Tüm tarihsel süreçlere baktığımızda, her döneme özgü ve popüler, yaygınlığı daha fazla olan bir akım muhakkak buluruz. Büyük ölçekli alanda da, küçük ölçekli alanda da bunu bize gösteren deliller bulabiliriz.
Popülarite ile hipnoz eden akımlar
1900’lü yılların başında daha fazla konuşulmaya başlayan dünya dışı yaşam vakaları, 1960’lı yıllarda yine arkasına pek çok kitleyi alan yeniçağ akımları, 2000’li yıllarda ise sesini çokça duyuran kadim uygarlıklar… Buraya yazdığım tarihlendirmeler bunların keşfi ya da ilk kez öğrenildiği tarihler değildir; özellikle popüler olup ciddi anlamda seslerini duyurmaya başladıkları tarihlerdir. Arkasına birçok kişiyi alarak büyüyen sistemlerdir. Şunu da belirtmek gerekir; rahatsız olunulan şey, bunların konuşulması ya da popüler olması, bunlar gibi muhteşem bilgilerin insanları istenilen kıvama getirmek için ya da ticari amaçlar için, özünde olmayan fikirlerle, insanların kandırılarak kullanılmasıdır.
Şunun da farkına varmak gerekir; birçoğumuz aslında yavaş yavaş sistemin nasıl işlemeye başladığını anladık. Sadece bunu yerli yerine oturtamıyor ya da bu durumu değiştirmek için ne yapacağımızı bilmiyoruz. Olsun, bunların farkında olup kendisini bunların dışına taşıyarak, asıl olan bilgileri ve özünde yatanı anlamaya çalışıp bunları iyi bir şeyler için kullanmaya çalışan insanların yolu muhakkak amacına ulaşacaktır. Bu inançla, bilimsellikten ve şüpheden şaşmadan çabalamaya devam etmek de bunun sağlam zeminini oluşturacaktır.
Her akım, ilk gündeme geldiğinde karmaşaya sebep olur. İnsanlar sorgulamaya başlar, inandıkları şeyler değişmeye başladığından bu durum karmaşa yaratır. Sonrasında bunlar, çok fazla gündeme geldiğinden, bir süre sonra normalleşip anlatılan şekliyle kabul edilmeye başlanır. Bunu sağlamak için de toplumlar üzerinde etkisi olan kişiler kullanılarak, medya ile insanlar etki altına alınır. Toplumsal kültürlerde de bu böyledir. Normalde doğru kabul edilmeyen eylemler, doğru kabul edilmeye başlanıp toplum istenilen şekle getirilir. Bunların hepsinin başında önce karmaşa arkasından düzen gelir. Bu noktada sorgulamamız gereken şeyler vardır: “Bu bizim gerçekten istediğimiz ya da gerçekten bizim için iyi olan bir sistem midir? Yani, bu bizim gerçekliğimiz midir?”
Kaos Kuramı
Kaos kuramı, kaos teorisi veya kargaşa kuramı; yapısal olarak bir fizik teorisi ya da matematiksel bir tümevarım değil, fiziksel gerçeklik parçalarının bir bütün olarak eğilimini açıklamaya yarayan bir yöntemdir.
Kaos teorisi borsadan meteorolojiye, iletişimden tıbba, kimyadan mekaniğe kadar uzanan pek çok farklı alanda kullanılmaktadır. Hatta daha da ileriye giderek söyleyebiliriz ki, dünya siyasetinde dahi, muhteşem bir mantık çerçevesinde, bu kuram işletilmektedir.
Çevreyi izlediğimizde her şeyin karmakarışık, düzensiz ve amaçsız olduğu hissine kapılırız. Hatta daha da içlere doğru uzanıp kendimizi dinlediğimizde, zihnimizdeki bilişsel süreçlerin dallanıp başka yerlere dokunarak, karmaşık hale geldiğini hissederiz. Hatta bu karmaşa, bir noktada bizi yorar. Günlük hayatın hareketliliği içerisinde, zaman dahi düzensizdir bizim için. Bazen hızlı bazen de yavaş geçer ve bu yine, bizde ve etrafımızda gerçekleşen her şeyde bir karmaşa olduğu hissini uyandırır. Aslında, bu temel şeyleri anlatırken dahi zihninizden yansıyan görüntüler bu karmaşaya kapılıp bir anda zihninizi yorabilir; çünkü şu an kuantum boyutunda oluşturduğunuz bu görüntüler de bir düzensizlik hissi yaratır.
