n\n\n\n

H\u0131zl\u0131ca evin i\u00e7ine girdi. Hen\u00fcz terk edilmi\u015f bir ev de\u011fildi. Ancak Carta i\u00e7in \u00e7ok sonra \u00f6yle olacakt\u0131. Fakat bilindi\u011fi \u00fczere her \u015feyin bir vakti vard\u0131. Carta vaktini bekleyecekti, evi terk etmedi. Onun yerine evin her k\u00f6\u015fesini dola\u015ft\u0131. Onu arad\u0131. Bulamay\u0131nca yeniden bah\u00e7eye \u00e7\u0131k\u0131p
cebinden bir sigara \u00e7\u0131kard\u0131. Sigaray\u0131 dudaklar\u0131n\u0131n aras\u0131na yerle\u015ftirdi\u011finde kendi kendine \u015f\u00f6yle s\u00f6yledi;
\"Bu <\/strong>iki\" <\/p>\n\n\n\n

Ayr\u0131ca b\u00f6yle bir eve g\u00fcvenmemeliydim. Terk edilmi\u015f gibi g\u00f6r\u00fcnen her \u015fey i\u00e7ten i\u00e7e \u00f6yledir. Terk etmeyi bir defa \u00f6\u011frenen de bunu duygusuzca yapmay\u0131 hep bilir. Belki kar taneleri i\u00e7in b\u00f6yle de\u011fildir. Belki de bu denli bencil olabilen yaln\u0131zca insand\u0131r.\"<\/p>\n\n\n\n

Carta kendini d\u00fc\u015f\u00fcnceleriyle avutmaya \u00e7al\u0131\u015f\u0131rken dudaklar\u0131n\u0131n aras\u0131nda tuttu\u011fu sigaray\u0131 dakikalard\u0131r yakmad\u0131\u011f\u0131n\u0131 fark etti. \"\u0130\u015fte,\u201d dedi kendine, \u201cbir al\u0131\u015fkanl\u0131\u011f\u0131 unutturabilecek ancak ba\u015fka bir al\u0131\u015fkanl\u0131kt\u0131r.\" Bir kibrit \u00e7akt\u0131 ve sigaras\u0131n\u0131 yakt\u0131. Dumanla birlikte ci\u011ferlerine umutsuzluk doldurdu. Sigaray\u0131 bitirince yere at\u0131p \u00fczerine basarak s\u00f6nd\u00fcrd\u00fc. Aya\u011f\u0131n\u0131 kald\u0131r\u0131p yerdeki ezilmi\u015f izmarite bakt\u0131. Ona bir \u015feyler hat\u0131rlat\u0131yor gibiydi ancak zihni o esnada ba\u015fka \u015feyler hat\u0131rlayabilecek durumda de\u011fildi. Zihnini ertelemeye karar verip kafas\u0131n\u0131 kald\u0131rd\u0131. O anda sanki b\u00fct\u00fcn bah\u00e7e karla doldu. Sanki bah\u00e7e bo\u015fluktan kurtulup yeniden d\u00fcnyan\u0131n bir par\u00e7as\u0131 oldu. Kar tanesi ile g\u00f6z g\u00f6ze geldi. \u0130\u00e7ten i\u00e7e kendinden utand\u0131. Neyse ki d\u00fc\u015f\u00fcncelerini yaln\u0131zca  kendisi duyabilmi\u015fti. \u015eansl\u0131 olmal\u0131yd\u0131. Ona do\u011fru ilerleyip \u00f6n\u00fcnde durdu.<\/p>\n\n\n\n

\"Gelmeyece\u011fini sand\u0131m.\"<\/p>\n\n\n\n

\"Ondan \u00f6nce de gelece\u011fimi sanm\u0131\u015ft\u0131n. \u0130nsanlar i\u00e7in g\u00f6r\u00fcnmeyen \u015feylerden vazge\u00e7mek ne kadar kolay!\"<\/p>\n\n\n\n

Ancak Carta vazge\u00e7memi\u015fti. Yaln\u0131zca ba\u015fka bir bi\u00e7imde beklemeye devam etmi\u015fti kar tanesini. Yine de bunu ona s\u00f6ylemeyecekti. \u00c7\u00fcnk\u00fc kar tanesi kuzeyden gelmi\u015fti. Bunca yoldan sonra haks\u0131z olamazd\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\"Haydi kahvalt\u0131 edelim.\" dedi. Kar tanesi kahvalt\u0131 sever miydi bilmiyordu. Fakat insan\u0131n bir ba\u015fkas\u0131n\u0131 \u00f6\u011frenmesi gerekti\u011fini biliyordu. \"Olur\" dedi kar tanesi. \u0130\u015fte \u00f6\u011frenmi\u015fti.<\/p>\n\n\n\n

Evin bah\u00e7esinden \u00e7\u0131k\u0131p g\u00f6rd\u00fckleri ilk yoku\u015ftan a\u015fa\u011f\u0131 indiler. Carta yoku\u015flardan a\u015fa\u011f\u0131 y\u00fcr\u00fcmekten hep \u00e7ok keyif al\u0131rd\u0131. Ona \u00f6nceden ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 pek \u00e7ok \u015feyi hat\u0131rlat\u0131rd\u0131 bu. Hem onun i\u00e7in insan bir \u015feyleri ya\u015fad\u0131\u011f\u0131nda de\u011fil, onlar\u0131 hat\u0131rlad\u0131\u011f\u0131nda ya\u015fam\u0131\u015f say\u0131l\u0131rd\u0131.  Yoku\u015f bitmeden sa\u011f taraftaki dar yola girdiler. Y\u00fcr\u00fcrken konu\u015fmuyorlard\u0131. Bu kendi aralar\u0131nda hi\u00e7 bilmeden yapt\u0131klar\u0131 bir anla\u015fma gibiydi. Ve ikisi de bu durumu bozmak istemedi. Ya\u015fayan iki \u015fey aras\u0131nda var olan bir anla\u015fma ancak ya\u015famayan iki \u015feye d\u00f6n\u00fc\u015ft\u00fcklerinde bozulurdu. Bunu d\u00fc\u015f\u00fcnmediler, fakat bildiler.<\/p>\n\n\n\n

