Özlemini çektiği o özgürlüğe kavuşacak olmanın heyecanıyla matkabı sımsıkı tutmuştu.
Yıllardır denediği ancak bir türlü açamadığı kaçış tünelini bu sefer açmaya kararlıydı. Matkabı, en doğru yere dayayıp elleri titremeden itmesi yeterliydi. Korkusu, daha önce başarısız olduğu girişimlerindeki gibi tekrar hastaneye yatırılmak ya da psikiyatri testlerine alınmaktan çok, operasyon başarılı geçse dahi hayalini kurduğu devamlı özgürlük hissine ulaşamayacak olma ihtimaliydi. Ancak bütün endişelerini yendi, ilk kez kullandığı elektrikli matkabı ittirdi.
Her yere kan sıçramasına rağmen durmadı, soğukkanlı bir kararlılıkla daha da derine ittirdiğinde çıtırtılar duydu. Artık kafa derisinin altından hava kabarcıklarının sesi geliyordu.
Heyecanla matkabı çıkardığında ise guruldama halen devam ediyordu. Delicinin ucunda bir parça kemik gördü, tünelin ucundaki ışık misali. Sonunda kafatasını delmeyi başarmıştı.
Beklediği gibi ilk andan itibaren kendini daha kudretli hissediyordu. Özlemini çektiği enerjiye kavuşmuştu, aynen çocukluğundaki gibi.
Matkapla açtığı delikten geçip zamanda bir yolculuğa çıkmış ve bir sürü madde kullanarak çıkmaya çalıştığı yüksekliklere ulaşmıştı. Hem öyle anlık değil, sürekli bir yükseliş hissediyor; artık hayatında yeni bir boyuta geçtiğini her geçen gün farkediyordu. Üçüncü bir göz açılmıştı sanki.
Joey Mellen, trepanasyon isimli kafatası delme operasyonunu (baş delgi ameliyatı) İbiza’da tanıştığı ve bu operasyon sayesinde beyindeki kan akışını artırarak sürekli bir aydınlanma halinde olduğunu iddia eden doktor lakaplı Bart Hughes’dan duymuştu. İlk başlarda bunun bir delilik olduğunu düşünse de, binlerce yıldır akıl sağlığı sorunlarından epilepsi, migren veya sinüzite kadar birçok hastalığa çare olduğuna inanılan bu eski “tedavi yöntemi”ni araştırdıkça aklına daha çok yattı. Teoriye göre, kafatasını koruyan zar, aynı zamanda beynin farklı yerlerine giden kan akışını engellemektedir; kafatasının delinmesiyle birlikte beynin farklı yerlerine daha fazla oksijen gidecekti ve “algılarda açılma” söz konusu olacaktı.
Aynı teori, bir çocuğun kafatasının sertleşmemiş olmasının algılarındaki açıklığın ve enerjilerinin yüksek olmasının sebeplerinden biri olduğunu iddia etmekteydi. Bunları öğrendikçe, kafatası delmenin erişkinliğe ulaştıktan sonra yaşadığı depresyona çare olabileceğine daha da çok inanmaya başladı. İçki, sigara ve kimyasalların verdiği anlık yükselme hissini devamlı yaşamayı hayal ediyordu, ki ilk saatlerinde yaşadığı hafiflik hissiyle bu hayaline ulaştığını düşünmeye başladı.
Uyuyup uyandığında aynı his devam etti. Hatta kendi kafatasını ve bir süre sonra o zamanki partnerinin kafatasını delmesinin üzerinden yaklaşık 50 yıl geçmesine rağmen halen aynı hislerle yaşadığını iddia ediyor. 76 yaşında oldukça sağlıklı olan Joey Mellen ve o zamanki partneri Amanda Feilding şimdilerde bilimsel araştırmalarla bu yöntemin faydalarını ispatlamaya ve kafatası delme operasyonunun bir tedavi yöntemi olarak benimsenmesi için çalışıyorlar.
İnsan egosunu aşmak için her türlü sınırı zorluyor, hem ruhsal hem fiziksel olarak. Fiziksel hafiflik ve özgürlük duygusu, bu mücadelede ruhumuza destek veriyor. Joey Mellen ve kafatasını delen diğerlerinin de amacı sadece daha iyi hissetmek ve bulutların üzerinde yürüyormuş gibi yaşamaya devam etmek değil, kendini aşmaktı. Dünyanın absürtlüğüne bir çocuk olgunluğuyla bakabilmek için aklın sınırlarından firar etmesi şart; bir delikten geçerek çocukluğumuza dönmek ya da çocukluktan hiç çıkmamak ise kişisel tercihimiz.
Editör Notu: Bu yazının amacı trepanasyon isimli kafatası delme operasyonunun faydalı olduğunu savunmak değildir; bilimsel olarak faydaları ispat edilmemiş olan bu tedavi yöntemi okuyuculara önerilmemektedir.
Kaynak: The Plaid Zebra, Wikipedia, Beckley Foundation, Daily Mail