İlk olarak “Kurtlar Vadisi” dizisindeki rolüyle hayatımıza girdi. Fakat ondan sonra onu birçok rolde gördük ve son olarak “Kiralık Aşk” dizisinde İso ile sevdik. İyi bir oyuncu ve aynı zamanda iyi bir yazar ile birlikteyiz: Kerem Fırtına.
Karşılık konuşmalarla dolu bir kitap olan “En Yakın Arkadaşım Bir Deli”yi yazan Fırtına ile kitabın yazım sürecini konuşmaya başladık. Biraz hayattan konuştuktan sonra da oyunculuk kariyerini, yapacağı yeni tiyatro oyununu, yazarlık sürecini konuşurken radyo programına yeniden başlayacağının müjdesini aldık. Lafı uzatmadan, sohbete başlamalı o zaman…
“En yakın arkadaşım olan kişi bizzat benim.”
“En Yakın Arkadaşım Bir Deli” kitabında sorular ve cevaplarla dolu bir serüven var gibi… Kitabın hikayesi nasıl ortaya çıktı?
Kitaptaki fikirlerin ortaya çıkışı aslında hep vardı. Kitapta bahsi geçen konular; benim de kendimle yeri geldiğinde hesaplaştığım, yeri geldiğinde kavga ettiğim konulardı. Tamamen benim mahremiyetim diyebiliriz. Bir anda kendimi, bu konuları yazarken buldum. Kitap içerisinde konular konuşuluyor ve tartışılıyor.
İnsanın mahremiyetini açması zor değil midir?
Açmasam daha zor bir durum olacaktı benim için. Karnımı ağrıtan ve artık konuşmaya mecbur olduğum konulardı bunlar. Çok belirgin durumlar yok zaten. Çok şükür öyle bir geri dönüş de gelmedi, durum magazinel bir şeye de dönüşmedi. Herkes birebir konularla ilgilendi.
Belki de hikayeler bu kadar gerçeğe yakın hissedildiği için ilgi görüyor kitap…
İnsanlar, yaşanan olayları kendileriyle özdeşleştiriyorlar. O kısma o kadar dalıyorlar ki, o yüzden “aa Kerem’in hayatında da bu olmuş” durumuyla ilgilenmiyor kimse. Böyle olması çok daha iyi. Tanınır oldum diye, kendimi büyük de görmüyorum.
En Yakın Arkadaşınız bir deli mi peki?
Kitapta ben ve ben konuşuyoruz. Bir iç ses hesaplaşmasına şahit oluyor okuyucular. Dolayısıyla en yakın arkadaşım olan kişi bizzat benim.
En yakın arkadaşı deli olan çok insan var mı sizce?
Bilmem… Bir başkası adına bir şey diyemeyiz tabi ki, ama herkesin içinde kendinden bağımsız bir şekilde konuşan bir insan var bence.
“En Yakın Arkadaşım Bir Deli, tek kişilik bir oyun olacak”
Gündelik hayatta insanlar, bazen iş ya da okul ortamında gergin zamanlardan çıkabiliyor. Konuşacak insan arıyor kimi zaman insan. “En Yakın Arkadaşım Bir Deli” bir arkadaş ihtiyacını karşılayabilir mi?
Tabiİ ki olabilir. Okuyucuları yönelik bir soru aslında ama, olabileceğini düşünüyorum ben de. Çünkü kitap mahremiyetimi ve gerçek hikayeleri içeriyor. Okuyucular muhakkak ki kendilerinden bir şeyler bulacaklardır.
“En Yakın Arkadaşım Bir Deli”nin tiyatrolaştırılma süreci nasıl gidiyor?
Bu sezon sonu yani Mayıs ayına doğru, kitabı tek kişilik bir oyun haline uyarlayacağım. Daha sonra da yeni sezonda sahne sürecinin başlamasını umut ediyoruz. Ama Mayıs ayına prömiyer yapmayı çok istiyorum. Kitapta tabi karşılıklı konuşma görünüyor, bunu oyunda tek kişilik hali nasıl olacak o da merak konusu olsun.