Dar sokakta y\u00fcr\u00fcmeye devam edince kar\u015f\u0131lar\u0131na \u00e7\u0131kan ilk mekana girdiler. Ya\u015fl\u0131 iki kad\u0131n d\u0131\u015f\u0131nda oturan kimse yoktu. Mekan f\u0131st\u0131k kokusuyla, ya da onu and\u0131ran bir \u015feylerle dolmu\u015f gibiydi. Yeterince s\u0131cak ve yeterince \u0131ss\u0131zd\u0131. \u0130kisi de bundan ho\u015fnut olduklar\u0131n\u0131 g\u00fcl\u00fcmseyerek belirtince k\u00f6\u015fedeki bir masaya oturdular. Carta sandalyeye oturunca yeniden kar tanesi ile g\u00f6z g\u00f6ze geldi. Sanki y\u0131llard\u0131r g\u00f6rmedi\u011fi bir \u00e7ift g\u00f6ze bak\u0131yor gibi b\u00fcy\u00fck bir \u00f6zlem ve rahatlamayla bakmaya devam etti. Kar tanesi ise onun g\u00f6zlerine, anlatacak \u00e7ok \u015feyi var gibi bak\u0131yordu. Zaman b\u00f6ylece ak\u0131yordu. Yumurta ve zeytin yediler; g\u00f6zleri birbirinin \u00fcst\u00fcndeydi. Kahve ve \u0131hlamur i\u00e7tiler; g\u00f6zleri yan yanayd\u0131. Neredeyse hi\u00e7 konu\u015fmad\u0131lar; g\u00f6zleri i\u00e7 i\u00e7eydi.<\/p>\n\n\n\n

Aradan saatler ge\u00e7mi\u015fti, neredeyse hava karar\u0131yordu. \u0130kisi de bunun fark\u0131nda de\u011fildi. Carta onu dinlemek istiyordu, zaman\u0131 de\u011fil. \"Bana kuzeyi anlat\u0131r m\u0131s\u0131n? Oray\u0131 neden terk ettin?\" diye sordu Carta i\u00e7ten bir merakla. Kar tanesi bu soruyu beklemiyormu\u015f gibi birka\u00e7 saniye duraksad\u0131. \"Ben, dedi, kuzeyi terk etmedim. Yaln\u0131zca oradan uzakla\u015ft\u0131m. Kuzey, d\u00fcnya \u00fczerinde g\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcm en g\u00fczel yerdi. Fakat en i\u00e7ten olan\u0131 de\u011fildi. Asl\u0131nda kuzey siz insanlara olduk\u00e7a benziyor. Mesela oran\u0131n g\u00f6ky\u00fcz\u00fc tamamen e\u015fsizdir. \u00d6yle ki, iki gece \u00fcst \u00fcste ayn\u0131 g\u00f6ky\u00fcz\u00fcn\u00fc g\u00f6remezsin. Ve ba\u015fka hi\u00e7bir yerde g\u00f6remeyece\u011fin renklerle parlay\u0131p durur. Yery\u00fcz\u00fc de bir o kadar canl\u0131 ve g\u00fczeldir. Ben en \u00e7ok vadilerini severim. Sonu yok gibi uzan\u0131p giderler. Pek \u00e7o\u011funu ba\u015ftan sona y\u00fcr\u00fcd\u00fcm. \u0130ki ucu iki farkl\u0131 d\u00fcnya gibidir. Zaman daha anlaml\u0131 i\u015fler orada. Her \u015feyin bir anlam\u0131 oldu\u011fu bilinir. Bunun, \u00fcst\u00fcnde olu\u015fturdu\u011fu bir a\u011f\u0131rl\u0131k hissi de vard\u0131r. Zaman\u0131 tan\u0131man\u0131n verdi\u011fi bir h\u00fczn\u00fc de vard\u0131r. Ancak onca g\u00fczellik i\u00e7in her \u015feye katlan\u0131labilir. Sen de bug\u00fcn bunu \u00f6\u011frendin. Kuzey, ya\u015fayan her \u015feye manay\u0131 \u00f6\u011fretir. Art\u0131k orada ya\u015fam\u0131yor olma sebebim ise, d\u00fcnyan\u0131n havas\u0131n\u0131 soludu\u011fum andan bu yana dinmek bilmeyen merak\u0131m. Kuzeyde ya\u015fayan \u00e7ok fazla kar tanesi ve \u00e7ok az insan vard\u0131r. Bense en \u00e7ok insanlar\u0131 merak ederim. Benim neden kar tanesi oldu\u011fumu, sizin neden insan oldu\u011funuzu merak ederim. Seyahatim bundan kaynaklan\u0131yor. Merak etti\u011fim her \u015feyi \u00f6\u011frenene dek b\u00f6yle devam edece\u011fim.\"

Carta duyduklar\u0131 kar\u015f\u0131s\u0131nda olduk\u00e7a \u015fa\u015f\u0131rd\u0131. Kuzeyin bu denli g\u00fczel olabilece\u011fini hayal etmemi\u015fti. Ve bunu d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcnce, kar tanesinin b\u00f6yle bir g\u00fczelli\u011fi, insanlar\u0131 merak etmesi y\u00fcz\u00fcnden geride b\u0131rakt\u0131\u011f\u0131na inanamad\u0131. \u0130nsanlar buna de\u011fer miydi?<\/p>\n\n\n\n

\"Peki \u015fimdiye dek buldu\u011fun cevaplar oldu mu?\"<\/p>\n\n\n\n

\"Elbette. Fakat sana s\u00f6yleyemem. Bir zihin bir ba\u015fkas\u0131yla birlik olabilir, ancak bir olamaz.\" Kar tanesi konu\u015furken bir yandan zaman\u0131 da takip etmi\u015fti. Onlar sohbet ederken d\u00fcnyada neler olup bitti\u011finden haberi vard\u0131. Art\u0131k ba\u015fka yerlerde olmas\u0131 gerekiyordu.<\/p>\n\n\n\n

\"Art\u0131k gitmem gerek, saat ge\u00e7 oldu. Seni yar\u0131n g\u00f6rmeyece\u011fim, yapmam gereken \u015feyler var.\"<\/p>\n\n\n\n

Carta bir miktar \u00fcz\u00fclm\u00fc\u015f olsa da bunu belli edemezdi. Bir g\u00fcnde iki defa hayal k\u0131r\u0131kl\u0131\u011f\u0131 fazlayd\u0131.<\/p>\n\n\n\n

