Ataerkil tarihe göre kadınlara her şey altın tepside sunuldu, bir hak mücadelesi söz konusu değildi. Geçmiş anlatılarının yer aldığı sayfalar, hep bu eril bakışın görmezden gelici tavrı ve söylemleriyle dolu. Oysa gerçek çok başka. Türkiyeli kadınlar, Osmanlının son dönemlerinden bu yana hakları için hareket halinde. Bu mücadele bazen duraklayıp aksasa da özgürlük arzusunu hiç yitirmedi.
Kadınlar önce kalem kullanma özgürlüğünü ele aldılar, sonra Nuriye Ulviye ve arkadaşları üniversite hakkı için mücadele etti. Kadınların üniversiteye girmesiyle sonuçlanan bu çalışmaların devamı elbette ki geldi. Nezihe Muhiddinlerle birlikte feminist hareket başka bir boyut kazandı. Artık siyasal talepler daha çok dile getiriliyor, oy hakkı isteniyordu.
Nezihe Muhiddin ve arkadaşları dergi ile başladıkları oy hakkı mücadelesine kongreler düzenleyerek devam etti. Sonrasında Cumhuriyetin ilk siyasal partisi olan Kadınlar Halk Fırkası kurmuş olsalar da kadınların oy hakkının olmaması bahane edilerek parti, görmezden gelinmişti. Kurdukları parti tanınmayan kadınlar, taleplerini geri çekmedi. Bazen delirtildiler, bazen belli konuların dışında konuşmalarına izin verilmedi ama hak mücadelesindeki yürüyüş hiç sona ermedi.
Meşrutiyet’ten itibaren derneklerde aktif olarak yer alan kadınlar, siyasal söylemlerde bulunmaya daha o dönemden başlamıştı. Cumhuriyet ile birlikte talepler, her ne kadar erkeğin lütfu gibi sunulsa da gerçekleşmeye başladı. Öyle ki 26 Ekim 1933’te köy kanununda yapılan değişiklik ile kadınlar, köylerde muhtarlık ve köy ihtiyar heyeti seçimlerinde seçme seçilme hakkı kazandı. Onun öncesinde de bir defaya mahsus belediye seçimlerinde oy kullanmışlardı. Fakat 26 Ekim, kadınların hak mücadelesinde bir dönüm noktası oldu.
Kararın ardından olumsuz tepkilerin ardı arkası kesilmedi. Bunun yanı sıra durumu olumlu karşılayanların da sayısı fazlaydı. Kanunun çıkarılmasının ardından Kasım 1933 tarihinde yapılan muhtarlık seçimlerinde ilk kadın muhtar Aydın’da seçildi. Gül Hanımın seçimleri kazanması ve Türkiye’nin ilk kadın muhtarı oluşu kasaba halkı tarafından sevinçle karşılanmıştı. Hatta bu önemli olayı kutlamak için üç gün üç gece davullar çalınarak şenlikler yapılmış, Aydın ve Karpuzlu kadınları da özellikle kendi içlerinden birinin Türkiye’nin ilk kadın muhtarı seçilmesi nedeniyle büyük mutluluk duyduklarını dönemin tek yerel gazetesi olan Ant gazetesine telgraflarla bildirmişlerdi. Gül Hanım da sevincini gazeteye gönderdiği bir telgrafla göstermiş ve bu tarihsel başarının ruhuyla halkına seslenmişti:
“Türk Kadınlığına ve Hemşerilerime Öz Yürekten Selamlar
Karpuzlu Merkez Muhtarı
İbrahim Kızı Gül”
Gül Hanım’ın ardından Türkiye genelinde seçme, seçilme hakkının da kazanılmasıyla siyasal yaşamda yer alan kadınların sayısı arttı. Fakat hiçbir zaman eşitlik sağlanmadı. Nitekim hâlâ bu “ileri” çağda dahi dünyanın her yerinde kadın ve siyaset konusu bir sorun. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklı olarak eğitimden yoksun bırakılan kadınlar, siyasetten de uzaklaştırıldı. Yüzyıllardır verilen mücadele, tam anlamıyla eşitlikle sonuçlanmadı hala ama kadınlar da vazgeçmiş değil. Çünkü biliyoruz ki siyasal söylemin gücü eşitliğin önündeki engelleri kaldırmada en birincil adım. O yüzden siyasette eşit cinsiyet dağılımı için mücadele çok önemli.
Kaynak: Günver Güneş, TÜRK KADINININ MUHTARLIK VE KÖY İHTİYAR HEYETLERİNE SEÇME SEÇİLME HAKKINI KAZANMASI VE TÜRKİYE’NİN İLK KADIN MUHTARI GÜL ESİN (HANIM), ÇTTAD, IX/20-21, (2010/Bahar-Güz).
*Başlık görseli Kadın Yolu dergisinden.