1979 İran Devrimi‘nden sonra İran hükümeti; kadınlardan bol giysiler giymelerini ve başlarını örtmelerini zorunlu kıldı.
Pers tarihi boyunca, İranlı kadınlar; makyaj yapıyor, mücevherler takıyor ve saçlarını boyuyorlardı. Üstelik kıyafetleri hem detaylarla süslü hem de renklilerdi. İranlı kadınlar hem moda hem de devlet düzenlemesinde, kendilerini çeşitli şekillerde ifade etmeye karar verdiler.
Bir “İranlı kadın”, geleneksel olarak, toplumsal normlara göre belirlenmiş ve toplumdaki her kadın için geçerli, önceden tanımlanmış kıyafetleri ve dış görünüşü takip ediyordu.
Örneğin; bir Kaçar dönemi oryantalistinin gözlemleri şöyle:
“İranlı kadınların saçları çok süslüydü ve asla kesilmezdi. Neredeyse hepsinin saçı kızıl veya mavi-siyah renge boyalıydı. Saçlarının doğal hali de parlak siyahtı fakat sade saça önem vermezlerdi. Mavi gözlü kadınlar da vardı fakat kahverengi göze sahip olmak neredeyse bir kural gibiydi. Yuvarlak yüz ve koyu ten rengi (namak olarak anılıyor) çok beğeniliyor ve mükemmel güzelliğin koşulları olarak görülüyordu. Kaşlar kalınlaştırılır, birbirine yaklaşana kadar boyanırdı ve geri kalan makyaj tamamen özgür renkler kullanılarak tamamlanırdı.”
Kullandıkları baş örtüsü, Farsça “rusari”, olarak anılıyordu. Hükümet çalışanları ve üniversite öğrencileri yaygın olarak “maghnae” denilen bir baş örtme tarzı uyguluyorlardı. Maghnae; “başını sarmaşık tarzında örtmek” anlamına geliyor; İran’da genellikle üniversite kampüslerinde ve diğer kamu kurumlarında zorunlu olarak kullanılıyordu.
Kadınlar sürekli olarak toplumsal gereksinimlerin sınırlarını zorluyor ve İran Devrimi’ne kadar, daha fazla siyasi ve ekonomik haklar elde ediyorlardı. Kadınlar, devrimin her aşamasına ciddi anlamda katıldılar. Ancak, Ruhollah Khomeini‘nin İslam Cumhuriyeti kurduğu aylar içerisinde birçok önemli hak, kadınların elinden alındı. Khomeini’nin iktidara geçmesiyle kadınlar, hükümet politikalarını protesto etmeye başladılar.
2003 yılında Pahlavi döneminde Shirin Ebadi, İran’ın ilk kadın avukatı, insan haklarının geliştirilmesine yönelik çabaları ile Nobel Barış Ödülü‘nü kazandı. Sonraki yıllarda İranlı kadınlar, bilim, sanat, edebiyat alanlarında ve İran Sineması’nda önemli bir yere sahip oldular. İran Araştırma Bakanlığı‘na göre 1998-99 öğretim yılında profesörlerin yaklaşık yüzde 6’sı, doçentlerin yüzde 8’i, doçent profesörlerin yüzde 14’ü ve yardımcı doçentlerin yüzde 14’ü kadındı. Bununla birlikte, doğa bilimlerindeki tüm öğrencilerin yüzde 56’sını kadınlar oluşturuyordu; ayrıca her 5 tıp öğrencisinden 1’i kadındı.
İran’daki üniversite öğrencilerinin toplamının, yüzde 49,8’i kadındı. 2005 yılında Mahmud Ahmedinejad‘in Cumhurbaşkanı seçilmesiyle, Batı medyası kadın haklarının reddedildiğini iddia etti. Fakat, 2009‘da yapılan yeni seçimde Ahmadinejad‘ın seçilmesinden sonra, ilk kadın bakan atandı.
1979 İran Devrimi’nden sonra İran, İslam Cumhuriyeti oldu. Devrim sonrası gelen kurallar ile İranlı kadınlar bazı alanlarda daha fazla fırsata sahip olurken, bazı alanlarda da daha fazla kısıtlamalara maruz kaldılar. Devrimin çarpıcı özelliklerinden biri, monarşinin yıkılmasına yol açan gösterilerde büyük ölçüde rol oynayan kadın katılımıydı. Kadınlar için eğitim kültürü, devrim zamanlarında kuruldu. Böylece, devrimden sonra da çok sayıda kadın, sivil hizmete ve yüksek öğretime girdi; ayrıca 1996’da 14 kadın, İslami Şûra Meclisi‘ne seçildi.
2016‘da yapılan son seçimde ise 1979’daki İslam Devrimi’nden bu yana en fazla sayıda kadın aday meclise girmeye hak kazandı. Seçim sonuçlarına göre parlamentodaki 290 milletvekilinin 17’si kadın oldu.
Kaynak: The Vintage News