İthaki Akademi atölye çalışmalarına çok az kaldı. İkinci dönemi olacak atölye çalışmaları Ekim’de başlıyor. İthaki Akademi hem yetişkinler hem de çocuklar için düzenlenen atölyelere ev sahipliği yapacak. Birbirinden çeşitli, dolu dolu programlarıyla dikkat çekiyorlar. Bir “umut mekânı” inşa eden ekibin neler yaptığına şahit oluyoruz.
Akademi’nin koordinatörü Öznur Baycan merak edilenleri cevapladı ve İthaki Akademi hakkında bizlere bilgi verdi.
“Bir markaysanız ve arkasında Akademi kelimesini kullanıyorsanız altını boş geçmemeniz lazım. İkisi birbirini besleyecektir. Bu sene iyi hazırlandığımızı düşünüyorum.”
İthaki Akademi nasıl bir oluşum ?
İthaki Akademi küçük bir hayalden yola çıkılarak kurulan bir yer. Edebiyat ile iç içe, Türkiye’ye okunmamış değerleri katmayı amaçlamış bir yayınevinin hayaliydi. Biz edebiyata ve sanata nasıl bir katkıda bulunabiliriz? Sizin ne haddinize diyen olabilir. Ama öyle değil.
22 yıllık geçmişi olan bir yayınevinin birikimlerini aktarmak istediği bir yer. Daha doğrusu sadece kendi birikimlerini değil, yayınevi camiasında olan yazarların ve diğer yayınevi çalışanlarının da katkıda bulunabileceği bir yer yapalım, insanlar bildiklerini aktarsınlar ve buradan da faydalansınlar, kendilerini geliştirsinler diye oluşturulan bir yer haline geldi. Ama geçen sene ocak- nisan arasında yapılan atölyeler ilk deneyimimizdi. Biz o zaman “neyi yapabiliyoruz” onu gördük.
Emekleme aşamamızdı. Bu aşamadan sonra yürüyebiliriz dedik. Temmuz ayından itibaren, Ekim ayı için inanılmaz derecede “bu sene ne yapabiliriz” diye kafa yorduk. Koordinatörlüğün başına geçtiğim zaman hiç deneyimim yoktu. İlk olarak diğer atölyeler ne yapmış diye baktım, onların deneyiminden yararlandım. Onlardan farklı ne yapabiliriz diye düşündüm. Çünkü İthaki ve Akademi bir araya geldiği zaman onlardan farklı olmak zorunda. Bir markaysanız ve arkasında Akademi kelimesini kullanıyorsanız altını boş geçmemeniz lazım. İkisi birbirini besleyecektir. Bu sene iyi hazırlandığımızı düşünüyorum.
Katılımcıların geri dönüşleri nasıl oldu ?
Atölyelere katılan insanlar, yeni dönemin haberlerini beklediler. Aynı atölyelere bu sene tekrar katılmak isteyenler bile var. Çünkü, geçen sene katıldık ama yeni grupla ne öğreneceğiz, farklı olacak diye düşünüyorlar. Mesela Hakan Bıçakçı, geçen sene katıldı ama bu sene yeni bir grupla aynı içeriği tekrar işlemek istiyor. Geçen sene tadını alanlar, bu sene merakla geliyorlar. Bu sene farklı olarak, katılım sertifikasıyla yetinmek yerine, atölyelerde uygulamaya, üretmeye doğru gidiyoruz. Biz sadece bu işlerin profesyonel olarak nasıl görünmesi gerektiğini belirleyip katılımcıların ortaya koyduğu şeyleri insanlara sunmayı planlıyoruz.
Farklı atölyelerin işlerine bakınca örnek aldığınız çalışmalar oldu mu?
Çocuk atölyelerinde evet. Çocukları sadece baş belası olarak gören aileler de var. O atölyelerde çalışan bir iki arkadaşımdan, ailelerin hafta sonları kafa dinlemek için çocukları bir yerlere savurduğunu öğrendim. Biz de o çocuklara bir şeyler öğretmek istiyoruz.
Çocuk atölyeleri programda yoğun görünüyor. Özel bir sebebi var mı?