\"Ho\u015f\u00e7a kal\" dedi. Bunun \u00fczerine kar tanesi kalk\u0131p mekandan \u00e7\u0131kt\u0131. Carta ancak o anda etrafa bakmay\u0131 ak\u0131l edebildi. Geldiklerinde oturan iki ya\u015fl\u0131 kad\u0131n art\u0131k yoktu. Onlar yerine bir s\u00fcr\u00fc ba\u015fka insan gelmi\u015f, \u00e7ay i\u00e7ip sohbet ediyorlard\u0131. Bunca zaman, etraf\u0131nda olu\u015fup ona hi\u00e7 dokunmayan kalabal\u0131\u011f\u0131 fark edememi\u015f olmas\u0131na \u015fa\u015f\u0131rd\u0131. Biraz sonra ruhunda \u00e7\u0131rp\u0131nan yaln\u0131zl\u0131k hissiyle anlad\u0131; insana dokunmayan kalabal\u0131klar her zaman yaln\u0131z insanlar\u0131n etraf\u0131nda olu\u015furdu. \u0130\u00e7inden k\u0131rg\u0131nca g\u00fcl\u00fcmsedi. Yerinden kalk\u0131p mekandan \u00e7\u0131kt\u0131. Y\u00fcr\u00fcmeye ba\u015flamadan bir sigara yakt\u0131 ve \"Bu <\/strong>\u00fc\u00e7\" dedi kendine. Kalabal\u0131ktan ayr\u0131l\u0131rken yan\u0131na ald\u0131\u011f\u0131 yaln\u0131zl\u0131k hissiyle yola koyulup eve gitti. Yolu alt\u0131 \u015fark\u0131 s\u00fcrd\u00fc.<\/p>\n\n\n\n

Carta g\u00f6z\u00fcn\u00fc bu defa ba\u015fka so\u011fuk bir g\u00fcne a\u00e7t\u0131. Al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131 so\u011fuk de\u011fildi bu. Yata\u011f\u0131 ba\u015fkayd\u0131, g\u00f6zleri ba\u015fkayd\u0131, sesi ba\u015fkayd\u0131; yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131 ayn\u0131yd\u0131. Durup, ya\u015famay\u0131 bir dakikada hazmedince ba\u015fka bir \u015fehirde oldu\u011funu anlad\u0131. Etraf\u0131na bakmad\u0131, buray\u0131 tan\u0131yordu. Esas\u0131nda bu \u015fehirde Carta olmu\u015ftu, bu \u015fehirde ba\u015fka do\u011fmu\u015ftu. <\/p>\n\n\n\n

Yataktan kalk\u0131p banyoya y\u00fcr\u00fcrken \u015fehri hat\u0131rlad\u0131. S\u0131caktan ve beklentiden bunaltan g\u00fcnd\u00fczlerini, sessizlikten ve iki y\u00fczl\u00fcl\u00fckten can s\u0131kan gecelerini an\u0131msay\u0131p banyoya vard\u0131. Y\u00fcz\u00fcn\u00fc y\u0131kamaya yeltenecekken muslu\u011fun \u00fcst\u00fcnde, duvara as\u0131lm\u0131\u015f aynay\u0131 g\u00f6rd\u00fc. Yans\u0131mas\u0131n\u0131 g\u00f6rmezden gelip, \u201c Hem iki yata\u011f\u0131, hem de duvarda aynas\u0131 olan biriyim demek. Ne yaz\u0131k!\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc. Bunun ne demek oldu\u011funu bir tek o anlayacakt\u0131. Bunu bilmekten korkmuyordu; bir\u00e7ok \u015feyin yan\u0131nda, Carta olmay\u0131 da bir tek o anlayacakt\u0131. <\/p>\n\n\n\n

Y\u00fcz\u00fcn\u00fc y\u0131kay\u0131p d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcrken zihninde kar tanesini buldu. Onun bu \u015fehirde olamayaca\u011f\u0131n\u0131 hat\u0131rlad\u0131. \u201cBelki bir g\u00fcn... Yeterince so\u011fuk bir g\u00fcnde do\u011fa bana bu iyili\u011fi yapacakt\u0131r. \u201c <\/p>\n\n\n\n

Kar tanesi burada olmasa bile, bu \u015fehir de i\u00e7inde bir \u015feyler sakl\u0131yor olmal\u0131yd\u0131. Burada ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 g\u00fcnlerde, kendince edindi\u011fi g\u00f6revi sakl\u0131 \u015feyleri bulmakt\u0131. Bunun i\u00e7in bug\u00fcn g\u00f6revine d\u00f6nmeye karar verdi. \u00dczerine uzaktan tan\u0131d\u0131k birka\u00e7 par\u00e7a k\u0131yafet giyip kendini kap\u0131dan d\u0131\u015far\u0131 att\u0131. <\/p>\n\n\n\n

Bir apartman\u0131n d\u00f6rd\u00fcnc\u00fc kat\u0131ndayd\u0131. \u201cDemek hala kurtulmak, kavu\u015fmaktan daha zor.\u201d dedi kendine. Merdivenleri bir bir inmeye ba\u015flad\u0131. Her basamakta zihninden ba\u015fka bir hat\u0131ra ge\u00e7ip gidiyordu. H\u0131zlanmadan, b\u00fct\u00fcn a\u011f\u0131rl\u0131\u011f\u0131yla basamaklar\u0131 inmeye devam etti. \u201cYa hat\u0131rlamak istemedi\u011fim bir \u015feyle kar\u015f\u0131la\u015f\u0131rsam? Ne olacak, birka\u00e7 basama\u011f\u0131 atlar\u0131m.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Son basama\u011f\u0131 da ge\u00e7ince d\u0131\u015far\u0131yla aras\u0131nda art\u0131k duvarlar de\u011fil, demirden ve korkudan yap\u0131lm\u0131\u015f bir kap\u0131 vard\u0131. Kap\u0131y\u0131 a\u00e7\u0131p ad\u0131m\u0131n\u0131 d\u0131\u015far\u0131 att\u0131. \u015eehrin b\u00fct\u00fcn g\u00fcr\u00fclt\u00fcs\u00fc surat\u0131na \u00e7arp\u0131nca 52 Mavi\u0027yi hat\u0131rlad\u0131. Kendisi de burada ya\u015farken t\u0131pk\u0131 onun gibiydi. Hareket etmeden durdu ve bir yerlerde \u00e7al\u0131\u015ft\u0131\u011f\u0131n\u0131 bildi\u011fi bir saati dinledi. Y\u00fcr\u00fcme vaktiydi. <\/p>\n\n\n\n

