Kate Millet, 1980’de, erkeklerin kadınları kurumsallaştırdığını ve bu gücün biyolojik veya doğuştan değil sosyal olarak inşa edildiği fikrini geliştirdi.
Çığır açan Cinsel Politika‘nın yazarı Kate Millett, kadın kurtuluş hareketinin ikinci dalgasını başlatan feministti. 82 yaşında vefat eden Millett, kadınlar için “kişisel olan politiktir” fikrini geliştirdi.
Cinsel Politika’nın (1970) temeli ataerkil iktidarın bir analiziydi. Millett, erkeklerin kadınlar üzerinde kurumsallaştığı ve bu gücün biyolojik veya doğuştan ziyade sosyal olarak inşa edildiği fikrini geliştirdi. Bu teori, radikal feminizm olarak bilinen feminist düşünceye yeni bir yaklaşımın temelini oluşturdu.
Cinsel Politika, bir kadın kurtuluş hareketinin ve erkek hakimiyetini siyasal ve kurumsal bir baskı biçimi olarak tanımlamaya başlayan bir siyasetin doğduğu sıralarda yayınlandı. Millett’in çalışması bu teoriyi daha geniş bir dünyaya, özellikle de entelektüel liberal kuruluşlara yaydı ve böylece radikal feminizmi önemli bir yeni siyasi teori ve hareket olarak başlattı.
Millett, eserinde kadının erkek egemenliği konusundaki karmaşasını, kadınların toplumsallaştığı yolu ataerkil değerleri ve normları kabul etmeye dönüştürerek analiz ederek açıkladı. Bu da kadınların bağımlılığının doğal bir şekilde olduğu fikrine meydan okudu.
Millett, “Cinsiyet; kalbimizin sıkıntılarında bir derinliktedir ve cinsel politikanın merkezine ve onun güç ve şiddet deliliğine gitmedikçe, baskı sistemlerinin en tehlikeli durumunu ortadan kaldırmadıkça kurtuluş çabalarımız yalnızca aynı ilkel çabalara dönecek.” diye yazdı.
Cinsel Politika üç önde gelen erkek yazarın yazdığı seks sahnelerini içerir: Henry Miller, Norman Mailer ve DH Lawrence. Millett, her bir sahnede kadının boyunduruğu inceler. Bu yazarlar, ilerici edebi eserlerde önemli figürlerdir. Her biri, zamanın karşı kültür politikası üzerinde büyük bir etkiye sahipti ve kadının cinsel boyun eğmesini ve erkek egemenliğinin bir şekilde “seksi” olduğu fikrini gömdü. Mailer, sol liberallerin sevgilisi, Harper dergisinde Millett’in teorilerine şiddetle saldırıda bulunan bir yazı ile yanıt verdi.
Ve saygın eleştirmen Irving Howe, Cinsel Politika’nın “sapkınlıkların, bozulmaların, baygınlıkların ve saçmalıkların döküntüleri” olduğunu yazarken ve yazarı da “tarihsel indirgemecilik”, “ham basitleştirme”, “orta sınıf parokializm”, “metodolojik kaygısızlık”,” kibirli ultimatizm “ve” komik cehalet” suçlarına tabi tuttu.
Millett bir heykeltraş olarak sanatına daha fazla ilgi duydu ve feminist bir kariyer sahibi olma amacında asla olmadı. Ancak Ağustos 1970’de Time dergisinin kapağında yer aldıktan sonra, bazı feministler Millett’i kendisini bir hareket “lideri” olarak biçimlendirmekle suçladı; -ki bu suçlamayı reddetti-
Bu Aralık ayında, Time Dergisi Millett’in biseksüel olduğunu ortaya attı ve “bunu ortaya çıkarmanın, bir sözcü olarak davasındaki güvenini sarsacağını, teorilerine daha fazla şüphe uyandıracağını ve tüm kurtuluşçuları lezbiyen addederek göz ardı eden şüphecilerin görüşlerini güçlendirecek” diye iddia etti. ”
Sonrasında kadın hareketi lezbiyenlik konusunda ikiye bölündü. The Feminine Mystique (1963) adlı eserinin yazarı Betty Friedan, lezbiyenleri “lavanta menace” (lavanta tehtidi) olarak nitelendirdi – ve birçok liberal feministler Millett’e karşı cephe aldılar. Feminist yazar Andrea Dworkin, otuz yıldan fazla bir süre sonra Millett hakkında şunları yazdı: “Betty Friedan, adı olmayan sorunu yazmıştı. Kate Millett ismini verdi, resim verdi, inceledi, analiz etti.”