Çocuklar algısı en açık, zihni üretmeye en yatkın varlıklar. Küçük insanlar. Benden bir farkı yok ve aslında benden daha iyi. Çünkü algısı tertemiz, her şeyi net görebiliyor, üretime daha odaklı ve gerekli eğitimi aldığında, o özgüveni sağladığında neler ortaya çıkabilir ! Bu beni merak ettiriyor. Çocuklara farklı bir şey yaptırmak istiyorsunuz. Çünkü çocuklar okulda çok yoğunlar ve kaçıyorlar. Bu durumdan sıkılmış aileler de var. Bu sene çalışacağımız hocalarımızdan biri Deniz Öcal, animasyon yönetmeni. Bu noktada ne yapabiliriz diye düşünürken tamamen denk geldi. Stop motion atölyesi…
Çocukların hayal dünyasında oluşan şeyleri çeşitli materyallerle kendisi üretecek ve biz onun iç dünyasını göreceğiz. Hayal gücüne gerçekten önem veriyoruz. Çünkü hayal gücünün bir sınırı yok ve bunu çocuklarla daha iyi görüyoruz. Çocukların ürettiği bir animasyonun filmi hazırlanacak, ailelerine ve çevremize bunu izletmek istiyoruz.
Eğitimcileri neye göre belirliyorsunuz?
Burada tek başıma karar vermesem de yayın kurulu ve yönetim kurulunun ortaklaşa yürüttüğü Akademi Yönetim Kurulu var. Herkes bir projesi ile ortaya bir şey koyuyor. Bir sürü seçeneğin elemesinden geçtikten sonra karar veriyoruz. Deniz hocayı nasıl bulduğumu örnek vereyim : Biz oldu bittiye gelmesin ortaya bir şey çıksın istiyoruz. Çocuk atölyelerini araştırırken Deniz hocanın yazısına denk geldim “çocukların hayal dünyası” diye. O cümle orada beni çekti. Deniz hocanın gerçekleştirdiği atölyelerde oluşturulan stop motion filmleri görünce bu olmalı dedim. Bünyemizde yapılan işlerin içeriği ve sonucu çok önemli. İthaki’yi zedeleyecek şeyler değil besleyecek şeyler olmalı. Yayınevi olduğunuzda insanlarla iletişim kısıtlı ama atölyelerde birebir iletişim içinde oluyoruz.
İki dönem arasında neler değişti?
Geçen seneki atölyeler ilk defa yaptığımız bir şeydi ve eleştirecek olursak üretim daha azdı. Bu seneki farkı katılımcıları üretime teşvik etmek ve bunları diğer insanlara duyurmak. Çünkü hiç ummadığınız bir noktada birisi öyle güzel öykü, eleştiri yazabilir ya da bir çocuk çok güzel karikatür çizebilir. Ama bunu kendisine saklaması anlam ifade etmeyebilir. Biz farkımızı, duyurma aşamasında ortaya koyuyoruz. Değerli Süha Oğuzertem ile Eleştiriye İlk Adım diye bir dersimiz var. Burada metin incelemesi yapacağız. Süha bey özellikle katılımcıların da metin getirmesini istedi, eleştirinin de eleştirisini yapacak. Ortaya çıkan yazıları yayınlatmayı amaçlıyoruz. Aracı olacağız.
”… Belki birilerinin hayallerine dokunuruz… İnsanlar kendilerini umutlu hissettiğinde mutlu olur ve mutluluğu dağıtır. Işığı çoğaltmak istiyoruz.”
İthaki Akademi’den “umut mekânı” diye bahsetmişsiniz. Niye böyle isim düşündünüz?
Çünkü sıkışıp kalınmış bir dünyanın içindeyiz. Hele İstanbul gibi bir yerde bunu daha yoğun yaşıyorsunuz. Bu sıkışmışlığın arasında, karanlık bir duyguya sahip olduğunuzda istemiş olduğunuz tek bir şey olur: küçücük bir ışık, umut… Belki birilerinin hayallerine dokunuruz… İnsanlar kendilerini umutlu hissettiğinde mutlu olur ve mutluluğu dağıtır. Işığı çoğaltmak istiyoruz.
Yayınevi ve üretici insanlar arasındaki duvarı kaldırmış onları içeriye almışsınız….
Evet. Bu duvarı eleştirenler olabilir. Ama içeriden birisi olarak söylüyorum, yayınevi çok yoğun. Yayınevleri , çok yoğun çalışmak zorundalar. Çünkü bu ülkede en zor şeyi yapıyorlar. Okunmayan bir kitabı ne olursa olsun edebiyata kazandırmak açısından onu basmaya çalışıyorlar ve ne zor şartlarda… Dolayısıyla eleştiri alabilirler, her türlü hatayı yapabilirler. Ama bir okur, özgür olacağını düşündüğü bir yerde eleştirisini de dostane yapabilecektir. Akademiyi de bu anlamda çatı olarak görüyoruz. Bu bizim hayallerimizi süslüyor. Umarım gelecek insanların da hayallerini süsleyen bir yer olur.