Ne tarafa do\u011fru y\u00fcr\u00fcyece\u011fini, nereye gidece\u011fini d\u00fc\u015f\u00fcnmeden pe\u015fi s\u0131ra ad\u0131mlar atmaya ba\u015flad\u0131. Baz\u0131 sokaklardan ve k\u00f6\u015felerden, onu i\u00e7ine do\u011fru \u00e7eken c\u0131l\u0131z bir \u0131sl\u0131k duyuyormu\u015f gibi y\u00fcr\u00fcd\u00fc \u00f6ylece. Kahvehaneleri, berberleri, tatl\u0131 satan d\u00fckkanlar\u0131 ve mahalle bakkallar\u0131n\u0131 birer birer ge\u00e7ip, birka\u00e7 defa sa\u011fa ve sola d\u00f6nd\u00fc. Sanki bu y\u00fcr\u00fcy\u00fc\u015f\u00fc kendisi de\u011fil de bir ba\u015fkas\u0131 yapm\u0131\u015f gibi, bir yere vard\u0131\u011f\u0131n\u0131 fark edince \u015fa\u015f\u0131rd\u0131. <\/p>\n\n\n\n

Bir sokaktayd\u0131. Soka\u011f\u0131n ba\u015f\u0131ndan sonuna ayn\u0131 koku hakimdi; ayakkab\u0131 boyas\u0131, demli \u00e7ay ve i\u00e7ine bir avu\u00e7 umut koyulup katlanm\u0131\u015f g\u00f6zleme. Darac\u0131k bir sokakt\u0131 buras\u0131. \u0130ki nefes aras\u0131na s\u0131k\u0131\u015fm\u0131\u015f gibiydi. Renkleri g\u00f6rm\u00fcyordu, yaz\u0131lar yoktu. K\u00fc\u00e7\u00fcc\u00fck kald\u0131r\u0131ma dayanm\u0131\u015f bir bisiklet vard\u0131, hat\u0131rlad\u0131; bir zamanlar kendisinin durdu\u011fu yerde duruyordu. <\/p>\n\n\n\n

\u201cNas\u0131l olur, dedi kendine, ben durmay\u0131 hi\u00e7 b\u0131rakmad\u0131m.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Kar ya\u011f\u0131nca duydu\u011fu vanilya kokusunu kaybetti\u011finde nas\u0131l kar tanesiyle tan\u0131\u015ft\u0131ysa, \u00f6yle olmu\u015ftu. Bir zamanlar tan\u0131d\u0131\u011f\u0131 her \u015fey gibi, sokak da art\u0131k Carta\u0027y\u0131 Carta olarak an\u0131msam\u0131yordu.<\/p>\n\n\n\n

\u201cOnun su\u00e7u de\u011fil, insan de\u011fi\u015fiyorsa her \u015fey de\u011fi\u015fir.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Sokakta birka\u00e7 dakika durup y\u00fcr\u00fcmeye devam etti. Y\u00fcr\u00fcy\u00fc\u015f\u00fc, terk eden birinin y\u00fcr\u00fcy\u00fc\u015f\u00fc gibiydi. Yanl\u0131\u015f de\u011fildi, bu \u015fehri daha evvel terk etti\u011fini hat\u0131rl\u0131yordu. Yine yapacakt\u0131, \u00e7ekinmiyordu. Uzun zaman sonra zihninde bir plan yapt\u0131. Otob\u00fcslerin yan\u0131na gidecek, b\u00fcy\u00fck\u00e7e bir tanesine binecek, insanlar\u0131n \u00f6zlem dolu g\u00f6zlerinin i\u00e7ine baka baka buradan uzakla\u015facakt\u0131. Otob\u00fcsten indi\u011finde ise b\u00fct\u00fcn bunlar hatr\u0131n\u0131n diplerinde eriyip gidecekti. B\u00f6ylelikle bu yolculu\u011fa \u0027ziyaret\u0027 diyebilirdi. Y\u00fcr\u00fcd\u00fc. Otob\u00fcsleri g\u00f6rd\u00fc. \u00d6zlem dolu g\u00f6zleri g\u00f6rd\u00fc. Koltu\u011funu g\u00f6rd\u00fc. Tu\u015flar\u0131, kelimeleri, melodileri... Az sonra g\u00f6zlerini kapatt\u0131 ve kendi \u00f6zlemini buldu. <\/p>\n\n\n\n

Aradan saatler ge\u00e7ince g\u00f6zlerini a\u00e7t\u0131. \u015eehrine, evine, kar tanesine ve onun kuzeyine varm\u0131\u015ft\u0131. \u201cElbette,\u201d dedi kendine, \u201cben nereye gidersem art\u0131k kuzey orada olacak.\u201d Hakl\u0131yd\u0131, kuzeyi bir defa g\u00f6zleriyle g\u00f6r\u00fcnce, g\u00f6zlerinin bir k\u00f6\u015fesinde onunla birlikte hareket edecekti her zaman. B\u00f6ylelikle g\u00fcndo\u011fumu daha k\u0131r\u0131lgan, g\u00fcnbat\u0131m\u0131 daha esnek olacakt\u0131 onun i\u00e7in. Kendi y\u00f6r\u00fcngesinde d\u00f6n\u00fcp dola\u015f\u0131p, kendi kuzeyinde so\u011fuk topra\u011fa oturacak ve bunu kimseyle payla\u015fmayacakt\u0131. <\/p>\n\n\n\n

\u201c\u0130\u015fte,\u201d dedi, \u201cinsan olman\u0131n en iyi yan\u0131, bencilli\u011fin su\u00e7 olmamas\u0131d\u0131r.\u201d <\/p>\n\n\n\n

\u015eehre ad\u0131m\u0131n\u0131 atar atmaz kar tanesi kadife \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131yla onu buldu. \u201cSeni bekliyordum.\u201d dedi kar tanesi. Carta\u0027n\u0131n g\u00f6zlerinin i\u00e7ine bak\u0131nca yolculu\u011fu boyunca sar\u0131p sarmalad\u0131\u011f\u0131 b\u00fct\u00fcn hat\u0131ralar\u0131 g\u00f6rd\u00fc. \u201cBir \u015fehri de\u011fil de bir ya\u015fam\u0131 ziyaret etmeyi se\u00e7mi\u015fsin. Beni \u015fa\u015f\u0131rt\u0131yorsun. \u0130nsanlar\u0131n kederden ho\u015fland\u0131\u011f\u0131n\u0131 biliyordum. Fakat b\u00fct\u00fcn ya\u015famlar\u0131nda ayn\u0131 kederin \u00fcst\u00fcne koyup, onu yan\u0131nda ta\u015f\u0131yan\u0131n\u0131 hi\u00e7 g\u00f6rmemi\u015ftim.\u201d dedi. <\/p>\n\n\n\n

\u201cBu <\/strong>d\u00f6rt\u201d diye ge\u00e7irdi i\u00e7inden Carta.<\/p>\n\n\n\n