Tüm düzensizlikler tek bir amaç içindir; yeni bir düzene kavuşma çabası. Bu durum, evrende sürekli değişen girdilerin, kendini var etme durumudur. Kendisini ya başka şekle sokar ya da etkilediği şeye, kendi çerçevesinde bir düzen verir. Bunda herhangi bir sorun yoktur. İnsan ve insanın oluşturduğu sistemler dışında, bu kaotik düzen tam da olması gerektiği gibidir. Ne korkulacak bir durum vardır ne de kaçılması gereken bir koordinat sistemi. İnsanın oluşturduğu kaotik düzenlerde ise tamamen, var oluş çabasındaki ispatlama çabası vardır. İşte bu, tam da kaçınılması, izlenmesi ve kendimizi korumamız gereken durumdur.
Medya telkinleri
Özellikle 1900’lü yıllarda ciddi anlamda zihnimize kazınmaya başlayan, dünya dışı yaşam ve onların araçları ile ilgili furya birçok kesimi birbirinden ayırmıştır. Bu noktada gerçek bilgiler, nesneler ya da görüntüler gerçek hali ve tamamı ile bize sunulmamıştır. Devamlı insanlardan kurgu yapması istenmiştir. 1900’lü yılların ikinci yarısında popüler olan yeniçağ akımları da, insanları tamamen yalnızlığa, çıkarcılığa, “gücün biz olmadan anlamsız”a ve “bize katılmazsan hep böyle yerinde sayacaksın”a getirmiştir. Şimdilere geldiğimizde ise kadim uygarlıklarla getirilen inançlarda, devamlı bir güç vurgusu aşılanmaktadır. Bu durum bir yandan korkuya, bir yandan hırsa, bir yandan insanın ne olduğu ile ilgili karmaşık sorulara götürmüştür. Özünde, aslında bu manalar olmamasına rağmen, bu olgular bize bu şekilde yansıtılmaktadır.
Eğer bilim haberlerine dikkat ettiyseniz, benzer konulardaki yeni keşifler ya da bulgular arka arkaya gündeme gelir. Bir anda sanki bir şey olmuş da tesadüfi bir şekilde bunlar birbirinden habersiz, bir anda keşfedilmeye başlamış gibi olur. Japonya’da sahile vuran garip kayık, Rusya’da bulunan ve pembe mavi bir sıvıda 800 milyon yıl süresince sağlam kalmış kadın fosili, 250 bin yıl öncesine dayanan ve büyük oranda alüminyum içeren garip eser, Tutankamon’un mezarından bulunan göktaşı madeninden yapıldığı belirtilen hançer, piramitlerde keşfedilen yeni odalar, Stonehenge’nin sırrının çözüldüğüne dair bir dönem arka arkaya gelen haberler… Çok kısa bir anda aklıma gelen haberler bunlar ve bu keşifler birbirini destekleyecek şekilde çok uzak olmayan zamanlarda yayımlanmış haberler. Hatta bazı haberlere de bakarsanız, keşfi çok eskiye dayanıp yeni gündeme getirilen ya da daha önce yayımlandığında ses getirmeyen; ancak bugün insanlarda oluşturulan algı sayesinde tekrar gündeme getirildiğinde ses getiren haberlerdir.
