Balık avcılığının kanlı yüzünü yansıtan av, her yıl Japonya‘nın Taiji kentinde gerçekleştirilmekte. 2009 yılında Oscar ödülü alan belgesel The Cove; gerçekleştirilen vahşeti tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Japon hükümetinin son yıllarda radikal boyutlara ulaşan kamuoyu tepkisine kulak asmayarak kültürel faaliyet ve gelenek maskesi altında sürdürdüğü bu acımasız ve anlamsız katliam sonucunda, birçok yunus özgürlüğünden mahrum kalırken, yüzlercesi de hayatını kaybediyor.
Büyük tartışmalara neden olan söz konusu av bu yıl hava şartları nedeniyle gecikmeli şekilde 3 Eylül’de başlayıp Mart ayına kadar yani yaklaşık 6 ay sürecek.
Yunus avı oldukça vahşi bir yönteme sahip. Balıkçılar, Taiji koyuna göç eden yunusların etrafını tekneleri ile çevreleyerek, botlardan suya indirdikleri metal direklere vurarak yunusları korkutuyor ve onların su altı radarlarının bozulmasına neden oluyor. Yunuslar sürü hâlinde koyun sığ kısımlarına geldiğinde ise balıkçılar bıçaklarıyla saldırmaya başlıyor. Yaraladıkları ya da öldürdükleri yunusları sonrasında kesim için limandaki depolara getiren balıkçılar, görünümünü beğendikleri yunusları ise öldürmüyor, akvaryumlara ve yunus parklarına satılmak üzere ayırıyorlar. Satıldıkları akvaryum veya yunus parklarına gitmek üzere kutularda seyahat etmek durumunda kalan yunuslar, av esnasında ve yolculuk sürecinde psikolojik çöküntüye uğruyor ve birçoğu da hayatını kaybediyor.
1 Eylül 2013 tarihinden 22 Ocak 2014’e kadar bin 187 yunus Taiji Koyu’na sürüldü. Altı farklı türden yunusun insanlık dışı yöntemlerle sıkıştırıldığı koyda, 618 yunus aile bireylerinin çığlıkları arasında katledildi, 422’si ağır fiziksel ve psikolojik travmalı bir hâlde okyanusa geri bırakıldı ve 146’sı da binlerce dolara yunus parklarına satılmak üzere canlı yakalandı. Nadir görülen yavru bir albino yunus ise dünyanın dört bir yanından gelen tepkilere rağmen annesinden koparılarak Taiji Whale Museum’a nakledildi.
Avlanmayı savunanlar yunus ve balinaların asırlardır bölge halkı tarafından tüketildiğini ifade ediyor. Restoran ve marketlerde, Japonya’ya özgü geleneksel bir balık yemeği olan Saşimi ve benzeri yemekler yunus etiyle hazırlanıyor ve yüksek fiyatlara alıcı buluyor. Aynı zamanda balıkçılar yunusların çok fazla balık yediği için avlanmaları gerektiğini belirtiyor. Mevcut ekosisteme zarar verdiği düşüncesine sahip olanlar dahi var. İşin ilginç yanı, bu kanlı avlanma biçimi yaklaşık 30 yıllık bir geçmişe sahip.
Bir gelenek niteliği taşımayacak bu etkinliğin tek bir nedeni var: Kazanç. Bu avlanmanın gerçekleştirilme sebebi kamuoyuna “et” amaçlı gibi lanse edilmeye çalışılsa da kazancın büyük kısmı yunus parkları gibi eğlence mekanlarına satılan yunuslar üzerinden gerçekleştiriliyor. Her bir yunus yaklaşık 300 bin dolara yunus parkı işletmecilerine satılıyor. Öldürülen yunusların bir kısmından köpek maması yapılıyor ve bir kısmı da balık eti olarak gizlice servis edilerek ekstra kazançlar sağlanıyor. Kısacası bu kanlı vahşetten beslenen büyük bir sektörel ağ mevcut.
Yunus parkları veya akvaryumlar insanların eğlencesi için özgür okyanus canlılarını hapsetmenin bir biçimidir. Okyanuslarda çok hızlı ve sosyal canlılar olduğunu düşündüğümüzde, o küçük havuzlarda yaşamak zorunda olmaları ciddi psikolojik sorunları yanında getirir. Birçok yunus saldırganlaşır ve kendine zarar verecek noktaya gelir. Aynı zamanda akrobasi hareketlerinin yerine getirilmesi için de birçok işkenceye maruz kalırlar. Komutları yerine getirebilmek için gördükleri işkence ve dayağın yanı sıra, komut alamayacak yaşa geldiklerinde de malum sonla karşılaşırlar. Binlerce yunus bu karanlık sektörün esareti altında yaşamlarını sürdürmek zorunda kalmışlardır.
İnsanların eğlencesi için hayvanların tecrit edilmesi, insan merkezci bakış açısının en acı ürünlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. İlgili eğlence (eziyet) merkezlerine bilet alıp, şovları izlemeye giden kitleler tarafından dolaylı yoldan da olsa bu kanlı sektör ayakta kalmaya ve yeni deniz canlılarını tecrit etmeye devam ediyor. Binlerce yunusu benzer bir son beklemekte. Böyle bir vahşetin gelir kapısı olarak görülmesi, insanın içerisinde yaşattığı acımasız tarafı örtbas etmek için kullandığı bir maske aslında. Hayvanlara karşı süregelen acımasız tutum var olduğu sürece insanın insanla barışması mümkün değildir.
Hayvanların kullanıldığı hiçbir etkinliğe gitme!
Konuyla ilgili imza kampanyaları:
1. Annesinden koparılarak Taiji Whale Museum’daki daracık bir havuza kapatılan ve milyon dolarlar karşılığında yunus parklarına satılmayı bekleyen yavru albino yunusun, zaman geçmeden okyanusa geri bırakılmasını talep eden kapatılmış kampanya.
2. Olimpiyat Komitesi’nin Japonya’nın “Olimpiyat Şehri” statüsünü etik nedenlerle yeniden gözden geçirerek iptal etmesini talep eden kapatılmış kampanya.
3. Yunus katliamıyla etik değerlerin dışına çıkmakla kalmayıp uluslararası sözleşmeleri de çiğneyen Japonya üzerinde Olimpiyat Komitesi’nin baskı oluşturmasını talep eden ikinci bir kampanya
4. Taiji’den yakalanan canlı yunusları dünyanın dört bir yanına havayolu ile taşımaya devam eden Air China’ya yönelik Whale and Dolphin Conservation tarafından açılan kampanya, bu seferlerin iptalini talep ediyor.
Araştırmak isteyenlere yararlanabileceği internet siteleri:
* Digital Journal: Ric O’Barry, Taiji yunus avı “gelenek” değildir
* Reuters: Japon balıkçılar Batı dünyasının eleştirileri karşısında yunus katliamını gizlemeye çalışıyor
* Dolphin Project: Annesinden ayrılan yavru albino yunusun kaderi ne olacak?
* National Geographic: Taiji sürek avının değişen ekonomisi
* Discovery: Deniz parklarındaki yunuslar nereden geliyor?
* Sea Shepherd Cove Guardians
* Whale and Dolphin Conservation
* CetaBase (Taiji Sürek Avı İstatistikleri)
* Yunuslara Özgürlük
Hazırlayanlar: Kadir M. Ersoy / Ben Nihan Gökgül
Başlık Fotoğrafı: Peter Carrette, Getty Images