\u201cKederli de\u011filim. Ancak ge\u00e7mi\u015fe dair hat\u0131rlanacak her \u015fey kederlidir elbette. En mutlu sabah\u0131n\u0131 hat\u0131rlayacak olsan bile, daha mutlusunu ya\u015famad\u0131\u011f\u0131n i\u00e7in kederlenirsin.\u201d dedi. Kar tanesi, bunun insanlar i\u00e7in do\u011fru oldu\u011funu biliyordu. Bunun i\u00e7in o, hat\u0131rlad\u0131\u011f\u0131 \u015feyleri ya\u015famay\u0131, ya\u015fad\u0131\u011f\u0131 \u015feyleri unutmay\u0131 se\u00e7mi\u015fti. Ancak Carta bunu anlayamayacakt\u0131. Bir insan bir kar tanesine dokunabilirdi, fakat onu anlayana dek teninin s\u0131cakl\u0131\u011f\u0131yla kar tanesi eriyip giderdi. Bu y\u00fczden kar tanesi yaln\u0131zca;<\/p>\n\n\n\n

\u201cHat\u0131rlamay\u0131 bilmeseydin e\u011fer, unutmak da bir lanet olmayacakt\u0131.\u201d dedi. <\/p>\n\n\n\n

\u201cHakl\u0131s\u0131n,\u201d dedi Carta. Ancak bu kadar s\u00f6yleyebildi. Bedeni saatler boyu darac\u0131k bir koltukta yolculuk etmekten yorgundu. Zihni ise hi\u00e7 dinlenmemi\u015f gibiydi. Buncas\u0131n\u0131n \u00fcst\u00fcne, kar tanesi ile b\u00fct\u00fcn bunlar\u0131 ayak \u00fcst\u00fc konu\u015fmu\u015flard\u0131. \u201cHaydi yemek yiyelim.\u201d dedi. Kar tanesi itiraz etmedi. <\/p>\n\n\n\n

Yan yana y\u00fcr\u00fcd\u00fcler. Ne biri \u00f6nde, ne biri arkada. Y\u00fcr\u00fcy\u00fcp bir yerlere vard\u0131lar. Carta kafas\u0131n\u0131n i\u00e7inde, son zamanlarda ne \u00e7ok yere vard\u0131\u011f\u0131n\u0131 d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc. Eskiden \u00e7ok daha fazla y\u00fcr\u00fcrd\u00fc ancak hi\u00e7bir zaman bir yerlere ula\u015fmay\u0131 beklemezdi. \u00d6yle ki, art\u0131k yaln\u0131zca bir yerlere ula\u015fmak i\u00e7in y\u00fcr\u00fcyordu. Ve ula\u015ft\u0131\u011f\u0131 yerlere de, daha \u00e7ok y\u00fcr\u00fcmek i\u00e7in ula\u015f\u0131yordu. Hayat insana \u00e7ok \u015fey yap\u0131yordu. B\u00fct\u00fcn keyfini al\u0131p, ucuna \u00e7irkin bir beklenti s\u0131k\u0131\u015ft\u0131r\u0131p, ruhunun i\u00e7ini d\u0131\u015f\u0131na \u00e7eviriyordu. Fakat neyse ki Carta bunu biliyordu. Bildi\u011fi her \u015feyi u\u00e7 uca dizerse hayat ona dokunmaz san\u0131yordu. <\/p>\n\n\n\n

B\u00fcy\u00fck\u00e7e bir restorana vard\u0131lar. Kalabal\u0131k de\u011fildi ama y\u0131lg\u0131n garsonlar\u0131 vard\u0131. Masalar\u0131n hepsi d\u00f6rt ki\u015filikti. \u201c\u015eansl\u0131y\u0131z,\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc Carta, \u201cg\u00f6lgelerimizi de bu ak\u015fam yan\u0131m\u0131za oturtaca\u011f\u0131z.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Restoran\u0131n arkas\u0131na do\u011fru, k\u00f6\u015fede saklanm\u0131\u015f gibi duran masaya gidip oturdular. D\u00fcnya hafif\u00e7e yava\u015flad\u0131. Garsonlardan en y\u0131lg\u0131n g\u00f6r\u00fcnenine bir \u015feyler s\u00f6ylediler. O ise hi\u00e7bir \u015fey s\u00f6ylemeden yemekler getirdi. Bu kadar y\u0131lg\u0131n olmasa, y\u0131lg\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131 da masaya koyacak gibiydi. Kar tanesi de, Carta da bunu g\u00f6rm\u00fc\u015ft\u00fc. Ses etmediler. Sessizli\u011fi bozmak kar tanesine d\u00fc\u015ft\u00fc. <\/p>\n\n\n\n

\u201cSeni g\u00fcnlerdir g\u00f6rm\u00fcyorum. Neden biliyor musun?\u201d <\/p>\n\n\n\n

\u201cNeden?\u201d diye sordu Carta, \u015fa\u015f\u0131rm\u0131\u015ft\u0131. Bunun bilmesi gereken bir nedeni oldu\u011funu d\u00fc\u015f\u00fcnmemi\u015fti. <\/p>\n\n\n\n

\u201c\u00c7\u00fcnk\u00fc, dedi kar tanesi, \u201csen kendini g\u00f6r\u00fcyordun. \u0130ki ki\u015finin ayn\u0131 zamanda ayn\u0131 ki\u015fiyi g\u00f6rmesi olanaks\u0131zd\u0131r. \u0130nsan\u0131n g\u00f6zleri bunun i\u00e7in bir \u00e7ifttir. G\u00f6recek kimse olmad\u0131\u011f\u0131nda kendine baks\u0131n diye. Bir g\u00f6z\u00fc di\u011ferini g\u00f6r\u00fcr, \u00f6teki de birini. Ben i\u015fte bu y\u00fczden g\u00fcnlerdir g\u00f6rmedim seni. G\u00f6zlerin birbirine bakarken, yaln\u0131zca kendi g\u00f6zlerimle seni g\u00f6remezdim. Buna \u0027insan bak\u0131\u015f\u0131\u0027 deriz biz. Bunu yaln\u0131zca insanlar b\u00f6yle yapar. En \u00e7ok unutan insanlard\u0131r \u00e7\u00fcnk\u00fc. Fakat \u015fimdi g\u00f6r\u00fcyorum, g\u00f6zlerin benim g\u00f6zlerime bak\u0131yor. Ama farkl\u0131 bak\u0131yor. Hat\u0131rlanm\u0131\u015f bir bak\u0131\u015fla dolu. Nostalji kuyusunda duruyorsun. \u0130nsan nostaljinin i\u00e7indeyken ge\u00e7mi\u015fteki \u015feyleri \u00f6zler, d\u0131\u015f\u0131ndayken ise nostaljiyi. \u0130kisini birden \u00f6zl\u00fcyorsun. Kuyunun derinli\u011fini g\u00f6remiyorsun.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Carta bunlar\u0131 duymay\u0131 beklemiyordu. Kar tanesinin onu tan\u0131d\u0131\u011f\u0131n\u0131 biliyordu, fakat bu kadar\u0131 m\u00fcmk\u00fcn m\u00fcyd\u00fc? <\/p>\n\n\n\n