Son olarak biraz programın içeriğinden bahseder misiniz ?
Selahattin Özpalabıyıklar ile editörlük atölyemiz var. Editörlük başlangıç seviyesi ve derin editörlük olmak üzere iki aşamadan oluşuyor. Katılımcılar için planımız, eğitmenin belirleyeceği kişi bünyemizde stajyer olarak uygulama aşamasında pratiğe dökecek, bir editör bir günde ne yapar, metnin üzerinde nasıl çalışır… gibi deneyim edindirmek istiyoruz.
Zeynep Kaçar ile oyun yazarlığı atölyemiz var. Bu atölyede yazılan metinler oluşturulacak ve bunları sahneye uyarlamayı düşünüyoruz. Yazıldıysa oynanmalı diye yola çıktık. Avantajlarımızdan da yararlanacağız. Mevcut iki tane tiyatro sahnemiz var, çalışmalar orada gerçekleşecek.
Felsefe atölyesinde Kurtul Gülenç ile yetişkinler ve çocuklar için sınıfımız var. Yetişkinler atölyesinde ilk aşama felsefeyi anlatıp, felsefe ile görüşleri nasıl birbirine yakınlaştırabiliriz bunları ele alacağız. Çevirmen Çiğdem Erkal ile bu sene çeviri atölyesi yapıyoruz. Kendisi ile projemiz, başlangıç ve ileri seviye sonrasında üçüncü dönem olacak. Bilim kurgunun en iyi bilinen yazarına ait metinlerin ortak çalışma ile çevirisi yapılacak. Bu grup çalışması olacak, Türkçe’ye çevrilmemiş metinler o gruptan çıkacak ve belki de biz bunu basacağız. Doğaçlama ekibimiz de drama öğrenecek ve atölye sonunda güzel sürprizler olacak. Aynı şekilde çocuklarla drama atölyesinde çocuklar da öğrendiklerini sergileyebilecek. Hikaye atölyelerinde ortaya çıkan yazıları da inceledikten sonra çeşitli mecralarda yayınlamayı düşünüyoruz. Sürekli bir üretim ve yayın var.
Bir yayınevi olarak çok yönlü bir atölye süreci ve sonu olacak gibi duruyor.
Sadece edebiyatla sınırlı kalmayıp, sanat demek çok ağır olabilir ama, sahne sanatları diyebiliriz yetişkinler ve çocuklar için güzel bir süreç olacak.
Fuat Sevimay ile James Joyce’a dair Hikayat atölyemiz yapılacak. Çok bilinmeyen bir yazar ama bizim bilinmesini istediğimiz bir yazar atölyemizde işlenecek. Kadın yazını okuma seminerlerinde bir okuma listemiz var, bu listeleri katılımcılarımız okuyacak. Toplamda 6 ay sürecek. Okuduklarını metin haline getirecekler. Bunlar, yeterli sayıda çıkarsa kitap haline getirilecek.
Feryal Tilmaç ile yazı atölyesinde her alanda metin yazma öğretilecek. Eğitimcilerimiz ve editörlerimizin uygun gördüğü yazılar yine yayınlanacak.
Fikirden Senaryoya bölümünde ile bir fikir, bir senaryo ile gelecekler sonrasında uygulama kısmı olacak. Tuğçe Isıyel ile psikanalitik Edebiyat Okumalarında ise 4 hafta eğitim alacaklar 2 hafta metin çalışması yapacaklar. 2 haftada çıkan metinleri ismi sayılır yerlerde yayınlatmayı düşünüyoruz. Sonuç olarak atölyelerin sonunda katılımcılar neler yaptıklarını gösterebilecek biz sadece aracı olacağız. Atölyelere katılmayanlar da atölyeler hakkında fikir sahibi olacak. Umut yeri olacağız onlar için… Bilinmeyen limanlara yolculukta herkesi bekliyoruz! Tek başına çıkılmaz…
Öznur hanıma bu samimi sohbeti için teşekkür ediyorum ve başarılar diliyorum.
http://ithakiakademi.com/