“En Yakın Arkadaşım Bir Deli” kitabıyla alında ülkede birçok kitap fuarına katıldınız ve katılmaya da devam ediyorsunuz. Nasıl dönüşler geliyor?
Yoğun ve çok keyifli geçiyor. Antalya, Karadeniz derken şimdi de Ankara’da katıldım. Yoğun ilgi görmek heyecan verici. Güzel dönüşleri alıyoruz.
“Huzur, hayatımın mentorü.”
Bir insanın bir şeyler yapabilmesi için “huzur” önemli bence. Sizde huzur kelimesini seviyorsunuz sanırım…
Çok doğru. Hayatı devam ettirebilmek için, “Huzur” u bulmak gerekiyor. O yüzden benim için de çok önemli bir hal. Hayatımın mentorü diyebiliriz. Çünkü bir şeyler yazıyorsun, çalışıyorsun, çabalıyorsun… Bunları huzurlu bir ortamda yapabilmek en doğrusudur. O yüzden huzur, benim için altın değerinde…
Ses tonunuz çevrenizce çok beğeniliyor ve özellikle şiir okurken daha belirgin çıkıyor sanırım. Çevrenizden nasıl tepkiler geliyor?
Evet çok beğeniliyor. “Kiralık Aşk” dizisinde oynarken, Turgut Uyar’ın “Acıyor” şiirini okumuştum. Bir de Beşiktaş Müzesi’nin videosunu seslendirmiştim. Bir de Sarp Akkaya ile birlikte yaptığımız 2 buçuk yıllık radyo programının da etkisi var. O ses tonu mevzusu buralardan geliyor, ben de çok memnunun tabi.
Seslendirme daha devam edecek sanırım, radyo programı ile ilgili yeni gelişmeler var mı?
Seslendirme yapıyorum, devam da edecek. Şimdi radyo programı yapmaya tek başıma da başlayacağım. Mart ayında Çarşamba geceleri 23.00’da olacak. İsmi de “Atık” olacak.
“Canlandırdığım karakterlere yaşayan bir şeyler monte etmeye çalışıyorum.”
Oyunculuk alanına gelirsek, kendinizi role nasıl hazırlıyorsunuz?
Çok ekstra bir şey yapmıyorum, ama her zaman senaryonun kalitesi önemlidir. Senaryonun ve teklif edilen karakterin güzel olmasını her zaman diliyorum. Örnek olarak; “Kiralık Aşk” dizisindeki İso’yu ele alalım. Bir mahalle delikanlısıydı ve yaşayan bir şeyleri monte etmeye çalıştım o karaktere. Yani bir mahalle delikanlısı gerçek hayatında neler yaşıyor ya da nasıl bir ruha halindeyse, o karakteri o şekilde yaşatmaya çalıştım.
Oyunculuk yönünüzle daha çok tanınıyorsunuz, ama yazım alanında da (kitap ve senaryo) ürünler çıkıyor. Kendinizi nerede görüp, nasıl tanımlıyorsunuz?
Kendini tanımlayabilmek ve bunu cümlelere dökmek çok zor bir şey. Ben de kendimden bahsedemem, çünkü utanırım. Ya da komik buluyorum bunu sanırım. Bir insanı eşi, dostu ya da yakından tanıdığı biri daha yakından tarif eder. Ama oyunculukta ve yazarken, kendimi mutlu hissediyorum.
Son olarak da “Enes Batur Hayal Mi Gerçek Mi?” filminde rol aldınız. Sinema alanında farklı bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?
O filmde Enes Batur’u keşfeden menajeri oynadım, küçük bir roldü. Konuk oyunculuk yaptım orada, en son. Sinema konusunda, senaryolar yazıyorum. Şu anda da bir film yazıyorum. Kitabın yoğunluğundan dolayı o durdu bu ara. Adı da “Beyaz Güvercin”. Hikayesi biraz trajikomik, benden de hikayeler var. Kitapta da bahsettim hatta biraz. En yakın zamana yetişecek. Ayrıca elimde bir romantik komedi filmi siparişi var, onun senaryosuyla da uğraşıyorum.