\u201cBunlar\u0131 neden s\u00f6yl\u00fcyorsun?\u201d diyebildi yaln\u0131zca. Kar tanesi bunu bekliyordu. Carta\u2019n\u0131n \u015fa\u015f\u0131raca\u011f\u0131n\u0131 biliyordu. \u00c7\u00fcnk\u00fc Carta buna ihtiya\u00e7 duydu\u011funu anlatm\u0131\u015ft\u0131 ona g\u00f6zleriyle. <\/p>\n\n\n\n

\u201cBen bir kar tanesiyim Carta. \u0130nsanlar\u0131n g\u00f6remediklerini g\u00f6rmek benim do\u011famd\u0131r. S\u00f6ylemek ise se\u00e7imim olabilir. Nedeni ise \u00e7ok karma\u015f\u0131k say\u0131lmaz. Bir insan bir \u015feyi d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcr, bir kar tanesi onu ya\u015far. Ve ya\u015fayan konu\u015fmadan duramaz. Hayat bunun i\u00e7in ya\u015fan\u0131r. Anlatabilmek i\u00e7in. Sana bildiklerini anlatanlar, onlar\u0131 ya\u015fayanlard\u0131. Ben de b\u00f6yle yap\u0131yorum.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Carta\u2019n\u0131n \u015fa\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131 yerini deh\u015fete b\u0131rakm\u0131\u015ft\u0131. Nas\u0131l olabilirdi? \u201cBu <\/strong>be\u015f\u201d <\/p>\n\n\n\n

Deh\u015feti giderek b\u00fcy\u00fcrken, oradan uzakla\u015f\u0131p evine gitmek istedi. Garsonun masaya koydu\u011fu yemeklerden tek lokma bile yemeden aceleyle toparlan\u0131p kar tanesine veda etti. \u201cYorgun hissediyorum. Daha sonra g\u00f6r\u00fc\u015f\u00fcr\u00fcz.\u201d Sesi donuk \u00e7\u0131km\u0131\u015ft\u0131. Ancak \u00f6nemi yoktu. Kar tanesi buna ald\u0131r\u0131\u015f etmeyecek kadar al\u0131\u015f\u0131k, Carta ise bunu d\u00fc\u015f\u00fcnmeyecek kadar deh\u015fet i\u00e7indeydi. Restorandan h\u0131zl\u0131ca d\u0131\u015far\u0131 \u00e7\u0131k\u0131p b\u00fcy\u00fck ad\u0131mlarla y\u00fcr\u00fcmeye koyuldu. B\u00fct\u00fcn insanlar \u00fcst\u00fcne y\u00fcr\u00fcyor gibiydi. A\u011fa\u00e7lar u\u011fulduyor, g\u00f6ky\u00fcz\u00fc daral\u0131yor, yery\u00fcz\u00fc \u00e7at\u0131rd\u0131yordu. \u0130\u015fte bu, \u00f6zlemin yerini alan hayal k\u0131r\u0131kl\u0131\u011f\u0131yd\u0131. Bedenini ac\u0131tan so\u011fu\u011fa hi\u00e7 ald\u0131r\u0131\u015f etmeden zihninin i\u00e7inde konu\u015fa konu\u015fa y\u00fcr\u00fcd\u00fc. Bir d\u00fc\u015f\u00fcnceden di\u011ferine atlamas\u0131 andan k\u0131sa s\u00fcr\u00fcyor, can\u0131 yan\u0131yordu. Olan bitene anlam veremiyordu. Hem \u00f6fkeli hem \u00e7aresiz hissediyordu. Fakat yine de kendine itiraf etmek zorundayd\u0131; bunu bekliyordu.<\/p>\n\n\n\n

\u201cBe\u015f. Bu kadar \u00e7abuk olmas\u0131n\u0131 beklemiyordum. En a\u015fa\u011f\u0131l\u0131k rakam. Benim hatam. Saymamal\u0131yd\u0131m. Yok. Saymasam aptall\u0131k olurdu. Sayd\u0131m da, biliyor muydum? \u0130nsan kendini kand\u0131rmay\u0131 nas\u0131l b\u00f6yle \u00f6\u011frenebildi? Kendi hayat\u0131nda Tanr\u0131 olmaktan korkmayan ben, ben bile yapt\u0131m bunu. Yoksa... Umut olabilir ad\u0131. Yine aptallar\u0131n i\u015fi. Kayg\u0131 m\u0131? Olamaz, \u015fu halime bak. Biliyorum da dilim niye varm\u0131yor? D\u00fcped\u00fcz merak. En aptalcas\u0131. \u0130nsan\u0131n en k\u00f6kl\u00fc ar\u0131zas\u0131. Ve ben, insanlar\u0131n en ar\u0131zal\u0131s\u0131. Kime yapt\u0131m bunu kendimden ba\u015fka? O soka\u011fa hi\u00e7 gitmeseydim? Yine olurdu. Var olmasayd\u0131m yine olurdu. O hi\u00e7 var olmasayd\u0131 bir ba\u015fkas\u0131 olurdu. Olmak bir kere bulundu. Eve gidece\u011fim. Uyuyaca\u011f\u0131m. Uyan\u0131p yine uyuyaca\u011f\u0131m. Evden hi\u00e7 \u00e7\u0131kmadan eve gidece\u011fim.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Carta g\u00f6z\u00fcn\u00fc bir s\u00fcre hi\u00e7 a\u00e7mad\u0131. T\u0131pk\u0131 planlad\u0131\u011f\u0131 gibi, uyudu. Uyan\u0131p yine uyudu. D\u00fc\u015f\u00fcnmekten ka\u00e7abilmek i\u00e7in her \u015feyi yapt\u0131. Sanki ka\u00e7sa, kurtulacakt\u0131. Sehpan\u0131n \u00fczerindeki k\u00fcll\u00fck dolup ta\u015ft\u0131. Sehpa art\u0131k ya\u015f\u0131yor gibiydi. Carta\u2019n\u0131n ya\u015fam\u0131 ise oldu\u011fu yerde durmu\u015ftu. Hi\u00e7bir yere gitmeyecekmi\u015f gibi sinsice bekliyordu. B\u00fct\u00fcn g\u00fcnler, ayn\u0131 g\u00fcn\u00fcn kasvetini ta\u015f\u0131yordu. Evin bir yerlerinde a\u00e7\u0131k olan bir pencereden her yere dolan so\u011fuk olmasa, Carta k\u0131\u015f\u0131n bitti\u011fini sanacakt\u0131. Bah\u00e7esine ya\u011fan kar\u0131 g\u00f6rmemek i\u00e7in pencereyi hi\u00e7 kapatmad\u0131. Varl\u0131\u011f\u0131n\u0131 biliyordu ve bu yeterince a\u011f\u0131rd\u0131. <\/p>\n\n\n\n

