Samistal-Kavrun arasındaki direnişi yerelde ve şehirde örgütleyen bölge halkının öncülüğünde kurulan Yaylaların Kardeşliği Platformu; yerelde yapılan çalışmaları yaygınlaştırmak, bölgede birbirinden habersiz hareket eden grupları bir araya getirip güçlü bir ses dönüştürmek ve hukuki çalışmaları yürütmek amacı taşıyor. Platform sosyal medyada kendini duyururken gündeme ilişkin pek çok konuyu da değerlendirdi. Gelin, Yaylaların Kardeşliği ile tanışalım…
Fırtına İnisiyatifi bölgede iyi iş çıkartıp ülke gündemini değiştirdi. İnisiyatif, daha çok yerel hareketi örgütlediğinden diğer inisiyatiflerle ve şehir örgütlenmeleriyle ilgilenecek başka bir çalışma ayağına daha ihtiyaç duyuldu. Platformun kurulmasıyla birlikte mücadeleye, 8 ili kapsayıp 2 bin 600 km ilerlemesi planlanan yolun geçtiği bölgelerde kendi yerellerini korumaya çalışan halk ve diğer örgütlü hareketlerle birleşme imkanı doğdu. Yeşil Yol Projesi’ne direniş, Yaylaların Kardeşliği Platformu ile yereldeki sınırları aşıp farklı bölgelere ve büyük şehirlere de taşınmış oldu.
Yeşil Yol Projesi’ne karşı olan tüm grupları ve kişileri hareketine destek vermeye çağıran Platform, sosyal ağlarından bir davet bildirisi yayınladı. Platformu oluşturanların, insan ve hayvan haklarını savunan, yerel kültürleri koruyan ve bu kültürlerin gelecek nesillere taşınması için uğraşan, bu konularda kendini sorumlu hisseden kişilerin bir araya gelmesi ile oluşan bir topluluk olduğunun belirtildiği bildiride amaçlar şu şekilde sıralandı:
- Tehdit altında bulunan kültürel varlıkların, ekolojik değerlerin, yaşam alanlarının korunması, gelecek nesillere aktarılması çalışmalarının yürütülmesi.
- Doğal yaşam alanlarında yürütülmesi düşünülen her türlü plan ve projenin bölgeye ve yaşama uygunluğunun sorgulanması, gerekli çalışmaların yapılması.
- Halkın ve kamunun yararına olduğu düşünülmeyen her türlü çalışmanın karşısında durma, halkı bilgilendirme, hukuki mücadele yürütme
- Kamuoyu yaratmak amacıyla basın açıklaması yapma, eylem örgütleme, direniş sergileme
- Bölgedeki tüm alternatif gruplarla ortak hareket edip güç birliği oluşturma
- Bilgi ve destek paylaşımında bulunma
- Bölgede yürütülmeyi düşünülen ve bölge halkının direnişiyle karşılaşılan projelerde (Yeşil Yol,
- HES’ler, Maden arama çıkarma çalışmaları, bilinçsiz turizm faaliyetleri, betonlaşma, doğal yaşamı tehdit eden avlanma faaliyetleri vb.) bölge gruplarıyla ve halkla güç birliği oluşturmak istemekteyiz.
- Bu amaçlar doğrultusunda sizleri de platformumuzdaki güç birliğine davet ediyoruz.”
- Platform güncel olarak Yeşil Yol Projesi’ne karşı duruş sergilediği gibi uzun vadede de bölgede, ülke genelinde ve dünya üzerinde meydana gelecek katliamın her türlüsüne karşı yaşam savunuculuğunu üstlenmektedir.
Bildiride, çok konuşulan Yeşil Yol Projesi, “adı yeşil, kendisinin ne olduğu henüz hiçbir makamca açıklanamayan bir talan projesi” olarak tanımlanırken ortada aslında böyle bir proje olmadığı da belirtiliyor. Yaylaların Kardeşliği Platformu’na göre, Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansının yürüttüğü projenin detayları hâlâ hiç kimseyle paylaşılmadı.
Kalkınma ajansına yapılan bilgi edinme isteğine “Bakanlığımız konu uzmanları, bahsi geçen projenin Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi’nce yürütüldüğünü ve çalışmaların devam etmekte olduğunu, dolayısıyla istemiş olduğunuz harita ve master planının proje sonuçlanmadan paylaşılamayacağını belirtmişlerdir. Gelişmeleri ilgili kurumdan sorabilirsiniz. Bilgilerinize sunulur” şeklinde bir cevap aldıklarını belirten platform üyeleri, henüz bitmeyen projenin nasıl yürütülebildiğini sorguluyor.
“Kanunsuz yolun amacı yol değil yıkım”
DOKAP’ın (Doğu Karadeniz Bölgesel Gelişme Planı) sayfasında yayınladığı proje metninde bahsi geçen turistlik tesislerin nereye ve nasıl yapılacağı, hangi firmalarla çalışıldığı, bölge halkının isteği ve bilgisi dışında hazırlanan ve halka rağmen yürütülmeye çalışılan projenin aslında var olmamasını trajikomik bir hikâye şeklinde açıklayan Platform, projenin kötü niyetli olduğunun 2 bin 600 kilometrelik yolun 19 kilometrelik parçalar hâlinde ihale edilmesinden anlaşıldığını açıklıyor. 20 kilometre ve altındaki yol yapım çalışmaları için ÇED raporu gerekmediği için bu yöntemin seçildiğini vurgulayan Platform, projenin kanunsuz ve asıl amacının da yıkım olduğunu vurguluyor.
