Yeryüzünün oluşumu 4 milyar yıl olduğu bilim insanlarınca araştırılırken, Dicle Nehri’nin de 3 milyar yıla uzandığı rivayet edilmektedir. Dicle’yi Güneydoğu Torosları eteğinden eriyen karların vadilerden ve derelerden akarak kutsal nehri oluşturmaktadır. Dicle ilçesinden başlayan sınırı, Diyarbakır merkez, Bismil, Batman, Hasankeyf, Cizre ve Musul’dan geçer. Bağdat’ı ikiye böler, aşkın ve sevginin hazzıyla Şattul Arap’ta Fırat ile olan sevgilisine koşar. Basra Körfezi’nden deryalara ve okyanuslara akar.
Kutsal kitaplara konu olmuş, Danyal peygamberin mucizesine dönüşmüş, canlıların ilk barınağı ve sığınağına bürünmüştür. Tevrat’ta Digris, İncil’de Tigris, Kuran’da Dijle olarak geçer. İnsanlığın ilk çıkış yeridir. Medeneyitlerin kuruluşlarına şahittir. Bitkilerin rengine ve ahengine bir gizemdir.
Akışıyla toprağa hayat, canlılara can, güneşe ilham, havaya dirhemdir. Adem ile Havva’yı beslemiş; kuşların, kurtların ve kuzuların barınağıdır. İlk evler, ilk köyler, ilk kentler burada kurulmuş. İlk buğday, ilk arpa ve ilk mercimek burada filizlenmiş. İlk ceylan ve tavşan burada avlanmış. İlk kan buralarda akmış. İlk vadiler, kanyonlar, dereler ve kayalar bu nehrin akışına eşlik etmiş. İlk şekiller burada çizilmiş, toprak buralarda değerlenmiş. Kayalar yontularak mağaralara burada boyut almış. İnançlar bu suyun etrafında kutsanmış. Mabedler, göğe burada yükselmiş. Peygamberler, havariler, azizler, sahabeler, evliyalar, ermişler ve dervişler buradan geçmiş; batıya, güneye, kuzeye. Her renkten ve ırktan canlılar Dicle’den göçmüş; yollara, bölgelere, şehirlere ve ülkelere harmanlanmışlar.
Köprüler, kaleler, antik kentler, surlar ve sırlar suyun etrafında dolanmış. Ordular, krallar, sultanlar buradan dünyaya egemenlik kurmuş. Ne kültürler oluşmuş ne sanatlar yok edilmiş bunca husumetten. Yaslara bürünmüş canlılar insanlığın barbarlığından.
Dicle, vahşetin kırılma noktasıdır. Canlıların boğazı; kutsal kitabın gelmesidir uyarılan ilahi kelamdan. Doğanın sesidir, suyun asaletinden. Geçmişin yorgunluğudur, geleceğin umudu. Yaşamak güzeldir Dicle’de, aşıkların aşkına yol vermektir; sevdanın acısına. İşte size bir yeryüzü cenneti; “Kutsal Dicle’nin hikâyesi”.
Fırat’ına kavuşur, Nil gibi yalnızlığa ve insanlığa akar. Güneş buradan başka bir renkle doğar. Toprak burada kutsal suyla buluşur. Rüzgârlar burada bir başka eser Mereto eteklerinden Karacadağ’a, Batı Raman’dan Mava’ya, Şengal’den dağılır Basra’ya. Prens ve prenseslerin hikâyelerine renk katmış derin vadilerinden. Güneş tapınaklarından, kaya mezarlarına, her tarafı yardan ve Yaradan’a uzanır bir efsane.
Murad’ın payı, Bismil, Batman, Salat, Sason, Silvan, Kulp, Kayser, Pisyar, Garzan, Başur, Botan ve Silopi çayları barınır sende “şibot” balığı. Leyla ile Mecnun aşkı gibi, Mem û Zîn senden esinlendi. Romeo ve Juliet, Seyro û Meyro seninle büyüdü, Siyabend û Xecê sana geldi.
Hasan’ı boğma, tıpkı kavuşmayan sevdaların gibi. Kayaların piri seni gözler, pire Bûzê seni izler tıpkı Piri Reis’in çizgileri gibi. Yar olmak, yardan gelmek. Dağ olmak, doğadan gelmek, bir hayattır Dicle ve ondan doğmak…
Hazırlayan: Emin Bulut – Bat-Der Başkanı
Başlık Fotoğrafı: Batman Bel