Saatlerin ve \u0131\u015f\u0131klar\u0131n uyumunu yitirdi\u011fi bir anda a\u00e7\u0131k pencereden i\u00e7eri sars\u0131c\u0131 bir r\u00fczgar girdi. B\u00fct\u00fcn evi bir anda dola\u015f\u0131p, Carta\u2019n\u0131n zihninin tam ortas\u0131na sapland\u0131. Perde hafif\u00e7e havaland\u0131. C\u0131l\u0131z bir \u0131\u015f\u0131k par\u00e7as\u0131yla birlikte, kar tanesi Carta\u2019n\u0131n hemen \u00f6n\u00fcnde belirdi. G\u00f6zleri birbirine de\u011fdi, ancak d\u00fcnya a\u011f\u0131rla\u015fmad\u0131. Elleri birbirine dokundu, ancak d\u00fcnya de\u011fi\u015fmedi. Her \u015fey oldu\u011fu gibi d\u00f6n\u00fcp dururken kar tanesi bir al\u0131\u015fkanl\u0131k gibi, sessizli\u011fi bozdu. <\/p>\n\n\n\n

\u201cUzun zaman oldu. Seni merak ettim. Buraya iyi oldu\u011funu g\u00f6rmek i\u00e7in geldim. Fakat ba\u015fka \u015feyler g\u00f6r\u00fcyorum.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Carta bunlar\u0131 duyunca nefesini tuttu. \u201cDemek hala her \u015fey ayn\u0131.\u201d diye ge\u00e7irdi i\u00e7inden. Kar tanesi, Carta\u2019n\u0131n sessizli\u011fini tan\u0131yordu. Bunu defalarca ya\u015fam\u0131\u015ft\u0131. Yine de bu defa bir \u015feyler farkl\u0131 olur sanm\u0131\u015ft\u0131. Bunu, sanki yok olan birinin umuduyla yapm\u0131\u015ft\u0131. Ama sonunda yine, umudun durdu\u011fu yerde ya\u015fam duruyordu. Carta duyduklar\u0131n\u0131 sindirince;<\/p>\n\n\n\n

\u201cBen,\u201d dedi  \u201ciyiyim.\u201d \u201cYalan s\u00f6yl\u00fcyor!\u201d dedi duvarlar. Her \u015feye \u015fahit olmu\u015ftu onlar. Seslerini kimsenin duymad\u0131\u011f\u0131na da. <\/p>\n\n\n\n

Kar tanesi hala Carta\u2019n\u0131n zihnini okuyabiliyordu. Ancak zihin, dilden kuvvetli de\u011fildi. \u201cAnl\u0131yorum Carta. Senin de anlad\u0131\u011f\u0131n\u0131 biliyorum. G\u00f6rd\u00fc\u011f\u00fcn ve duydu\u011fun her \u015feyi anlad\u0131\u011f\u0131n\u0131 biliyorum. Siz insanlar\u0131n en ilgin\u00e7 \u00f6zelli\u011fi bu. Anl\u0131yorsunuz, ama bununla bitti san\u0131yorsunuz ve ruhlar\u0131n\u0131z her zaman su\u00e7layacak birilerini ar\u0131yor. Bulamad\u0131\u011f\u0131n\u0131z zaman yarat\u0131yorsunuz. \u201cKar tanesi kendinden emin bi\u00e7imde konu\u015fuyordu. S\u00f6yledi\u011fi \u015feylerin do\u011frulu\u011funu defalarca g\u00f6rm\u00fc\u015f olmasa, ba\u015fka t\u00fcrl\u00fcs\u00fcne bir \u015fans verecekti. <\/p>\n\n\n\n

\u201cAnl\u0131yorsun demek,\u201d dedi Carta, \u201cve hakl\u0131s\u0131n. Ben de anl\u0131yorum. \u0130nsan\u0131n lanetinin, kendisi gibi olanlarla ya\u015famak oldu\u011funu anl\u0131yorum.\u201d <\/p>\n\n\n\n

\u201cDemek karamsarl\u0131kla de\u011fil, ger\u00e7ekle sava\u015f\u0131yorsun.\u201d dedi kar tanesi. Carta\u2019n\u0131n bu kadar k\u0131sa zamanda buraya varm\u0131\u015f olmas\u0131na \u015fa\u015f\u0131rm\u0131\u015ft\u0131. Carta ise ger\u00e7e\u011fi reddetmek istiyor, fakat aksine onun pen\u00e7esinde bekliyordu. Kafas\u0131 kar\u0131\u015fm\u0131\u015ft\u0131 bir kere, art\u0131k d\u00f6n\u00fc\u015f\u00fc olmayacakt\u0131, biliyordu.\u201c Belki de kabul etmeliyim\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fc. <\/p>\n\n\n\n