Platformun bildirisine göre, yol iyileştirmesi yerine otoban yapmak da kötü niyetli bir yaklaşım. Çünkü, “Herhangi bir yaylaya gidiş esnasında yolda karşılaşılabilecek araç sayısı bir elin parmakları kadar bile değilken bin ila bin 500 araç taşıma kapasiteli bir yol inşa edeceklerini söyleyen proje yürütücülerinin amacı eminiz ki yaylacılar ve yayla yaşantısı değildir.”
3-5 provokatör mü, halk mı?
Geçtiğimiz günlerde yetkililer, bölge halkının Yeşil Yol Projesi’ni benimsediğine ilişkin söylemleriyle dikkat çekmişti. Yaylaların Kardeşliği, bildirisinde bu konuya ilişkin şunları ifade ediyor:
“Kimi mecralar ve yöneticiler Yeşil Yol Projesini halkın desteklediğinden bahsetmekte, karşı çıkanların ise bölgeye dışarıdan gelmiş provokatörler olduğunu belirtmektedirler. Projeye destek verdikleri söylenen halkın büyük çoğunluğu aslında projeye değil Yeşil Yol Projesi diye bahsedilen ve içinde yol sözcüğü geçtiği için yaylasına kolayca ulaşabileceğini düşünen halkın küçük bir azınlığıdır. Bölgenin coğrafik koşulları nedeniyle yol sorunu herkesin kanayan yarasıdır. Birçok köyde hakın evine giden bir araç yolu bile yokken ve halk 12 ay boyunca kullanacağı yolların yapılmasını isterken, buna kayıtsız kalıp sadece bir mevsim kullanılacak bir yolu, hem de var olan ve bozuk yolları iyileştirmeden yapmaya çalışmak yola hasret kalınsa da arkasından gelecek tehlikeler için bir direnç noktası oluşturmaktadır. Dışarıdan geldiği söylenen 3-5 provokatör diye nitelendirilen kişiler, projenin beraberinde getireceği tehlikeleri dillendirdikleri için ötekileştirilenlerdir aslında.”
Platform’un yaptığı araştırmalara göre projeyi desteklediği belirtilen kişilerin, projeyi desteklemekteki tek amacı yol. Yani insanlar oraya yol yapılacağını ve artık yaylalarına rahat ulaşabileceklerini zannediyor, ancak projeyi sahiplendiği iddia edilen halk, eğer yaylalarına herhangi bir müdahale olursa en önde kendilerinin direneceğini de vurguluyorlar.
Yoksa Yeşil Yol Projesi, madenlere ulaşım için bir maske mi?
Yol geçmesi planlanan bölge madenler açısından büyük yer altı zenginliklerine sahip. Platformun gayri resmi kanallardan edindiği bilgilere göre de bölgede birçok alan maden arama ve çıkartma çalışması yapılması için çeşitli firmalara verildi, ancak bir firmanın bölgeye gidip arama ve çıkartma çalışması yürütebilmesi için ön şart, bölgeye gidecek bir yolun olmasından geçiyor. Buradan da anlaşıldığı üzere yolun amacı halk veya yeşil bir yoldan ziyade madenlere kolay ulaşım.
Platformun davet bildirisinde yer alan bir başka konu da mera kanununda tüm hakları elinden alınan yaylacıların durumu. Çoğunun içinde neredeyse 300 yıllık ata yadigarı yapıların bulunduğu yaylaların geçmişten beri yaylacılar tarafından kullanıldığı biliniyor. Yaylacıların evleri ve yaylak alanları Osmanlı tapuları olmasına rağmen bugün tapulu alanlar değil. Mera kanunun 14’üncü maddesi gereği de devlet istediği takdirde yaylacıların ellerinden hem evlerini hem arazilerini alabilecek.
“Bölgenin büyük çoğunluğu sit alanıyken, sit alanları daraltılıp ormana devredilmiştir. Burada tespit edilen diğer bir kötü niyet de ormana devredilen alanların istenildiğinde imara açılacağıdır. Sit alanları kasti olarak daraltılıp orman arazisine aktarılmıştır. Bugünün talan planları, önceden hesaplanarak kanunlaştırılarak adım adım yapılmıştır” ifadelerini kullanan Platform üyeleri, “Puzzle gibi parçaları bir araya getirdiğimizde karşımıza büyük bir katliam tablosu çıkmaktadır. Bu kirli tablo, bilgi edinme talebi yaptığımız hâlde tarafımıza ulaştırılmayan ve gizlenen bilgilerin niçin gizlendiğiyle ilgile de fikir vermektedir” diyerek durumu betimliyor.
Yaylaların Kardeşliği Platformu son söz olarak da direndiklerini ve direneceklerini belirtiyor: “Dert eğer yol yapmaksa proje yürütücüleri ellerini bizim cennet topraklarımızdan çektiği an, bizlerin bireysel çabası ile de yapılabilir. Ancak amacın yol olmadığının, yapılacak yolun sermaye sahiplerine hizmet edeceğinin farkındayız. Bizler dışarıdaki provokatörler değil, yereldeki o cennet toprakların çocuklarıyız. Biz o topraklarda akan sularla, yağan yağmurlarla, dere sesiyle, yayla dumanıyla büyüdük ve çocuklarımıza atalarımızdan devraldığımız cenneti bırakmak için direniyoruz, direneceğiz.“
Yaylaların Kardeşliği Platformu, bölgesel direnişleri birleştirerek Türkiye’nin ekoloji mücadelesine destek verecek bir oluşum ve bundan sonra da adından sık sık bahsettirecek gibi görünüyor.