Minnesota St Paul’da doğan Kate, katı Katolik ebeveynler tarafından yetiştirildi. Annesi Helen, Kate 14 yaşındayken bir mühendis olan alkolik kocası James tarafından terk edildikten sonra , üç kız çocuğuna bakabilmek için hem öğretmen hem de sigorta sektöründe bir danışman olarak çalıştı. Millett, Minnesota Üniversitesi‘ne gitti, 1956’da İngiliz edebiyatından mezun olduktan sonra aynı sene sonra St Hilda’s College, Oxford‘a gitti. Önce Japonya’da sonrasında New York’da heykel üzerine yoğunlaşmadan kısa bir süre önce Kuzey Carolina Üniversitesi’nde dersler verdi. 1965’te Japon heykeltıraş Fumio Yoshimura ile evlendi. Açık ilişkilerinde Millett, bir takım kadınlarla cinsel ilişkide bulundu.
1968’de Columbia Üniversitesi‘ne gitti ve doktorasını temel alan Cinsel Politika 1970’de yayınlandı. Millett bu zamanlarda Bowery bölgesinde yoksul bir hippi olarak yaşıyordu. Yeniden keşfedilen şöhretinin hayatına etkisini Flying‘e (1974) yazdı ve bunu daha yaşlı bir kadınla olan ilişkisi üzerine yazdığı kitabı Sita (1976) izledi. 1979’da İran’ın ilk Uluslararası Kadınlar Günü’ne, sonrasında eşi olacak foto muhabiri Sophie Keir‘le gitti. Tutuklandılar ve kovuldular, ve sonrasında tecrübelerini Going To Iran (İran’a Gitmek) (1981) adlı kitabında belgeledi.
Millett, çeşitli vesilelerle ailesi tarafından akıl sağlığı kurumlarına gönderildi ve anti-psikiyatri hareketinde bir aktivist oldu. Loony-Bin Trip’de (1990) yaşadığı deneyimler hakkında yazdı. Ayrıca işkence kullanımını eleştirdiği “Zalimce Siyaset”i (1994) ve annesiyle arasındaki ilişkiyi konu alan “Anne Millet”‘i yazdı.
Millett, 1998’de Guardian için bir parça yazdı: “The Feminist Time Forgot (Tarihin Unuttuğu Feminist)” başlığı altında şunları söyledi: “Bütün sözde başarılarım için satılabilir yeteneğim yok. Işsizim. Bu gelecek korkutucu. Yoksulluk nereye varıyor, bu moral bozukluğu, bu sokak kadını olma korkusu nereye kadar, ne zaman tüm birikimimi kaybettim?”
“Bir yıl önce, New York’ta Dworkin’i ziyaret ederken Millett ile tanıştım. Millett utangaç ve samimiydi, bana söyledikleri gibi öfkeli, kendine acıyan biri değildi. Bununla birlikte, diğer feministlerin, özellikle de herhangi bir harekete orijinal biçimde katkıda bulunmayanların servet olarak değerlendirdiği şeyle meşguldü.’’ dedi Dworkin. Dworkin daha sonra, Millett’in, Brooklyn’de sahip olduğu bir mülk için herhangi bir sebep göstermeksizin dayak yediği için çok mutsuz olduğunu söylemişti.
Daha sonraki yıllarında, Millett ve Keir, ilk önce Noel ağacı satan ve daha sonra bir kadın sanat kolonisi kurdukları Poughkeepsie‘de bir çiftlikte yaşadılar. 2012’de Yoko Ono Lennon Courage ödülünü aldı ve 2013 yılında New York’ta Ulusal Kadınlar Şöhret Salonu‘na davet edildi.
Millett’in Yoshimura ile olan evliliği 1985’te sona erdi. Daha sonradan evlendiği Keir ile hayatına yeniden başladı.
Kaynak: The Guardian