\u201cGer\u00e7eklik ve karamsarl\u0131k birbirini besliyorken, sava\u015ft\u0131\u011f\u0131m i\u00e7in beni su\u00e7layacak m\u0131s\u0131n? Bildi\u011fim \u015feyler var kar tanesi, fakat hala \u00f6\u011freniyorum. Vaz ge\u00e7meyi de bilmem gerekiyor. \u0130nsan olman\u0131n i\u00e7indeki her \u015fey gibi, bir g\u00fcn ya\u015fam\u0131 geride b\u0131rakabilmek i\u00e7in buna ihtiyac\u0131m var. \u00dcstelik reddetti\u011fim \u015feylerin her biri y\u00fcz\u00fcme vuruyor. Kendimi Tanr\u0131 sanarken bile, ba\u015fka bir Tanr\u0131n\u0131n benim i\u00e7in planlad\u0131\u011f\u0131 \u015feylerle sava\u015f\u0131yorum. Bir \u00e7ok insan ve bir kar tanesi tan\u0131yorum. \u0130kisini birbirinden ay\u0131rabildi\u011fimi d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcrken tan\u0131d\u0131klar\u0131m\u0131 unutuyorum. Bir anda bir \u00e7ok kar tanesi ve bir insan tan\u0131yorum. Hi\u00e7bir zaman bir olmuyorlar. Ve \u015fimdi de seni tan\u0131yorum.\u201d dedi Carta. Sesi nefesinden h\u0131zl\u0131, zamandan yava\u015f hareket etti. Kar tanesi ya\u015fam\u0131n\u0131n en b\u00fcy\u00fck \u015fa\u015fk\u0131nl\u0131\u011f\u0131n\u0131 ya\u015fad\u0131. Carta\u2019n\u0131n s\u00f6yledi\u011fi \u015feyleri daha evvel bir insandan duymam\u0131\u015ft\u0131. Bir ruhu olsa, orada k\u0131r\u0131l\u0131p d\u00f6k\u00fcl\u00fcrd\u00fc. \u201cBelki de kabul etmeliyim\u201d diye d\u00fc\u015f\u00fcn\u00fcp kar\u015f\u0131l\u0131k verdi kar tanesi;<\/p>\n\n\n\n

\u201cYa bilmediklerin? Bildiklerinden daha de\u011fersiz de\u011filler. Vaz ge\u00e7meyi \u00f6\u011frenmek \u00fczeresin. Senden neler g\u00f6t\u00fcrece\u011fini de. Ancak g\u00f6z\u00fcn\u00fc a\u00e7abilmen gerek. Olacak \u015feyleri bilmen yetmez, olacak her \u015feyi g\u00f6rmen gerek. B\u00f6ylece do\u011fay\u0131 \u00f6\u011frenebilirsin. Kuzeyi, insan\u0131, kar tanesini ve var olmay\u0131. Hat\u0131rla; ya\u015famak, yaln\u0131zca \u00f6lmemek de\u011fildir. Ya\u015faman\u0131n her halini \u00f6\u011freneceksin. Bir \u015feyin sonunu g\u00f6r\u00fcp bitti\u011fine inanmad\u0131\u011f\u0131nda, hakl\u0131 olabilece\u011fini g\u00f6receksin. \u015eimdi g\u00f6zlerini a\u00e7. Tanr\u0131n\u0131n hi\u00e7birimiz i\u00e7in bir plan\u0131 yok.\u201d <\/p>\n\n\n\n

Sesi kabullenme doluydu. Kar tanesinin ya\u015fam\u0131 boyunca en kararl\u0131 oldu\u011fu an olmu\u015ftu bu. Neredeyse g\u00fcl\u00fcmseyecekti. Ancak derinlerde ac\u0131yan bir bo\u015fluk vard\u0131. Carta\u2019n\u0131n g\u00f6zlerinin i\u00e7ine bakt\u0131. D\u00fcnya yava\u015flamadan, bir anda durdu. O anda k\u0131\u015f bitti. G\u00fcne\u015f, merhametini unutup ger\u00e7ek olmaya gelmi\u015fti. Carta\u2019n\u0131n ruhu \u00e7atl\u0131yordu. G\u00f6zlerini kar tanesinin g\u00f6zlerinden alam\u0131yordu. Olan \u015feyi g\u00f6r\u00fcyor ve ba\u011f\u0131rarak inkar etmek istiyordu. Ama bunun yerine, k\u0131p\u0131rdamadan izliyor ve \u00f6\u011freniyordu. <\/p>\n\n\n\n

Kar tanesinin t\u00fcm varl\u0131\u011f\u0131yla birlikte g\u00f6zleri de eriyene dek birbirlerine bakt\u0131lar. Carta \u00f6\u011frendi, unuttu, vazge\u00e7ti. Kar tanesi eridi, silindi, de\u011fi\u015fti. <\/p>\n\n\n\n

\u201c\u015eimdi biliyorum\u201d dedi Carta bo\u015flu\u011fa. Kar tanesinin erimesini seyretti. Ruhunu al\u0131p ufkunun kuzeyine yerle\u015ftirdi. Bitmi\u015fti. Su damlas\u0131n\u0131 hi\u00e7 g\u00f6rmedi. <\/p>\n","post_title":"\u0130nsan bak\u0131\u015f\u0131 | \u00d6yk\u00fc","post_excerpt":"","post_status":"publish","comment_status":"closed","ping_status":"open","post_password":"","post_name":"insan-bakisi-oyku","to_ping":"","pinged":"","post_modified":"2021-03-14 09:38:50","post_modified_gmt":"2021-03-14 06:38:50","post_content_filtered":"","post_parent":0,"guid":"https:\/\/gaiadergi.com\/?p=116215","menu_order":0,"post_type":"post","post_mime_type":"","comment_count":"0","filter":"raw"},"live_filter_cur_post_id":116215}'; block_tdi_122.td_column_number = "2"; block_tdi_122.block_type = "td_flex_block_1"; block_tdi_122.post_count = "4"; block_tdi_122.found_posts = "46"; block_tdi_122.header_color = ""; block_tdi_122.ajax_pagination_infinite_stop = ""; block_tdi_122.max_num_pages = "12"; tdBlocksArray.push(block_tdi_122); -->

SON YAZILAR

Rüzgargülleri ve Duvarlar | Öykü

Artık cenaze törenlerine gitmiyorum. En son bizim güvenlik görevlisinin annesininkine gittim. Her zamanki gibi avlunun en ücra yerine gidip geleni gideni izlemeye başladım. Bir kadın,...

Çiy damlası | Öykü

Güneş Hoca yine saçma sapan atıp tutmaya başlıyor. Dayanamayıp söz alıyorum. Bu sefer Zeus gibi şimşeklerini bana çeviriyor. Tam yerimden fırlayıp sınıftan çıkacağım. "Çiy damlası...

Ölenle Ölünmüyor | Öykü

Vallahi günler nasıl geçiyor hiç anlamıyorum Semra ablacığım. Düşündüm de ne kadar oldu rahmetliler gideli? Yedi bilemedin sekiz ay olmuştur. Senin torun bile yürüyecek neredeyse....

ÇOK RİCA EDİYORUM

  Bakın, ben dramaların hatta romantik komedilerin ayrılık, kavga, küslük sahnelerine dayanamam. İleriye sararım o sahneler bitsin diye.  Kavuşma, barışma sahnelerini ise defalarca izlerim. Hepsini değil...

ÇOK OKUNANLAR

95,278BeğenenlerBeğen
17,593TakipçilerTakip Et
22,156TakipçilerTakip Et
243AboneAbone Ol