Amerikalı sanatçı Jen Ray, işlerinde, kadınları tüm ihtişamıyla tasvir ediyor. Girift, apokaliptik resimleri, vahşi, çekici savaşçı komutanlar, motorsiklet kasklı askerler ve kuş tüyü atkılarıyla kaya tırmanışçısı maceraperestlerin portrelerinden oluşuyor. Aynı derecede dramatik, fantastik ve masalsı eserlerinde, kadınları, güçlü kumandanlardan itaatkâr askerlere, şefkatli hemşirelerden Makyavelist suikastçı görünüşlere büründürüyor.
Ray fikirlerini sadece resmetmekle kalmıyor, bunları performans olarak da sergiliyor. Yakın zamanda Albertz Benda, New York’ta gösterilen Deep Cuts adlı eserinde sanatçı, altın ağızlıklarla askeri bir kadın grubuyla gerçekleştirdiği koreografisinde, resimlerinde de ifade ettiği günümüz Amerika’sının yozlaşmasına refere ediyor.
Ray, yakın zamanda Almanya’dan Amerika’ya taşındı. Bu, onun hem içeriden hem de dışarıdan bir göz olmasını sağlıyor. Sanatçı, ArtSlant için Josie Thaddeus-Johns ile gerçekleştirdiği röportajında Amerika’nın tam anlamıyla kaçık bir yer olmakla beraber aynı zamanda kendisine çok da tanıdık olduğunu söylüyor. Röportajda yer alan işlerindeki faminizm ve farklı araçlarla dönüştürdüğü karakterlerine dair görüşlerini derledik.
Performans, Berlin’de geçen 10 yılın ardından, Amerika’ya yerleşmesinin getirdiği bazı düşüncelerin yansıması. Sanatçı, sergi açılışında gerekleşen performansına, hissettiği çelişkileri de açığa çıkarıyor. Resimlerin anlattığı hikâyeler ise güç, tüketim ve israf ile ilgili. Aynı zamanda, Amerika ile ilgili en sevdiği şeylerden biri ise buranın çok büyük düşünebilen bir yer olması. “Mantıklı insanlar değiliz” diyor Ray.
Ray’in performansçıları, resimlerinden fırlayan karakterler. Belki de daha ayrı. Resimler yalnızlığın ürünleriyken performanslar daha kolaboratif ortaya çıkan ürünler. Yine de resimlerini yaparken performans fikirleri oluşmaya başlıyor.
Ray, farklı feminist akımlarının hepsi için çok heyecanlı olmasa da açık olmaya gayret gösteriyor. Kendisi ise 90’ların Riot Grrrl feminizminden geliyor. Güncel akımla beraber bu konunun yeniden gündemde olmasından dolayı mutlu.
Kadının gözlerin üstüne dikilerek gündeme getirildiği veya kurban edildiği zor zamanlar yaşamış olan Ray, feminizmin öfkeli ve yüzleşmeci duruşunu destekliyor. Ataerkillik hakkındaki bitmeyen tartışmalar ise onun için sinir bozucu bir konu. Aşılması zor siperleri olan ‘ataerkillik’ mutlak bir dengesizliği barındıran ve uzun zamanlardır süregelen bir problem. Buna rağmen, tek çözüm, özgün yollarla şartları geliştirerek ilerlemek. Bu da erkeklere karşı değil, erkeklerle beraber yapılabilecek bir şey. Bir sürü erkek de herkes kadar ataerkillik treninde acı çekmiş ve buradan atlamak için can atıyor.
Günümüz entelektüel ortamında feminizm içinde de ihtilaflar olduğu görülüyor. Ray’in
karakterlerinin kadınların hepsinin beraber ortak bir amaç uğruna savaşması idealizmini çok da savundukları söylenemez. Onlar, yaralanabilir de, bombalar da yapabilir. Çünkü Ray, kadınların idealize edilmesinden veya aşırı erdemli, ahlaklı gösterilmelerinden hoşlanmıyor. Kadınlar da en az erkekler kadar umarsız ve yıkıcı olabilir ve bunlar Ray’in resimlerinde yerlerini buluyor. Karakterlerinin yaptığı hatalar çok keyifli. “Kendinin tanrıça olduğunu düşünen kadınlara dikkat edin. Saçmalık!”
Jen Ray henüz kendi performanslarında yer almadı ancak buna çok yakın hissediyor kendini. Kim bilir belki sıradaki sergide onu izleriz.
Kaynak: Artslant