İstenilen zamanda açıklanan bilgilerle sistemi kontrol etmek
Bilgi kaosunda oluşturulan karmaşadan yararlanan sistemi oluşturulanlar, daha sonra bu karmaşayı kendi istedikleri düzen haline getirir. Yani bizlerin kaos gibi gördüğü şeylerde, bir kaos yoktur. Bunun yerine gayet akıllıca, uzun yıllara sığdırılan bir düzen vardır; çünkü eğer eldeki veriler hangi konu ya da sistem ile alakalı olursa olsun olduğu şekilde hiçbir yorum katmadan izlenirse neyin, neyi nasıl etkileyeceği bulunabilir. Bu durum, küçük ölçek için de büyük ölçek için de geçerlidir. İster zihninizdeki entropi olsun, ister yaşamınızdaki karmaşa, ister evrende, ister ülke siyasetlerinde, isterse dünya siyasetinde görülen düzensizlikler olsun. Hepsinde çevredeki fiziksel, psikolojik, kimyasal, parasal, ısısal, duygusal ve benzeri birçok faktör, gerekli alanda, uygun şekilde değerlendirilse, olacaklara dair birçok şeyi, gerçeklik yüzdesi yüksek şekilde bulursunuz.
Bu konu ile bağlantılı gibi görünmeyen ancak bağlantılı bir başka noktaya daha değinmek gerekir. Son dönemde doğanın bozulması ve bozulan bu dengenin tekrar kurulabilmesi için çalışmalar yapılıyor. Bununla ilgili yapılan bir çalışma da insanların organik tarım yapmaya yönlendirilmesi. Permakültür eğitimi, adı altında birçok insan ya da kurum ciddi paralar kazanıyor. Hobi bahçeleri, eko köyler gibi yapılarla insanlar üzerinden yine para kazanılıyor (bunları gerçek anlamda karşılık beklemeden, doğa için, dayanışma için yapan hiçbir kuruma sözümüz yoktur, bu kurumları ya da kişileri ayrı tutarak yazıyoruz bu kısmı).
Organik ürün satışı yapan birçok yer gerçek anlamda organik tarım yapmıyor. Tohumlarımız artık yerli değil. Bu ve buna benzer birçok örnek daha verilebilir. Şimdi bunlara dikkat çektiğimizde, aslında yine bizlere yönelik ciddi bir kontrol olduğu ortaya çıkıyor. Nasıl mı? Dünya nüfusu arttı ve doğal kaynaklarda sıkıntı yaşanıyor ve bu sorunlar daha da büyüyecek. Bu durumda sistem, kendi yapması gerekenleri yapmak için yine insanları kullanmış oluyor. Özellikle beslenme sorununu çözmek için alternatifler arıyor. Bizleri, söylemlerle, yine bir yerlere yönlendiriyor. Doğal yaşam ve beslenme elbette olmalı; ancak bu maddi çıkarlar, sömürülme ve doğal olmayan ürünlerle yapıldığında ortaya başka bir durum çıkıyor. Bunu fazla uzatmadan detayları düşünmeyi siz sevgili okurlara bırakıyoruz.
Bir durum oluşturup bu durum üzerinden olabilecekleri hesaplayan büyük sistem, her şeyin önlemini kendi çıkarları doğrultusunda alıyor. Kaos teorisini kitleleri yönetmek üzerine kullanan bu sistem, bizlere aslında bize değil, onlara faydası olan şeyleri iyiymiş gibi göstererek seve seve yaptırıyor. Bunları aşmanın ve çözebilmenin temel yolu, artık mikroskoptan ziyade elektron mikroskobu ile olaylara bakmak oluyor. Bunun için de kendimizi ve dünyayı daha fazla sorgulayıp, gerçekten bir araya gelerek, üretken şeyler yapmamız gerekiyor.
Ve biz…
Süreç hızlı ilerliyor. Ne olmadığımızı anlayıp ne olduğumuzu keşfetme yolunda artık kaybedecek fazla vaktimiz yok… Olasılıkları görüp değerlendirmek, sadece ve sadece bizim elimizde. Artık kendi gerçekliğimize ulaşmalıyız. Bize gösterileni değil, gösterilmeyeni görüp büyük resme bir fırça ile ufak bir renk de biz bırakmalıyız. Yolumuz, hepimiz için anlamlı gerçeklikler oluşturma yolu olsun…
Kaynak: BBC, nibirugroup, ancient-code, arkeofili, onedio